Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

12 NİSAN 2024

11 Nisan 2024 Perşembe 15:16
Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

Nisan ayının ortasındayız… Yıl ne zaman başladı, hangi ara Nisan ayına geldik… Anlamsız bir süratle geçiyor günler… Ömürler hatta… Gündelik hayatın boğucu, yok edici sıradanlığına direnmek için sanat var neyse ki! Edebiyat, resim, müzik, sinema… İstanbul Film Festivali de yakında… 43. Festivali iple çekiyor sinemaseverler…

Turgut Uyar’ın içinde ‘Nisan’ geçen şiiri ‘Sevda Üstüne’ ile koyalım noktayı giriş bölümüne… 

Küçük pencerem bahçeye bakar
Bademler, erikler geceye bakar
Bir ışık dökülür yapraklardan şıkır şıkır
Filizler susmuş, tohumlar uyumuş;
Bir an durmuş, genişlemiş büyümüş
Bir eski şarkı, bir eski bahar, bir bildik deniz
Vakit Nisan ortasında bir akşam…

Bu şiirde sevda sevda üstüne
Senelerdir veda veda üstüne
Yareli yüreğimde dağ dağ üstüne
Vakit Nisan ortasında bir akşam.
Mehtap ettiğinden bihaber
Kuşlarla, çiçeklerle, balıklarla beraber
İki tel kumral saç olsa avucumda şimdi
Ağlayıp ağlayıp avunsam...

 

 

SİNEMA TARİHİNDEN 5 KLASİK
Seperate Tables / Ayrı Masalar
(Yönetmen: Delbert Mann / 1958)

Elmer Gantry
(Yönetmen: Richard Brooks / 1960)

Le feu follet / Bataklık Ateşi
(Yönetmen: Louis Malle / 1963)

Seven Days in May / Heyecanlı Günler
(Yönetmen: John Frankenheimer / 1964)

Fail Safe / Mutlak Savaş
(Yönetmen: Sidney Lumet / 1964)

 


HAFTA SONU AİLE SİNEMASI

ANNE VE BABA İÇİN
The Goodbye Girl / Elveda Güzelim
(Yönetmen: Herbert Ross / 1977)

Fatal Attraction / Öldüren Cazibe
(Yönetmen: Adrian Lyne / 1987)

Ghost / Hayalet
(Yönetmen: Jerry Zucker / 1990)


ÇOCUKLAR İÇİN
Bolt
(Yönetmen: Byron Howard, Chris Williams / 2008)

Tangled / Karmakarışık
(Yönetmen: Nathan Greno, Byron Howard / 2010)

Wreck-It Ralph / Oyunbozan Ralph
(Yönetmen: Rich Moore / 2012)

 


Vizyonda bu hafta (12 Nisan 2024)
12 Nisan haftası, bayram tatili dolayısıyla 10 ve 11 Nisan günü vizyona giren filmlerle başlıyor…  10 Nisan Çarşamba günü Güney Kore yapımı ‘SUGA | Agust D TOUR 'D-DAY' THE MOVIE’ adlı konser filmi ve yerli korku örneği ‘Üç Harfliler: Nazar’ gösterime girerken; 11 Nisan Perşembe günü ise özellikle küçük yaştaki izleyicilere seslenen Brezilya-Hindistan ortak yapımı animasyon ‘Noah’s Ark / Nuh’un Gemisi’ perdelere yansıyacak.
12 Nisan Cuma ise biri yerli olmak üzere toplam üç yeni filmle karşılaşacağız. Yani toplamda ikisi yerli altı yeni film vizyona dahil oluyor…
İstanbul dışında bulunduğumdan dolayı kimi yeni filmler adına düzenlenen basın gösterimlerine katılamadığım için haftanın yeni filmlerine yapım notlarına yer vererek değineceğim. 
‘SUGA | Agust D Tour ‘D-DAY’ The Movie’, Güney Koreli bir rap şarkıcısı, söz yazarı ve prodüktör olan BTS üyesi Min Yoon-gi ya da sahne adıyla ‘Suga’nın Agust D sahne adıyla yaptığı solo konser turunu beyazperdede izleyiciyle buluşturuyor. Müzikal severlere… Konser filmi 10 Nisan Çarşamba günü yansıyor perdeye.
10 Nisan günü vizyon görecek bir diğer film Melodi Tözüm’ün yazıp yönettiği yerli korku ‘Üç Harfliler: Nazar’. Zeliha, torun sahibi olma umuduyla üç harflilerle anlaşma yapar. Ancak, torunu Nazar’ı, kadınlığa ilk adımını attığında onlara vermek zorundadır. Oğlu ve gelini zamanı geldiğinde anlaşmaya uymaz, bu sebeple Nazar’a karşılık üç harfliler tarafından kurban edilirler. Zorlu bir kaderle yüzleşen Zeliha, büyüye tövbe edip torununa adanmış bir yaşam sürmeye karar verir. Ta ki Nazar, on yedi yaşında cinsel istismara maruz kalıp acımasızca öldürülene kadar. Torununun acı dolu ölümü Zeliha’da intikam arzusunu uyandırır, ancak bu sefer daha derin ve karanlık bir yolla. Elçin Atamgüç, Hatice İrkin, Gülderen Güler, Elis Sezgin, Berfin Naz Uzar ve Alperen Çavdar oyuncu kadrosunu oluşturan isimler.
Brezilya-Hindistan ortak yapımı animasyon ‘Noah’s Ark / Nuh’un Gemisi’, özellikle küçük yaştaki izleyiciye sesleniyor. Sahne korkusu olan karizmatik ve yetenekli şair Vini ile çekici bir gitarist olan Tito adındaki iki farenin öyküsü izlediğimiz. Yağmurlar yağdığında Nuh’un Gemisi’ne her türden yalnızca bir erkek ve bir dişinin girmesine izin verilir. Zeki bir hamam böceğinin yardımıyla ve kaderlerinin talihiyle, Vini ve Tito gemiye gizlice girer ve birlikte geminin etoburları ve bitki yiyicileri arasındaki bir kavgayı önlerler. Bu arada hayvanlar, dünyaca ünlü şair Vinicius de Moraes’ten ilham alan bir dizi klasik şarkı söyler. Bu yetenekli ve kaçak yolcuların müziği, 40 gün 40 gece hayvanlar arasındaki huzuru ve dengeyi korumak için kullanmaları gerekecektir. Yönetmen koltuğunda oturan isimlerse Alois Di Leo, Sergio Machado ve René Veilleux. 
1976 tarihli Richard Donner imzası taşıyan kült korku filmi ‘The Omen / Kehanet’in köklerine inen yeni film ‘The First Omen / Omen: İlk Kehanet’, orijinal filmin senaristi David Seltzer’in yarattığı karakterlerden besleniyor. Kiliseye hizmet etmek üzere Roma’ya gönderilen genç bir Amerikalı kadının kendi inancını sorgulamasına sebep olan bir karanlıkla karşılaşması sonucu yaşadığı ürkütücü olaylara tanık oluyoruz. Arkasha Stevenson’un ilk uzun metraj kurmacasında başlıca rolleri Nell Tiger Free, Ralph Ineson, Sonia Braga, Charles Dance ve Bill Nighy üstleniyorlar.
‘Vincent doit mourir / Vincent Ölmeli’, sıradan bir hayatı olan Vincent’ın, ortada bir sebep yokken tanıdığı tanımadığı herkesin kendisini öldürmeye çalışmasıyla birlikte yaşadıklarını yansıtıyor perdeye. Stéphan Castang’ın ilk uzun metraj kurmacası, fantastik bir kara komedi. İlk gösterimini Cannes’da ‘Eleştirmenler Haftası’ bölümünde yapan Fransa-Belçika ortak yapımını yönetmen Castang ‘kıyamet öncesi’ olarak tanımlıyor. George A. Romero, Luis Buñuel ve özellikle de John Carpenter'dan esinlenen yönetmen, psikolojik ve toplumsal şiddetin içindeki ironiyi başarıyla su yüzüne çıkarıyor.
Recep Akdağ’ın yönettiği komedi ‘Bodrum Seferi’nde başlıca rolleri Sarp Bozkurt, Asuman Dabak, Sedef Şahin, Tarık Pabuççuoğlu ve Suzan Kardeş üstleniyorlar. Sefer, anasız babasız büyümüş, askerlik dışında köyünden hiç çıkmamış biraz saf ama zeki bir karakterdir. Rüyalarında lüks bir otelin havuz başında, belki de hayatında göremeyeceği kadar güzel kızlarla dans etmektedir. Bir gün gazetede rüyasındaki yerin Bodrum olduğunu öğrenir fakat büyük bir sorun vardır, Sefer’in Bodrum’a gidecek parası yoktur. Onu sevenlerin yardımı ile para bulunur ve yola çıkar. Sefer Bodrum’a vardığında telefonda sorduğu ‘her şey dahil’ kavramını tüm Bodrum için geçerli sanır. Bu yanlış anlamadan dolayı başına her türlü belayı açar ve gazetelerin manşetlerini süsler. 
İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın!

İyi seyirler herkese!

 


TARİHTE BU HAFTA
On bir ve beş yıl öncesine, 2013 ve 2019 yıllarına dönüyor, tarihte bu haftayı anımsıyoruz!


Vizyonda bu hafta (12 Nisan 2013)
Vizyona ‘merhaba’ diyen yeni film sayısı altı! Notlarımız arasında ise tek film yer alıyor! Bu alışık olmadığınız durumun nedeni yine sinema; 32. İstanbul Film Festivali. 14 Nisan Pazar günü sona eriyor festival. Yaşama iki hafta ara vermiştik. Yeniden başlayacağız gündelik koşuşturmaya. Damakta ve zihinde özel bir lezzet olarak kalacak festival, her yıl olduğu gibi. Birbirinden ilginç, kayda değer filmler izlendi geçen hafta. Ulusal ve uluslararası yarışmada yer alan güçlü örnekler, muhtemelen vizyonda karşımıza çıkabilecek veya izleme şansı bulamayacağımız filmlerle kombine oldular. 
Evet, gelelim bu haftanın izleme şansı bulamadığımız, dolayısıyla notlarımızda ayrıntılı olarak yer alamayan filmlerine… Haftanın kuşkusuz en iddialı yapımı, başrolünü Tom Cruise’un üstlendiği bilimkurgu-aksiyon ‘Oblivion’. Vizyona orijinal adıyla giren adrenalin katkılı maceranın yönetmeni ise, ‘Tron Efsanesi / Tron: Legacy’ ile tanıdığımız Joseph Kosinski. Uzaylı istilası sonucu, alt üst olmuş bir dünya ve başarıyla yaratılmış, kıyamet sonrası atmosfer. Türün meraklıları kaçırmasın! Haftanın öne çıkan bir diğer filmi ise ‘Gazeteci Çocuk / The Paperboy’. 2009 tarihli ‘Acı Bir Hayat Öyküsü / Precious’ ile tanınan Lee Daniels imzalı gerilimli macerada Matthew McConaughey, Zac Efron, Nicole Kidman ve John Cusack gibi yıldızları izleyeceğiz. 1960’larda geçen öykü, aydınlığa kavuşturulması için mücadele verilen sansasyonel bir cinayet davası etrafında dönüyor. Atilla Akarsu’nun yönettiği yerli tarihi dram, ‘Atatürk’ün Fedaisi Topal Osman’, Mustafa Kemal Paşa’nın muhafız alayı komutanı olan Giresunlu Topal Osman’ın hayatının son dönemini öykülemiş. Korku filmleriyle ‘hunharca’ dalgasını geçen komedi serisinin yeni halkası ‘Korkunç Bir Film 5 / Scary Movie 5’ ile özellikle minik izleyiciye seslenen üç boyutlu sevimli çizgi film “Crood’lar / The Croods”, haftanın diğer yapımları. 
İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanı, pamuklar içinde yaşatmaya devam edin! Sokaklar, tıka basa sinemadan çıkmamışlarla, sayısız duyarsızlıkla dolu çünkü. Şimdiden, 33. İstanbul Film Festivalini beklerken buluyoruz kendimizi. Festivalden vizyona sarkan sürprizlerde buluşmak umuduyla! Herkese iyi seyirler.

 

ZERRE
49. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nden, En İyi İlk Film, En İyi Yönetmen, En İyi Sanat Yönetmeni ve SİYAD En İyi Film ödülleri ile ayrılan ‘Zerre’, ‘saadetinden geçip ümidine razı olanların’ yaşam mücadelesi. Belgesel ve kısa metraj çalışmalarının ardından ilk uzun metrajını yöneten Erdem Tepegöz’ün senaryosunu da kaleme aldığı “Zerre”, oldukça dokunaklı ve hakiki! Belgesel gerçekliğinde memleket halleri. Hasta küçük kızı ve yaşlı annesine bakan; hayata tutunmaya çalışan Zeynep’in öyküsü. İşsizlik, yoksulluk, yoksunluk, tıka basa imkânsızlıkla yoğrulmuş büyük şehrin küçük insanları. Korunaksız, yalnız. Onca yoksulluk varken gülümseme çabası. Yarına ertelenen umut. Havada uçuşan sayısız zerrecikler gibiler gerçek kahramanları hayatın… Boğazınıza takılıp kalan hayati noktalar filmin ardından. Perdeden geçen gerçeklik hissi. Haksızlıklar, çaresizlikler içinde tutunma çabası; günü kurtarma, ayakta kalma. Ses ve görüntünün uyumu. Ses çalışmasının belirgin olarak öne çıktığı film, duygu dolu ve ‘doğru’. Uzun süredir izlemediğimiz iyi aktris Jale Arıkan… Çok iyi. Rüçhan Çalışkur ve Özay Fecht bir de. Özellikle Özay Fecht’in performansı, olabildiğince gerçek. Müthiş bir iş çıkarmış. Uzun yıllar boyu akıldan çıkmayacak bir karakterle zihne takılıp kalıyor Fecht. Erdem Tepegöz’ü kutluyor, takip edilecek genç yönetmenler arasına adını ekliyoruz. 

 

Vizyonda bu hafta (12 Nisan 2019)
Beşi yerli yapım olmak üzere, toplam on yeni filme ev sahipliği yapan ‘kalabalık’ hafta, hemen her beğeniye sesleniyor. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın. İyi seyirler herkese.


ALTIN ELDİVEN
-Çöplüğün İçinden-

Fatih Akın’ın Berlin’de Altın Ayı için yarışan dramı, 70’li yılların başında Hamburg’da yaşamış bir seri katili ve toplumun ruh altı röntgenini taşıyor perdeye. Heinz Strung’un 2016’da yayımlanmış ‘Der goldene Handschuh’ romanından aynı adla beyazperdeye uyarlanan gerilimi yüksek suç dramı, İkinci Dünya Savaşı sonrası ekonomik bir kalkınma mucizesine imza atan fakat insanların buna tezat oluşturacak biçimde güvensiz ve korku içinde yaşadığı 1970’ler Almanya’sının çarpıcı ve tedirgin edici portresini sunuyor izleyiciye. Nazilerin iktidara yükselmesi ile başlayan 3. Reich döneminin ve sonrasının insan ruhu üzerinde yarattığı ağır tahribatla ilgileniyor işin aslında Fatih Akın.
Fritz Honka, ilkin zararsız, hastalıklı, münzevi, acınacak bir tip gibi gözüken, fakat kaybedenlerin, düşmüşlerin ve dışlanmışların müdavimi olduğu ‘Altın Eldiven’ adlı barda seçtiği kurbanlarını çatı katındaki evine götürerek öldüren bir katildir. Cesetlerin kol ve bacaklarını, evin küçük kilerinde saklayan Honka, geçirdiği trafik kazasının ardından bir süreliğine de olsa düzenli bir işe girip alkolden ve ‘Altın Eldiven’den uzaklaşır fakat neredeyse hayatı sürdürme refleksi haline gelmiş, yok etme psikolojisinden kurtulması pek kolay olmayacaktır!
1996 doğumlu başrol oyuncusu Jonas Dassler’in ağır makyaj altında ‘döktürdüğü’ kapkara ve şiddet yüklü yapım, belki de Fatih Akın’ın 2004 tarihli ‘Gegen die Wand / Duvara Karşı’dan beri çektiği en iyi filmi! Marc Hosemann, Margarete Tiesel ve Victoria Trauttmansdorff, hemen bütün isimleri şahane performanslar sergileyen kadronun ilk akla gelenleri. Sadece Akın’ın yönetmenliği değil; kusursuz atmosferi destekleyen yapım tasarımı, sanat yönetimi, görüntü yönetimi de üst düzey. O Soundtrack ne öyle? Dönemin düşmüş ‘pop’ curcunası içinde ruhunu yitirmiş insanlık duruyor perdede. 
Savaşın ve faşizmin yok ettiği hemen her şeyin, savaş sırasında fabrikalarda çalışmış genç kızların, bar köşelerine düşen yaşlı alkolikler haline geldiği günlerin iç sıkıntısında geçiyor hikâye! Fatih Akın, hiç korkmadan ve çekinmeden olabildiğince cesur ve gerçek biçimde değinmiş gerçekten yaşamış Fritz Honka’nın ve ‘Altın Eldiven’in hikayesine. Belki de 4. Reich’in bir biçimde kıta Avrupa’sını ve bütün dünyayı tehdit ettiği günlerde, aslında geçmişin hayaletlerinden yola çıkıp, geleceğe bakan bir film olmuş ‘Altın Eldiven’. Gücü burada en çok! (4 / 5)


ŞİPŞAK AİLE
-İtinayla aile olunur (mu?)-

Bir aile kurma sevdasında olan çocuksuz çift Ellie ve Pete, en büyüğü on beş yaşında olan üç kardeşi evlat edinmeye karar verirler. Brecht’in ünlü epik eseri ‘Kafkas Tebeşir Dairesi’, özgüveni yüksek, liberal bir oluşa evrilirse… Sevgi ve emek hikayesi, ‘itinayla aile olunur’ durumuna dönüşmüş bir şekilde! Zorlama oluşlar, ‘burada hüzünlenip, burada gülümseyeceksin’ işaretlerini veriyor izleyiciye. İki saate yakın süresiyle, boşlukları doldurmak üzere yeni boşluklar yaratan modern bir sevgi masalı duruyor perdede. Zorlama bir masal fakat! Yine de kimi iyi niyetler ve gönül adamlığı anları hatırına izletiyor kendini. 
Sean Anders imzalı duygusal komedide başlıca rolleri; Rose Byrne ve Mark Wahlberg üstleniyorlar. Wahlberg, aksiyon filmleri ve vücut geliştirme seansları arasında ‘oynadığı’ anlaşılan öyküye fazla bir nüans ekleyemese de, Byrne; bir miktar daha akılda kalıyor. Üç evlatlığın en büyüğü Lizzy’yi canlandıran genç aktris Isabela Moner, filmin en iyisi. 2011 tarihli ‘The Help / Duyguların Rengi’ ile en iyi yardımcı kadın oyuncu Oscar’ını elde etmiş Octavia Spencer, ‘otomatik sigorta’ görevi görse de, dolgu malzemesi olmaktan kurtulamamış. Sevgi, fedakarlık, özveri, aile olmak, birlikte kalmanın sözlük anlamı ve emek üzerine satır başları yapan ama gerisini getiremeyen hikaye, ‘koruyucu aile olmak ne güzel’ şeklinde, pahalı bir kamu spotu olma özelliği de gösteriyor. (2,5 / 5) 


KARDEŞLER
-Kurbanlar ve katiller-

Ömür Atay’ın ilk yönetmenlik denemesi, Türkiye prömiyerini, 2018’de 25. Adana Film Festivali’nin ‘Ulusal uzun metraj film yarışması’ bölümünde yapmıştı. Festivalden iki erkek oyuncusuna birden verilen ‘en iyi erkek oyuncu’ ve ‘umut vaat eden genç kadın oyuncu’ ödülleriyle ayrılan dram, Nürnberg Türkiye Almanya Film Festivali’nde ise ‘en iyi film’ seçilmeyi başarmıştı.
Aile büyükleri olan, iş ve suç dünyasıyla yakın temasta bulunan amcalarının kararıyla kız kardeşini tuzağa düşüren Yusuf ve cinayeti işleyen Ramazan, Yusuf’un kapatıldığı ıslahevinden şartlı tahliyesiyle, dört yıl sonra tekrar bir araya gelir. Aile işletmesi olan benzin istasyonu ve yol üzeri moteli, ıslahevinden şartlı tahliyesiyle Yusuf’un yeni hapishanesine dönüşür. İki kardeşin hayatına beklenmedik biçimde giren Yasemin, aile içinde sır olarak saklanan cinayetin gerçek hikayesini keşfeder! İki kardeş, geçmişleri, acıları ve vicdanlarıyla hesaplaşırken, Yasemin’in de hayatı tehlikededir.
Bir çocuğu katile dönüştürebilen acımasız kurallar, kahrolası adaletsiz töreler ve yitirilen masumiyet. İyi ve doğru olma çabasında kirlenen küçük insanın trajedisi. Yiğit Ege Yazar, Caner Şahin, Gözde Mutluer ve Nihal Koldaş’ın başlıca rolleri üstlendiği yapım, can alıcı toplumsal ve etik meselelere parmak basan öyküsüyle dikkat çekse de gidebileceği mesafelere ulaşamıyor bir türlü. (2,5 / 5) 


Neil Marshall’ın yönettiği, Mike Mignola’nın ünlü grafik romanının yeni sinema uyarlaması ‘Hellboy’, romantik dram ‘After’, Rusya-ABD ortak yapımı animasyon ‘The Big Trip / Büyük Macera’ ile birlikte dört yerli yapım; başrolünü Kadir İnanır’ın üstlendiği, Nihat Durak’ın yönettiği dram türündeki ‘Kapı’, yönetmenliğini Mustafa Karadeniz’in üstlendiği bir başka dram ‘Çınar’, Yahya Al’ın yazıp yönettiği korku denemesi ‘Aşgar: Cin Vadisi’ ve Önder Açıkbaş’ın yazıp yönettiği ve başrolü üstlendiği komedi ‘Mazlum Kuzey & Kuddusi 2: La! Kasada Para Var!’, haftanın notlarımız arasında yer alamayan diğer yenileri. Tekrar iyi seyirler herkese!

MURAT ERŞAHİN



Diğer Yazılar