SİZİN GİBİ BİZİ KİMSE SEVMEDİ
Yıl 2000. Milenyum deliliği, kafa karışıklığı geride kalmış artık. Gencecik, adı o güne kadar hiç duyulmamış Aylin Aslım ilk albümünü çıkarıyor: “Gel Git”. Henüz kimse bilmiyor ama geçen zaman ile birlikte en iyi elektronik müzik albümlerimizden biri olacaktır bu albüm.
Yıl 2005. Herkes “Gel Git”in devamını beklemekteyken, bir rock albümle, “Gülyabani” ile dönüyor. İki albüm arasında geçen zamanda çıktığı sahneleri/mekanları hep rock’a bulamıştı ama büyük çoğunluk kendisinden, dans-pop arası ya da civarı bir şey beklemekteydi.
Olur mu olmaz mı, bu da Burak Kut ve Sibel Tüzün gibi bir seferlik ya da arada bir rock mu yapacak derken, albümün dinlenmesi ve hazmedilmesiyle vaziyet anlaşıldı: Hayır, Aylin Aslım’ın gönlünden geçen zaten buymuş. O kendisini, en iyi böyle ifade edebileceğini düşünüyordu ve kimselere kısmet olmaz bir ilk albüm başarısına rağmen riske girmiş, yol değiştirmişti.
Sonra uzun bir ara daha; şimdiki çağın kaldıramayacağı kadar n bir ara. Her ne iyi, ne güzel şeyler yapmış olursanız olun “Bir zamanlar…” kategorisine karıştırılacağanız, katılacağınız kadar uzun. Ama Aylin’e sökmedi yeni çağın bu vefasız gerçeği. 2009’da “Canını Seven Kaçsın”ı yaptı ve karşısında hasretle onu bekleyen binleri buldu. Artık daha sert (hatta kurulu düzenin gözüyle, daha edepsiz:) bir Aylin Aslım vardı karşımızda ama biz dinleyeciler de değişmiştik zaten. Böyle bir şey bekliyorduk kendisinden.
Ölünür de
Ve bir dört yıl daha geçmesi gerekti yeni bir albüm için. “Zümrüdüanka”nın yola çıkışını, albümden önce radyolara dağıtılan Teomanlı düet “İki Zavallı Kuş” ile öğrendik. Müziği bıraktığını açıklayan Teoman varsın bizimle kafa buluyor olsundu; “İki Zavallı Kuş” hem sözleri hem de melodi ve (her türden) uyumu ile güzel bir şarkıydı ve başta Aylin Aslım fanatikleri olmak üzere, başladı heyecanla, sabırsızlıkla bekleyişler.
Sekiz şarkılık ama yüzlerce şarkılı antolojilere bedel “Zümrüdüanka”, Aylin Aslım ve benzerlerinin, isterlerse, hatta bunun için özel bir çaba harcarlarsa dahi kötü bir albüm yapamayacağının ispatı. Sanatçının bazen yalnız bazen de Övünç Dan ile birlikte yazdığı şarkılara, bir Attila Özdemiroğlu ve Aysel Gürel (“Hasret”) şarkısı eklenerek tamamlanmış albüm repertuvarının tamamı olağanüstü. Başta Teomanlı (“İki Zavallı Kuş”) ve Cem Adrianlı (“Af”) şarkılar olmak üzere, hepsi ama hepsi, şarkılarından melodi ve enstrüman zenginliğini kapı dışarı etmiş genç kuşaklara inat, her açıdan “şarkı” gibi. Her şeyleri de yerli yerinde. Kaç zamandır rastlanmadık ölçüde bir tutarlık ve bütünlüğe haiz albümlerden biri olmuş “Zümrüdüanka”; tastamam ismi gibi.
Kısaca Flu
Hayranlarını, dinleyicisini hiç şaşırtmamış hiç yarı yolda bırakmamışlardan biri olan Feridun Düzağaç da “Flu” albümünü, Aylin Aslım ile aynı sıralarda çıkardı.
Hem sound’u, hem şarkıları, hem de vokal biçimiyle müzik dünyamızda kendisine çok farklı, çok sağlam bir yer edinmiş Düzağaç, şarkıları kadar, uzun ve mükemmel albüm isimleriyle de tanınıyor. Bir önceki albümü “fd7” ile işi kısaltmalara vuran müzisyen, yeni albümde de aynı minvalde yol almış.
“Flu”da, Düzağaç şarkılarının yanısıra, Fikret Kızılok (“Tek Başına”) ve Murat Hasarı (“Yaz”) şarkıları da var. Bir de popüler müziğimizin gelmiş geçmiş en güzel şarkılarından olan (Esmeray’ın) “Unutama Beni”si.
Tuhaf şey; albümlere cover’lar genellikle dinleyici ile daha hızlı bir bağ kurulabilsin diye konur. Düzağaç’ın içinden geçen bambaşka bir şey olmalı çünkü başta şarkının melodisi olmak üzere çok fazla şeyi yerinde durmuyor. O kadar ki yeni beste gibi görülebiliyor bile.
Ama kendi bestesi “Seyrüsefer” ile açılıp Hasarı’nın “Yaz”ı ile kapanan albüm hem ayrı bir albüm olarak ayakta, hem de müzisyenin geçmiş bütün külliyatı ile de uyumlu; hatta o külliyata giydirilmiş bir taç.
Şarkı yazmayı kendilerini bir ifade biçimi, şarkı söylemeyi de ayakta kalmanın bir yolu olarak gören iki isimden iki sağlam albüm çıktı. 2013 erkenden iyi sinyaller vermeye başladı.
Aylin Aslım, Zümrüdüanka, Sony
Feridun Düzağaç, Flu, DMC
NAİM DİLMENER