SİNEFİLDEN NOTLAR / HASAN NADİR DERİN

NİHAYET ÖRÜMCEK-ADAM, NİHAYET SİNEMA SALONLARINA DÖNÜŞ

19 Aralık 2021 Pazar 19:29
SİNEFİLDEN NOTLAR / HASAN NADİR DERİN

İki yıldır pandemi ile yatıp, pandemi ile kalkıyoruz. Son haftalarda yeni bir varyant da hayatımıza girdi. Pandemiye inanamayan ya da inanansa da bana bir şey olmaz, diyenleri bir kenara koyarsak, aradan geçen zamanda belli bir normalleşme olsa bile, çoğumuzda halen belli bir tedirginlik var. 
Gerçi, geldiğimiz noktada “çoğumuzda” tanımı, ne kadar doğru bilinmez ama yine de tedirginlik devam etmekte. Pandeminin sinemalara etkilerinin ne olacağı, insanların evde film izlemeye ne kadar alıştığı, sinema salonlarına geri dönüşün ne zaman ve ne yoğunlukta olacağı çok tartışıldı. Şimdiye kadar Tenet, yeni Bond filmi, Dune, hatta Hızlı ve Öfkeli serisinin yeni filmi gibi pek çok yapıma ümit bağlandı. 
Bunların hepsi belli adımlar oldu, gişede belli hareketler yarattı ama, hepsi için pandemi dönemi için fena değil gibi cümleler kuruldu. Türkiye özelinde bunun üzerine bir de ekonomik kriz eklendi. Bu gibi durumlarda, insanların ilk tasarruf edecekleri harcamalardan birinin, kültür-sanat harcamaları olduğunu biliyoruz. 
Tüm bu koşullar içinde yeni Örümcek Adam filmi, bu hafta vizyona girdi ve ilk gelen haberler, tüm dünyada fazla seyirciyi sinemalara çektiği yönünde. Üstelik bu kez, sadece pandemi dönemi için iyi olan sayılardan bahsetmiyoruz. Muhtemelen pek çok ülke için tüm zamanların en iyi açılışları listelerinde yer alacak bir seviyeden bahsediyoruz. 
Marvel filmleri için, popüler çizgi roman uyarlamaları için farklı şeyler düşünülebilir, tartışılabilir elbette ama seyircilerin sinema salonlarına dönmüş olması sevindirici. Muhtemelen kişisel olarak, bu tarz filmleri pek sevmeyen bir sinemacının, Paul Thomas Anderson’un IndieWire’a verdiği bir söyleşiden alıntı yapacak olursak: “İnsanların sinemaya geri dönüp dönmeyeceği konusunda hepimiz tedirginiz. Ama onları sinema salonlarına ne geri döndürüyor biliyor musunuz? Örümcek Adam. O halde bunun için mutlu olalım.”
Filmin yorumlarına geçmeden önce biraz da izleme ortamından söz etmek isterim. Filmin vizyondaki ilk gününde ve ilk seansında, IMAX salonunda izledim. Aslında izlediğim 11.00 seansı, teknik olarak 2. seanstı, çünkü sonradan 08.00 seansını açtılar ama biletler ilk açıldığında, ilk seans buydu. 
Bu bilgiyi neden veriyorum? Çünkü, hızla bilet alıp salonu dolduran kitle, büyük ihtimalle, çok koyu Örümcek Adam hayranları idi ve spoiler yemek istemiyorlardı. Gerçekten de sırada, aradaki konuşmalardan spoiler yememek için kulaklık takanlara, sinema salonunda koltuğuna oturduktan sonra, reklamlar sırasında bile, “spoiler yemeden film başlasa artık” diyenlere şahit oldum. 
Film başlarken salonda müthiş bir heyecan olduğu belliydi. Ve film gerçekten farklı bir deneyimdi. Geçtiğimiz yıllarda, Star Wars serisinin ve Avengers’ların da ilk seanslarına gitmiştim. Onlarda da heyecan vardı, hatta Star Wars seanslarına kostümle gelenler de olmuştu ama bu kadar coşkulu bir seyirci gördüğümü hatırlamıyorum. Filmi, sürprizlerin hemen hepsine tepki veren, alkışlayan, çığlıklar atan, yerinde duramayıp ayağa fırlayan, bazı yerlerde ağlayan bir seyirci kitlesi ile beraber izledim. 
Normal şartlarda, film izlerken çıt çıkmasından bile hoşlanmayan, bazı filmlerde mısır yeme sesinden ya da pet şişenin tıkırtısından rahatsız olan bir seyirciyim. Böyle bir ortamdan rahatsız olmam gerekirdi ama ilginç bir şekilde, bu heyecan hoşuma gitti. Gerçi, ayağa fırlayanlar önümde oturuyor olsa, onları uyarırdım sanırım.
Gelelim filme. Bu filmden spoiler olmadan bahsetmek çok zor. Ama önce genel bir yorum yapalım, sonra spoiler uyarımızı yapar, detaylara gireriz. Fragmanlarda da gördüğümüz kadarıyla, konudan bahsetmek gerekirse, filmimiz tam olarak önceki Örümcek Adam filminin bittiği yerden başlıyor. 
Tüm dünya Peter Parker’ın Örümcek Adam olduğunu öğrenmiş ve bir kısmı da Mysterio’nun yalanlarına inanarak ona karşı cephe almış durumda. Elbette tüm bir medya ordusu ve aslında elinde cep telefonu ve kamerası olan herkes onun peşinde. Üstelik bu durumun sadece kendisinde değil yakın çevresindeki M.J., Ned ve May Hala’nın da üzerinde olumsuz etkileri oluyor. Bunun üzerine Peter’ın aklına da Dr. Strange’e gidip, ondan dünyanın Peter Parker’ın Örümcek Adam olduğunu unutmasını sağlayacak bir büyü yapmasını istemek geliyor. Fakat işler karışıyor ve nicedir beklediğimiz, multi-verse konsepti ortaya geliyor. Diğer evrenlerden, Örümcek Adam’ın farklı düşmanları bu evrene geliyorlar. Kimler kimler yok ki: Doktor Ahtapot, Yeşil Cin, Kertenkele, Electro ve Kum Adam. Peter ve arkadaşları da onları durdurmaya, kendi evrenlerine geri göndermeye çalışıyorlar.
Öncelikle şunu söylemeli, yeni Örümcek Adam serisi içinde Avengers’dan bağımsız olarak en sağlam ayakta duran film bu. Dr. Strange’in ana hikâyeyi kurmak için olaya dahil olup, ayrılmasını bir kenara bırakırsak, tüm film Peter’ın ve çevresindeki kişilerin hikayesi olarak ilerliyor. Tom Holland’ın Örümcek Adam’ı, hakkında çok fazla bilgimiz olmadan MCU’ya dahil olmuştu, giderek onu daha çok tanımaya ve sevmeye başladık. Her Örümcek Adam hikayesi gibi bu da bir büyüme hikayesi ve bu kez üç filme birden yayılmış bir hikâye. Tom Holland da role yakıştığını bir kez daha gösteriyor. Kendisinden daha ciddi rollerde, ödüllük performanslar görebileceğimize dair bir ümidim de var.
Eski serilerin kötü adamlarının çıkıp gelmesi, onların hikayelerini de daha güçlü kılıyor. O zamanlar, herhangi bir kötü adamı sadece tek bir filmde harcarlardı. Halbuki hemen hepsinin çok daha geniş hikayeleri vardı. Burada bir anlamda, o hikayelerini de tamamlıyorlar. Özellikle Doktor Ahtapot ve Yeşil Cin, diğerlerinden daha baskın durumda. Alfred Molina ve özellikle Willem Dafoe da ne oynarlarsa oynasınlar ne kadar iyi oyuncu olduklarını gösteriyorlar.
Örümcek Adam filmleri öncesi, neredeyse isimsiz bir yönetmen olan Jon Watts da projeye çok uygun bir isim olduğunu gösteriyor. Kendisini öne çıkartmayan, hikâyeye hizmet eden bir yönetmenlik tarzı var. Bu tarz, bu film için iyi olabilir ama ilerdeki kariyeri nasıl şekillenecek, merak ediyorum gerçekten.
 Bu tip projelerin memur yönetmeni olarak da kalabilir, farklı projelerle kendi imzasını da atabilir. Şimdilik önündeki ilk filmin Fantastik Dörtlü olacağını düşünürsek, memur yönetmen olma riski var gibi gözüküyor.

---------------- SPOILER -------------------------
Ve geldik, spoiler’lı bölüme. İzlemeyen ve sürprizleri öğrenmek istemeyenler lütfen devam etmesinler. Gerçi bu yazının yazıldığı tarih itibariyle, sosyal medya spoiler kaynamakta ama biz yine de uyarımızı yapalım.
Film vizyona girmeden önce en çok merak edilen soru, eski kötüler dönerken, eski Örümcek Adam’lar Tobey Maguire ve Andrew Garfield’ın dönüp dönmeyeceği idi. O kadar konuşuldu, fragman sahnelerinden o kadar analiz yapıldı ki, açıkçası döneceklerinden emin gibiydik. Ama hikâyeye ne kadar dahil olacaklarından emin değildim kendi adıma. Sadece bir cameo gibi de görünüp kaybolabilirlerdi. Ama, hayır. Seyirciden delice alkış alan iki sahne ile filme dahil olduktan sonra, finale kadar bizimle birlikte kalıyorlar. Tıpkı yukarda bahsettiğim süper kötülerde olduğu gibi, eski Örümcek Adam’lar için de kendi hikayelerini tamamlama fırsatı oluyor. Tobey Maguire, en deneyimli Örümcek Adam olarak, artık belli olgunluğa gelmiş bir karakter çizerken, yaşlılık alametleri göstermeye başladığını da görüyoruz. 
Andrew Garfield ile birlikte oynadıkları, belimiz ağrıyor sahnesi, gerçekten çok iyiydi mesela. Andrew Garfield’ın Peter’ı ise bu filmde M.J.’i kurtarması ile, belki de kendi evrenindeki Gwen’in ölümünün travmasını ancak atlatıyor.
Travma deyince, Peter Parker’ın ilk büyük travması ve onu büyüten şey hep Ben Amca’nın ölümü olmuştur. Tom Holland’ın Örümcek Adam’ında ise böyle bir şeye tanık olmamıştık. En baştan beri mi böyle planlandı, sonra mı bu şekilde gelişti bilinmez ama görünen o ki, bu evrendeki Örümcek Adam için Ben Amca’nın kaybının yerini, May Hala’nın kaybı almış. Bu kayıp, filmin en dramatik sahnelerinden biriydi ve Peter’ı olgunlaştıran olaydı.
Bu arada filmin sürprizleri Tobey Maguire ve Andrew Garfield’dan ibaret değildi. Hiç tahmin etmediğim bir sahnede Charlie Cox da Matt Murdock olarak gözüküyordu. Benim izlediğim seansta, ilk büyük alkış da bu sahnede geldi zaten. Bu sayede, Netflix için yapılan Marvel serilerinin de resmi evrene dahil olduğunu öğrenmiş olduk. Venom’un finalindeki sahneden dolayı Tom Hardy’yi de filmde göreceğimizi tahmin ediyorduk ama o biraz hayal kırıklığı oldu. Yine de sonraki MCU filmlerinde Tom Hardy’siz bir Venom görme ihtimalimiz ortaya çıktı. İki farklı evrendeki J. Jonah Jameson’ı da J.K. Simmons’ın oynamasına dair bir gönderme de bekliyordum doğrusu ama gelmedi.
Sonuç olarak, üç Örümcek Adam’ın birden görülmesi ile farklı kuşaklardan sinemaseverleri (ya da Örümcek severleri mi demeliyiz acaba) buluşturan, hepsinin farklı şekillerde filmle bağlantı kurmasını sağlayan başarılı bir filmdi. Kişisel olarak ben Tobey’ciyim mesela. Yeni serinin en başarılı filmi olduğu kesin. Tüm Örümcek Adam filmleri içinde de üst sıralara oturur benim için. Evet, en üstte Sam Raimi’nin ikinci filmi var halen.

Haftaya görüşmek üzere.

HASAN NADİR DERİN

GALERİ


Diğer Yazılar