Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

10 AĞUSTOS

10 Ağustos 2018 Cuma 07:23
Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

İkinci kez vizyon görecek ‘Aile Arasında’ dahil üçü yerli, toplam on filmin merhaba dediği hafta, komedi ve korku-gerilim ağırlıklı. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın! İyi seyirler herkese.


MEG: DERİNLERDEKİ DEHŞET

-Denizlerin dinozoru-

Günümüz büyük beyaz köpekbalığının atası olan, neslinin on bin yıl önce tükendiği öngörülen 15-25 metre boyundaki megalodon adı verilen köpekbalığı beyazperdede! Steve Alten’ın ‘Meg’ adlı romanından uyarlanan, bilimkurgu ve aksiyona korku-gerilim öğeleri serpiştirilmiş yapımın yönetmen koltuğunda, Jon Turteltaub oturuyor.

Neslinin tükendiği sanılan devasa bir yaratık Pasifik Okyanusu’nun adeta uyuyan, en derin noktalarından birinde, bir kurtarma operasyonuna saldırır. Beş yıl sonra bu kez uluslararası araştırma programında görev alan bir ekibe saldıran Megalodon adındaki tarih öncesinden çıka gelmiş, yirmi beş metrelik köpek balığı karşısında, denizaltı kurtarma uzmanı Jonas Taylor’u bulacaktır. Taylor, gelmiş geçmiş en büyük yırtıcıyla tekrar yüzleşmek ve hayatını riske atarak, günü kurtarmak zorundadır.

ABD-Çin ortak yapımının başrolünü, aksiyonun sevilen yıldızı Jason Statham üstlenmiş. Çinli aktris Bingbing Li, Rainn Wilson, Cliff Curtis, Ruby Rose, Page Kennedy, Robert Taylor ve Ólafur Darri Ólafsson oyuncu kadrosunun öne çıkan diğer isimleri. Usta görüntü yönetmeni Tom Stern’e pek iş düşürmeyen dijital efektler, böyle bir yapımdan beklenenin bir parça altında! Jaws gibi başyapıtların açtığı güvenli ve sevilen yolda ilerleyen fakat tür örneklerinin seviyesine ulaşamayan, örneğin Renny Harlin filmi ‘Deep Blue Sea’nin bir hayli gerisinde kalmış yapım, vaat ettiği eğlence ve dehşeti yayamıyor perdeden salona.

Aslında son derece merakla beklenen bir yapım öyküsü var ‘Meg’in. Steve Alten’in çok satan romanından sonra uzun yıllar Hollywood’un tozlu raflarında beklemiş bir proje, dinozor köpekbalığının hikayesi. Önceleri Jan de Bont’un yöneteceği söylenmişti filmi. Proje uzun bir süre bekledi ve biz meraklıların da merakını ikiye hatta üçe katladı. Sonunda Turteltaub’a emanet edildi yönetmen koltuğu. Meselenin özünde, Paleontologlar affetsin, uyanmış eski zaman yaratıklarını, canavar hikayelerini, özellikle netameli deniz canlılarının öykülerini sevenler için söyleyecek söz yok! Köpekbalıkları üzerine etik anlamda sorunlu senaryoyu ötelersek, iyi kotarılmış fakat referanslarla dolu birkaç sıkı planın yüzü suyu hürmetine izlenebilir. (2 / 5)


BENİ SATAN CASUS

-Acemi casuslar-

Susanna Fogel’in, senaryosunu David Iserson ile ortaklaşa yazdığı ve yönetmen koltuğuna oturduğu komedi aksiyon, farklı bir Bond parodisi! Audrey ve Morgan, otuzlu yaşlarını süren çok yakın iki dostturlar. Audrey’in gerçekte yaman bir ajan olan sevgilisinin eve dönmesiyle hayatları tamamen değişir iki arkadaşın. Avrupa’nın farklı şehirlerinde sürecek, ölümcül bir casusluk avının ortalık yerinde bulurlar kendilerini.

Mila Kunis ve Kate McKinnon’a, Justin Theroux, Sam Heughan, Hasan Minhaj, Gillian Anderson ve Ukraynalı aktris Ivanno Sakhno eşlik ediyorlar. Hiçbir deneyimi olmayan iki genç kadının kendilerini casusların netameli ve havalı dünyasında bulup, ajanlığa soyunmaları, eğlenceli bir James Bond parodisi çıkarmış ortaya. Hemen her detayıyla 007’nin özel dünyası, filmin ruhuna yedirilmeye çalışılmış. Lewis Gilbert imzalı 1977 tarihli Roger Moore’lu James Bond öyküsü ‘The Spy Who Loved Me / Beni Seven Casus’a direkt gönderi yapan ismiyle de bunu kanıtlıyor film! Karakterlerden, aksiyon sahnelerine, müziklerden kurguya, sürükleyici ve mizahı yüksek bir avantür kokusu yayılıyor perdeden. Viyana, Berlin, Prag, Amsterdam, Budapeşte’de gerçekleşen çekimler, kısa bir Avrupa turu da attırıyor izleyiciye. Kunis ve McKinnon’un yüksek enerjileri, bir ihtimal; devam filmi de gelebilecek bir yaz seyirliğine dönüştürüyor perdedeki yapımı. (3 / 5)


GİZEM TRENİ

-Tek otel, üç hikaye-

Yedinci sanatın yaman dâhilerinden Jim Jarmusch’un 1989 tarihli dördüncü uzun metraj kurmacası, yıllar sonrasında vizyonda! Elvis Presley’in ruhuna ve Memphis’te bir otele bağlanan üç hikaye… Cannes’de Altın Palmiye adayı olan Jarmusch filmi, tek otelde geçen üç olayı yansıtıyor perdeye. Biri Elvis Presley, diğeri Carl Perkins hayranı olan Japon sevgililer, aynı odayı paylaşan İtalyan bir dul, diğeri kaçak iki kadın, dertlerini unutmaya çalışan terk edilmiş efkarlı bir eş ve onun kayınbiraderi… Hiç karşılaşmayan fakat sesler ve mekanla ortak bağ kuran, farklı hikayelerin başka başka kahramanları.

Değişik kültür ve coğrafyalardan gelen, birbirinden tamamen farklı insanların ortak noktaları. Elemler, sevinçler, hüzünler, aşklar, kavgalar, dertler, tasalar ve dünya hali! Jarmusch ustanın bildik dehasının kendini ortaya koyduğu enfes yapım, yenidünyanın röntgenini çekiyor öte yandan. Küçük insanın MR’ını da! Dev müzisyen Screamin’ Jay Hawkins, Rufus Thomas, Cinqué Lee, Nicoletta Braschi, Elizabeth Bracco, Tom Noonan, The Clash grubunun efsane solisti ve gitaristi Joe Strummer, Steve Buscemi, Rick Aviles ve Radyo D.J’si olarak sesiyle Tom Waits, oyuncu kadrosunun bir kısmını oluşturuyorlar.

Elvis Presley, Roy Orbison, Otis Redding katkılı soundtrack, ayrı bir ziyafet içeriyor. Halen izlememiş olanlar için bir mecburiyet! ‘Memphis, Yokohama’ya ne denli benzer oysa!’, ‘Neden sürekli üzgün bir suratın var, mutsuz musun?’, ‘Çok Mutluyum. Sadece yüzüm böyle!’ Daha neler neler… (4,5 / 5)


BİTMEYEN GECE

-Derindeki kötülük-

Brad Baruh’un ilk yönetmenlik denemesi, tuhaf açılımları olan bir korku öyküsü. Gizemli mitlerden, politik detaylara uzanan ürkütücü hikaye, buz dağının tabanındaki geniş kötülükle ilgili. Pollack ailesi, çocuklarının bir arkadaşlarıyla birlikte hafta sonu tatili için, gözlerden uzak bir yere, ormanın derinliklerinde gizli kulübeye giderler. Ormanda gizlenen dehşet, dünyevi gerçeklikten oldukça uzaktır!

Brea Grant, AJ Bowen, Barbara Crampton ve Sophie Dalah’ın önemli rolleri üstlendikleri korku filmi, kalburüstü kamera kullanımı ile ivme kazanıyor. Beklenmedik, çılgın ve vahşi öğeler barındıran absürt gelişmelerle başlangıç noktasından tuhaf bir yere gelip bağlanan yapım, şaşırtıyor son düzlükte! Hafızada yer edecek denli derinliği olmasa da, birbirinin tıpatıp aynı korku öyküleri içinde kendine has bir yerde durduğu su götürmez. (2,5 / 5)


DURUMUNU GÜNCELLE

-Fabrika ayarları-

ABD-Kanada-Çin ortak yapımı fantastik komedi, Scott Speer imzası taşıyor. Seksenli yılların popüler gençlik filmlerinin tadını, günümüz gündelik teknolojisinde yakalama düşündeki yapım, akıllı telefonuna yüklediği uygulamada paylaştığı tüm gönderilerin gerçeğe dönüştüğünü fark eden lise öğrencisi Kyle Moore’un öyküsü.

Kyle, taşındığı yerde yeni okuluna uyum sağlamakta güçlük çekmektedir. Günün birinde sıradan bir AVM’deki mobil telefon bayisinden telefonuna bir uygulama yükler. Paylaştığı tüm gönderilerin gerçek hayatta olmasını sağlayan bu sihirli uygulama, Kyle’ın hep istediği ‘okulun en popüler çocuğu olması için’ harika bir fırsattır. Çok geçmeden okulun en güzel kızları başta olmak üzere hemen herkesin dikkatini üzerine çeker. Ancak her durum güncellemesinde yaşadıkları, gerçek hayatındaki oluşların ona ait olduğunu fark ettirir. Rengarenk gözüken yeni hayatı, plastik bir sanal aldatmacadan öte değildir.

Ross Lynch’in başrolde olduğu gençlik komedisinde Olivia Holt, Rob Riggle, Harvey Guillen, Courtney Eaton, Brec Bassinger, Maude Green ve Markian Tarasiuk öne çıkan diğer rolleri üstleniyorlar. Başrolünü Tom Hanks’in üstlendiği 1988 tarihli Penny Marshall imzalı “Big / Büyük” filmini anımsatıyor orijinal adıyla ‘Status ’. O denli sihirli, sıcak değilse de, samimi olmayı başaran ve seksenlere günümüz teknolojik yalnızlığından selam duran kişilikli bir gençlik filmi duruyor perdede. (2,5 / 5)


ÇILGIN BASKIN

-Sevimli avantür-

Yetenekli aktör, yönetmen ve senarist Dany Boon’un yönetip, rol aldığı komedi aksiyon, eğlenceli bir seyirlik! Fransız yapımının başrolünde Alice Pol’ü izliyoruz. Yvan Attal ve efsane aktris Sabine Azéma; oyuncu kadrosunun öne çıkan diğer isimleri. En büyük hayali tehlike dolu operasyonlarda görev alacak özel bir timin parçası olmak olan genç polis memuru Johanna, sakarlığı ve beceriksizliği ile tanınmaktadır. Bütün engellemelere rağmen aile torpilini kullanıp, özel birliğe katılan genç kadın, kendisine inanmayanların hatalı olduğunu kanıtlama çabasına girer!

Eğlenceli sakarlıklar komedisi, türün efsane dedektifi ‘Müfettiş Clouseau’yu, nihayetinde ‘Pembe Panter’ serisini düşürüyor akla. Hafif avantürle tatlandırılmış mizahi öykü, yer yer güldürmeyi başarıyor. Akıllı ‘gag’lar genele yayılmasa da, Hollywood’un yeniden çekeceği öyküler arasına girmesi muhtemel! Enerjisi yüksek aktris Alice Pol ve Dany Boon’un kimyaları da gayet uyumlu. (2,5 / 5)



Berlin’de ‘Altın Aslan’ için yarışan Aleksey German’ın yönettiği, Rus kısa öykü yazarı, romancı ve gazeteci Sergei Dovlatov’un altı gününü perdeye taşıyan incelikli biyografik dram ‘Dovlatov’ ve üç yerli yapım; ikinci kez vizyon görecek olan Ozan Açıktan imzalı ‘Aile Arasında’, İlk uzun metrajı ‘Baskın’ ile tanınan Can Evrenol’un yönettiği korku türündeki ‘Housewife / Ev Kadını’ ile Adem Uğur’un yönettiği gerilim türündeki ‘Sera’, haftanın notlarımız arasında yer alamayan diğer yenileri. Tekrar iyi seyirler herkese! MURAT ERŞAHİN







Diğer Yazılar