Sevda Karaca 1952 Istanbul doğumlu ... Çamlıca Kız Lisesi’nden mezun olduktan sonra Güzel Sanatlar Akademisi’nde iki yıl kadar iç mimari eğitimi görüyor. 1971 yılında ise hayatını değiştirecek olan bir yarışmaya katılıyor ve “Türkiye Sinema Güzeli” seçiliyor. Arkasından da “Avrupa Televizyon Güzeli”... O zaman da tıpkı şimdiki gibiydi. Düzenleyenlerin, yarışanların, unvanların birbirine karıştığı onlarca ‘müsabaka’ vardı. Sevda Karaca’nın girdiği yarışmalar derli toplu da olsa, onlarca sıradan yarışmanın biri de olsa, sonuçta pek bir şey değişmedi sanatçının hesabına. Bu yarışmalar ve birincilikler sonucu; kendisini önce sinemada arkasından da sahnede buldu. Üç beş yıl sonra da stüdyolarda...
Ali Kocatepe çıktı işte. Bu unutulmaz tarihten kırka yakın şarkıyı ve ismi yeniden gündemin baş köşesine oturttu. Ali Kocatepe'nin, Türk Popu'nun başlangıç noktası olarak gördüğü Erol Büyükburç'un "Little Lucy" sinden, Nilüfer'in 80 ortalarında yeniden hayat verdiği "Her Yerde Kar Var" ına kadar kırka yakın şarkı, biri double olmak üzere iki ayrı albümde bir araya getirildi. Bunlardan "40 Yılın Listebaşı Şarkıları" adlı olanı Kiss Müzik tarafından yayımlandı ve bir süredir yok satıyor. YKY Müzik tarafından, geçtiğimiz yıl sonu, hatırlı müşterilere hediye olarak gönderilmiş "Kaç Yıl Geçti Aradan" adlı oldukça geniş kapsamlı albüm ise, "40 Yılın…" albümünün gördüğü büyük ilgi üzerine olsa gerek, yalnızca "şık bir hediye" olarak kalmaktan kurtulup satışa sunuldu.
Ossi, müzik dünyamıza fırtına gibi girdi. Sony-BMG’nin desteğini de alan bu yeni firma, koleksiyon dünyasının en önemli isimlerinden biri olan Hakan Eren tarafından kuruldu. Eren, “Keşke şöyle albümler olsa-böyle işler yapılsa…” diye düşünmekten-hayal etmekten sıkıldı ve düşlerini süsleyen albümleri çıkarmak için kendi firmasını kurdu. Firmanın bir ay gibi kısa bir zaman içinde yaptıklarına bakılırsa da, bu firma popun geçmişi ile ilgili albümler yayınlama işinde kısa bir zaman içinde en tepeye kurulacak.
Popüler müziğimizin ilk önemli starlarından biri Gönül Yazar. 1932 İzmir doğumlu olan sanatçı, 1952 yılında düzenlenen bir ses yarışmasında “Ses Kraliçesi” seçilerek başlıyor işe. O zamanlar da ( tıpkı şimdiki gibi) çok fazla yarışma yapılıyor, çok fazla “unvan” dağıtılıyor olsa da, bu ses kraliçeliği epeyce yaramış Gönül Yazar’ın işine. Aynı yıl gazinolarda çalışmaya başlamış, her gazino ile birlikte ünü çok fazla artmış, tekliflerin ardı arkası kesilmemiş, önce “Taş Bebek” sonra da as solist olmuş...
İlhan İrem, nihayet yeni şarkılardan oluşan bir albüm yaptı. 90 ortalarından beri yeni bir şarkı dinleyememiştik sanatçıdan. Sayıları yüz binleri bulan çok sıkı hayran kitlesini hiçbir zaman ihmal etmemiş, hiç boş bırakmamıştı İlhan İrem, ama yepyeni bir albüm için de bu kadar zaman geçmesi gerekmişti işte. Bu ara dönemde, İlhan İrem; emsalsiz ilk dönem yapıtlarını tam üç albüm halinde yayımlamış, geçen yıl da, LP'lerin üzerinde kalmış ve artık hiç bulunamıyor olan "Bezgin" ile "Pencere… Köprü… Ve Ötesi" üçlemesini elden geçirilmiş kayıtlarla yeniden piyasaya sunmuştu. Bunun sonucunda da, İlhan İrem, her dönemi ve (aşağı yukarı) her şarkısı CD'ye aktarılmış tek sanatçımız haline gelmişti. Sahiden tek sanatçımız…
Artık her şey iyice ‘aleni’ durumda; kim neyi niye yapıyor artık çok belli. Şifre yok, anahtar yok! Birilerinin albümünüzü alması, filminizi görmesi, programınızı seyretmesi için yapmanız gerekenler artık belli. Siz bunu görmez ya da bilmezseniz bile birileri sizi uyarıyor, yol yordam gösteriyor: “Şöyle yapacak, böyle davranacaksınız; kavga edecek, saldıracaksınız, bağırıp çağıracaksınız da…” Sessiz sedasız oturup, albümünüzün-filminizin-programınızın başarısını tesadüflere bırakmayacaksınız.
Derya Köroğlu; her şeye rağmen Yeni Türkü’ yü sürdürmeye kararlı. Bütün olup bitenlere, tartışmalara, gidip gelen laflara rağmen; Derya Köroğlu, etrafına yeni insanlar toplayabilecek, çalışacak ve bir albüm çıkartabilecek morali bulabilmiş. Son derece sade ama tam da olup biteni ve yapılmak isteneni açıklayabilecek bir şekilde “Yeni” olarak isimlendirilmiş bu albüm, bize yine taptaze Yeni Türkü şarkıları getiriyor.
Fuat Güner’in, on küsur yıl önce yayınlanmış “Aziz Fuat Güner” (ya da yalnızca “Aziz”) adlı albümü, EMI tarafından yeniden yayınlandı. Yeni bir kapak, yeni yazılar ve notlar ile yayınlanan albümde bu sefer, “Aziz” ismi yok. MFÖ’nün hem orta harfi hem de mihenk taşı Fuat Güner’in ikinci ismidir bu ve albüm ilk yayınlandığı sıralarda farklı okumalara, alt anlam aramalarına sebep olmuştu. Hem dolaylı hem de dolaysız okumalar ya da alt anlam aramalarıydı bunlar ve en fazla kabul göreni (ya da herkesin birden, üzerinde anında el sıkıştığı); memleketin gelmiş geçmiş en çelebi, en bilge müzisyenlerinden Fuat Güner’i, bundan daha iyi tanımlayacak bir sıfatın olamayacağıydı.
Ajda Pekkan dendi mi akan sular duruyordu; her zaman, her yaptığı ile ağzımızı üç karış açıkta bırakabilme gücüne sahipti o. Şarkılarıyla, ‘tip’iyle, değişme gücüyle, söyledikleri ya da söyleyemedikleriyle. Biz aslında, onu zaten hiç ‘cool kadın’ diye bilmedik, öyle olduğunu düşünmedik. O her türden kötü ya da orta halli şarkıyı bile ayaklandıran, yürüten mucizevi bir şarkıcıydı. Şarkılar onun sesiyle kanatlanıyor, uçuyordu hatta…
Superstar’ımızın keyfi yerinde. Güne, her sabah bir ‘prozac’ alarak başlıyor ve çoğu şey ona dokunamadan geçip gidiyor yanından... Her zaman bir sinir harbi halinde geçmiş olan toplantılar, koturmacalar, görüşmeler artık daha kolay altından kalkılabilir olmuş... “Tamamen ‘boşver’ci oldum” diyor Ajda Pekkan. Çok haklı da gözüküyor...
Remix’in hayat kurtardığını artık herkes kabul etti. İki albüm arası boş zamanı olanların, binbir emekle piyasaya sürüdüğü albümden umduğunu elde edememişlerin, piyasayı rakiplerine kaptırmak istemeyenlerin ya da şarkılarına bir DJ eli değsin isteyenlerin hep birden rüzgarına kapıldıkları bir şey oldu remix: “Re re re ra ra ra remix remix çok yaşa...”
Odeon’un “Bak Bir Varmış Bir Yokmus” serisi dördüncü ayağında. Albümde yer alan Juanito’nun şarkısına gönderme yapılarak “Bir Başka Masal” sloganı ile tanıtılmakta olan albüm, hit’ler, iyi bilinen-az bilinen şarkılar, tarihi öneme haiz denemeler dahil tam 20 şarkı getiriyor önümüze; zengin Odeon arşivinden seçilmiş bir başka 20 şarkı… Serinin ilk iki albümü (şimdi Ossi adlı kendi firmasıyla harikalar yaratan) Hakan Eren tarafından hazırlanmıştı.
Dijital çağın şanslı isimlerindendir Sezen Aksu; CD’nin gündelik yaşamımıza girişi ile birlikte, fazla beklemeye gerek kalmaksızın, çoğu şarkısı-albümü disklere transfer edilmiş, raflara çıkmış, oradan da dinleyicisine-hayranına ulaşmıştır. Hiç şüphesiz böyle olmasının sebebi, Aksu’nun 90’lı yılların hemen başıyla birlikte müzik dünyamızda üstlendiği roldür. O tarihlerde Aksu, yalnızca bir yorumcu ve şarkı yazarı olarak değil, yaptıkları ve sunduklarıyla piyasayı etkileyici-belirleyici bir konuma ulaşmış ve bu da, Aksu’yu piyasanın en kıymetli, en vazgeçilmez isimlerinden biri haline getirmişti ve aynı zamanda, en tanınan, en çok satan isimlerinden biri...
MSR Production, supervizorlüğünü M.Nuri Karadeniz, sanat danışmanlığını ise çok önemli müzisyenlerimizden Yücel Arzen’in yaptığı bir dizi albüm yayınladı. Bu firma, “Arşiv Serisi” başlığı altında, Nezahat Bayram, Muzaffer Akgün, Yıldız Tezcan ve Gülden Karaböcek gibi, popüler müziğimizin çok önemli isimlerinin albümlerini raflara çıkardı. Bayram dışındakilerin şarkıları-türküleri daha önce CD yüzü görmüştü; Nezahat Bayram ise, ilk defa bu firmanın yaptıkları sayesinde CD yüzü görebildi, dijital çağa kenetlendi.
Gündoğarken’in yakışıklılarından Burhan Şeşen bir solo albüm daha yayınladı: “Bir İki Üç Tıp”. İlk solo albüm “Bir Düş Gördüm”ün üzerinden yıllar geçtikten sonra yayınlanan bu albüm, her zaman tek derdi müzik olmuş bir müzisyenin, günün hakim olan renklerine-eğilimlerine yüz vermeden yapabildiklerinin bir belgesi. Son yıllarda Türk popu, iki temel eğilimin etkisine girdi. Birinci eğilim bin yıldır yapılagelenlerin (sözde) çağdaş bir versiyonu. (Hande Yener’in yaptıkları ile özetlenebilecek) bu müzikal tür (deyim yerindeyse) ‘fişek’ gibi olmayı her şeyden önemli sayıyor ve müziğin ‘hız’ı her türlü standartın önüne geçiyor.
Şarkının böyle dediğine bakmayın siz; bu şarkıyı söyleyen Nermin Candan’ın da, plağı çıkartan Elif Plak’ın da hayatı bu plak sonrası epeyce değişmiş ve paraya para demez olmuşlardı 70'lerin ilk yarısında. Elif Plak; plakların çok satıyor olduğu o muhteşem dönemde arka arkaya bir dolu 45'lik çıkartmış plak şirketlerinden biri. Diğerlerinden tek farkı çok fazla şarkıcıyla çalışmamış olmaları. Onlara bağlı sanatçılar da ömrü billah onlara bağlı kaldı: Kerem Güney, Leyla Nur, Nermin Candan ve birkaç kişi daha. Şirketin temel taşı sayılan Kerem Güney' in "Aldırma Gönül" adlı 45' liği ortalığı kırıp geçirince, her şeyin önü açılmış ve oluşturulan Elif Stüdyo Orkestrası eşliğinde plaklar sık aralıklarla kaydedilip verilmişti piyasaya...
60 ortalarında, “Gönül Akkor’ın kız kardeşi” olarak basının ilgisini üzerine çekmiş olan Kamuran Akkor’un yükselişi, 1967 yılında Vasfi Uçaroğlu tarafından Berkant’ın yanına solist olarak seçilmesiyle başlar. Bir süre sonra hayatlarını da birleştirecek olan Akkor-Uçaroğlu ikilisi, (Berkant’ın “Samanyolu” ile en tepeye kurulmuş olması nedeniyle de) onlarca gazino çalışması yaptı ve bu çalışmalar Akkor’un ilk plağının büyük bir heyecanla beklenmesine sebep oldu.
Ayten Alpman örneği tamamen tesadüfi. Dizinin senaristlerinden Mehmet Bilal Dede’nin Alpman’a olan özel sevgisi – tutkusu bu gelişmelere yol açtı. Dede, bin başka şarkının uyabileceği bir yere Ayten Alpman’ın “Ben Varım”ını seçti ve her şey son derece hızlı gelişti. Şarkı birkaç kere dönmeye başladıktan sonra ezberlendi-sevildi ve plakçılarda aranmaya–sorulmaya başlandı. Hem şarkının hem de şarkıcının popülerliği hala sürmekte. Bir–iki hafta önce başka bir gelişme de oldu, Ayten Alpman’ın bizzat kendisi diziye sızdı; kaç hafta sürer bilinmez ama Ayten Alpman artık “Aliye”nin oyuncularından biri.
BaBa ZuLa, günümüzün değil, geleceğin müziğini yapmakta. Onlar bu iddiada hiç bulunmadı ama, yapılan iş ortada. Bu nedenle, dinleyicinin, elinden gelen her türlü gayreti gösterip, albüme sızma becerisini göstermesi gerekmekte. Bunu bir tür oyun haline bile getirebilirler. Duyulan “ses”lerin ne olabileceği / nasıl bir aletten çıkabileceği üzerine yürütülen tahminlerle başlayıp, Mad Professor damgası arama-bulmaya kadar varan bir oyun.
Nedense hep “Telespor” programlarındaki hali ile hatırlarım Ayla Dikmen’i. Siyah-Beyaz tek televizyon kanalımızın, bütün bir pazar öğleden sonrasını kaplayan programıydı Telespor. Bunaltıcı Pazar günlerini daha da bunaltıcı hale getirmek için elinden geleni ardına koymayan bu programın aklımda kalan en hoş anıları hep Ayla Dikmen’ le ilgili... Sanatçı ‘Aşk Defteri’ ni açtığında her şey değişirdi... Sıkıntılar dağılır, yüzlere muzip bir ifade yerleşir ve gözler ekrana yapışır kalırdı...
Kelimeler kifayetsiz! Hal böyleyken hemen hiçbir şeyin, bizim işimiz özelinde filmlerin ve vizyonda ne olup olmadığının bir önemi kalmıyor! İnsan deprem bölgesinden uzakta, yatağında yatmaya, bir bardak çay içmeye, neredeyse nefes alıp vermeye utanıyor! Öte yandan film şirketleri çalışmalarına devam ediyorlar. Sinemalar açık. Her hafta yeni filmler vizyona girmeye devam ediyor. İki hafta süreyle ara verdiğimiz vizyon/film tanıtımlarına, işimiz mecburiyeti gereği 24 Şubat haftasından itibaren yeniden başladık.
Çeyrek yüzyılı aşkın, başta pop olmak üzere müziğin tarihini tutan, radyo programları üreten, kitaplar, eleştiriler yazan, plaklar çalan Naim Dilmener bu uzun yürüyüşün Gazete Pazar ile Radikal adımlarında kaleme aldığı yazılarıyla, müzik serüvenimizden önemli ve değerli isimleri bizlerle paylaşıyor.
‘Marvel evreni’nin en eğlenceli topluluğu ‘Galaksinin Koruyucuları’ bir kez daha karşımızda. Hırçın ve asabi rakun ‘Rocket’ın saldırıya uğramasını ve ekibin onu hayata döndürmek için verdiği çabayı izliyoruz. Film denek hayvanları sorununu da incelikli dokunuşlarla perdeye taşıyor. UĞUR VARDAN (HÜRRİYET/07.05.2023)
Gündemdekilere ve vitrindekilere aldırmadan upuzun sinema tarihinden cımbızla seçilen hoş filmler, insan kokan öyküler, gözden kaçanlar, ıskalananlar, pamuklara sarılması gereken mütevazı başyapıtlar ve diğerleri Hilal Çetinder’in kaleminden Film Makarası’nda…
Ülke seçim gündeminden başka bir şey düşünemezken, sinema salonlarını rahatlatan film, Hızlı ve Öfkeli serisinin onuncu filmi oldu. Bu filmle ilgili yorumlarımızı haftaya bırakıp, vizyondan farklı filmlere bir göz atalım. Ama öncelik, İstanbul Film Festivali sonrası, vizyona giremese de, özel gösterimlerle çeşitli şehirleri dolaşmakta olan Kavur belgeselinde olsun. Sonrasında da Antalya’dan gecikmeli olarak gelen Koku’ya, farklı olmaya çalışan bir vampir filmine ve sinemalarımızda daha sık görmeye başladığımız bir anime örneğine bakalım.
İpek Açar ve konuklarından sevilen şarkılar bugün 21.15'te TRT Müzik'te ekranlara gelecek İpek Yolu programında.
Yeni fotoğrafı görmek, müzikseverlerin beğenisinin ne kadar değiştiğini öğrenmek için yerli rockta ‘bütün zamanların en iyileri’ni sinemamuzik.com okurlarına ve müzik eleştirmenlerine sorduk. İlginç liste çıktı ortaya:
Her biri meslekte en az 20 yılı devirmiş müzik yazarlarımızın saptadığı yerli grupların ‘şeref tablosu’nda Moğollar, Bulutsuzluk Özlemi ile ‘orta yaş’a dayanmış akranlar mor ve ötesi ile Duman gözüküyor. Hemen enselerinde Kurtalan Ekspres ile Dervişan yer alıyor. Bir alt basamakta ise, az zamanda çok iş yapmış Hardal ve Mazhar Fuat Özkan bulunuyor. Aslında gözler Mazharlar’ı daha üstte arıyor da, ‘ticaret’in dozunu kaçırmak bazen böyle sonuçlara neden oluyor.
Sinemamuzik.com, bir çoğu Altın Portakal’da jürilik de yapmış sinema yazarlarına sordu: ‘Antalya Altın Portakallı en iyi film hangisi’?... Birinciler listesinde ‘kortej’e çıkan ve bütün zamanların Altın Portakal birincilerini değerlendiren 31 sinema yazarının katıldığı araştırmada, Zeki Ökten’in 1980 tarihli Sürü filmi 213 puan toplayarak birinciliği kazandı. Sürü’yü 204 puanla Muhsin Bey (Yavuz Turgul) ve 192 puanla Uzak (Nuri Bilge Ceylan) izledi.
Sinemamuzik.com sinema yazarlarına sordu: ‘İlk uzun filmini 21. yüzyılda çeken en iyi 10 yerli yönetmen kim?... 30 sinema yazarının katıldığı araştırmada bol ödüllü Emin Alper 195 puan toplayarak birinciliği kazandı. Alper’i 145 puanla Pelin Esmer ve 136 puanla Özcan Alper izledi. Emin Alper'i 27 sinema yazarı listesine alırken, Pelin Esmer’e 25, Özcan Alper’e 20 listede yer verildi. Bazı popüler isimler ön sıralarda yer alamadı.
Yerli popa birçok hit parça kazandıran, en değerli bestecilerimizden Ali Kocatepe, yapıtlarının yaratı sürecini Nereden Geldi Bu İlham Perileri adlı kitapta topladı. Kocatepe kitabını şöyle özetledi:
Türkiye´nin büyük kentlerinde yayında olan radyo kanallarının geniş listesi
Genç yaşına karşın uzun yıllardır rap müzikle uğraşan ´sinemamuzik.com´ okuru Emre Onaran sitemiz için şarkı yazdı. Yapıtını arkadaşı Uygar´la (Ragyu) birlikte seslendiren Emre Onaran´ın (Sürgün) videosu içeride:
Ünlü grupların kuruluş öyküleri, müzik serüvenleri yakından takip edilse de isimlerinin nasıl doğduğu ve koyulduğu pek bilinmez. Meraklısı için ilginç bir liste hazırladık: