Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

21 EYLÜL 2018

20 Eylül 2018 Perşembe 19:58
Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

Beşi yerli, toplam on bir yeni film merhaba diyor, komedi ve dram türünün ağırlıklı olduğu yeni vizyon haftasına. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın. İyi seyirler herkese!


DEHŞETİN YÜZÜ

-Manastırdaki şeytan-

İzleyicinin gizem yüklü korku serisi ‘The Conjuring / Korku Seansı’ serisinde tanıştığı şeytani rahibenin hikayesi perdede bu kez. Popüler serinin yaratıcıları, başta James Wan olmak üzere, öyküyü kaleme almışlar. Yönetmen koltuğunda oturan isimse Corin Hardy.

Romanya’da şehirden uzak, ıssız bir yerde yer alan manastırda yaşamını sürdüren genç bir rahibe intihar eder. Vatikan, şeytan çıkarma konusunda uzman bir rahip ve henüz yeminini tamamlamamış acemi bir rahibe adayını, gizem dolu olayı araştırmak üzere köye gönderir. Başrollerini, Meksikalı Oscar adayı aktör Demián Bichir, ‘The Conjuring’ serisinin yıldızlarından Vera Farmiga’nın küçük kız kardeşi Taissa Farmiga ve Belçikalı genç aktör Jonas Blaquet paylaşıyorlar. Özellikle Taissa Farmiga’nın yıldızı pırıl pırıl parlıyor ürkütücü öyküde!

Türün ve benzeri öykülerin -ki özellikle ‘The Conjuring / Korku Seansı’nın- açtığı güvenli yoldan ilerliyor korku-gerilim örneği. Doğaüstü hayalet hikayelerini sıkça izlediğimiz dönemde, metin fazla parlak olmasa da; yapım tasarımı ve teknik kalitesi üst düzey filmin. Birkaç sahnede ise gerçekten hopluyorsunuz oturduğunuz koltukta. Kötücül ruhlar, şeytani güçler, inançlar, fedakarlıklar, kutsal sırlar ve derin Hristiyan miti içinde gelişen paranormal olaylar. Meraklıları için gayet tatminkar. (3 / 5)


İNTİKAM MELEĞİ

-Adalet yok olunca-

Adını, tempolu aksiyon “Taken / 96 Saat’ ile duyuran ve üst üste çevirdiği tür filmleriyle başarı elde eden Fransız sinemacı Pierre Morel imzası taşıyan, ‘adalet yoksa, cezayı kendin vereceksin’ filmi, Chad St. John’un senaryosundan aktarılmış perdeye. Başrolde ‘Elektra’ olarak hafızalara kazınmış yıldız oyuncu Jennifer Garner’ı izliyoruz. John Gallagher Jr. ve John Ortiz, kadronun öne çıkan diğer isimleri.

Kocası ve kızı vahşi bir saldırıda öldürülen Riley North, komadan çıktıktan sonra; adaletin tecelli etmediğini görür ve kendi adaletini sağlamak için, beş yıllık bir eğitimin ardından, silahlarını kuşanarak, bir ölüm meleği olarak intikamını almaya girişir. 1974 tarihli, başrolünü Charles Branson’un üstlendiği Michael Winner filmi ‘Death Wish / Öldürme Arzusu’nun açtığı güvenli yoldan ilerleyen yüzlerce örnekten biri daha karşımızda. ‘Adalet yok olunca, adaleti sağlamak adına kanuni yetkisi olmadan faaliyete geçen insan’ anlamı taşıyan ‘Vigilante’ filmlerinin yenisi, sağlam bir atmosfere sahip olsa da, ısıtılıp servis edilmiş tanıdık bir tat bırakıyor damakta. Başrolünde Jodie Foster’ın yer aldığı aynı tür ve meseleye sahip 2007 tarihi Neil Jordan filmi ‘The Brave One / İçimdeki Yabancı’dan ise herhangi bir eksisi olduğunu söylemek zor yapımın. Hatta belki de fazlası var. Jennifer Garner’ın rolüne çok yakıştığını ve filmi sürüklediğini söylemek yanlış olmaz. Adeta yeni neslin aksiyon yıldızlarından biri haline gelmiş aktris. Bazı iyi tasarlanmış, ince durum ve anlara sahip, temposu yerinde yapım, öyküsündeki kimi boşluklara ve soru işaretlerine rağmen, kendinden bekleneni sunuyor izleyiciye. Sıkılmadan izliyorsunuz. (2,5 / 5)


GÜVERCİN

-Güvercin uçuverdi-

37. İstanbul Film Festivali’nde ‘En İyi İlk Film’ seçilip, ‘En İyi Özgün Müzik’ ödülünü kazanan, yönetmeni Banu Sıvacı’ya Sofya’da ‘En İyi Yönetmen’ ödülünü getiren gerçekçi dram, Ankara Film Festivali’nden ‘Mahmut Tali Öngören En İyi İlk Film’ ve ‘En İyi Erkek Oyuncu’ ödülleriyle ayrılmayı başarmıştı. Banu Sıvacı’nın yazıp yönettiği yapımın başrolünü, Kemal Burak Alper üstleniyor. Ruhi Sarı, Demet Genç ve Michal Elia Kamal, kadronun öne çıkan diğer isimleri. Orijinal müzik ise Canset Özge Can imzalı.

Babasını kaybetmiş genç Yusuf, Adana’nın kenar mahallelerinden birinde ağabeyi ve ablası ile yaşamaktadır. Her şeyi kuşlar, güvercinlerdir. Evlerinin derme çatma çatısında, babasından miras kalan sevgiyle, güvercinlerini yetiştirmektedir Yusuf. Ağabeyi, çalışması, ev ekonomisine katkıda bulunması için baskı yapar durur. Kuşlarından ayrılmak zorunda kalan Yusuf, pek fazla tanımadığı, tanımak da istemediği bambaşka bir dünya ve gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalacaktır!

Yusuf ve en sevdiği güvercini Maverdi, Ken Loach’un 1969 tarihli başyapıtı ‘Kes / Kerkenez’i getiriyor akla hemen. Ülke gerçekleri, Yusuf’un dünyasını yok etmekle kalmıyor, bütün canlılar için bir tehdit de oluşturuyor… Sıcak, samimi ve ufak hikaye, sadece bir karakter üzerine yoğunlaşıp, büyük resmin gerisinin üzerine çok fazla gitmeden; tek çatı üzerine bir anlatı benimsiyor. Bu bir tercih tabii fakat defalarca çizilmiş büyük resmin içine başka ayrıntılar eklememizi engelliyor bir nebze. Filmin hemen her şeyi başrol oyuncusu Kemal Burak Alper. Banu Sıvacı’yı cesaret ve sevgiyle kotardığı ilk filminden dolayı tebrik edip, takip etmek şart. (3 / 5)


RADIOGRAM

-Yasaklar altında-

1971 yılında, komünist rejim altındaki Bulgaristan’da, Pomakların yaşadığı Rodop Dağları’ndayız. Batı kaynaklı hemen her şey gibi müzik de yasak! İnanç ve kimlik dahil her şey gözlem altında. Rock’n Roll seven oğlu için bir radyo almak amacıyla yüz kilometre yol kat ederek gizlice şehre giden babanın öyküsü.

Rouzie Hassanova’nın yönettiği dram, sert bir komünist eleştiri. BBC, Deutsche Welle ve Özgür Avrupa radyosu başta, bütün özgürlükçü kanalları dinlemek yasak. Kimliğinizi değiştiren sistem altında nerdeyse nefes bile alamıyorsunuz ve en basit hakkınız bile sistemin kontrolü altında! Anlatılanlar tamamen doğru fakat liberal ekonominin yeni düzende ne gibi özgürlükler getirip, neleri götürdüğünde mesele! ‘Bulgar zulmü’ deyip geçmemek lazım! Eski düzenin en ufak bir getirisine değinmeyip, hemen her şeyi karikatürize bir yavanlıkla yerden yere vurmak ancak bu denli bir karşılık bulabilirdi beyazperdede. Düşüncesiz bir saldırı diyebiliriz sineması da sallantılı olan film için!

Sadece anne rolünde izlediğimiz Yana Titova adlı aktrisin performansı kalıyor akla, kaba propaganda filminin ardından. (2 / 5)

Reese Witherspoon’un başrolünde yer aldığı romantik komedi ‘Home Again / Kapımdaki Aşk’, Aida Begic’in yazıp yönettiği Bosna Hersek-Türkiye ortak yapımı olan dram ‘Bırakma Beni’, Malezya’dan çıkagelen animasyon ‘Wheely / Cesur Araba’ ve dört yerli yapım; Turgut Ural’ın yönettiği tarihi dram ‘Göç Yolu’ ile birlikte üç komedi, yönetmenliğini Ayhan Özen’in üstlendiği ‘Nezih Bir Film’, Tolga Baş imzası taşıyan ‘Sorma Neden’ ve Umut Kırca’nın yönettiği ‘Bücür’, haftanın notlarımız arasında yer alamayan diğer yenileri. Tekrar iyi seyirler herkese! MURAT ERŞAHİN



Diğer Yazılar