Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

18 HAZİRAN 2021

17 Haziran 2021 Perşembe 10:38
Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

Koronavirüs (COVID-19), dünya genelinde hızla can almaya devam ediyor! Virüsten, kendimizi ve sevdiklerimizi mümkün olduğunca izole ederek korunmaya çalışıyoruz. Sosyal mesafelerimizi koruyarak, hijyen kurallarına sıkı sıkıya uyarak ve maskelerimizi evlerimizin dışında asla çıkartmamaya çalışarak. Umuyoruz bu zorlu günler sona erecek yakında.
Bazı salonlar yeni tedbirler uygulayarak kontrollü biçimde 2020 Temmuz ayından itibaren kapılarını açmışlardı. Kademeli ve kısmi olarak yaklaşık beş ay önce yeniden başlayan vizyona, 17 Kasım 2020 günü alınan bir dizi karar sonucu yeniden ara verildi. Covid-19 tedbirleri gereği sinema salonlarının yılsonuna dek kapalı olacağı açıklandı. Umuyoruz sağlıkla açılır perdeler en kısa sürede. Şimdi kendimizi ve sevdiklerimizi pandemiden korumak, umutla beklemek zamanı.
Siz değerli okuyucularla, henüz vizyon filmsiz kaldığı ilk günlerden bu yana, 2020 Mart ayından bu güne, artık hayatta olmayan canım ‘Sinema’ dergisindeki ‘Sinemadan Çıkmış İnsan’ adlı köşemde, geçmiş sayılarda yayınlanmış eski yazılarımı paylaşıyordum. Tam bir yıl geçti. 5 Mart 2021’den itibarense, sinema salonları perdelerini açana dek, her yeni hafta, o tarihe ait eski ‘sinemadan çıkmış insan / vizyonda bu hafta köşeleri’ sizlerle olacak/oluyor! Yani ‘tarihte bu haftaya’ bakacağız! Bu hafta yine eskiye, 18 Haziran 2010’a dönüyoruz ve tam tamına on bir yıl önce bugün vizyona ne girmiş, tekrar anımsıyoruz…
Sinema salonlarına bir an evvel ‘temelli ve sağlıklı biçimde’ dönmeyi ümit ederek, koronavirüse karşı önlemlerinizi aksatmamaya ve içinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini kesinlikle bırakmamaya devam edin. Herkese iyi seyirler, sağlıklı günler!
Vizyon madem halen filmsiz, evlerdeyiz; her hafta naçizane iyi filmler ve diziler önermek isterim sizlere… ‘Önce Tavsiyeler’ adlı bu yeni bölüm, sizlere her hafta sinema tarihinden 5 klasik film ve popüler olsun olmasın; ‘Sinemadan Çıkmış İnsan’ın beğendiği ‘güncelleri’ öneriyor!

 

ÖNCE TAVSİYELER…

 

SİNEMA TARİHİNDEN 5 KLASİK

 

The Manchurian Candidate / Casuslara Karşı

(Yönetmen: John Frankenheimer / 1962)

 

The Producers / Yapımcılar

(Yönetmen: Mel Brooks / 1967)

 

In the Heat of the Night / Gecenin Sıcağında
(Yönetmen: Norman Jewison / 1967)

 

Händler der vier Jahreszeiten / Dört Mevsim Satıcısı

(Yönetmen: Rainer Werner Fassbinder / 1972)

 

Zelig
(Yönetmen: Woody Allen / 1983)

 

 

Güncel öneriler

 

Filmler:

Awake
(Yönetmen: Mark Raso)

Küresel bir olayın ardından insanlık uyuma becerisini kaybettiğinde sorunlu bir eski asker, hem toplum hem de kendi zihni kaosa sürüklenirken ailesini kurtarmaya çalışacaktır! Gregory Poirier imzalı öyküden uyarlanan karanlık macerada başrolü Gina Rodriguez üstleniyor.

 

Blue Miracle / Mavi Mucize
(Yönetmen: Julio Quintana)

Usta aktör Dennis Quaid’e, Jimmy Gonzales’şin eşlik ettiği biyografik macera, yaşanmış olaylardan uyarlanmış perdeye. Para sıkıntısı çeken yetimhanelerini kurtarmak isteyen bir adam ve koruyucusu olduğu çocuklar, tükenmiş bir tekne kaptanıyla kârlı bir balıkçılık yarışmasına katılırlar.

 

The Hunt / Av
(Yönetmen: Craig Zobel)

Her bünyeye göre olmayan sert korku gerilim öyküsü, aksiyonu da bol tutmuş! Birbirlerini tanımayan bir grup yabancı, nerde olduklarını bilemeden açıklık bir arazide uyanırlar. Hasta ruhlu, acımasız zengin bir zümre için özel olarak düzenlenmiş bir ‘av’ etkinliği sebebiyle orada bulunduklarını dehşetle fark etmeleri uzun sürmeyecektir! Oscar’lı yıldız Hilary Swank’a, Betty Gilpin ve Ike Barinholtz eşlik ediyorlar.

 

Good Posture / Güzel Poz
(Yönetmen: Dolly Wells)

Günümüz Brooklyn’inde, hayatını kolaylaştırmak için erkekleri kullanmayı alışkanlık haline getiren tembel ama çekici genç kızın hikâyesinde, yıldızı hızla parlayan başarılı genç aktris Grace Van Patten’ın rol arkadaşları, Gary Richardson ve Ebon Moss-Bachrach.

 

We the Animals / Biz Hayvanlar
(Yönetmen: Jeremiah Zagar)

Seksenlerin başında geçen öyküde, üç kardeş, ailelerinin sorunlu evlilikleri yüzünden, birbirlerine daha çok bağlanırlar. Manny ve Joel zamanla babalarına benzerken, Jonah ise kendi dünyasını yaratacaktır! Bağımsız filmlerin kalesi Sundance’den ödülle dönen etkileyici dram, Justin Torres’in aynı isimli yarı-otobiyografik romanından uyarlanmış perdeye.


Diziler:

The Good Lord Bird
(Yönetmen: Ethan Hawke)

James McBride’ın aynı adlı romanından uyarlanan mini dizi, on dokuzuncu yüzyıldaki kölelik karşıtı hareketi köleleştirilmiş bir gencin gözünden aktarıyor. Kölelik karşıtı John Brown’u canlandıran usta oyuncu Ethan Hawke aynı zamanda dizinin yaratıcısı. Tarihi dram, ilgiyle izletiyor kendini.

 

Sweet Tooth
(Yönetmen: Jim Mickle, Beth Schwartz)

Kıyamet sonrası dünyada tehlikelerle dolu bir maceraya atılan yarı insan yarı geyik bir çocuk, huysuz koruyucusuyla birlikte yeni bir başlangıç yapmaya çalışır. 2009 doğumlu Kanadalı çocuk oyuncu Christian Convery’ye, Nanso Anozie eşlik ediyor. Aksiyon katkılı sürükleyici maceranın anlatıcısı ise usta aktör James Brolin.

 

El Chapo
(Yönetmen: Silvana Aguirre, Carlos Contreras
)

Meksika-ABD ortak yapımı suç dramı, kötü şöhretli Meksikalı uyuşturucu baronu ‘El Chapo’ lakaplı Joaquín Guzmán'ın yükselişini, yakalanış ve kaçış öyküsünü üç sezonluk süresince büyük bir heyecanla adeta koltuğunuza çivileyerek izletiyor.

 

StartUp
(Yönetmen: Ben Ketai)

Miami’de kara para aklama amacıyla kripto paradan faydalanmak isteyen bir grup girişimcinin yolu, yozlaşmış bir FBI ajanı ve tehlikeli bir çete lideriyle kesişir. Adam Brody, Ron Perlman, Otmara Marrero, Kristen Ariza, Edi Gathegi, Mira Sorvino ve Martin Freeman, gerilimi yüksek suç öyküsünün kadrosunu oluşturan isimler.

 

Quenn of the South
(Yönetmen: M.A. Fortin, Joshua John Miller)

Sevgilisini öldüren kartel için çalışmaya zorlanan Teresa, hayatta kalabilmek için şehirdeki deneyimlerine, sadık bir dostuna ve gizemli bir deftere güvenmek zorundadır. Dört sezonluk Meksika-ABD-İspanya-Malta çok uluslu aksiyonu yüksek suç öyküsünde, başrolde Alice Braga’yı izliyoruz.

 

Vizyonda bu hafta (18 Haziran 2010)
Haftanın film sayısı dört. Usta yönetmen Neil Jordan’ın yeni çalışması, fantastik dram İlahların Aşkı / Ondine’ ve haftanın tek yerlisi ‘Off Karadeniz’ adlarına basın gösterimi düzenlenmeyen iki film oldular. ‘Gezegen 51’ ve ‘Şüphe’ ise notlarımız arasında. Herkese iyi seyirler! Okulların kapandığı bu haftadan itibaren serin sinema salonlarının çocuklara ve gençlere ayrıldığını belirtmekte yarar var.

 

ŞÜPHE
Yunanistan yapımı psikolojik gerilim, oldukça tekdüze ve sıkıcı. Bunu, en başından söylemem gerek. Alexis Alexiou, yazıp yönettiği ilk uzun metrajında, ‘kendine özgü’ olmanın epey uzağında kalmış. Marc Evans imzalı İngiliz filmi ‘Trauma / Travma’, türün kişilikli İskandinav örneği ‘Naboer / Kapı Komşusu’ ve Brad Anderson’un ‘The Machinist / Makinist’inden tutun da, Cronenberg ve Lynch sinemasının kodlarına oldukça öykünen yönetmen, kapalı mekânda geçen gerilimini, nevi şahsına münhasır, özgün bir atmosferle sarıp sarmalamayı başaramamış. Şizofreni, paranoya, tutkunun delirtici dört duvarında geçen karanlık bir aşk ve cinayet öyküsü. Henüz başlamadan biten ilişkiler, insan doğası ve yaşanan anın aldatıcılığı. Önceleri birçok kez izlediğimiz bir dolu filmin zayıf bir kopyası olarak değerlendirebileceğim yapımın sadece başrol oyuncusu fena değil. Hatta filmin en olumlu noktası ‘Iasonas’ adlı ana karakteri canlandıran Yorgos Kakanakis adlı aktör. Bu notun dışında; kan şekerini düşüren, öyküsünü ele alıp işlemesi açısından biçim ve anlatı olarak fazla iddialı olup, sıradanın epey altında seyreden bir deneme duruyor perdede.

 

GEZEGEN
İspanyol orijinli ortak yapım animasyon, başta bilimkurgu sineması olmak üzere bütün bir sinema tarihine saygılarını sunmuş aynı zamanda. ‘Singin’ in the Rain’, ‘Dünyanın Durduğu Gün’, ‘E.T.’, ‘Alien’, ‘The Terminator’, ‘Geleceğe Dönüş’, ‘Grease’, ‘Star Wars’ bu filmlerden ilk akla gelenler… Uzun yıllar bilgisayar oyunu hazırlayan Jorge Blanco’nun ilk yönetmenlik deneyiminin senaryosu, ‘Shrek’in yaratıcılarından Joe Stillman imzası taşıyor. Amerikalı bir astronot, uzayın derinliklerindeki gezegen 51’e ayak bastığında, burayı ilk keşfeden insan olduğunu düşünmektedir. Kendisi için küçük, insanlık için büyük bir adım olarak düşündüğü o ilk adımını atarken acı gerçeği fark eder. Uzay gemisiyle indiği yerde sevimli, küçük yeşil yaratıklardan oluşan çekirdek bir aile barbekü partisi yapmaktadırlar. 50’li yılları sürmekte olan gezegen halkı, astronotu, yıllardır korkulan bir tehdit olarak algıladıkları uzaylı bir canavar olarak karşılar. Evin, okulunu bitirip hayata ilk adımı atmakta olan genç oğlu Lem ise, astronot Chuck ile kurduğu dostluğu, bütün gezegene gösterip, Chuck’ın gittikçe azalan süre içinde dünyaya dönmesine yardım etmek üzere kolları sıvar. ‘Öteki olmak’, kırılması güç önyargılarımız, korkularımız ve tutuculuğumuz gibi ciddi mevzular işleyen sevimli animasyon, bütün bunları ‘çok tanıdık’ fakat iyi niyetli ve samimi bir öyküde işlemiş. Birçok kez ‘dejavu’ yaşadığımız sahneleri ötelersek, yaratılan karakterler, ortadaki durum ve genel işçilik anlamında vasatın epey üstünde bir seyirlik bulacağız perdede. Önemli olan bakmayı ve görmeyi bilmek diyenlerdenseniz bir sorun yok. ‘Unchained Melody’, ‘Be Bop a Lula’, ‘Mr. Sandman’, ‘Macarena’, ‘Singing in the Rain’, zengin soundtrack’in öne çıkan şarkıları… Son tahlilde, ‘şu kâinatta bir toz zerreciği kadarız, neyi paylaşamıyoruz?’ sorusunu sorup, her işin başının sevgi, barış, anlayış ve dostluk olduğunu kim bilir kaçıncı kez hatırlatan film, okulların tatil olduğu bu hafta sonu çocuklara enfes bir yılsonu armağanı olabilir.

MURAT ERŞAHİN

 



Diğer Yazılar