Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

17 MAYIS 2024

16 Mayıs 2024 Perşembe 15:44
Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

On bir filmlik kalabalık bir vizyon haftasındayız. Duyan gelmiş! Yerli, yabancı hemen her türden film izleyicisini bekliyor! 77. Cannes Film Festivali 14 Mayıs günü başladı ve sürüyor… Bu arada ‘doğa’, yazı bekliyor… İki hafta sonra resmi olarak ‘yaz’ yaşanacak! İnsanlar, ‘çok üşüyorum’ şikayetlerini unutup ‘bu kadar da sıcak olur mu’ feveranlarına başlayacaklar. 
Bu satırları kaleme alan sinema yazarı ise herkes gibi gündelik hayatını sürdürüyor. Sağlık sorunları, medarı maişet durumları, aile meseleleri, sorumluluklar, mecburiyetler, verilen film analizi dersleri, yazılması gerekli yazılar, yazılmasından çok daha fazla keyif alınanlar, senaryo denemesi, yeni öykü kitabi için çalışmalar, arada bir şiir, sabah yürüyüşleri… Hayat sürüyor bir şekilde… 
‘Mayıs ayındayız ve ben körüm’ diyor İlhan Berk… ‘Eskimezsin bir mayıs serpintisi gibi. Bir mayıs serpintisi ki sağlıklı Ağustos günlerini hazırlayan’ diyor Turgut Uyar. ‘Mayıs ortalarıydı Haziran’ı hiç düşünmediler, Nisan’la ilgilenmediler bile. Hep birden bir sofraya oturur gibi yalnız ve hep birden bir sofradan kalkar gibi kaybolup göründüler’. diye ekliyor Edip Cansever… 
Sağlıklı, keyifli, sinema, edebiyat, sanat dolu bir hafta dileğiyle… 

 

SİNEMA TARİHİNDEN 5 KLASİK
Kurutta kajitsu
(Kô Nakahira / 1956)

Popiól i diament / Küller ve Elmaslar
(Yönetmen: Andrzej Wajda / 1958)

Le mani sulla città
(Yönetmen: Francesco Rosi / 1963)

Nikutai no mon
(Yönetmen: Seijun Suzuki / 1964)

Deep End
(Yönetmen: Jerzy Skolimowski / 1970)

 

 

HAFTA SONU AİLE SİNEMASI

ANNE VE BABA İÇİN

Léon / Sevginin Gücü
(Yönetmen: Luc Besson / 1994)

The Royal Tenenbaums / Tenenbaum Ailesi
(Yönetmen: Wes Anderson / 2001)

Me and You and Everyone We Know / Ben ve Sen ve Diğerleri
(Yönetmen: Miranda July / 2005)


ÇOCUKLAR İÇİN

Rise of the Guardians / Efsane Beşli
(Yönetmen: Peter Ramsey / 2012)

Hotel Transylvania / Otel Transilvanya
(Yönetmen: Genndy Tartakovsky / 2012)

The Croods / Crood’lar
(Yönetmen: Kirk DeMicco, Chris Sanders / 2013)

 

 

Vizyonda bu hafta (17 Mayıs 2024)

Beşi yerli yapım olmak üzere toplam on bir yeni filmlik kalabalık bir vizyon haftası 17 Mayıs.
43. İstanbul Film Festivali Ulusal Yarışmada ‘en iyi film’ seçilerek Altın Lale’yi elde eden Nehir Tuna’nın yazıp yönettiği ilk uzun metraj kurmacası ‘Yurt’ ve 2020 tarihli gerilim yüklü aksiyon ‘Becky’nin devam filmi olan ‘The Wrath of Becky / Becky’nin Gazabı’ haftanın notlarımız arasında ayrıntılı olarak yer alan yenileri.


YURT
-İçeriye bakıp çıkmak-

Siyasi kutuplaşmanın oldukça belirginleştiği 1990’lı yılların sonundayız.  On dört yaşındaki lise hazırlık öğrencisi Ahmet’i tanıyoruz. Kendini İslam’a adamış babasının zoruyla, erkek öğrencilerin kaldığı bir yurda yerleştirilir Ahmet. Aile ortamından uzaklaşmanın getirdiği sorunlarla ‘çaresizce’ boğuşurken, devam ettiği özel okul ve yurt hayatındaki uçurumu andıran ikili yaşamında izolasyon ve farklı baskılarla karşılaşır. Aidiyet duygusunu tamamen yitirirken tek sığınağı ve umudu, yurdun tecrübeli öğrencisi Hakan olacaktır. Birlikte ‘yerleşmiş’ kuralları çiğnedikleri bu yeni arkadaşın yarattığı heyecan ve özgürlük hissi, onu ilk kez kendi seçimlerini yapacağı bir yola sürükler.
Nehir Tuna’nın yazıp yönettiği ilk uzun metrajı, galasını Venedik Film Festivali’nin Orrizonti (Ufuklar) bölümünde yapmıştı. İtalyan bağımsız film eleştirmenleri tarafından verilen ‘Bisato d’Oro En İyi Senaryo Ödülü’nü elde eden yapım, geçtiğimiz ay içinde sona eren 43. İstanbul Film Festivali’nin ‘Ulusal Yarışma’ bölümünden Altın Lale-En İyi Film ve En İyi Görüntü Yönetmeni ödülleriyle ayrılmayı başardı. Usta isim Florent Herry’nin titiz kamerasına çok şey borçlu olan film, özenli biçimiyle öne çıkıyor. Genç aktörler Doğa Karakaş ve Can Bartu Aslan’ın başlıca rolleri üstlendiği dramın dikkat çeken diğer rollerinde Ozan Çelik, Tansu Biçer, Didem Ellialtı ve Orhan Güner’i izliyoruz. 
Siyah beyaz anlatım içinde, modernist yapı ve cemaat/tarikat pratikleri arasında varolan ‘laik’ düzende bir ergenin savrulmaları izlediğimiz. 90’lı yılların ikinci yarısında irticai faaliyetlerin odağı olarak gösterilen cemaat/tarikat yapılanmasına ‘içeriden’ baktığı söylenen yapım, aslında içeriye bir bakıp çıkıyor. Her iki kanada da mesafeli duran ve siyasi yelpazede oldukça orta yolcu olan senaryo, biçimini, meselesinin önüne alarak, daha başka sularda yüzmeyi seçmiş. Üstü kapalı değinilerle elini biraz korkak tutan ve ‘bir adım daha atsa tamam işte’ dediğiniz çizgiyi ‘her anlamda’ geçmemeye özen gösteren dram, yenilikçi fakat ‘hesaplı’ bir anlatıya dönüşüyor. Yönetmen Nehir Tuna ise ilk uzun metrajıyla takip edilmesi gereken genç sinemacılar arasındaki yerini alıyor öte yandan! (3 / 5)
 

BECKY’NİN GAZABI
-En tehlikeli ergen!-

İlk olarak 2020 yılında tanışmıştık Becky ile! Jonathan Milott ve Carry Murnion ikilisinin yönettiği aksiyon yüklü suç filminde kahramanımız on üç yaşındaki bir ergendi ve ortalığı kan gölüne çeviriyordu genç kızımız. 2005 doğumlu aktris Lulu Wilson’un ‘Becky’ye hayat verdiği kanlı canlı yapım, yeni nesil bir aksiyon kahramanı da yaratmış oluyordu böylelikle. Etik açıdan tartışmalı bu kahramanın macerası sürüyor. Devam filminde Becky, meşhur savaş beresini çekmeceden çıkarıyor ve olanlar oluyor yine…
İlk filmde ailesini katleden çeteden acı bir intikam alan genç kız bu kez, kendisine kol kanat geren Elena’yı öldüren ve köpeği Diego’yu kaçıran, kendilerine ‘asil adamlar’ diyen bir grup neo-nazi düzen karşıtına gerekli dersi veriyor. Derin Amerika’nın hastalıklı terör hücre gruplarından birini cehennemin derinliklerine postalayan Becky, damarına basıldığında, ölümcül bir silah olduğunu bir kez daha anımsatıyor. Türün klasik yapı taşlarından ‘Die Hard / Zor Ölüm’ serisinin kahramanı John McClane’in genç kız versiyonu adeta Becky! Derin Amerika’nın Neo-Nazi sapkınlarına ve bütün muhafazakâr, aşırı milliyetçi, faşist unsurlarına uçan tekme saldırması filmin artı değeri! Mizahı da yerinde grafik şiddet öyküsünün. Uzun zamandır perdede izlemediğimiz yetenekli aktör Sean William Scott, Denise Burse, Aaron Dalla Villa, Matt Angel, Michael Sirow, Courtney Gains ve Jill Larson’un genç oyuncuya eşlik ettikleri oyuncu kadrosunu yönetenler ilk filmdeki gibi yine iki isim. Matt Angel ve Suzanne Coote, öyküsünü de yazdıkları aksiyonun yönetmen koltuğunu da paylaşıyorlar. Kahramanımız bu kez on altı yaşını sürüyor ve gözü daha da kara tahmin edeceğiniz üzere. Siz bir de olası üçüncü filmdeki kan gölünü düşünün diyerek koyalım noktayı, şiddet yüklü ve tempolu aksiyon bombasına! (2,5 / 5)

Haftanın diğer yenilerine bakacak olursak…
‘If / Hayali Arkadaşlar’, aktör kökenli John Krasinski imzalı. Ryan Reynols, John Krasinski ve Cailey Fleming’e, Steve Carell, Emily Blunt, Matt Damon, Sam Rockwell, Maya S-Rudoplh ve Richard Jenkins gibi usta isimler eşlik ediyorlar. Unutulmuş HARK’ları çocuklarla yeniden buluşturmak için büyülü bir maceraya atılırken, herkesin hayali arkadaşlarını ve bu süper güçle neler yaptığını görebildiğini keşfeden bir kızın hikâyesini konu alıyor.
Bryan Bertino’nun yazıp yönettiği ve popüler bir seriye dönüşen korku-gerilim ‘The Strangers / Ziyaretçiler’in ilki 2008 tarihliydi. 2018’de bu kez Johannes Roberts’in yönettiği ‘The Strangers: Prey at Night / Ziyaretçiler: Gece Avı’ adlı ikinci filmi izledik. Serinin üçüncü, yeni üçlemenin de ilk filmi olan ‘The Strangers: Chapter 1 / Ziyaretçiler: Bölüm 1’, özellikle aksiyon-gerilim türünün usta ismi Renny Harlin imzası taşıyor. Yeni üçlemenin ilk filminde, tatile çıkan genç bir çiftin yolculukları sırasında arabaları bozulur ve geceyi şehirden uzakta bir Airbnb (kiralık tatil evi zinciri) evinde geçirmek zorunda kalırlar. Gayet sakin başlayan geceleri, üç maskeli katilin ortaya çıkmasıyla kabusa döner. Madelaine Petsch, Gabriel Basso, Rachel Shenton, Richard Brake, oyuncu kadrosunda yer alan isimler.
‘Les Trois Mousquetaires : D’Artagnan / Üç Silahşörler D’Artagnan’, Martin Bourboulon imzası taşıyan tarihi bir avantür! Alexandre Dumas’ın (1802-1870) ölümsüz eserinden yapılan yeni uyarlamada ‘D’Artagnan’ rolünde François Civil’i izliyoruz. Vincent Cassel, Romain Duris, Eva Green, Louis Garrel ve Vicky Krieps, Fransa-Almanya-İspanya-Belçika ortak yapımında oyuncu kadrosunu oluşturan ünlü isimler. Cesur bir genç olan D’artagnan, bir kadını kaçırılmaktan kurtarmaya çalıştığı sırada yaralanır ve ölüme terkedilir. Kendine gelip Paris’e vardığında saldırganları bulmaya çalışır. Bu arayışın onu ülkesinin geleceğinin tehlikede olduğu gerçek bir savaşın kalbine götüreceğinden habersizdir. Kral’ın cesur üç silahşörleri Athos, Porthos ve Aramis ile ittifak kuran D’artagnan, Kardinal Richelieu’nun karanlık entrikalarıyla karşı karşıya kalır. Ancak D’artagnan, Kraliçe’nin hizmetkarı Constance’a delicesine aşık olduğunda kendini büyük bir tehlikeye atar. Onu, can düşmanı haline gelecek olan Milady de Winter’ın peşine düşüren de bu tutkudur.
Karim El Sobky’nin yönettiği Mısır yapımı komedi-aksiyon ‘Sheqo / Birader’, Dr. Yusra için hırsızlık operasyonlarını yürüten İsmail ve Hegazy’nin öyküsü. Amr Youssef, Mohamed Mamdouh, Amina Khalil, Dina El Sherbiny ve Yousra, avantür filmin oyuncu kadrosunda yer alan isimler.
Avustralya yapımı animasyon ‘Combat Wombat: Back 2 Back / Tombul Mombul Takımı: Sırt Sırta’, Ricard Cussó ve Tania Vincent imzası taşıyor. Şeytani bir teknoloji dahisi, şehri bir ‘metaverse’ simülasyonuna çevirmekle tehdit eder. Günü kurtarmak, kahramanımız Tombul Mombul’a kalmıştır.
İpek Kent ve Efe Öztezdoğan’ın birlikte yönettikleri spor belgeseli ‘Eclipse’, hayallerini gerçekleştirip Türkiye’nin ilk olimpiyat madalyasını almak için mücadele eden beş jimnastikçiye odaklanıyor. İzmir’den beş jimnastikçi tarihi bir başarıyla 2020 Tokyo Olimpiyatları’na katılmaya hak kazanır, ancak karşılarına eşi benzeri görüşmemiş bir engel çıkar; Covid-19. Pandemisi nedeniyle tarihinde ilk kez ertelenen olimpiyatlarda, hayallerine tutunup Türkiye’nin ilk olimpiyat madalyasını alabilmek için karantina, deprem, sakatlıklarla geçen zorlu bir yılın üstesinden gelmeye çalışırlar.
Uygar Akkaya’nın yönettiği komedi-macera ‘Dünya Malı – Eksi Bir’in oyuncu kadrosunda, Berk Hakman, Erkan Köse, Asena Tuğal, Turgay Tanülkü, Serhat Özcan’ın yanı sıra Uğur Yücel ve Altan Erkekli’de yer alıyorlar. Vural, ustası Suphi’yi hapse attıran Küt Haluk’un kumarhanesinde çalışmak zorunda kalır. Haluk’un Barnabas İncili’ni çalmayı planladığını öğrenen Vural, ustasının intikamını almak için beklediği fırsatı yakalamıştır. Vural, İncil’in peşindeki ajanların ve mafyanın yanı sıra kendi iç çatışmalarıyla da yüzleşmek zorunda kalacaktır. 
Murat Kuşçu’nun yazıp yönettiği dram ‘Yeter Artık’, gerçek hayat hikayesinden uyarlanmış perdeye. ‘Başka Özgecan’lar Ölmesin’ diyen film, ‘Kadına Şiddete Hayır’ diye de haykırıyor! Bir genç kızı olan Feyza, eşi Hamdi tarafından şiddete maruz kalmaktadır. Aile içi şiddet adlı kanayan yaraya dikkat çekmek adına perdeye yansıyan dramın oyuncu kadrosunda Feyza Aydın Kılıç, Deniz Oral, Aleyna Kılıç ve Şevki Özcan rol alıyorlar. 
‘Alem-i Cin 5: Azap’, Ahmet Arslan’ın yönettiği bir korku örneği. İstanbul’da yaşayan Aslı yıllardır görüşmediği babasının ölüm haberini alması üzerine yirmi yıldır görmediği köyüne dönmek ve engelli kardeşiyle ilgilenmek zorunda kalır. İlk fırsatta İstanbul’a geri dönmenin planını yapsa da babasının ölümünün ardında tüm köylünün sakladığı büyük bir günahın olduğunu anlayınca köye çöken cinlerin laneti ve köy halkıyla mücadele etmeye karar verir. Özcan Varaylı, Levent Çakır ve Merve Özel, korku öyküsünün oyuncuları.
İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın!

İyi seyirler herkese!

 


TARİHTE BU HAFTA
On bir yıl öncesine, 2013 yılına dönüyor, tarihte bu haftayı anımsıyoruz!


Vizyonda bu hafta (17 Mayıs 2013)
17 Mayıs haftasının film sayısı dokuz. Notlarımızda ise iki film yer alıyor sadece. Katılamadığım basın gösterimleri oldu bu hafta. Ankara’da, 16. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali’ndeydim çünkü. Bu yılki festival, emek sömürüsüne, kadın cinayetlerine ve hapsedilen fikirlere ‘rağmen’ direniş, devinim ve dayanışma ana temasıyla gerçekleşti. Film programı bir hayli zengindi. Her Biri Ayrı Renk, Rağmen… Dayanışma-Direniş-Devinim, Olay Yeri: Aile, Türkiye’den Filmler, Kuzeyin Cadısı: Mai Zetterling, Dikkat! Monika Treut!, Aynı Çatı Altında, Ekoloji, Akbari Kardeşler, Pembesiz Mavisi, Belgeseller ve Gala adlı bölümler dışında çeşitli söyleşi ve etkinliklere sahipti ‘mesele’ sahibi bu samimi, aynı oranda ciddi ve kaliteli festival. Ankara’da bulunmak son derece keyifli ve besleyiciydi. Festivale emeği geçen bütün ekibe içten teşekkürler… 
Gelelim haftanın notlarımız arasında yer veremediğimiz diğer yapımlarına… Öncelikle, usta yazar F. Scott Fitzgerald’ın ölümsüz eseri ‘The Great Gatsby / Muhteşem Gatsby’, bir kere daha yansıdı beyazperdeye. Sinemanın sevdiği roman, bu kez üç boyutlu olarak karşımızda ve yaratıcı isim Buz Luhrmann imzası taşıyor. ‘Jay Gatsby’ rolünde ise Leonardo DiCaprio’yu izleyeceğiz. ‘Hangover’ tarzı çılgın kopuş filmlerinin içine gençlik ateşi kaçmış örneği olan ‘21 & Over / Çılgın Doğumgünü’, Japonya’dan çıkagelen korku örneği ‘Horror Stories / Korku Hikayeleri’, dev aktör Dustin Hoffman’ın yönetmen koltuğuna oturduğu “Quartet / Dörtlü”, Japonyalı sinemacı Ryûhei Kitamura’nın Hollywood’da çektiği ‘No One Lives / Herkes Ölecek’ adlı korku-gerilim, büyük ustalardan Bernardo Bertolucci’nin yeni filmi ‘Io e te / Ben ve Sen’ ve yerli komedi ‘Koğuş Akademisi’, haftanın diğer yeni filmleri. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insana, iyi davranın lütfen. Ona sıkıca sarılın, elini bırakmayın. Sokaklar tıka basa sinemadan çıkmayanlarla dolu çünkü! Herkese iyi seyirler.


GÜZELLİĞİN ON PAR’ ETMEZ
49. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nden ‘En İyi Film’ ödülü ile dönen ama yerli film olup olmadığı konusunda tartışmaları da beraberinde getiren yapım, hayatın adaletsizliğine, acımasızlığına ve olanca zorluğuna karşın, Aşık Veysel’e sığınan küçük bir göçmen çocuğun dokunaklı öyküsünü yansıtıyor perdeye. 1981 doğumlu gurbetçi sinemacı Hüseyin Tabak’ın yazıp yönettiği ‘Güzelliğin On Par’ Etmez’, ailesiyle birlikte ülkesini terk edip, Avusturya’ya yerleşen on iki yaşındaki Veysel’in hikâyesi. Yeni bir hayat kolay değil bazıları için. O ‘bazılarından’ biri işte Veysel. Hayatına ışık saçan tek şey komşusu Ana. Yugoslav göçmeni güzel kıza aşkını söylemekte zorlanmakta. Babasının da çok sevdiği Aşık Veysel’den gelmekte kendi adı ve o başucu türküsü: Güzelliğin On Par’ Etmez. Enfes türkünün sözlerini Almancaya çevirip, Ana’ya aşkını ilan etmek zorunda Veysel. Hayatın olanca yoksunluğu ve hainliği içinde zor söylemek bir şeyleri. İnsani film, duygusunu aksettirmekte başarılı. Gözleriniz dolarak izliyorsunuz perdedekini. Belli formüllere bağlı kaldığı aşikar film, naif yapısıyla bunu unutturuyor gerçi. Samimi. Yoksuluz diyor, gecelerimiz çok kısa! Çocuk oyuncu Abdülkadir Tuncer’e ‘En İyi Erkek Oyuncu’ ödülünün verilmesi ise, jürinin seçkideki aktörlerin performanslarından memnun olmadığını gösteren bir karar olarak algılanmıştı Antalya’da. Kadir İnanır, Ahmet Mekin, Ercan Kesal, hatta Ozan Bilen dururken; bir daha bir filmde izleyip izleyemeyeceğimiz belirsiz olan Tuncer’e ödül verilmesi şaşkınlıkla karşılanmıştı. Ama Tuncer’in performansına bakınca, ‘yanlış bir karar değil bu’ diye düşünüyor insan. ‘En İyi Senaryo’, ‘En İyi Kurgu’, ‘En İyi Yardımcı Kadın (Lale Yavaş)’ ve Behlül Dal Jüri Özel Ödülü de filmin kazandığı altın portakallar arasında yer aldı. Karlovy Vary Film Festivali’nde Avusturya yapımı olarak yarışan film, bütün tartışılan noktalarının ötesinde oldukça sıcak ve insani. Sadece genç yönetmen Hüseyin Tabak’ı keşfetmek için değil, küçük Veysel gibi on binlercesinin elinden tutmak için izlenmeli. (3,5 / 5)


UMUT ÜZÜMLERİ
Fransa’da yaşayan ikinci kuşak Türkiyeli, Anadolu’nun ortasında bulunan bir Kırım Tatar köyüne öğretmen olarak gönderilir. Köyün tarlaları bir türlü nihayetlenmeyen sulama projesi için ipotek edilmiştir. Öğretmen ve köyün aslan yürekli kahraman muhtarı, bu toprakta, üzüm bağı kurma kararı alırlar. ‘Otobüs’ ile zihinde ve yürekte kendine geniş bir yer açan Tunç Okan imzalı yapım, Anadolu’nun yüreğine dokunan usta kalem Fakir Baykurt’un 1980’de yayımlanmış romanı ‘Kaplumbağalar’dan yine Tunç Okan tarafından uyarlanmış perdeye. Prömiyeri, geçtiğimiz 49. Antalya Altın Portakal’da, yarıştığı ulusal yarışma kapsamında yapılan filmde başrolü, usta aktör Ahmet Mekin üstleniyor. Yetkin Dikinciler, Altan Erkekli ve İsviçreli aktris Norina Nobashari, filmin öne çıkan diğer isimleri. ‘Otobüs’ün ardından, ‘Cumartesi Cumartesi’ ve Adalet Ağaoğlu’nun ‘Fikrimin İnce Gülü’ adlı romanından uyarlanan ‘Sarı Mersedes’i çeken Tunç Okan’ın yirmi yıl aradan sonra yönettiği ‘Umut Üzümleri’, maalesef eskimiş, demode bir sinema olarak göründü göze. Okan’dan beklenen atmosfer kurma becerisini karşılamıyor film. Anlatımdaki tekdüzelik ve tempo problemi, hissedilir sarkmalar yaratıyor. Buna karşılık, naif bir tarafı da yok değil ‘Umut Üzümleri’nin. Ahmet Mekin ise ustalığını yeniden kanıtlıyor. (2 / 5)

MURAT ERŞAHİN



Diğer Yazılar