28 kişilik orkestrayla kayıtlara giren sanatçı, yedi bestesini plak yapmıştı. Anadolu tadındaki yapıtları alaturkayla yoğurmayı deneyen Ege, yaylıların yanında nefesliler ve vurmalıları da kullanarak dinleyici yelpazesini genişletmeyi denemişti. Uzunçalardaki parçalar bir çok Yeşilçam filminde kullanılarak kulaklara yer etmişti.
1997’de Re-formation albümünü yayınlıyor. Bu kez yayıncısı Sony. Verimli tanıtım yapılmadığından dikkatli kulaklar dışında ürettikleri az sayıda insana ulaşabilen Örter bu kez uluslararası pazara da sesleniyor. Re-formation’da, Türk musikisinin değerli isimlerinden Tamburi Cemil Bey’in, Refik Talat Alpman’ın, Santuri Ethem Efendi’nin, Sadi Işılay’ın, Kanuni Hacı Arif Bey’in, Kemani Sebuh’un yapıtlarını yorumlarken altyapıyı sağlam kuruyor, çalgıya boğmuyor.
Albümün dikkati çeken ilk özelliği, son yıllarda unutulmuş ekip ruhunu yeniden gündeme getirmesi. Erçetin yine Mete Özgencil ve Kıvanç K. ile beraber; düzenlemenin bir bölümünü yazan Alper Erinç'le de doku uyuşması iyi sağlanmış. Bu ekip darmadağın olmuş, omurgasız bir piyasada son derece akıllı davranıp eski yelpazesini geniş tutarken kaliteyi de yakalamayı başarıyor.
Dördüncü albümü olacak Benim Şarkılarım 2/Siyah Işıklar’ı aynı yıl yayınlıyor. Birçoğuna göre Kayahan’ın zirve albümü. Repertuvarda boş yok gibi. Düzenlemelerin Ümit Eroğlu’na emanet edildiği çalışmadan bir çok hit parça çıkıyor. Bunların yanında, özel dinleyicisi olan Alınma Ağlıyorsam gibi bonuslar da işin sürprizi… Bu çalışmayla, yerli popun patlayıp çatlamaya başladığı dönemde Kayahan, arabeskle Batı popu arası bir çizgiye oturuyor ve söylemini kaderciliğe, acıya doğru yöneltmeyi deniyor.
Zülfü Livaneli'nin belki de en hüzünlü albümü bu. Yunanistan'da yazdığı Kardeşin Duymaz Eloğlu Duyar, Bedri Rahmi'nin şiirini müziklendirdiği Yiğidim Aslanım, Günlerimiz, Umudu Kesme Yurdundan gibi şarkılar, ülkeye yakılan ağıtlar gibi. ‘Günlerimiz’ Paris’te kaydediliyor. Tülay German-Erdem Buri çifti ile, onların yakın dostu François Rabbath’la çalışmalar sonucu sekiz parçalık albümün repertuvarı ortaya çıkıyor.
Anadolu pop en verimli dönemini yaşarken 3 Hürel, bağlama için dördüncü eleman aramadan sorunu kendi bünyesinde çözmeyi deniyor. Feridun Hürel bağlamayla elektrogitarı ayrı gövdede (saz-gitar adını verdiği çalgı) birleştirerek özel bir tını elde ediyor. Haldun Hürel’in Beyazıt Bakırcılar Çarşısı’nda yaptırdığı dev bakır darbukalardan çıkan ritmle bu özel çalgının tınısı birleşince grubun sounduyla birlikte şov yanı da sivriliyor.
Hezarfen hem buralı, hem de gökyüzüne açılmaya çalışan bir dünyalı. Bu sentez yansıtılmalı müziğe. Öyle şeyler hazırlıyor ki, karşınıza bir piyano çıkıyor, bir kemençe. Sound Doğu’ya kayarken alttaki piyano Batı’yı getiriyor, etnikle evrensel bir öne çıkıp bir geri çekiliyor. Tuluyhan Uğurlu iki dünyayı birleştirirken kilise orgundan bir sahne sonrasına ney, kemençe, ut koyuyor. New age tat arıyor parçalarda.
Alatlı, elektronik müzikteki birikimini değerlendirmek amacıyla 1975’te Sentetik Oyun Havaları uzunçalarını yayınlıyor. Kulaklara yer etmiş oyun havalarını bambaşka soundda dinlemek çok hoşa gidiyor. Ayrıca Alatlı’nın yorumlarına balıklama atlayan Yeşilçam prodüktörleri uzunçalardaki parçaları defalarca kullanıyor ve yapıtlar bu yolla da kuşaktan kuşağa devroluyor.
Nazan Öncel, ‘Sokak Kızı’ndan iki buçuk yıl sonra yedinci albümü Demir Leblebi ile müzik sahnesinde. 1992 Mayısında onu kitlelerle tanıştıran Bir Hadise Var albümünün ardından yaptıklarına bakıldığında Öncel söylem ve sound olarak çok farklı adreslerde artık. Özgün yorum, özgün dünya görüşü ve cesur arayışlar yazılı yeni kartvizitinde… Öncel’in Göç albümüyle pop pazarından hızla uzaklaşarak ozan yanıyla parladığı serüvenin son adımı Demir Leblebi.
Cankaya o dönem tonmaisterlik yapıyor. Ünlü aranjör Osman İşmen’in işleriyle adı biliniyor. Gece gündüz çalışırken stüdyoda çeki düzen verdiği bestelerini 1989’dan itibaren biriktirmeye başlıyor. Babylon’da çalışmaya devam ederken kumanda masasının başında, nitelikli müzik adına ne olup bittiğini yakından izleyebiliyor. Yıl 1993 oluyor ve...
Radical Noise bir yıl sonra da bu kez Ask It Why grubu ile ortak albüm Sevdasız Bir Hayat'ı (Kerem: vokal, Serdar: bas gitar, Sinan: gitar, vokal, Emre: davul, vokal) müzikseverlere sunuyor. KODMÜZİK etiketi taşıyan bu yapıt, Türkiye'nin ilk yasal hardcore albümü olarak tarihe geçiyor ve sınırlı tanıtıma rağmen iyi satıyor. Kadıköy’deki ünlü Akmar Pasajı’nın alaturka tuvaletinde çekilen fotoğrafın yer aldığı split kaset, Radikal Noise’ı medya ve fanzindeki yorumlarda uzun süre memleketin en iyi punk grubu yapıyor; uluslararası punk camiasında dikkatlerin Türkiye'ye çevrilmesini sağlıyor.
İlk gösteriminden ancak 17 yıl sonra Türkiye’de gösterime girebilen Yol filminin müziklerinden oluşan albüm, bu tarihten iki yıl önce yerli piyasada satışa çıkabilmişti. Saim Peker (keman), Sevil Peker (keman), Selim Atakan (piyano), Cengiz Ercümer (vurmalılar), Eyüp Hamiş (ney), Ertan Tekin’den (mey) oluşan kadroyla müzikleri yeniden gözden geçiren ve yeniden yorumlayan Ferhat Livaneli, özgün albümdeki kompozisyonlara yenileri katmadıklarını, yaylıları ilave ederek soundu zenginleştirdiklerini belirtmişti. Filmin özgün müziğinin ilginç öyküsü vardı:
Moğollar’la büyük bestelere ve düzenlemelere imza attıktan sonra yola tek başına devam eden Murat Ses, 1989’da Automaton albümüyle başlattığı üçlemeyi Binfen’le sürdürdü. Tümüyle havacılık tarihinin unutulmuş ya da unutturulmuş kahramanlarına ayrılan, yarı belgesel olarak da nitelenebilecek Binfen albümü baştan sona, sıra dışı kompozisyonlardan oluşuyordu. Binfen kimdi? 17, yüzyılda kendi yaptığı bir gereçle İstanbul Boğazı’nı havadan geçmiş ‘gözüpek’ biriydi. Murat Ses albüm boyunca, Binfen’in bir kıtadan diğerine yapacağı yolculuğu anlatırken, tarihte uçmayı denemiş isimleri aralara ekleyerek bir bakıma vak’anüvislik yapmıştı.
Uzun yıllar müzik dünyasında olmasına karşın albüm yapmakta zorluk yaşayan, müzik çizgisini tamamen Sezen Aksu’nun ‘bir bilen’liğine emanet edip yorumculuğuyla sivrilmeyi deneyen Erener, bu albümde yapımcılığı ve düzenlemeleri Demir Demirkan’a veriyor. O dönem etnik müziğe özel ilgi gösteren Demirkan gözünü dünyadaki yeni akımlara çeviriyor, Erener’in ses rengine giden caz öğelerini bazı parçalara enjekte ediyor, en önemlisi davul ve bastan oluşan altyapıyı yabancı müzisyenlere çaldırıyor, böylelikle albümün çehresini değiştiriyor.
Tek albümle özgün tat yaratmayı başaran Pinhani, 2008 tarihli ikinci albümü Zaman Beklemez’de düzenlemeleri daha güçlü, daha derin ve melodi zengini çizgiyle müzikseverlerin karşısına çıkıyor. Tuşlular ile gitarı çalan Selim Aydın ve solo müzik çalışmalarının yanında Pinhani grubunda da yer alan Akın Eldes kadroyu güçlendirirken, ekip samimi duruşuyla yerli müzikte önemli bir boşluğu dolduruyor.
Kayıtlarda gitarları Alanson, Güner Zafer Dilek, bas gitarı Merih Dumlu, davulu Veysel Çadır, tuşluları Zafer Dilek, vurmalıları Raman Şanlıel çalmış, Hale Alanson vokal yapmıştı. Bu 33’lük HEY Dergisi listelerinde iki numaraya kadar yükselmişti. Aşık Veysel’in sözlerine yazdıkları beste Türküz Türkü Çağırırız’ın adını vermişlerdi albüme. Bağlamanın modern bir anlayışla kullanıldığı Türküz Türkü Çağırırız albümünde dillerden düşmeyecek Güllerin İçinden vardı. Tek eleştiri Upside Down’a gelmişti; ne işi vardı İngilizce parçanın diğerlerinin arasında!
Tuşlular azalmış, gitara ağırlık verilmişti. 'Uyanış', 'şüphe' ve 'kimlik' olmak üzere üç bölümden oluşan yapıta bu kez underground kesim ilgi göstermişti. Sert gitarların, yaşamı sorgulayan söylemin (Sözler Mehmet Şenol Şişli’ye ait, besteler ise davulcu Burak hariç diğer elemanların) genç kızlara seslenmediği ortadaydı. Kızları ihmal edince medyanın desteği de zayıflamıştı.
Bu arada beklenmedik bir şey oldu; ticari kaygılardan uzak, büyük satış rakamlarından uzak yoluna devam eden grubun popülerliği yedinci albümleri Oyun’da (1994) yer alan Düşler Sokağı şarkısının videoklibinde Aydan Şener’in rol almasıyla, futbolcu Feyyaz’ın top sektirmesiyle kıpırdanmıştı… Ağustos 1994’te kaset halinde yayınlanan Oyun, Hüsnü Arkan (vokal), Arzu Bursa (vokal), Fatih Saçlı (flüt, saksafon), Sedat Yapıcı (gitar), Nadir Göktürk (piyano), Erkan Gürer (bas gitar), Güven Şancı’dan (davul) oluşan kadroyla üretilmişti.
Ünlü 1996’da Türkiye pazarıyla birlikte Batı’da da kendine yol ararken yerli rockın, halk müziğimizin geniş arşivinden yararlanıyor. Son Defa adını verdikleri ilk albümlerinde, Erkin Koray’ın simge parçalarından Estarabim’i lokomotif parça seçiyor. Ayrıca, Almancı gençlerin müzikteki lideri Barış Manço’dan Derule’ye, İşte Hendek İşte Deve’nin yorumu Son Defa’ya, Aşık Veysel’in Uzun İnce Bir Yoldayım’ından pasajlar içeren Ne Yapsam’a yer veriyor.
AST’ın 1975-1976 sezonunda, Bigesu Erenus’un kaleminden çıkmış Nereye Payidar oyunu var. Yönetmen Rutkay Aziz, müzikler de Timur Selçuk’un. Nereye Payidar büyük ilgi görüyor, AST, İstanbul’a turne yapıyor. Politik müziğin rağbet gördüğü günler. Timur Selçuk, Nereye Payidar için bestelediği dört parça da dahil, 12 şarkılık yeni albüm hazırlıyor.
Sezon hız kesmeden sürüyor. Sayısı 10’dan aşağı pek düşmüyor haftanın yeni filmlerinin! Dördü yerli yapım olmak üzere toplam on bir yeni filme ev sahipliği yapıyor 2 Mayıs haftası… Başrollerini Bill Skarsgård ve usta aktör Anthony Hopkins’in paylaştıkları büyük çoğunluğu tek mekânda, bir arabanın içinde geçen psikolojik gerilim ‘Locked / Tuzak’ ve yönetmenliğini Doğuş Algün’ün üstlendiği, gösterildiği festivallerden ödüllerle ayrılan yerli dram ‘Ölü Mevsim’ haftanın notlarımız arasında geniş olarak yer alan yeni yapımları.
Çeyrek yüzyılı aşkın, başta pop olmak üzere müziğin tarihini tutan, radyo programları üreten, kitaplar, eleştiriler yazan, plaklar çalan Naim Dilmener bu uzun yürüyüşün Gazete Pazar ile Radikal adımlarında kaleme aldığı yazılarıyla, müzik serüvenimizden önemli ve değerli isimleri bizlerle paylaşıyor.
1930’ların başında Şikago’da suçlarla örülü dünyalarını bırakıp anavatanlarına, Mississippi’ye geri dönen ikizler ve burada açtıkları eğlence merkezi niteliğindeki kulübü vampirlerin basmasıyla yaşanan kaos... Özellikle Marvel evrenine dahil iki ‘Black Panther’ filminin yönetmeni olarak bilinen Ryan Coogler imzalı ‘Günahkârlar’ blues müziğin ön planda olduğu, siyahlara ilişkin sosyolojik bakışlara sahip etkileyici bir gerilim filmi. UĞUR VARDAN (HÜRRİYET/19.04.2025)
Gündemdekilere ve vitrindekilere aldırmadan upuzun sinema tarihinden cımbızla seçilen hoş filmler, insan kokan öyküler, gözden kaçanlar, ıskalananlar, pamuklara sarılması gereken mütevazı başyapıtlar ve diğerleri Hilal Çetinder’in kaleminden Film Makarası’nda…
Uzunca bir aradan sonra tekrar merhaba. Ülkenin gündemi düzenli yazılarımıza müsaade etmedi bir süredir. Yaşanan hukuksuzluklar, gençlerin başını çektiği protesto gösterileri, boykot vs. derken, ülkenin gündemi yoğunluklu olarak bunlarla ilgiliyken, sinema yazmak içimden gelmedi açıkçası. Yaşananları unutmadan ve gündemden düşürmeden, sinemaya yavaş yavaş geri dönelim. Gecikmeler olunca, geçtiğimiz Şubat ayındaki Berlin Film Festivali izlenimlerinin son bölümü de bu haftaya kadar sarkmış oldu. Ama bu filmler, ülkemize ancak uğramaya başladığı için, halen eski bir gündem değil diye düşünüyorum. O halde buyurun, Berlinale izlenimlerinin, son bölümüne.
TRT İstanbul Radyosu ses sanatçısı Ayşen Birgör, gökteki yıldızlar misali ışıl ışıl şarkıları bugün 21.15'de TRT Müzik'te ekranlara gelecek Yıldızlar Altında programında seslendiriyor.
Yeni fotoğrafı görmek, müzikseverlerin beğenisinin ne kadar değiştiğini öğrenmek için yerli rockta ‘bütün zamanların en iyileri’ni sinemamuzik.com okurlarına ve müzik eleştirmenlerine sorduk. İlginç liste çıktı ortaya:
Her biri meslekte en az 20 yılı devirmiş müzik yazarlarımızın saptadığı yerli grupların ‘şeref tablosu’nda Moğollar, Bulutsuzluk Özlemi ile ‘orta yaş’a dayanmış akranlar mor ve ötesi ile Duman gözüküyor. Hemen enselerinde Kurtalan Ekspres ile Dervişan yer alıyor. Bir alt basamakta ise, az zamanda çok iş yapmış Hardal ve Mazhar Fuat Özkan bulunuyor. Aslında gözler Mazharlar’ı daha üstte arıyor da, ‘ticaret’in dozunu kaçırmak bazen böyle sonuçlara neden oluyor.
Sinemamuzik.com, bir çoğu Altın Portakal’da jürilik de yapmış sinema yazarlarına sordu: ‘Antalya Altın Portakallı en iyi film hangisi’?... Birinciler listesinde ‘kortej’e çıkan ve bütün zamanların Altın Portakal birincilerini değerlendiren 31 sinema yazarının katıldığı araştırmada, Zeki Ökten’in 1980 tarihli Sürü filmi 213 puan toplayarak birinciliği kazandı. Sürü’yü 204 puanla Muhsin Bey (Yavuz Turgul) ve 192 puanla Uzak (Nuri Bilge Ceylan) izledi.
Sinemamuzik.com sinema yazarlarına sordu: ‘İlk uzun filmini 21. yüzyılda çeken en iyi 10 yerli yönetmen kim?... 30 sinema yazarının katıldığı araştırmada bol ödüllü Emin Alper 195 puan toplayarak birinciliği kazandı. Alper’i 145 puanla Pelin Esmer ve 136 puanla Özcan Alper izledi. Emin Alper'i 27 sinema yazarı listesine alırken, Pelin Esmer’e 25, Özcan Alper’e 20 listede yer verildi. Bazı popüler isimler ön sıralarda yer alamadı.
İletişim yayınları etiketiyle satışa çıkan kitapta müzik yazarı, eleştirmen, programcı Murat Beşer, Türk müziğinin zarif sesi Nesrin Sipahi’nin yaşamı ve sanat serüvenini ayrıntılarıyla anlatıyor. Kitap, Yeşilköy’de başlayan çocukluğun, radyolardan plak kayıtlarına, turnelerden gazinolara uzanan başarı öyküsüne dönüşümü kadar Sipahi’nin bilinmeyen yönlerini de ortaya koyuyor. Nesrin Sipahi-Sahnelerin, Radyoların, Plakların Hanımefendisi aynı zamanda bir dönemin kültürel portresi.
Türkiye´nin büyük kentlerinde yayında olan radyo kanallarının geniş listesi
Genç yaşına karşın uzun yıllardır rap müzikle uğraşan ´sinemamuzik.com´ okuru Emre Onaran sitemiz için şarkı yazdı. Yapıtını arkadaşı Uygar´la (Ragyu) birlikte seslendiren Emre Onaran´ın (Sürgün) videosu içeride:
Ünlü grupların kuruluş öyküleri, müzik serüvenleri yakından takip edilse de isimlerinin nasıl doğduğu ve koyulduğu pek bilinmez. Meraklısı için ilginç bir liste hazırladık:
Hemen her öğretmenin, okul müdürünün maratona benzettiği hayatın henüz başında biri Lezzet. Başka bir deyişle; böğürtlenli, limonlu, çilekli, çikolatalı, vişneli, karamelli, karadutlu dondurmalardan henüz tatmadı, sadece vanilyalının tadını biliyor. Onunla tanışmak için sayfaları çevirmen yeterli. Çelişki Bilmez Lezzet’in Geçmiş Zaman Maceraları Uğur Vardan’ın çocukluk anılarından yola çıkarak yazdığı öykülerden oluşuyor.
Popüler orkestralar ile grupların Türkiye serüvenini ‘Günlerin İçinden Canım’ / 100 Yıllık Türkiye Popüler Orkestralar ve Gruplar Tarihi (1923-2022) adlı internet sitesinde anlattım.