Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

24 MAYIS 2024

23 Mayıs 2024 Perşembe 15:06
Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

Mayıs’ın sonuna yaklaşıyoruz. Cannes Film Festivali 25 Mayıs’ta sona eriyor ve Altın Palmiye sahibini buluyor. Memlekete yaz geliyor öte yandan! Vizyon filmleri hız kesmiyor. Sayıları sekiz, dokuz, ondan aşağı inmiyor her hafta vizyonun yeni filmlerinin! 


SİNEMA TARİHİNDEN 5 KLASİK

The Life and Death of Colonel Blimp / Kahraman Subay
(Yönetmen: Michael Powell, Emeric Pressburger / 1943)

Brief Encounters / Kısa Tesadüfler
(Yönetmen: Deavid Lean / 1945)

Les enfants du paradis / Cennetin Çocukları
(Yönetmen: Marcel Carné / 1945)

Walkabout / Sonsuz Çöl
(Yönetmen: Nicolas Roeg / 1971)

Days of Heaven / Cennet Günleri
(Yönetmen: Terrence Malick / 1978)

 

 

HAFTA SONU AİLE SİNEMASI

ANNE VE BABA İÇİN

Le Grand Bleu / Derinlik Sarhoşluğu
(Yönetmen: Luc Besson / 1988)

The Silence of the Lambs / Kuzuların Sessizliği
(Yönetmen: Jonathan Demme / 1991)

Forrest Gump
(Yönetmen: Robert Zemeckis / 1994)


ÇOCUKLAR İÇİN

Megamind / Megazeka
(Yönetmen: Tom McGrath / 2010)

Despicable Me / Çılgın Hırsız 
(Yönetmen: Pierre Corfin / Chris Renaud / 2010)

Brave / Cesur
(Yönetmen: Mark Andrews, Brenda Chapman, Steve Purcell / 2012)

 

 


Vizyonda bu hafta (24 Mayıs 2024)
Dördü yerli yapım olmak üzere yeni haftanın beraberinde getirdiği film sayısı sekiz! 
Tunahan Kurt’un bol ödüllü ilk uzun metraj filmi ‘Karganın Uykusu’, haftanın notlarımızda ayrıntılı olarak yer alan tek yenisi!


KARGANIN UYKUSU
-Onca ‘yoksunluk’ varken…-

‘Sükût’ ve ‘Tahtakurusu’ adlı kısa filmlerinin ardından, karanlık ve yürek söken dram ‘Karganın Uykusu’ adlı ilk uzun metraj kurmacası ile çıkagelen Tunahan Kurt, takip edilmesi gereken yönetmenlerden biri olarak müjdeledi kendini. Çocukluğundan beri yaşadığı ve çözümüne çare bulamadığı uyurgezerlik sorunu yüzünden hayatı alt üst olmuştur Nasip’in! Adana kırsalında, işlevsiz bir maden aktarım tesisinde ‘müdürlük’ yapan talihsiz adam, karısının şüpheli ölümünün ardından mutlak bir çaresizlik ve çıkışsızlıkla mücadele etmektedir. Yedi yaşındaki oğluna ‘baba’ olamayacağını ve uyurgezerlik sırasında ona da zarar vereceğini düşündüğünden, çocuğuna ‘doğru, dürüst’ bir ‘aile’ aramaktadır. Yok olmaktır isteği, bu son arayışının ardından. Evine para için geçici olarak aldığı kaçak sığınmacılardan biri olan güçlü karakter Leyla ise baba ve oğul için son şanstır belki de. Suyun dışında son nefesini alma gayretindeki süs balıkları gibidir Nasip oysa!  
30. Adana Altın Koca Film Festivali’nde prestijli ‘Yılmaz Güney Ödülü’nün yanı sıra, ‘En İyi Erkek Oyuncu’ (Ahmet Ağgün), ‘En İyi Görüntü Yönetmeni’ (Ziya Kasapoğlu), ‘En İyi Müzik (Canset Özge Can), Umut Veren Genç Erkek Oyuncu (Eser Ağçalı) ödüllerini elde eden dram, 34. Ankara Film Festivali’nde ‘En İyi Film’ seçilmiş, ayrıca ‘SİYAD En İyi Film Ödülü’nün sahibi olmuş, Suç ve Ceza Film Festivali’nden ise ‘Öğrenci Jürisi Ödülü’ ile ayrılmıştı. Başrolü üstlenen Ahmet Ağgün’e eşlik eden diğer isimlerse, yönetmenin kuzeni olan gencecik aktris Alperen Aktaş, Eser Ağçalı ile Nesrin Yari. Etkileyici, henüz son jenerikleriyle beraber, izleyeni tarifsiz hüzünlere sürükleyen sert ve sarsıcı bir dram ‘Karganın Uykusu’. Çaresiz, çıkışsız, umutsuz, özgüveni tükenmiş ve geride yapacağı son bir görev kalmış yalnız bir adamın yaşadığı vicdan azabıyla birlikte, geri dönüşsüz tükenişinin öyküsü perdede duran ‘hür’ yapım. Allanan, pullanan, fon şımarığı, korkak ve gösterişli muadillerinin aksine, hiçbir yere ve kesime yaranmaya çalışmayan, ‘gibi’ yapmayan, ‘neyse o olan’, en önemlisi hesapsız, kitapsız, hataları ve sevaplarıyla gerçekçi, duygu yüklü, üzerinde epey çalışılmış ve yürekli bir deneme, başarılı bir ilk film Tunahan Kurt’unki! (3,5 / 5)

Haftanın diğer yenilerine bakacak olursak…
Usta isim George Miller’ın yarattığı ‘Mad Max’ serisinin 2015 tarihli halkası ‘Mad Max: Fury Road’ filminin kilit karakteri ‘İmparator Furiosa’ rolünde Charlize Theron’u izlemiştik. Miller’ın tekrar koltuğa oturduğu bilimkurgu aksiyonun yeni filmi ‘Furiosa: A Mad Max Saga / Furiosa: Bir Mad Max Destanı’nda ‘Furiosa’ karakterinin kökenlerini ve nasıl güçlü bir savaşçıya dönüştüğünü izliyoruz. Dünya çökerken, genç Furiosa ‘Nice Annelerin Yeşil Diyarı’ndan kaçırılır ve Savaş Lordu Dementus liderliğindeki büyük bir motorcu sürüsünün eline düşer. ‘Çorak Topraklar’da ilerlerken, Ölümsüz Joe’nun başkanlık ettiği Kale’ye gelirler. İki diktatör egemenlik için savaşır. Bu sırada Furiosa eve dönüş yolunu bulmak için çabalarken birçok sınavdan sağ çıkmak zorundadır. ‘Furiosa’ rolünü Anta Taylor-Joy üstlenmiş. Chris Hemsworth, Tom Burke ve Alyla Browne oyuncu kadrosunun öne çıkan diğer isimleri. 
Bilimkurguya romantik komedi ekleyen ‘Robots / Yapay Sevgilim’, Casper Christensen ve Anthony Hines ikilisi tarafından yönetilmiş. Charles bir kadın avcısı, Elaine ise bir servet avcısıdır. İkili, birlik olup kendi robot ikizlerinin peşine düşmek zorunda kalınca gerçek aşkın nasıl bir şey olduğunu öğrenmeye başlarlar. Shailene Woodley ve Jack Whitehall’un başrolleri paylaşıyorlar.
Gabriel Abrantes’in yazıp yönettiği korku-gerilim ‘Amelia’s Children / Şeytan Tohumları’ Portekiz yapımı. Kökenleri ile ilgili gizemi çözmeye çalışan bir adamın ürkütücü hikâyesi. Kökenlerini araştırmaya karar veren Edward, bunun için kız arkadaşıyla birlikte Portekiz’in gizemli dağlarına doğru bir yolculuğa çıkar. Bu seyahat, Edward’ın yıllardır görmediği annesi ve ikiz kardeşiyle bir araya gelmesini sağlar. Yıllar sonra bir araya gelen aile, birbirlerine sevgiyle yaklaşır. Ancak hiçbir şey göründüğü gibi değildir. Brigette Lundy-Paine ve Carloto Cotta, Anabela Moreira, Alba Baptista ve Rita Blanco başlıca rolleri üstleniyorlar.
Çin ve Birleşik Arap Emirlikleri ortak yapımı animasyon ‘The Gools / Keçigiller’ Farzad ve Kianoush Dalvand kardeşler tarafından yönetilmiş. Üç genç keçinin toplumlarında bir ateşkesi korumak için cesurca giriştikleri maceraya tanık oluyoruz. 
Üniversitede dişçilik fakültesinde okuyan dört yakın arkadaş finallerinden sonra streslerini atmaya karar verir ve ruh çağırma ayini düzenlerler. Eski bir kara büyü kitabını kullanarak mitolojik bir varlık çağırırlar. Başlangıçta eğlenceli gibi görünen bu ayin, ölüm kalım çok geçmeden savaşına dönüşür. Gençler, geçmişin lanetini çözmek ve karanlığın gücüyle başa çıkmak için umutsuz bir mücadeleye girerler. Erkut Altındağ ve Volkan Özgümüş’ün birlikte yönettikleri korku-gerilim ‘Biaz: Kara İye’nin Laneti’nin oyuncu kadrosunda yer alan isimlerse; Tutku Ulus, Kutay Kalabalık, Ceren Güzin Sönmez ve İbrahim Yiğit Çınar.
Senaryosunu Battal Karslıoğlu’nun kaleme alıp yönetmen koltuğunu Levent Demirci ile paylaştığı ‘Gizlenen’, bir korku örneği. Eşinden boşanmak üzere olan yazar Demet Işıklıgil’in hayatı, son kitabının yayından kaldırılmasıyla beraber iyice sıkıntıya girer. Hayli zor günler geçiren kadın, psikoloğunun da tavsiyesiyle bir müddet şehirden uzaklaşarak sessiz bir yere yerleşir ancak burada yalnız değildir. Arzu Suriçi Kireççi, Yağmur Şahin, Murat Deniz oyuncu kadrosunu oluşturan isimler.
‘Ammon’, gördüğü kâbusları araştırmaya karar veren bir gencin yaşadığı ürkütücü olaylar… Bir müzik akademisi öğrencisinin hayatı, gördüğü kabuslardan dolayı altüst olur. Gördüğü kâbusları merak edip araştırmaya karar veren genç, bu sırada diğer evrenlerde yaşayan öfkeli şeytani cinleri ile karşılaşır. Celal Demirtaş’ın yönettiği korku örneğinde başlıca rolleri Mehmet Cula, Güldemet Durukan, Fırat Tosun, Adem Sincar, Esra Ordulu ve Poyraz Sincar üstleniyorlar.
İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın!
İyi seyirler herkese!

 

 

 

TARİHTE BU HAFTA
On bir yıl ve beş yıl öncesine, 2013 ve 2019 yıllarına dönüyor, tarihte bu haftayı anımsıyoruz!


 

Vizyonda bu hafta (24 Mayıs 2013)
Yeni hafta, beraberinde dokuz yeni filmle geliyor. Notlarımızda ise dört yapım yer alıyor. Mira Nair’in yönettiği ‘Zoraki Radikal / The Reluctant Fundamentalist’, Boris Vian’ın aynı adlı ünlü klasiğinden; Fransız sinemacı Michel Gondry tarafından perdeye uyarlanan ‘Günlerin Köpüğü / L'écume Des Jours’, Doğa Rutkay ve Yonca Evcimik’in oyuncu kadrosunda yer aldığı yerli avantür ‘Kral Yolu’, Juliette Binoche’li duygusal dram ‘Kollarımda Kal / À Coeur Ouvert’ ve ‘Vazgeçmem Senden / Celeste & Jesse Forever’ adlı romantik komedi, haftanın diğer filmleri. İçinizde yaşayan ‘sinemadan çıkmış insana’ şefkat ve özen göstermeye, elini asla bırakmamaya azami dikkat lütfen! Sokaklar, caddeler, tıka basa sinemadan çıkmamış yığınla doluyken! Herkese iyi seyirler.


 
EVDE

François Ozon’un 2012 tarihli filmi, 32. İstanbul Film Festivali’nde ‘Başka Bir Hayat’ adıyla buluşmuştu izleyiciyle ilk kez. San Sebastian Film Festivali’nde ‘En İyi Film’ ve ‘En İyi Senaryo’ ödüllerini kazanan ilginç dram, bir yanıyla çok kişisel, öte yandan, son derece evrensel bir öykü. Yazar-okur ilişkisinden, yaratım sürecinin sancılı karanlığına, derinlikli tespit ve tahlillerden, psikolojik analizlere dek birçok durum ve meseleye değinen film, son derece zeki ayrıca. Gözlemciliği röntgencilik boyutuna uzanan on altı yaşındaki bir öğrenci, hayatına sokulduğu sınıf arkadaşı ve ailesi, diğer yandan, öğrencisinin sıra dışı yeteneğinden etkilenen ve ‘devam etmesini’ kolaylaştıran öğretmen. Gerçek ile kurmaca, yitirilen kontroller, kaybolan denge ve oluşan kaos içinde yaratım. Öğrencisinin cüretkâr ve tuhaf deneyimi sayesinde, edebiyatla, hatta hayatla ilişkisini güçlendiren öğretmen. İspanyol yazar Juan Mayorga’nın ‘El chico de la última fila / Arka Sıradaki Çocuk’ adlı sahne oyunundan yine Ozon tarafından perdeye uyarlanan hiciv yüklü, netameli ve provokatif dramda başrolü, usta aktör Fabrice Luchini üstlenmiş. Ernst Umhauer, Kristin Scott Thomas ve Emmanuelle Seigner, kadronun öne çıkan diğer isimleri. Ozon’un en iyi filmlerinden birisi ‘Evde’. Zihin açıcı, ironi dolu, güçlü. Gerçek hayattan kaçmanın tazeleyici etkisi. Bunun yanı sıra, kurguya sığınmanın dışarda bırakan, yalnızlaştıran ama yaşatan farkındalığı. Kaçırmayın sakın! (4 / 5)

 

SADECE AŞK
Her daim aşka düşebiliriz ve aşkı bulduğumuzda onu sonuna dek yaşamalıyız diyen ‘kendini iyi hisset’ filmi, Danimarkalı yönetmen Susanne Bier imzası taşıyor. 2010 yapımı, ‘En İyi Yabancı Film Oscar’ı kazanan ‘Hævnen / Daha İyi Bir Dünyada’nın ardından Bier daha hafif ama sevimli bir işe imza atmış. 32. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nin programında da yer alan romantik komedide, başrolleri; eski karizmatik Bond’lardan Pierce Brosnan ile Danimarkalı aktris Trine Dyrholm paylaşıyorlar. “Adams æbler / Adem’in Elmaları” ile tanınan Danimarkalı senarist-yönetmen Anders Thomas Jensen’in yazdığı senaryo, çocuklarının düğününe katılmak için İtalya’ya giden orta yaşı sürmekte olan iki farklı insanın aşkını öykülüyor. Film, bazı anlar, bir peri masalı görünümüne bürünüp, zaman zaman ayaklarını sıkıca yere basmayı hatırlasa da izletiyor kendini bir şekilde. Hayatın acı tatlı sürprizleri, tercihlerimiz, fedakarlıklarımız, alışkanlıklarımız ve bir anda başımıza gelen o tanımsız duygu üzerine, Akdeniz coşkusuyla soslandırılmış bir kuzey atıştırmalığı. (2,5 / 5)  

 

BİR ŞARKININ PEŞİNDE
Yaman bir belgesel ‘Searching for Sugar Man / Bir Şarkının Peşinde’! Bu yıl ‘En İyi Belgesel’ dalında Oscar ödülü kazanan, Sundance dahil gösterime sunulduğu her festival ve yarışmadan ödüllerle ayrılan aslan yürekli belgesel, müzik aşkını, gerçek bir ozanın tutkusunu ve emekçilerin gür sesini hissedeceğiniz doğru ve hakiki bir iş. 60’lı yılların sonunda, Detroit’te bir barda keşfedilir Rodriguez. Gitarıyla, kendi yazdığı sözleri seslendirmektedir. Kendi kuşağının en önemli sanatçılarından biri olacağından kuşku yoktur 1970’lerin hemen başında. Yapımcılar, ona bir albüm kaydederler. Ondan sonra Rodriguez ortadan usulca kaybolur. Hakkında çeşitli tevatürler, şehir efsaneleri dolaşmaktadır. Bir konser sırasında kendisini yakıp, intihar ettiği örneğin. Rodriguez, ülkesinde değil ama uzaklarda, Güney Afrika Cumhuriyeti’nde gerçek bir efsanedir. Adeta her evde plakları çalınmakta, herkes şarkılarını ezbere bilmektedir. Efsanenin peşine düşen iki Güney Afrikalı, sonunda müzisyene ulaşırlar. İşçi sınıfından olan ve Güney Afrika’da özgürlük simgesine dönüşen müzisyenin dünya görüşü, ailesi ve enfes şarkıları eşliğinde, şiirsel bir yolculuk! Gizemli ve umut dolu bir ‘insandan yana enseyi karartmayın’ öyküsü duruyor perdede. Güzelim şarkılar eşliğinde, umuda, yarına ve geçmişe incelikli bir yolculuk. (4 / 5)

 

HIZLI VE ÖFKELİ 6
Uzun soluklu ve popüler bir seriye dönüşen son sürat adrenalin yapım ‘Fast and Furious / Hızlı ve Öfkeli’, altıncı filmiyle karşımızda. Yönetmenlik koltuğuna üçüncü bölümde oturan Justin Lin, yine kamera demiş. Serinin en kârlı bölümü olan beşinci halka ‘Fast Five / Hızlı ve Öfkeli 5: Rio Soygunu’, beğenilince, aynı kadroyla son sürat devam kararı almış anlaşılan yapımcılar. Klasik ikili Vin Diesel ve Paul Walker’a, beşinci filmden eklemlenen Dwayne Johnson nam-ı diğer ‘The Rock’, Michelle Rodriguez ve Jordano Brewster yine bizimle. Bu kez kötü adamımızı Luke Evans canlandırıyor. Özel Ajan Hobbs, Dom ve Brian’dan takımı toplayıp, kendisine yardım etmelerini ister. Bunun karşılığında, artık saklanmalarına gerek kalmayacaktır. Koşulsuz özgürlük önerilmiştir kahramanlarımıza ama asıl ilgilerini çeken, öldüğünü düşündükleri Letty’nin yaşadığı gerçeğidir. Aileyi yeniden bir araya getirmek ve koşulsuz özgürlük için yeniden toplanıp, harekete geçer bizim ekip. Son sürat, başdöndüren tempo, motor sesleri, efektlerin de katkısıyla karşımıza çıkan müthiş kovalamaca, takip ve kaçış sahneleri; türün ve serinin meraklılarını memnun edecektir. Fakat durumdan ve mevzudan sıkıldıysanız, yirminci dakikada yüreğe oturan bir boşluk ve başka bir numara yok mu beklentisi, 130 dakikalık süreyi tek tek saydırıyor. Hızında ve öfkesinde azalma olmayan serinin içi fena halde boşalmış. (1,5 / 5)


 

Vizyonda bu hafta (24 Mayıs 2019)
Biri yerli yapım olmak üzere, yeni vizyonun beraberinde getirdiği film sayısı altı. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın! Herkese iyi seyirler.


SINIR
-İnsan mısın?-

‘Shelley’ adlı duygusal tonlara sahip korku filmiyle tanınan İran kökenli İsveçli sinemacı Ali Abbasi, aynı adlı ünlü filmin uyarlandığı, aynı adlı romanın; ‘Låt den rätte komma in / Gir Kanıma’nın yazarı İsveçli John Ajvide Lindqvist’in ‘Gräns’ adlı kısa öyküsünden uyarlamış ‘Gräns / Sınır’ı! 
İsveç-Danimarka ortak yapımı İskandinav kara filmi, ‘farklı’ bir gümrük memurunun hakkında! Sınırda görevli, dış görünüşü farklı, yalnız ve tuhaf bir kadın olan gümrük memuru Tina; koklayarak fark eder, insanların üzerlerinde taşıdığı illegal maddeleri veya insanların suçla olan ilişkilerini. Bu Tanrı vergisi olarak gözüken ilginç hüneri yüzünden, dış görünüş itibariyle kendine benzeyen gizemli bir yabancıyı, Vore’yi takıntı haline getirir Tina. Nobran kalabalıkta ister istemez yakınlaşan bu iki insan, geçmişin dile gelmeyen sırlarını da açığa çıkarırlar. Tina, kendi varoluşunu ortaya çıkaran gizeme cevap bulur ve…

‘En iyi makyaj’ dalında Oscar adayı olan, Cannes’den ‘Belirli Bir Bakış’ bölümünde ‘en iyi film’ ödülü ile dönen ve toplamda on altı ödül kazanan karanlık ve fantastik dram, romantik tatlar ve an be an tırmanan bir gerilim içeriyor. Gerçeküstü oluşların, ayakları son derece yere basan sahicilikle buluştuğu öyküde, müthiş makyaj altında oynayan başrol oyuncusu Eva Melander döktürüyor! Eero Milonoff oyuncu kadrosunun bir diğer önemli ismi. Kara film geleneğini, politik ve sosyal oluşlara, aşk öykülerinin belki de en hakikisine, gerilimin ve erotik olanın sınırlarına doğru kaydıran cesur hikâye, alkışı hak ediyor. Uçan tekme girişiyor tutucu ve ayrımcı zihinlere yönetmen! Teknik kadronun kusursuza yakın uğraşında, görüntü yönetimi de dikkat çekici bir işe imza atmış. İnsan türüne inancını yitirmiş, ‘ötekini’ sarmalayan, her türlü ayrımcılığa karşı dik duran ruhuyla insancıl bir kara öykü duruyor perdede! İnsan türünün özüne ve öteki kavramına ait önemli ve kalıcı sözler de söylemeyi başaran ‘Sınır’, kuşku yok ki, sezonun önemli yapımları arasında. (4,5 / 5)

 

ALADDİN
-Dileklerini dikkatli dile!-

Öncelikle; son söylenecek sözle başlayalım; klasik masalın Guy Ritchie uyarlaması, oldukça sevimli ve yapım tasarımı epey şık! Herkesin çocukluğunun klasik masallarından ‘Aladdin’in Sihirli Lambası’, bir Disney filmi olarak; ele avuca sığmaz yaramaz ve stilize sinemacılardan Guy Ritchie yönetmenliğinde yansımış perdeye. Lamba cini rolünde Will Smith’i izliyoruz. Aladdin’i, Mısır doğumlu Kanadalı aktör Mena Massoud canlandırıyor. Prenses Jasmine rolünü ise Naomi Scott üstlenmiş. Marwan Kenzari, Navid Negahban, Numan Acar ve Nasim Pedrad, oyuncu kadrosunun diğer önemli isimleri. Başta Will Smith olmak üzere bütün oyuncular pırıl pırıl parlıyorlar. İyi kalpli, adaletli bir sokak hırsızı olan Aladdin, sihirli lambadan çıkan cinle birlikte, aşık olduğu Prenses’i elde edebilmek için planlar yapmaya başlar. Kahramanlarımız, kötü kalpli vezir Jafar’ın kötücül planlarından habersizdirler.
Marc Foster filmi ‘Finding Neverland / Düşler Ülkesi’ ile sanat yönetimi dalında Oscar adayı olan yapım tasarımcısı Gemma Jackson, büyük bir başarıyla destek vermiş Ritchie’ye. Jackson, öykünün geçtiği ‘Agrabah’ı yaratırken; Pers, Fas ve Türk kültürlerinden, Viktorya dönemi tablolarından ve İznik seramiklerinden faydalanmış. Filmin eli ayağı adeta Jackson’ın ışıltılı genel yapım tasarımı. Yapımın dijital yanını yaratan teknik ekip de çok çalışmış doğrusu. Film, ana hedef kitlesi olan küçük izleyicilere doğru mesajlar ve tespitler sunuyor İyilik-kötülük kavramları, güç zehirlenmesi, dostluk, sevgi, fedakarlık, vefa ve vicdan… Müzikal fantastik macera, türün hemen her yaştaki izleyicisi için cazip bir seyirlik. (3 / 5) 

 

KARANLIK LANET
-Canavarlar ve insanlar-

Avusturya yapımı korku öğeleri taşıyan fantastik dramı yazan ve yöneten isim Justin P. Lange. Lange, ilk uzun metraj kurmacasında, gezegenin en korkunç suçlarından çocuk tacizi üzerinden; insanlaşan canavar ve aslen canavar olan insanları öykülüyor. Affedilmesi imkansız oluşların yarattığı canavarlar ve ölüler dünyası…

Küçük bir kasabanın dışında bulunan ‘şeytanın ini’ adı verilen, giren hiç kimsenin sağ çıkamadığı ormanlık bir bölge vardır. Bir canavar burada serbestçe dolaşmakta, dolaşmakta, avlanmakta ve ormana ayak basanları vahşice öldürmektedir. Yaşayan ölü Mina ile işkence görmüş Alex, karşılaşıp arkadaş olduklarında; hayatlarını yok eden karanlık kötülükle mücadele etme kararı alırlar!

Başroldeki Nadia Alexander’a, Toby Nichols ve Avusturyalı usta aktör Karl Markovics eşlik ediyorlar. Görüntü yönetiminden, makyaja, sanat yönetiminden, oyunculuğa dek iyi kotarılmış sarsıcı bir dram orijinal adıyla ‘The Dark’! İnsanlığı yok etmeye kararlı karanlık kötülükle, tekrar insan olma mücadelesi veren ve canavar farz edilen kurbanların hikayesi. Kanayan derin toplumsal yaraları, birçok farklı türü bir araya getirerek kurcalayan yapım; ajitasyondan uzak duruşu, ters köşe anları ve ele alınışıyla ilgiye değer! (3 / 5)  


ŞEYTANIN KAPISI
-Klasik bir korku-

İrlanda’dan çıkagelen eski usul, klasik bir korku filmi! 1960 yılının güzünde, tecrübeli rahip Thomas Riley ve genç meslektaşı rahip John Thornton, Vatikan tarafından, İrlanda’ya, açıklanması imkansız tuhaf olayların meydana geldiği bir kilise evine gönderilirler. Rahibelerin görev aldığı, Katolik kilisesine bağlı kurum, düşmüş, suçlu, akli dengesi yerinde olmayan kimsesiz kadınların sığınma evidir. Bilim ve akıl yolundan ayrılmayı doğru bulmayan rahipler, gizemli ve açıklanması güç bir dehşetin ortasında bulurlar kendilerini!
Aislinn Clarke imzalı korku, neredeyse bir ‘The Exorcist / Şeytan’ rüzgarı estiriyor zihinde. Buluntu film mantığıyla çekilmiş film, efektlerden öte, kamera hareketleri ve ışık-gölgeyle yaratmış planlarını. Bu durum, sahicilik yaratıyor perdede.  Kuzey İrlandalı usta aktör Lalor Roddy’nin başrolde olduğu korku öyküsünde, Ciaran Flynn ve Helena Bereen, öne çıkan diğer roller üstleniyorlar. Filmin, atmosferi birinci sınıf yaratan başarılı yönetmeni, oyunculari ve teknik ekibin hemen hepsinden önce anılması gereken ismi kuşkusuz görüntü yönetmeni Ryan Kernaghan! Kilise içinde, merdivenlerde, tek göz odalarda, zindanlarda geçen sahneler, akıldan çıkması zor bazı anlar içeriyor. Oturduğunuz koltuktan sıçratan film, türün meraklıları için! (3 / 5)  

Kanada yapımı animasyon ‘Mission Kathmandu: The Adventures of Nelly & Simon / Acemi Kaşifler: Görevimiz Kocaayak’ ve senaryosunu Cem Gelinoğlu ile Giray Altınok’un kaleme aldıkları, Onur Bilgetay’ın yönettiği komedi ‘Aykut Enişte’, haftanın notlarımız arasında yer alamayan diğer yenileri. Tekrar iyi seyirler herkese!

MURAT ERŞAHİN



Diğer Yazılar