NAİM DİLMENER'LE GEÇMİŞ ZAMANIN İZİNDE

ŞEKERLİ SU, DİRENDİK DOĞRUSU

11 Ekim 2025 Cumartesi 08:51
NAİM DİLMENER'LE GEÇMİŞ ZAMANIN İZİNDE

Müzik açısından fena bir yıl geçirmedik. En azından, bu satırların yazarı başta olmak üzere, bazı Baykuş’ların “Müzik piyasamız tamamen bitti, gitti, battı, kalmadı” ya da benzeri kehanetleri, bu yıl da gerçekleşmedi. Eh, evet; ucu ucuna kendi yağında kavrulabildi demek de mümkün ama sonuçta batma filan yok.

Gerçi, daha az albüme talim etmek zorunda kaldık. Daha da az konser ya da şenliğe-festivale. Ama zaten kaç zamandır, böyle olacağı söylenegelmiyor muydu? Coca Cola’nın Rock’n Coke’u, yalnızca bir yıl için ertelediğine inanmış mıydınız ki? Elbette hayır. İnanan olmuşsa da, kendi naifliğinde arasın neden öyle olduğunu. Rock’n Cola ve benzerleri, her şey haddinden fazla iyi ve güzel gitmekteyken oyundadırlar. Krizin K’sı belirdiğinde ise, ilk şutladıklarından olur “müzik” ve (sinema, tiyatro, edebiyat gibi) benzeri şeyler.

Ama “Her şeye rağmen devam!” diyen birileri de, olmadı değil. Efes Pilsen mesela, böyle yaptı. Rengarenk bir rüzgar gülü ile temsil edilen One Love Festival, iki gün boyunca (19 ve 20 Haziran) Santral İstanbul’da yapıldı ve her yaştan “Genç Kafa”ya, felekten tam iki gece çaldırdı. Festivalin (ve geçmiş ile gelecek bütün festivallerin) en güzel kızı Sophie Ellis-Bextor, gördüğü büyük ilgi üzerine hatta, yeniden geldi İstanbul’a ve bu sefer Babylon’un sahnesinden kalpler yakmayı sürdürdü.



Pentagram İçeri 

25-27 Haziran arası, İnönü Stadyumu’nda gerçekleştirilen Sonisphere Festival’de ise, One Love’dan kat kat fazlası başarıldı; neredeyse Rock’n Coke kadarı, hatta belki bundan da fazlası. Başta Metallica ve Pentagram gibi dev grupların alevleriyle, koca stadyum üç gün boyunca resmen ateşe verildi.

Aynı mekan, 12 Haziran’da ise Grup Yorum’a ve 50 bini aşkın tutkununa ev sahipliği yaptı. Hem siyaset hem de müzik anlamında, memleketin gelmiş geçmiş en iyi grubu kabul edilen Grup Yorum’un, o gece, orada yaratmayı başardığı atmosfer; en tutucu, en “Görmezden gelsek iyi ederiz” diyen mecraların bile göz ardı edemeyeceği ölçüde müthişti. Başta İlkay Akkaya ve Hilmi Yarayıcı gibi, Yorum’u Yorum yapmış ses ve simaların yokluğu, elbette büyük eksiklikti. Ama işte, bu tür durumlarda yanlış hesaplar, bırakın Bağdat’ı, İstanbul’un herhangi bir semtinden dahi dönemiyor (ne yazık ki).

Başka festivaller, çok sayıda başka konserler de oldu. Ama MOST yoktu bu sene. Hemen hemen her yazın kralı olan Mustafa Oğuz, bu yılı pas geçti ve dinlenmek istedi. Ama doğrusunu söylemek gerekirse, MOST’suz ne Açıkhava’nın ne de yazın tadı vardı. Umalım ki önümüzdeki yaz, Mustafa Oğuz ağabeyimiz, bizi böyle öksüz bırakmaz. Hatta zengin bir dönüş de çok yaraşırdı ona; bir Haris Alexiou konseri mesela, ne iyi olurdu, geldi zamanı.

 

Onların Adı Orman

Ya albümler ve şarkılar? Bu alanda da durum fena değil gibiydi. Çok sayıda albüm yayınlandı. Büyük bir kısmı kötü, (hiç olmazsa) bir kısmı da iyi albümler. İyi ya da kötülerin listesi, bu yazıya eşlik etmekte zaten, orda sıralandılar, tekrarlamayalım.

Ama şunları eklemekte fayda var. İşin “kötü” yanında, bu sene nöbet devri bahis konusuydu. “Geleneksel kötü” Serdar Ortaç, yine ortadaydı ortada olmasına ama, sözde efendi versiyonlarından biri sayılan Mustafa Ceceli’ydi tepede olan. Bir de, “düz hesapçı” Gülşen. Hanımefendinin, içinde sayılıp dökülmeyen şey/nesne kalmamış şarkı sözleri, çoğu kişiye saç baş yoldurdu. 

Bir de Tarkan. Yeni albümünü yayınladı 2010’da. Hiç şüphesiz, bir önceki albümü “Metamorfoz”dan iyi bir albümdü. Ama bu da, çok fazla şey anlamına gelmiyordu. Çünkü “Metamorfoz”dan daha kötü bir albüm yapabilmeyi, Tarkan’ın bizzat kendisi dahi, başaramazdı. “Adımı Kalbine Yaz”, Tarkan’ın “Şıkıdım/Şımarık” günlerinin izini süren, derli toplu bir pop albümüydü ama böyle albümlerle/sound’larla, şanını şöhretini bir on yıl daha sürdürebileceğine inanmak için, insanın müzik hakkında hiçbir şey öğrenememiş olması gerekirdi.

Ya 2011? Fazla umutlu olmak için bir sebep yok. Bir yandan Soner Sarıkabadayı ve Murat Dalkılıç gibi işporta/konfeksiyon halleri yüz metre öteden görülebilenler; bir yandan da söküğünü/yırtığını fark edebilmek için, ille de çok yakınlarına gidilmesi gereken Özgür Kızlar Erenerler! Durum kötü.

Kollayalım kendimizi. Ya da hiç olmazsa, İlkay Akkaya, Şebnem Ferah, Mirkelam, Feridun Düzağaç ve benzerleri kollasın bizi, şarkısız bırakmasın.

 

2010’un En İyileri

1-Gelmedin Diye, İlkay Akkaya

2-Benim Adım Orman, Şebnem Ferah

3-RRDP, Mirkelam/Kargo

4-Masumiyetin Ziyan Olmaz, Mor Ve Ötesi

5-Herire, Nilüfer Akbal

6-fd7, Feridun Düzağaç

7-Hayat, Jehan Barbur

8-Ardından, Sarp Maden

9-Sibil, Sibil Pektorosoğlu

10-Yeni Binyılın Aşığı, Azize

 

2010’un En Kötüleri

1-Mustafa Ceceli, Mustafa Ceceli

2-Ayşe Özyılmazel, Ayşe Özyılmazel

3-Yesterday, Gökcan Sanlıman

4-Sonunda, Toygar Işıklı

5- Önsöz, Gülşen

6-Kara Kedi, Serdar Ortaç

7-Hazine, Fettah Can

8-Arabesque, Işın Karaca

9-Ege’ye Sevdalandık, Elçin Bulut

10-Emanet, Zerrin Özer-Sabiha Akdemir 

NAİM DİLMENER



Diğer Yazılar