AŞKIN KANUNU YAZILIR MI YENİDEN?
Kalan Müzik, Nilüfer Saltık’ın projesi olan “Yeşilçam Şarkıları”nın ilk basamağı olan Belkıs Özener’in “Sahibinin Sesinden” albümüyle büyük bir sürpriz yaptı. Piyasanın tüm olumsuz şartlarına rağmen bu albüm çok sattı, Belkıs Özener’e hak ettiği şöhreti getirdi ve ‘o eski günler’e duyulan alakanın seviyesini tepelere çıkardı. Bu düşük bütçeli albümün, büyük paralar sarf edilmiş albümlerin her birini sırayla saf dışı bırakması hemen hemen herkese ‘mucize’ gibi göründü. Öyle ya, Özener başta Tarkan olmak üzere epeyce sayıda pahalı ve popüler isim ve albümü ezmiş geçmiş, listelerin tepesine kurulmuştu.
Kalan dışındaki firmalar, Özener benzeri bir sanatçı bulup piyasaya sürmenin, para kazanmanın yollarını ararken, Kalan zaten başından itibaren dört disk olarak planladığı “Yeşilçam Şarkıları” projesinin ikinci ve üçüncü albümünü aynı anda piyasaya sürdü. “Aşkın Kanunu” ve “Artık Sevmeyeceğim” adlı bu iki albümü, muhtemelen yine ortalığı birbirine katacak bir dördüncü albüm takip edecek ve “Yeşilçam Şarkıları” serüveni şık bir biçimde noktalanacak. Şık ve başarılı ve mükemmel ve her şey…
Kalan’ın bu iki yeni albümü türlü açılardan ilginç ve önemli. Her iki albümün en önemli özelliği, geçmişin çok ama çok önemli seslerinin bir kısmını ilk defa dijital bir ortamda huzurlara getirmesi. Superstar’ımızın kız kardeşi Semiramis Pekkan mesela, bu ilk defa dijitale evrilmiş olanların listesinde en başta sayılması gerekeni. Müzik yaşamına 60’ların sonunda başlayan, 70’li yılların ilk yarısını büyük bir başarı içinde geçiren Semiramis Pekkan, (süperstar bir ‘abla’nın, “Bir aileye iki şarkıcı çok!” diye özetlenebilecek tavrı başta olmak üzere) bütün olumsuz şartlara rağmen doğru bildiğini okumuş ve arka arkaya yayınladığı onlarca 45’lik ve üç LP ile ‘abla’yı deviremediyse bile hemen yanı başında kendine bir yer edinmiş, milyonlarca insanı kendine hayran bırakmıştı.
Ama ‘dünya dönüyor’ işte ve dönerken de bazı isimlere, diğerlerinden daha insafsızca davranıyor, Semiramis Pekkan gibi; bu kendi güzel, sesi güzel şarkıcıyı nihayet Odeon döneminin en önemli şarkılarından “Dert Ortağım” ve “Senden Vazgeçemem” ile herkes rahatlıkla dinlemeye başlayacak. Dinleyecek ve anında çarpılıp belki de “Bakalım başka nesi var, nesi yok?” deyip Semiramis’in peşinde sahaf sahaf gezmeye başlayacak…
HAYAT MI BU?
Dönüp dönen dünyanın insafsızca davrandığı başka isimler de var bu iki albümde. Behiye Aksoy, Handan Kara, Nermin Candan ve Suat Sayın gibi. Nermin Candan dışındaki diğer üç ismin epeyce şarkısı CD üzerinde bulunabiliyor. Ama öyle olmasına rağmen, popüler müziğin (Orhan Gencebay’dan bile önce) yolunu sırtında taş taşıyarak döşemiş bu üç büyük isim, kısmen albümlerini yayınlayan firmaların işi oluruna bırakması, kısmen de bu albümlerin yayınlandığı sırada hala Ortaç-Yener tipli müziğin çoğunluğu etkilemeyi sürdürmesi nedeniyle dikkat çekememiş, bir dalgalanma yaratamamışlardı.
Adını ‘Tavernalar Kraliçesi’ne çıkarmış Nermin Candan da, (bir zaman önce, Ebru Gündeş’in yeniden seslendirdiği “Hayat mı Bu?” adlı şarkısı ile) ilk ‘dijital sefer’ine çıkanlardan; onu da bağrımıza basacak ve belki de Gülşen ve benzerlerinin, “Biz keşfettik, biz bulduk,” dedikleri bir sound’u nasıl layıkıyla inşa ettiğini görüp şaşıracağız.
Belki şimdi, bu isimler hem kendi şarkıları hem de albümdeki diğer isimlerin (Nesrin Sipahi, Gönül Yazar, Sevim Şengül, Güzide Kasacı, Nigar Uluerer, Sevim Deran ve diğerleri…) desteği ile rüzgarı fırtınaya çevirebilecek. Belkıs Özener’in (bu işi, ‘nostalji’ olarak adlandırılmış kırık dökük, hatta ‘boş’ bir çerçeveden sıyırıp, daha sağlam ve daha fiyakalı bir çerçeveye yerleştirmesi nedeniyle) desteği de bunun başarılmasına yardım edecek. Albümlerin kapağında yazılan nedenler de buna yardımcı olacak: “Yalnızca (çoğunlukla hışırtılı-parazitli) ‘radyo’muzun olduğu, başka bir şeyimizin de pek olmadığı günlerin-yılların filmleri ve şarkıları işte. Bizim gazinomuz, kulübümüz, televizyonumuz, klibimiz hatta Prozac’imiz, bilgisayarımız, cep telefonumuzdu bunlar. Dış dünya ile kurabildiğimiz bağımız, nefes alabildiğimiz vahamızdı. Hasretten yanmış gönlümüz, seyrettiklerimiz-dinlediklerimizden sonra (sönmeye yüz tutmasa bile) en azından kavurmaz gibi olurdu. ‘Söz’ ve ‘duygu’nun her şey demek olduğu günlerin görüntüleri-şarkıları.
Çok şey yaptılar, çok derde derman oldular. Hem vücudun hem ruhun teslim edilmesi konusunda kimsenin bir saniye bile duraksamadığı (hoş kimbilir, belki de doğru olan, en azından yapılması zaruri olan artık budur) bu zamanlarda bile yapmaya devam ediyorlar-edecekler…” Evet edecekler.
Hiç şüphesiz kimselerin ‘o eski günler’e temelli olarak dönmek, yapışıp kalmak gibi bir isteği, niyeti yok. Her an, her saniye bizi ‘bilgi’ ile donatan internet bağlantılarımız ve cep telefonlarımızdan kopmamız, onlar yokmuş gibi davranmamızın imkan ve ihtimali kalmadı. Ama arada bir, yine albüm kapağında önerilmiş olan yola başvurabiliriz: “Bu şarkılara kulak vermeye niyetlenmişseniz internet bağlantınızı kesmeyi, cep telefonunuzu kapatmayı unutmayın.
Lüzumsuz bir mail, mesaj ya da çağrı durduk yerde keyfinizi kaçırmasın, ağzınızın tadını bozmasın.” Eh, bunu yapabilir, yeniden “Bağdat Yolu”na çıkabiliriz. ‘Bir garip serçe’likten, ‘interaktif bir yarı robot’a dönüşmüş olmanın güven ve gururu ile bu şarkılara kulak verebilir, kalbimizi açabiliriz. Bu bizi, boydan boya ‘çelik’ bir zırh ile donanmaktan kurtarabilecek olan az şeyden biri.
BULURSANIZ KAÇIRMAYIN
Kalan’ın “Yeşilçam Şarkıları”nın çıkılmış ve çıkılacak olan bütün basamakları
“Vesikalı Yarim” filminin DVD’si
Şükran Ay’ın plakları-diskleri
Handan Kara’nın 45’likleri
SAKIN YAKLAŞMAYIN
Başlığında “Anılar…” ve benzeri sözcükler bulunan ama ne idüğü belirsiz şarkı ve şarkıcılar barındıran ‘derme-çatma’ albümler (aslında ‘kaset’ler)
KEŞKE OLSA
Boydan boya Handan Kara’lı bir albüm
Nasıl ve ne şekilde olursa olsun bir Semiramis Pekkan albümü
Birkaç disklik bir Şükran Ay kutusu
KEŞKE OLMASA
Daha fazla ‘anı ticareti’ yapan ‘kaset’
NAİM DİLMENER