Tarih 19 Mayıs 1997; Burak Kut’la Yunan şarkıcı Sakis Rouvas’ın Kıbrıs Yeşil Hat’taki barış konseri, tüm baskı ve olumsuz propagandaya karşın üç bin kişinin katılımıyla gerçekleşti. Ve Kıbrıslı Türklerle Rumlar iki saatlik konser süresince politikacılara dostluk dersi verdi. 19 Mayıs gecesi, birleşmiş Milletler kontrolündeki Ledra Palace’ın yanındaki Taksim sahasında düzenlenen konser, 1974’ten bu yana iki toplumu bir araya getiren en önemli organizasyondu.
İtalyan yönetmen Ettore Scola’yı, Emek Sineması'ndan oteline doğru İstiklal Caddesi'ni birlikte adımlarken yaptığımız bir söyleşiyi yeniden yayınlayarak ölümünün 10. yılında analım istedik. 16 Nisan 1995 tarihinde Cumhuriyet Gazetesi’nde sinemaseverlere ulaşan söyleşide Scola şunları anlatmıştı:
Asıl adı Gordon Matthew Summer; sürekli giydiği formadaki kalın çizgiler nedeniyle arkadaşları tarafından yakıştırılmış lakabı Sting’i (iğne) kullanarak girdiği profesyonel müzik yaşamında 50 yıldan fazladır vitrinde. Bezelye kutulanan fabrikada geçen ilk ‘emekçi’ günlerinden kısa öğretmenlik deneyimine, bol çocuklu aile tablosundan büyük çabayla şekillenen sanat kariyerine kadar ilginç yaşam öyküsü Sting’inki. Milyonlarca satmış albümler, filmler, tiyatro denemeleri, kitaplar, çevre ve insanlık adına kurduğu vakıflar, dayanışma konserleriyle o en çok sevilen rock yıldızlarından biri.
Tam otuz yıl önce. müzik kanallarında ekrana gelen siyah-beyaz bir klipte çiçek pantolonlu 'Mirkelam' adında genç şarkıcı gecekondu mahallesinde , alaturkayla rock arası ritmik bir parça söylüyor. Bir gecede mucize gibi bir şey yaşanıyor ve gazeteler Mirkelam'ın fırtına gibi estiğini, tüm Türkiye'nin onu konuştuğunu, bir nevi Türk Freddie Mercury'nin doğduğunu yazıyor. Daha kaset çıkmadan çiçekli pantolonlu genç pop müziğin 'yaz kralı' ilan ediliyor.
İstanbul Radyosu, Anılar, Yaşantılar adlı kitaptan bir bölüm: 27 Mayıs hareketiyle birlikte radyolarda canlı yayınlar bir süre yasaklanır. Bütün programlar banda kaydedilir, sıkı bir denetimden geçirilir, ondan sonra yayına verilir. Buna karşın bir canlı yayın zorunluluğu doğar, 8 Haziran 1960'da Ankara'da Türkiye-İskoçya milli futbol maçı oynanacaktır. Maçı anlatma görevi Halit Kıvanç'a verilir. Halit Kıvanç maç anlatmaya o güne kadar rastlamadığı biçimde gider ya da götürülür. Gerisini ondan dinleyelim:
Oğlu, son on, on beş yılın en gözde oyuncularından. Yer aldığı her proje dünya çapında ses getiriyor. 1931 Fatih İstanbul doğumlu Mehmet Sait Ergenç’in kartvizitinde müzisyen, seslendirme sanatçısı, oyuncu, plakçı olduğu yazıyor. Daha sonra da oyuncu ‘Halit Ergenç’in babası’ eklenmiş. Küçük yaşta kundura dükkanında çalışmaya başlıyor. Gönlünde yatan aslan ise müzik. Ailesini geçindirmek için Kapalıçarşı’da terlik satarken Muhsin Ertuğrul ile tanışıyor ve onun desteğiyle tiyatro dünyasıyla adım atıyor...
Sinemada en verimli dönemi, senaryo yazarı Cesare Zavattini’yle iş birliği yaptığı günlerde yaşıyor Vittorio De Sica. Bu birliktelik İtalyan sinemasına önemli ürünler armağan ederken, Yeni Gerçekçilik akımının en başarılı filmleri de yine onların imzasıyla yaratılıyor. Profesyonel olmayan oyuncularla gerçek mekanlarda anlattığı öyküler bunlar.
Hep farklı şarkılar sundu topluma 50 yılı aşkın süre. Sivas'ta yakılan 37 aydının anısına Türküler Yanmaz adını verdi albümüne. Karabiberlerin, şıkıdımların, nankör kedilerin baştacı edildiği ortamda Aşık Mahzuni'den, Can Yücel'den, Vedat Türkali'den, Oktay Rifat'tan, Ahmet Arif'ten söyledi. İnatla, bazen tek başına, yılmadan, küsmeden yoluna devam etti. Cumhuriyet Gazetesi'nde farklı zamanlarda kendisiyle yaptığımız söyleşilerden pasajlar seçtik:
Kocatepe de ‘Akdeniz Çocukları’nı besteliyor; Oktay Yurdatapan (nam-ı diğer Tuğrul Dağcı) sözleri yazıyor. Düzenleme ise Attila Özdemiroğlu’nun. Arkadaşlarından Esin Engin, Ertan Anapa, Nilüfer, Gökben, Füsün Önal’la stüdyoya giriyor ve Akdeniz Çocukları’nı dolduruyorlar. Anlaşmaya göre şarkının 45’lik olarak da basılması gerekiyor, hem de 125 bin adet. Tamam ama bu iş için prodüktör gerekiyor. Kocatepe’nin aklında uzun süredir plak şirketi kurmak var. Tam vaktidir deyip, önce TRT’den istifa ediyor, İstanbul’a yerleşiyor ve ‘1 Numara Müzik Yapım’ı kuruyor.
TRT Haber Dairesi’nde yetişen ve o dönem hava durumunu sunan Ersin İmer, devlet televizyonunun asık suratlı yayıncılığını bir nebze yumuşatmaya çalışanlardan biri; hava raporunu minik esprilerle, devrik cümlelerle süslüyor, elinde şemsiyesiyle kamera karşısına geçiyor filan… Sıcaklığın sıfırın altında seyrettiği bir kış günü hava durumunu, Marmara ve İç Anadolu’daki çiftçilere ‘Hepinize donsuz geceler dilerim sevgili seyirciler’ temennisiyle bitiriyor.
Japon canlandırma camiasının ustaları önceleri ‘kötü çocuk’ diyor Yamamura’ya; alışkanlıkları ve tabuları sarsan genç adama hınzır bir gönderme şeklinde ortaya çıkan bu yakıştırma daha sonra lakap olarak ekleniyor kartvizitine… Yuri Norshtein, Priit Parn, Ishu Patel’i usta kabul ediyor. Okamoto Tadanari’nin kuklalardan sulu boya resme, üç boyutlu bilgisayar programlarına kadar çeşitli teknikleri aynı yapıtta harmanlama stilini çok seviyor ve cesurca bunu filmlerinde deniyor. Ancak her fırsatta, resimle hayata geçirilmiş canlandırmaların bir başka olduğunu söylemeden de edemiyor.
Yeni yayın dönemine yeni program düşünürken arkadaşları, yapımcılık sırasında Anadolu’da çok gezdiğini, bildiklerini, duyduklarını, gördüklerini bu şekilde değerlendirebileceğini söylüyor ve programın adı koyuluyor: Gezelim Görelim. Anadolu bitmez tükenmez kaynak. Seyirci, TRT ekranında yurdun birçok yöresine konuk olurken halkın bölge özelliklerini, sorunlarını, isteklerini geniş kitlelere anlatmasına Nuray Yılmaz aracılık edecek…
Yıl 1988; Türkiye'nin yabancı dizi seyrettiği günler. Dergiler, gazeteler, magazin sayfaları popüler yabancı dizi haberleriyle dolu; yerli diziler ise tek tük. Temmuz ayında basında yer alan bilgi ilginç. 'Dış kaynaklı dizi filmlerin orijinal sesleri Radyo 4'te' başlığıyla verilen haber şöyle:
Şarkılarındaki söylemini günlük yaşamda da sürdürüp sol cenahta etkin çalışmalar yapmaya başlayınca sağ çevrelerden gelen baskılar artar. 1970’li yılların ortalarına doğru bütün konserleri olaylı geçer ve sürekli tehdit altında yaşar. Demokrat olmasının bedelini ağır öder; gözaltına alınır, tutuklanır, devletin televizyonuna çıkartılmaz, konserleri iptal edilir. Buna rağmen Adiloş Bebe, Kıymayın Efendiler gibi isabetli parçalarla çizgisini korumayı bilir, halkla arasını sürekli sıcak tutar.
Yetmişli-Seksenli yıllarda bizde de önemli bir dinleyici kitlesi tarafından izlenmiş Alan Parsons yeniden gündemde. Pink Floyd’un The Dark Side of the Moon hitinin remixini yapan Parsons’ın emekliliğe niyeti yok. Plakları, kasetleri milyonlar satarken bile perdenin arkasında kalmayı yeğleyen, şovlara çıkmayan, sadece konserlerde yüzünü göstermeyi tercih eden Alan Parsons, ‘şaşırtıcı şekilde’ çağa ayak uydurup son birkaç yıldır medyayı da önemsiyor. Parsons gerçekten ilginç bir kişilik…
Sanatçıların aşkları, ilişkileri kadar servetleri, yatları, katları, ne kadar kazandıkları da hayranlarının hep ilgisini çekmiştir. Magazinin dergiler aracılığıyla izlendiği günlerde bu tip ‘araştırma haberler’ gazetelere önemli tiraj getirirdi. 1960’ların gözde sinema ve sahne dergilerinden Perde, 1965’te dönemin beyazperde yıldızlarının kazançlarını şöyle sıralamıştı:
14 Mart 1980 tarihinde Harbiye Yapı Endüstri Meslek Merkezi salonunda ilk kez perde açıyor Şahları da Vururlar. İlgi büyük olunca 10 Kasım 1980’de Küçük Sahne’ye taşınıyor kumpanya. 1982’de oyunun kitabı yayınlanıyor ve kesintisiz 586 kez oynuyorlar. 1984’te de Şensoy Şahları da Vururlar’ın devamını yazdığını, Humeyni İran’ını anlatacağını, adını da ‘Gece Cinayetleri’ koyacağını duyuruyor. İstanbul İran Başkonsolosluğu aba altından sopa gösteriyor ve İran aleyhine siyonist propagandalardan etkilenmemesini tavsiye ediyor! Sonraları derin fasılalarla, değişik kadrolarla Şahları da Vururlar yeniden sahneleniyor.
Ajda Pekkan, Cumhuriyet Gazetesi'nde 29 yıl önce yapılmış söyleşide neler anlattı? “TV kanallarının artmasıyla insanlara daha yakın olabilme imkânı doğdu. Beni o kadar statik ve soğuk biri gibi göstermişlerdi ki TV'de kendimle ilgili minik mesajlar verme imkânı buldum. Yıllar önce assolistlik yapmamın altında da bu duygu vardı. Beni 'Avrupalı' ya da 'soğuk' görenlere öyle olmadığımı göstermek istemiştim.”
İtalyan Devlet Televizyonu RAI’nin ürettiği ve İtalya’dan Müzik adıyla her hafta sonu TRT’nin siyah beyaz ekranına misafir olan Canzonissima şov programı. RAI’nin arşivinde biriken Canzonissima şovları, danslar, şarkılar, skeçler, söyleşiler…Ekran siyah beyaz ama şovun rengarenk olduğu, seyirci önünde, tamamen İtalyanca ve canlı sunulan programın her karesinden anlaşılıyor. Devası stüdyoda, nefeslilerin hakimiyetinde çalan büyük orkestra; türlü türlü sunucular. Bizde Canzonissima, Raffaella Carra’yla özdeşse de Mina, Pippo Baudo, Kessler Kardeşler gibi isimler de zaman için çok seviliyor…
Yıllar öncesi; yerli pop doğru dürüst hit şarkı çıkaramayınca, Balkanlar’dan ithal, müthiş kıvrak, sıcacık şarkı Disco Partizani seve seve yardımcı oluyor müzik ve dans tayfasına. Parçanın yaratıcısı başarılı DJ Stefan Hantel ya da artistik adıyla Shantel her yerde baş tacı. Tabii akabinde, Shantel İstanbul’a geliyor, konser veriyor, TV’ye çıkıyor ve büyük ilgi görüyor; tıpkı Koçani Orkestar, Taraf de Haidouks, Kultur Shock, Fanfare Ciocarlia ve diğerleri gibi.
Yeni yıl, yeni vizyon, film festivali derken Nisan ayı bitti bile… Haftaya Mayıs! Dördü yerli, üçü yeniden vizyon görecek yapım olmak üzere toplam on üç filme ev sahipliği yapıyor 25 Nisan haftası… İstanbul dışında bulunduğumdan ötürü kimi filmler adına düzenlenen basın gösterimlerine katılamadığımdan, haftanın yeni filmlerine yapım notlarına değinerek yer vereceğim.
Çeyrek yüzyılı aşkın, başta pop olmak üzere müziğin tarihini tutan, radyo programları üreten, kitaplar, eleştiriler yazan, plaklar çalan Naim Dilmener bu uzun yürüyüşün Gazete Pazar ile Radikal adımlarında kaleme aldığı yazılarıyla, müzik serüvenimizden önemli ve değerli isimleri bizlerle paylaşıyor.
1930’ların başında Şikago’da suçlarla örülü dünyalarını bırakıp anavatanlarına, Mississippi’ye geri dönen ikizler ve burada açtıkları eğlence merkezi niteliğindeki kulübü vampirlerin basmasıyla yaşanan kaos... Özellikle Marvel evrenine dahil iki ‘Black Panther’ filminin yönetmeni olarak bilinen Ryan Coogler imzalı ‘Günahkârlar’ blues müziğin ön planda olduğu, siyahlara ilişkin sosyolojik bakışlara sahip etkileyici bir gerilim filmi. UĞUR VARDAN (HÜRRİYET/19.04.2025)
Gündemdekilere ve vitrindekilere aldırmadan upuzun sinema tarihinden cımbızla seçilen hoş filmler, insan kokan öyküler, gözden kaçanlar, ıskalananlar, pamuklara sarılması gereken mütevazı başyapıtlar ve diğerleri Hilal Çetinder’in kaleminden Film Makarası’nda…
Uzunca bir aradan sonra tekrar merhaba. Ülkenin gündemi düzenli yazılarımıza müsaade etmedi bir süredir. Yaşanan hukuksuzluklar, gençlerin başını çektiği protesto gösterileri, boykot vs. derken, ülkenin gündemi yoğunluklu olarak bunlarla ilgiliyken, sinema yazmak içimden gelmedi açıkçası. Yaşananları unutmadan ve gündemden düşürmeden, sinemaya yavaş yavaş geri dönelim. Gecikmeler olunca, geçtiğimiz Şubat ayındaki Berlin Film Festivali izlenimlerinin son bölümü de bu haftaya kadar sarkmış oldu. Ama bu filmler, ülkemize ancak uğramaya başladığı için, halen eski bir gündem değil diye düşünüyorum. O halde buyurun, Berlinale izlenimlerinin, son bölümüne.
Gülşen Kutlu'nun sunumuyla genç Türk halk müziği sanatçılarının performansı bugün 20.00'de TRT Müzik'te.
Yeni fotoğrafı görmek, müzikseverlerin beğenisinin ne kadar değiştiğini öğrenmek için yerli rockta ‘bütün zamanların en iyileri’ni sinemamuzik.com okurlarına ve müzik eleştirmenlerine sorduk. İlginç liste çıktı ortaya:
Her biri meslekte en az 20 yılı devirmiş müzik yazarlarımızın saptadığı yerli grupların ‘şeref tablosu’nda Moğollar, Bulutsuzluk Özlemi ile ‘orta yaş’a dayanmış akranlar mor ve ötesi ile Duman gözüküyor. Hemen enselerinde Kurtalan Ekspres ile Dervişan yer alıyor. Bir alt basamakta ise, az zamanda çok iş yapmış Hardal ve Mazhar Fuat Özkan bulunuyor. Aslında gözler Mazharlar’ı daha üstte arıyor da, ‘ticaret’in dozunu kaçırmak bazen böyle sonuçlara neden oluyor.
Sinemamuzik.com, bir çoğu Altın Portakal’da jürilik de yapmış sinema yazarlarına sordu: ‘Antalya Altın Portakallı en iyi film hangisi’?... Birinciler listesinde ‘kortej’e çıkan ve bütün zamanların Altın Portakal birincilerini değerlendiren 31 sinema yazarının katıldığı araştırmada, Zeki Ökten’in 1980 tarihli Sürü filmi 213 puan toplayarak birinciliği kazandı. Sürü’yü 204 puanla Muhsin Bey (Yavuz Turgul) ve 192 puanla Uzak (Nuri Bilge Ceylan) izledi.
Sinemamuzik.com sinema yazarlarına sordu: ‘İlk uzun filmini 21. yüzyılda çeken en iyi 10 yerli yönetmen kim?... 30 sinema yazarının katıldığı araştırmada bol ödüllü Emin Alper 195 puan toplayarak birinciliği kazandı. Alper’i 145 puanla Pelin Esmer ve 136 puanla Özcan Alper izledi. Emin Alper'i 27 sinema yazarı listesine alırken, Pelin Esmer’e 25, Özcan Alper’e 20 listede yer verildi. Bazı popüler isimler ön sıralarda yer alamadı.
İletişim yayınları etiketiyle satışa çıkan kitapta müzik yazarı, eleştirmen, programcı Murat Beşer, Türk müziğinin zarif sesi Nesrin Sipahi’nin yaşamı ve sanat serüvenini ayrıntılarıyla anlatıyor. Kitap, Yeşilköy’de başlayan çocukluğun, radyolardan plak kayıtlarına, turnelerden gazinolara uzanan başarı öyküsüne dönüşümü kadar Sipahi’nin bilinmeyen yönlerini de ortaya koyuyor. Nesrin Sipahi-Sahnelerin, Radyoların, Plakların Hanımefendisi aynı zamanda bir dönemin kültürel portresi.
Türkiye´nin büyük kentlerinde yayında olan radyo kanallarının geniş listesi
Genç yaşına karşın uzun yıllardır rap müzikle uğraşan ´sinemamuzik.com´ okuru Emre Onaran sitemiz için şarkı yazdı. Yapıtını arkadaşı Uygar´la (Ragyu) birlikte seslendiren Emre Onaran´ın (Sürgün) videosu içeride:
Ünlü grupların kuruluş öyküleri, müzik serüvenleri yakından takip edilse de isimlerinin nasıl doğduğu ve koyulduğu pek bilinmez. Meraklısı için ilginç bir liste hazırladık:
Hemen her öğretmenin, okul müdürünün maratona benzettiği hayatın henüz başında biri Lezzet. Başka bir deyişle; böğürtlenli, limonlu, çilekli, çikolatalı, vişneli, karamelli, karadutlu dondurmalardan henüz tatmadı, sadece vanilyalının tadını biliyor. Onunla tanışmak için sayfaları çevirmen yeterli. Çelişki Bilmez Lezzet’in Geçmiş Zaman Maceraları Uğur Vardan’ın çocukluk anılarından yola çıkarak yazdığı öykülerden oluşuyor.
Popüler orkestralar ile grupların Türkiye serüvenini ‘Günlerin İçinden Canım’ / 100 Yıllık Türkiye Popüler Orkestralar ve Gruplar Tarihi (1923-2022) adlı internet sitesinde anlattım.