Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

14 MAYIS 2021

13 Mayıs 2021 Perşembe 22:08
Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

Koronavirüs (COVID-19), dünya genelinde hızla can almaya devam ediyor! Virüsten, kendimizi ve sevdiklerimizi mümkün olduğunca izole ederek korunmaya çalışıyoruz. Sosyal mesafelerimizi koruyarak, hijyen kurallarına sıkı sıkıya uyarak ve maskelerimizi evlerimizin dışında asla çıkartmamaya çalışarak. Umuyoruz bu zorlu günler sona erecek yakında.
Bazı salonlar yeni tedbirler uygulayarak kontrollü biçimde 2020 Temmuz ayından itibaren kapılarını açmışlardı. Kademeli ve kısmi olarak yaklaşık beş ay önce yeniden başlayan vizyona, 17 Kasım 2020 günü alınan bir dizi karar sonucu yeniden ara verildi. Covid-19 tedbirleri gereği sinema salonlarının yılsonuna dek kapalı olacağı açıklandı. Umuyoruz sağlıkla açılır perdeler en kısa sürede. Şimdi kendimizi ve sevdiklerimizi pandemiden korumak, umutla beklemek zamanı.
Siz değerli okuyucularla, henüz vizyon filmsiz kaldığı ilk günlerden bu yana, 2020 Mart ayından bu güne, artık hayatta olmayan canım ‘Sinema’ dergisindeki ‘Sinemadan Çıkmış İnsan’ adlı köşemde, geçmiş sayılarda yayınlanmış eski yazılarımı paylaşıyordum. Tam bir yıl geçti. 5 Mart 2021’den itibarense, sinema salonları perdelerini açana dek, her yeni hafta, o tarihe ait eski ‘sinemadan çıkmış insan / vizyonda bu hafta köşeleri’ sizlerle olacak/oluyor! Yani ‘tarihte bu haftaya’ bakacağız! Bu hafta yine eskiye, 14 Mayıs 2010’a dönüyoruz ve tam tamına on bir yıl önce bugün vizyona ne girmiş, tekrar anımsıyoruz…
Sinema salonlarına bir an evvel ‘temelli ve sağlıklı biçimde’ dönmeyi ümit ederek, koronavirüse karşı önlemlerinizi aksatmamaya ve içinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini kesinlikle bırakmamaya devam edin. Herkese iyi seyirler, sağlıklı günler!
Vizyon madem halen filmsiz, evlerdeyiz; her hafta naçizane iyi filmler ve diziler önermek isterim sizlere… ‘Önce Tavsiyeler’ adlı bu yeni bölüm, sizlere her hafta sinema tarihinden 5 klasik film ve popüler olsun olmasın; ‘Sinemadan Çıkmış İnsan’ın beğendiği ‘güncelleri’ öneriyor!

 

ÖNCE TAVSİYELER…

 

SİNEMA TARİHİNDEN 5 KLASİK

Mr. Smith Goes to Washington / Mr. Smith Washington’a Gidiyor
(Yönetmen: Frank Capra / 1939)

Network / Şebeke
(Yönetmen: Sidney Lumet / 1976)

Letter from an Unknown Woman / Meçhul Kadının Mektupları
(Yönetmen: Max Ophüls / 1948)

Cet obscur objet du désir / Arzunun Şu Karanlık Nesnesi
(Yönetmen: Luis Buñuel / 1977)

A Matter of Life and Death / Aşk ve Ölüm
(Yönetmen: Michael Powell – Emeric Pressburger / 1946)


Güncel öneriler

 

Filmler:

Wild Dog / Vahşi Köpek
(Yönetmen: Ahishor Solomon)

Hindistan’dan çıkagelen gerilimli suç öyküsünün aksiyonu yüksek! Tez canlı ve zeki bir Hint istihbarat ajanı, ulusal güvenliği tehdit eden bir dizi saldırının ardındaki suç dehasını yakalamak için gizli bir operasyon yürütür.

 

Oxygène / Oksijen
(Yönetmen: Alexandre Aja)

Korku gerilim filmlerinin usta ismi Alenxandre Aja’dan yepyeni bir fantastik bilimkurgu! Kriyojenik bir ünitede uyanan Liz, oksijeni tükenmeden önce kim olduğunu hatırlamaya çalışıp, hayatta kalmak için savaşacaktır. Başroldeki Mélanie Laurent’e, Mathieu Amalric ve Malik Zidi gibi usta aktörler eşlik ediyor.

 

Feng huo fang fei / Çinli Dul
(Yönetmen: Bille August)

Usta Danimarkalı yönetmen Bille August imzalı tarihi savaş öyküsü, romantik tatlar da içermekte! Japonya’nın Pearl Harbor’a saldırmasının ardından Amerika, moralini yükseltmek için Tokyo’yu bombalamaya karar verir. Pilot Jack’e Çinli bir kadın yardım edecektir. Başarılı oyuncu Emile Hirsch’e, Çinli yıldız aktris Yifei Liu eşlik ediyor!

 

The High Note / Büyük Hayaller
(Yönetmen: Nisha Ganatra)

Los Angeles’ın görkemli ve parıltılı müzik endüstrisinde, kendi kariyerini başlatmaya çalışırken, bir yandan da efsanevi bir şarkıcının asistanlığını yapan kadının hikâyesi. ‘Fifty Shades’ serisiyle yıldızı parlayan başarılı aktris Dakota Johnson’a, ‘Blackish’ dizisinde izlediğimiz Tracee Ellis Ross ve usta aktör Bill Pulmann eşlik ediyorlar!

 

Gelincik
(Yönetmen: Orçun Benli)

Gizemli gerilim, 57. Antalya Film Festivali’nde yarışmış ve başrol oyuncusu Ahmet Mümtaz Taylan, en iyi erkek oyuncu ödülünü kazanmıştı. Ayhan, görevinden ayrıldıktan sonra sık sık ailesiyle kaldığı av evine gitmektedir. Yıllardır mücadele ettiği örgütten uzak, orman evinde yeni bir hayata başlayacaktır. Tedirgin bir av sırasında, bir gelincik vurur. O sırada ortaya çıkan Karadayı, eşi vurulan gelinciğin mutlaka geri gelip intikam alacağı konusunda Ayhan’ı uyarır. Geçmişte görev adı altında işlediği suçlardan dolayı birilerinin peşine düşeceği korkusuyla yaşayan Ayhan, kendi paranoyası içinde kaybolmaya, gerçek olanla olmayanı ayıramamanın sınırlarında dolaşmaya başlar. Peşindeki gelincik midir, Karadayı mı, yoksa karanlık geçmişi mi? Tüm bu soruların cevabı, ormanda karşısına çıkan bir toplu mezarda gömülüdür. Psikolojik gerilim Gelincik, 90’lı yılların siyasi atmosferinde ve faili meçhullerin gölgesinde gelişiyor.


 

Diziler:

Binsenjo / Vincenzo
(Yönetmen: Hui-won Kim)

Doğduğu ülkeyi ziyarete gelen Kore asıllı İtalyan bir mafya avukatı, adı türlü yolsuzluklarla anılan çok büyük bir holdingi kendi silahıyla vurmaya karar verir. Güney Kore yapımı suç öyküsü, mizah ve romantizm de içeriyor!

 

Quiz
(Yönetmen: Stephen Frears)

Mini dizi ‘Quiz’, ‘Who Wants to Be a Millionaire?’ adlı yarışmada büyük ödülü kazanmak için hile yaptığı iddia edilen Charles Ingram’ın hikayesini anlatıyor. Dizinin oyuncu kadrosunda Matthew Macfadyen, Sian Clifford, Michael Sheen ve yakın zamanda kaybettiğimiz Helen Mccory yer alıyor. Usta yönetmen Stephen Frears’dan!

 

The Goldbergs
(Yönetmen: Adam F. Goldberg)

2013’ten beri takipçilerini kahkahaya boğan mizah bombası ‘The Goldbergs’, 1980’li yıllarda Pensilvanya’da yaşayan Goldberg ailesinin başından geçen eğlenceli olayları anlatıyor. Mart ayında yitirdiğimiz usta aktör George Segal de kadroda!

 

Girl from Nowhere
(Yönetmen: Kongdej Jaturanrasame)

Nanno adlı gizemli ve akıllı kız, farklı okullara transfer olarak her seferinde öğrencilerin ve öğretim kadrosunun yalanlarını ve kabahatlerini açığa çıkarır. Tayland yapımı fantastik ve karanlık dizi, 2018’den beri türün hayranları için vazgeçilmez!

 

Joahamyeon Ullineun / Love Alarm
(Yönetmen: Lee Na-Jeong)

Güney Kore yapımı, ruha iyi gelen bir romantik komedi Yakınlardaki biri ondan hoşlandığında kişiye haber veren bir uygulamanın olduğu bir dünyada Kim Jojo, kişisel sorunlarıyla başa çıkarken genç yaşta aşkı tadar.


Vizyonda bu hafta (14 Mayıs 2010)

Bu hafta vizyonda yedi film var. ‘Vera’nın Şoförü’ ve ‘Labirent’, basın gösterimleri yapılmayan iki film oldular. ‘Soraya’yı Taşlamak’ ve ‘Son Mevsim: Şavaklar’ı ise 13. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali sebebiyle Ankara’da bulunmamdan dolayı izleyemedim. Haftanın üç önemli filmi ise aşağıda… Herkese iyi seyirler!

 

HAYATA ÇALIM AT
Futbol fanatiği olan hayatı ıskalamış bir posta memuru, bir dolu sorunla boğuşurken, kendine yoldaş olacak hayali bir dostun koruması altına girer; ‘yetenekli filozof’ Eric Cantona’nın… ‘Takım olduğumuzda, tek başıma olduğumuzdan daha güçlüyüz’ diye bağıran film, ‘işçi sınıfının gür sesi’ Ken Loach imzalı. Ustanın diğer işlerinden daha hafif gözükse de, değindiği bütün meseleler, anlatımı ve duygusu açısından küçük bir ‘büyük film’ olan yapımda, yüreğe işleyen performansıyla zihne kazınan usta aktör Steve Evets’a, eski efsane futbolcu-aktör-filozof Eric Cantona eşlik ediyor. Britanya’nın futbol adaletine kendi yasalarını yazdıran Fransız’ın adadaki silinmez etkisi perdeye yansımış. Loach’un kadim dostu Paul Laverty’nin senaryosu hayatın tam içinde nefes alıp veriyor. 2009’da Cannes’de Altın Palmiye adayı olan incelikli dram, zeki mizahı ve hüzünle örülmüş yapısıyla zihne çakılıyor. Manchester United, idoller, kurtlar sofrası, sınıfsal durumlar, kahrolası kapitalizm, sosyal adaletsizlik, birlikte kalmak, takım olmak, geç kalmış aşk, pişmanlıklar, dostluk, dayanışma, koşulsuz ve şartsız sevgi, Loach’un daha önce pek tanıklık etmediğiniz mizahıyla birleşmiş. En önemlisi de şu, Cantona diyor ki; ‘bana futbolculuk hayatımda unutamadığım bir anı, bir golü soruyorlar. Böyle bir an var. Golle biten bir atakta arkadaşıma verdiğim o son pas’. Her şey enfes bir pasla başlar… Herkesin unutulmaz bir gol atmak istediği günümüzde, unutulmaz bir gol pası vermeyi tercih edenlerin filmi…

 

SELVİ BOYLUM AL YAZMALIM
Türkiye sinemasının en önemli eserlerinin başında gelir 1977 yapımı ‘sevgi’ destanı. Sinemamızın gelmiş geçmiş ‘en iyi aşk filmi’, restore edilmiş versiyonuyla 33 yıl sonra yeniden izleyiciyle buluşuyor. Kamyon şoförü İlyas, güzeller güzeli Asya, küçük Samet ve yol-yapı ustası Cemşit. Unutulmaz iç monologlarla süslenmiş bir ‘sevgi, emektir’ resitali… Boğazınıza kocaman bir düğüm atan o unutulmaz final… Kırgız yazar Cengiz Aytmatov’un öyküsünden Ali Özgentürk’un senaryolaştırdığı ve Atıf Yılmaz’ın sinema tarihine armağan ettiği filmdeki enfes performanslar: Türkan Şoray, Kadir İnanır ve Ahmet Mekin… Bir de Cahit Berkay’ın her duyduğunuzda yüreğinize dokunan o inanılmaz ezgisi… Yeşilçam’ın ‘aşk ve sevgi’ geleneğini ters yüz eden, sözü ikinci plana iterek, salt görüntülerle bütün duyularımıza ve kalbimize seslenen film, mütevazı bir ustalık örneği olmasının yanı sıra, yüreği dolduran kocaman sevgiye rağmen, hayatın en önemli değeri, emeği tercih eden yürekli bir manifestodur aynı zamanda.

 

ROBIN HOOD
Ridley Scott, büyük bir usta… Bu kez beyazperdenin de çok sevdiği efsane bir kişiliğe, zenginden alıp yoksula dağıtan adaletli bir kahramana dokunmuş. Efsanenin doğmasına neden olan tarihi ve toplumsal gelişmelerden, meselelerden çıkmış yola. Sonu ‘Magna Karta’ya uzanan bir özgürleşme sürecinde, bu zahmetli yolda akıtılan teri, emeği öykülemiş. Robin Hood, Britanya folklorunun çok sevilen bir figürü. Scott, Haçlı seferine çıkmış Aslan Yürekli Richard’ın usta okçularından Robin Longstride’ın, ‘Robin Hood’ mitine dönüşmesini yine bildiğimiz ustalığıyla kotarmış. Tabii bunda, yetenekli kalem Brian Helgeland’ın da büyük katkısı var. Dönemin toplumsal ipuçları ve mitin ortaya çıkmasının nedenleri, aksiyon ve romantizm yüklü, sürükleyici bir öyküde işlenmiş. Robin Hood’a hayat veren isim Russell Crowe. Scott ve Crowe’un birlikte beşinci çalışmaları olan tarihi macerada, hayran olunası aktris Cate Blanchett, yeteneği ve cazibesiyle bir kez daha büyülüyor. Dev aktör Max von Sydow, William Hurt, Danny Huston ve Eileen Atkins filmin tecrübeli isimleri. ‘Sherlock Holmes’ün kötü adamı Mark Strong, kötülüklerine bu kez ‘Godfrey’ karakteriyle devam ediyor. Matthew Macfadyen ise, kahramanımızın ezeli düşmanı ‘Nottingham Şerifi’ rolünde çıkıyor karşımıza. Sherwood ormanlarının cesur ve adaletli ‘hırsızlar prensinin’ Scott imzalı uyarlaması, üstün yapım tasarımıyla da dikkat çekici. Kral Philip önderliğindeki Fransız çıkarması, ‘Saving Private Ryan / Er Ryan’ı Kurtarmak’ı getiriyor hemen akla. Scott, inanılmaz özenle çalışmış yine. Öyküsünü, fonda yatan meseleyi büyük bir yetkinlikle ele almış. Tematik ve biçimsel olarak üst düzey bir sinema örneği Robin Hood. Önemli bir yönetmenden izleyiciye sunulan ‘klasik’ bir armağan. Sinemanın büyüsüne denk düşen çok çalışılmış ve keyifli bir iş. Defalarca izlenecek tat ve kıvamda olan film, 70’lerin ünlü İngiliz kulübü ‘Nottingham Forest’i, karakterden esinlenmiş bir diğer ünlü kahraman olan ‘Ivanhoe’yu, Robin Hood’u daha çok sevdiren ‘Milliyet Çocuk Dergisi’ni, eski ‘Robin’ler Errol Flynn ve Douglas Fairbanks’i, ‘çocukluğun soğuk gecelerini’, çoktan yitirilen içi dolu anlamları hatırlatıyor insana. Hüzünle karışık gülümsüyorsunuz son jeneriklerde…

MURAT ERŞAHİN



Diğer Yazılar