NAİM DİLMENER'LE GEÇMİŞ ZAMANIN İZİNDE

YALNIZ YATAN KIZLARIN BİLDİKLERİ

24 Kasım 2025 Pazartesi 20:48
NAİM DİLMENER'LE GEÇMİŞ ZAMANIN İZİNDE

90’lı yılların, özellikle 94 – 97 arası tavana vuran bolluğu pek kalmadı. Her gün yeni bir şarkıcı ya da grup ile karşılaşmıyoruz artık. O yıllarda, “nasılsa her şey satıyor” diye düşünüldüğünden, firmalar; her kapısına geleni stüdyoya sokuyor, her tavsiye edileni ertesi sabah “şarkıcı” kılığında sunuyordu bize. Bu kadar acele ile sunulmuş isimlerin büyük bir kısmı aynı hızda unutuldu da. Bu iş için yeterli aklı – tecrübesi – yeteneği olmayanların, bir çırpıda unutulmuş olması hiç şaşırtıcı değil. Yaş ortalaması giderek düşen Türk popu dinleyicisi; bu alanda ısrarcı olan isimlerin bile peşinden gitmekte, arayıp sormakta çok  istekli değildi. Nerde kaldı diğerleri... 2000’li yıllarla birlikte dinleyicinin (daha doğrusu albüm alıcısının) yaş ortalaması daha da düştü. Genel bir ortalama vermek gerekirse, günümüzde “pop”a para yatıran kesimin ortalama yaşı 14. Aynen dışardaki gibi. Öyle olunca da, firmalar; bir yandan zevkleri – istekleri her gün değişen bu dinleyici memnun edecek – bağlayacak tedbirleri düşünüp dururken, bir yandan da daha seçici ve daha zor karar verir oldular. 
Öyle her “yeşil gözlü” çocuğa “geç”, her göbeği açık kıza “olur” denmiyor şimdi. Firmaları genç bir isme para yatırmaya ikna etmek artık çok zor. Bin tane sebebin bir araya gelmesi gerekiyor bunun için. Bir kere, bütçenin düşük olması için, genç heveslilerin şarkılarını kendileri yaratması gerekiyor. Bu eğilim hep vardı ama, hiçbir zaman “şart” da olmamıştı. 90’larda, birileri çıkıp da, başkalarının şarkıları ile kendisine bir kariyer oluşturma niyetinde olduğunu söylediğinde kapının önüne konmaz ve onlara da “evet” denirdi. Şimdi böyle bir şey kalmadı. Şimdi ancak (Aşkın Nur Yengi ve benzeri) “star” payesi edinmiş  isimlere açık bir yol bu. Ancak bu tür isimler için  beste ya da şarkı sözüne para yatırmaya ikna oluyor yapımcılar. Yani, yeni bir ismin, kendi şarkısını kendisinin yazması dışında bir seçeneği kalmıyor. Öyle olunca da; beceren – beceremeyen denemek – yazmak zorunda kalıyor, böylelikle; 90’larla birlikte giderek aşağı çekilen nitelik daha da düşüyor, tabana vurmaya başlıyor. Şarkılar aynılaşıyor, birbirinin içinden geçmeye başlıyor. 
Yeni duyduğumuz şarkıların çok çok az bir bölümü bize gerçekten de yeni bir şarkı dinliyor olduğumuz hissini veriyor. Çoğu “yeni” şarkıya, hep “ben bunu bir yerlerden biliyorum” duygusu ile yaklaşıyoruz. Üzerinde düşünüyoruz ve sonra da bir şey bulamıyoruz. Bulamıyoruz, çünkü aslında yeni bir şarkı dinlediğimiz. Ama, daha önce dinlediklerimizden çok farklı olmayan bir şarkı bu. Girişi benzemese nakaratı benziyor, melodisi benzemese alt yapısı benziyor. Bu nedenle, yeni bir şarkıyı bir heves mırıldanmaya başladığınızda, kendinizi kolaylıkla bir İzel ya da Gülben Ergen şarkısının tam ortasında bulabiliyorsunuz. Sözler ya da melodi, sizi (mecburi istikametmiş gibi) oraya götürüyor çünkü. Aynı “naylon” imgeler, aynı “sentetik” alt yapılar.

ZOR YOLU SEÇMEK

Hiç şüphesiz herkes öyle değil. Böyle olsaydı, müzik piyasamızın çoktan yerle bir olması gerekirdi. Her zaman genel gidişatın dışına çıkmaya niyetli olanlar çıkıyor, farklı şeyler yapıyor ve bu piyasa da, zaten onların bu çabaları ile dönmeye devam ediyor. Tek tiplikten perişan bir hale gelen  müzik dünyası, onların yaptıkları nedeniyle farklı ve çeşitli görünüyor, biz dinleyiciler onlar var diye müziğin geleceğinden ümitli olmayı sürdürüyoruz... Bu isimlerden biri de Dilek. Albümünün çıkışı Dilek Budak’ın, “MaxiSandal” kavgasına denk geldiğinden, Dilek dediğinizde “Dilek Budak mı?” sorusuyla karşılaştığınız Dilek. Bir soyadı yok Dilek’in. Tek isimle çıktı önümüze. Albümünün adını da, eşsiz bir deyiş olan “Tanrıdan diledim bu kadar dilek” adlı türküden almış: “Bu Kadar Dilek”...  Albümdeki (biri “playback” versiyon olmak üzere) 12 şarkının tamamına yakını Dilek’in. Anonim deyiş “Bu Kadar Dilek” ve zamanında Ajda Pekkan tarafından söylenmiş “Gözün Aydın” dışındaki şarkıların tamamı Dilek’in gönlünden – kaleminden çıkma. Bir kısım şarkıya, albümün bütün alt yapısını oluşturmuş  Gürdal Karagöz de destek vermiş. Gürdal Karagöz’ün yaptıkları gerçekten eşsiz. Sesi olağanüstü güçlü bir şarkıcı tarafından yorumlanmış şarkıların her biri, hem birbirlerinden farklı kılınmış, hem de birbirlerini tamamlamalarına imkan verilerek güçlü bir albüm yapısı oluşturulmuş. Dilek, yükseklere tırmandığında, insanda bir “Nilüfer şarkısı” dinlediğine dair bir duygu da uyandırmıyor değil. Ama hem şarkıcı hem de aranjörü, bu özelliği saklamak gerektiğine hiç inanmamış ve bunu da genel yapının katmanları arasına bir renk olarak dağıtmayı uygun görmüşler... Ajda Pekkan’ın “Gözün Aydın”ı, muhtemelen günümüzün dinmeyen eğilimi “cover”ın dayattıkları sonucu alınmış albüme ama, albüme emeği geçenler bunu da bir avantaja dönüştürmeyi becermiş. Superstar’ın bu çok popüler şarkısı, Dilek’in sesi ile başka bir şarkı olmuş artık. Altında Ajda Pekkan’ın izine rastlanmayan ve  albümün diğer şarkılar ile kurulmuş yapısına ters düşmeyen bir şarkı... Cem Karaca’nın şarkısını Cem Karaca gibi, Ajda Pekkan’ın şarkısını Ajda Pekkan gibi söylemeyi marifet bilenlerin ders almaları gereken bir versiyon bu. Eskisinin üzerine “yeni bir şey koyamayacak olanların” artık geçmişi talan etmemeleri gerektiğini söylemeye çalışıyor Dilek. 
Dilek, albümün açılış şarkısı olan ve çok çok taze Bregovic rüzgarları estiren “Kızlar” adlı şarkısında “Durup durup içim sızlar, yüreğimde çalar sazlar, gece yalnız yatan kızlar, bilir bu derdi” diyor. Her gün “hep o şarkı”yı dinlemenin derdini – sıkıntısını ise hepimiz biliyoruz. Bu nedenle, izin verin  Dilek yüreğinizde saz çaldırsın

 

BULURSANIZ KAÇIRMAYIN
Bu Kadar Dilek / Dilek – MOD Müzik – CD
Gözün Aydın / Ajda Pekkan – Philips – 45’lik
Yanan Mum / Ayla Dilmen – Netfon – 45’lik
Kara Mehmet / Nesrin Sipahi – Yonca – 45’lik
Dilber / Hümeyra – Yonca – 45’lik
Al Beni Çal Beni / Nilüfer – CBS – 45’lik
Altın Kafes / Selda – Yavuz – 45’lik
Yuh Yuh / CemAli – Universal – CD
 

NAİM DİLMENER



Diğer Yazılar