NAİM DİLMENER'LE GEÇMİŞ ZAMANIN İZİNDE

AŞK İÇİN YAZILANLAR

10 Temmuz 2022 Pazar 16:08
NAİM DİLMENER'LE GEÇMİŞ ZAMANIN İZİNDE

Gündoğarken’in bir albümü daha çıktı. “Gündoğarken’99” un üzerinden çok fazla bir zaman geçmemişken, grup hayranlarının önüne  yepyeni bir albüm daha sürdü. “İstanbul Atina İstanbul” olarak adlandırılmış ve gerçekten bu iki şehir arasında mekik dokunarak oluşturulmuş bu albüm, her zaman bilip sevdiğimiz Gündoğarken’i bir kere daha, yine çok dokunaklı şarkılarla getiriyor önümüze. 
Grup, bu albümünde de, son iki albümünde (“Mest of Gündoğarken” ve “Gündoğarken’99”) birlikte olduğu Yunanlı müzisyen Nikiforos Metaxas ile birlikte çalışmış. Metaxas ile birlikte çalışmaktan çok keyif aldıklarını her fırsatta dile getiren grup elemanları; Yepnew’ün bu konudaki bir sorusunu da, “çalışma prensiplerimiz uyuşuyor” diye cevaplandırmış. Elbette bundan daha fazlası gerekiyor, bir insanla tam üç albüm birlikte çalışmaya devam etmek için. Gündoğarken ve Metaxas’ın uyumlu çalışıyor olmaları bunun en büyük nedeni. Ama bunun böyle olmasını sağlayan şey çok daha önemli: Gündoğarken’in yazıp söylediklerini, dile getirdiklerini, Metaxas, tam da grubun içinden geçen bir kılığa sarıp sarmalayarak önümüze çıkartabilmekte. Dünyanızın çakışabildiği birileri ile birlikte olmaktan, çalışmaktan daha güzel bir şey olamaz. Muhtemelen, Gündoğarken, Metaxas ile huzur buluyor, rahat ediyor.

 

BÖYLE Mİ BİTERDİ ESKİ AŞKLAR?
Gündoğarken, tam 1982 yılında kurulmuş, neredeyse yirmi yıllık bir grup. İlk albümleri “Bir Yaz Daha” yı 1986 yılında yapmış olmasına rağmen, grubun kuruluşu çok öncesine dayanıyor... ‘Amca’ İlhan Şeşen, ‘yeğen’ Burhan ve Gökhan’ı yanına alarak kurar grubu. Grubun ilk kayda değer işi, Levent Kırca ile giriştikleri bir ortak projedir. Gündoğarken, “Kadıncıklar” adlı oyunun müziklerini yapmış ve oyun sırasında, müziğini, sahnede canlı olarak ‘icra’ etmişti. İlk albüm, 80 ortalarında ve kimselerin ‘pop’un yüzüne bakmadığı günlerde yayımlandı. ‘Arabesk’in kayıtsız şartsız hakimiyetine rağmen, bildiği yolda yürümeye devam edip, ‘pop’un peşini bir türlü bırakmamış olan Yeşil Giresunlu’nun yönetimindeki Balet’ten çıkar albüm. Daha sonra, Ajda Pekkan tarafından da, ‘superstar’ serisinin dördüncü albümünde söylenecek olan “Sen Benim Şarkılarımsın” adlı emsalsiz parça da bu albümdedir. 
Bu albüm, bir ilk albümden beklenebilecek bütün zorlukları aşıp, Gündoğarken’in adını herkese duyurmaya yetti. Bu nedenle Balet, iki yıl sonra “Yaz Bulutları” adlı ikinci albümünü yayımladı grubun. Bu albümle de, Gündoğarken, ilk albüme ilgi duymaya niyetlenmiş müzikseverleri tamamen bağladı kendisine. İlk albüm ile kendisini göstermiş olan o son derece içten ‘hüzün’, bu albümde de sürmüş ve müzikseverlerin, çok ‘sahici’ bir grupla  karşı karşıya olduklarını kavramalarına sebep olmuştu. 90’lı yılların hemen başında, Türk Popu’nun patladığı, bu nedenle de gözün gözü görmediği günlerde, Gündoğarken “Ankara’dan Abim Geldi” adlı dördüncü albümünü yayımladı. İlk üç albümden daha da ‘sıkı’ bir albümdü bu. Grup oturmamış, yazmış bestelemiş ve hayranlarının karşısına dört dörtlük bir şekilde çıkmaya karar vermişti ama hayranların yerinde yeller esmekteydi artık. Hepimizin, yılların verdiği sıkıntıyı üzerimizden atmaya çabalayarak kendimizi olabilecek en bayağı şarkılara zorla ‘abone’ yapmaya çalıştığımız günlerdi o günler. Bu nedenle, ne Ankara’dan gelenle, ne de gidenle ilgilendik. Her şey bir parça durulur gibi olduğunda geri döndük bu şarkıya ve diğerlerine. Tonlarca keçi boynuzu çiğnedikten, bir çöp yığını içinde aylarca  debelendikten sonra. Herkesin sırasını savması gerekecekti aklımızın başımıza gelebilmesi için: Onlarca Mariah Carey mukallidi ile baş etmemiz, “Kıl Oldum Abi” çığlıklarını atmamız, ‘Bandıra Bandıra’ yenmemiz, kızlara kazak ördürmemiz, “Araba” lara kurulup hava atmamız gerekmekteydi bunun olabilmesi için.

 

DURULDUM
Aklımız başımıza geldiğinde grup yoktu yerinde. Bir ‘ara’ vermişlerdi ve epeyce uzun sürdü bu. Bu belirsizliklerle dolu günlerde, İlhan Şeşen ve Burhan Şeşen birer solo albüm yaptılar. Sonra da, biri olmadan diğerinin olamayacağının farkına varıp yeniden toparlandılar. 1997 yılı içinde yeniden bir araya geldiler ve bu geliş 1998 yılında yayımlanan “Mest of Gündoğarken” albümü ile kutlandı. Grubun bir ‘best of’ uydu bu albüm ve gerçekten bu ismi hak etmiş ender albümlerden biri de oldu. Geçen yıl yayımladıkları “Nafile Dünya”lı “Gündoğarken’99” sonrası da, “İstanbul Atina Istanbul” ile şimdilik son noktayı koydu Gündoğarken. Herkesin, ancak bir ‘deprem’ sonrası niyetlendiği ‘dostluk’ ilişkilerini, yıllardır ince ince dokuyan ve böyle yapmakla kalmayarak, bu ilişkileri kalıcı işler ve şarkılarla taçlandıran Gündoğarken’in, albümün iç kapağında çaktığı “Yasu vre efeler” selamı boşuna değil... 
Buna en çok onların hakkı var. Ne “Araba”cımızın “Hatırla Beni” si ne de ancak binlerce albüm satarak cebimizi doldurduktan sonra tepemize oturtmaya niyetlendiğimiz Angela Dimitrou’lu son günlerimiz bir işe yarayacak. Bu ‘dostluk’tan geriye bir şey kalacaksa, bunu en başta Gündoğarken’e borçlu olacağız. Her zaman yanımızda olan, albümlerini hiçbir zaman rafa kaldırmayıp ilk fırsatta can havliyle sarılmak üzere elimizin altında hazır bulundurduğumuz Gündoğarken’e.
Müzikseverleri sahiden de ‘mest’ etmek ne kadar zor bir şey, ama ne kadar da güzel. Gündoğarken, yıllarını boşuna geçirmemiş olması ile ne kadar övünse azdır.


BULURSANIZ KAÇIRMAYIN
Bir Yaz Daha Bitiyor – Balet - Kaset
Ankara’dan Abim Geldi – Kervan – CD
Mest of Gündoğarken – Plaza Müzk – CD
Gündoğarken’99 – Universal – CD
Bir Düş Gördüm/ Burhan Şeşen – Bay Müzik – CD

NAİM DİLMENER



Diğer Yazılar