Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

07 EKİM 2022

06 Ekim 2022 Perşembe 18:53
Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

Dünya genelinde altı milyondan fazla, ülkemizde yüz binin üzerinde can kaybına yol açan Koronavirüs (COVID-19) belasından, aşılarımızı olarak, sosyal mesafelerimizi koruyarak, hijyen kurallarına sıkı sıkıya uyarak, maskelerimizi kapalı alanlarda ve toplu taşıma araçlarında çıkartmamaya çalışarak korunmaya devam ediyoruz. Umuyoruz çok yakında bu beladan kurtulacağız tamamen!

Tarih 2 Temmuz 2021’i gösterdiğinde sinema salonları yine izleyicileri ağırlamaya başlıyor; perdeler umduğumuz o ki, bir daha kapanmamak üzere açılıyordu! Sinemalar açılmadan önce her hafta, naçizane iyi filmler ve diziler önerdim sizlere! 2020 Mart ayından bu güne, artık hayatta olmayan canım ‘Sinema’ dergisindeki ‘Sinemadan Çıkmış İnsan’ adlı köşemde, geçmiş sayılarda yayınlanmış eski yazılarımı paylaştım. 5 Mart 2021’den itibarense, sinema salonları perdelerini açana dek, her yeni hafta, o tarihe ait eski ‘sinemadan çıkmış insan / vizyonda bu hafta köşeleri’ni sizlerle buluşturdum. Sizlere her hafta sinema tarihinden 5 klasik film önerdiğim ‘Önce Tavsiyeler’ adlı bölüm ve geçmiş vizyon haftalarını anımsadığımız ‘Tarihte Bu Hafta’ adlı bölümler devam edecek!

Önce sağlık; gerisi hikâye! İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın! Kurda kuşa yem olmayın bir de!

 

ÖNCE TAVSİYELER…

 

SİNEMA TARİHİNDEN 5 KLASİK

Visages d'enfants

(Yönetmen: Jacques Feyder / 1925)

 

À nous la liberté / Hürriyete Can Feda

(Yönetmen: René Clair / 1931)

 

Tabu: A Story of the South Seas / Tabu

(Yönetmen: F. W. Murnau / 1931)

 

Boudu sauvé des eaux / Sulardan Kurtulan Boudou

(Yönetmen: Jean Renoir / 1932)

 

Le roman d'un tricheur

(Yönetmen: Sacha Guitry / 1936)

 

 

Vizyonda bu hafta (7 Ekim 2022)

Beşi yerli yapım olmak üzere, toplam yedi yeni filme ev sahipliği yapıyor Ekim ayının ilk haftası!

59. Antalya Altın Portakal Film Festivali Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’nda SİYAD Jürisi olduğumdan dolayı haftanın vizyon filmlerini izleme şansı bulamadım. Yeni vizyona yapım notlarıyla değineceğim.

David O. Russell’ın yazıp yönettiği ‘Amsterdam’, 1930’lu yıllarda kendilerini şüpheli konumunda buldukları bir suç zincirinin ortasında kalan üç dostun hikâyesi! Christian Bale ve Margot Robbie’ye, John David Washington, Alessandro Nivola, Chris Rock, Michael Shannon, Matthias Schoenaerts, Rami Malek, Andrea Riseborough, Mike Myers, Zoe Saldana, Anya Taylor-Joy ve usta aktör Robert De Niro eşlik ediyorlar

‘Alienoid / Evrenler Savaşı’, Güney Kore yapımı bir fantastik aksiyon! Dong-hoon Choi’nin yazıp yönettiği sürükleyici macerada 2022 yılında ‘Gardiyan’, insan beynine hapsedilen mahkûmların kaçmasını engellemek için zamanın kapısını açar.

Bedran Güzel’in yönettiği yerli komedi aksiyon ‘Kim Bu Aile?’, kariyerinin en önemli operasyonunda başarısız olunca açığa alınan ve kendisini bu duruma düşüren çeteyi gizlice takip edebilmek için devraldığı tavuk restoranında istemeden çok başarılı olan Baş komiser Adem Haberdar ile operasyonda ona destek veren ‘aile’sinin öyküsünü izliyoruz! Başrolleri paylaşan Nurgül Yeşilçay ve Cengiz Bozkurt’un yanı sıra, Onur Buldu, Ferit Aktuğ, Fatih Al ve usta aktör Altan Erkekli de oyuncu kadrosunda yer alan isimler olarak öne çıkıyorlar.

Suriye’de şehit düşen üç askerin naaşını Türkiye’ye getirmeye çalışan bir grup askerin hikâyesini izleyeceğimiz aksiyon dram ‘Komutan’ı, Selahattin Sancaklı ve Mert Kılıç birlikte yönetmişler. Oyuncu kadrosunda ise, senaryoyu da imzalayan Mert Kılıç’ın yanı sıra, Aslıhan Güner, Can Kızıltuğ ve Emre Bulut yer alıyorlar.

Kamp için gittikleri bir yerde keşfettikleri mağarada mahsur kalan bir grup arkadaşın başından geçenleri öyküleyen ‘İçimdeki Varlık’ı, Mustafa Özer yönetmiş. Oyuncu kadrosunda karşımıza çıkan isimlerse Şevki Özcan, Burcu Genç, Metin Kırmızı ve Funda Yıldız.

‘Yasaklı Köy’, ailesiyle gittikleri köyün, cinlerin etkisinde olduğunu keşfeden Gaffar ve ailesinin başından geçenleri izleyeceğimiz korku öyküsünü Aziz Özuysal yazıp yönetmiş. Başrolü de üstlenen Aziz Özuysal’a, Mustafa Yoloğlu, Gül Pürçek ve Ayça Çeçen eşlik ediyorlar.

‘Efsane Takım: Bilim Kahramanları’, geliştirdiği biyolojik silahla dünyayı tehdit eden Sutung’a karşı mücadele eden süper kahraman ekibi Efsane Takım’ın öyküsü. Bilimkurgu aksiyonu Suat Emuce yazıp yönetmiş.

İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın!

İyi seyirler herkese!

 

TARİHTE BU HAFTA

On bir ve altı yıl öncesine, 2011 ve 2016 yıllarına gidiyor; tarihte bu haftayı anımsıyoruz.

 

Vizyonda bu hafta (7 Ekim 2011)

Dört filmlik haftanın notlarımız arasında yer almayan tek filmi, adına basın gösterimi düzenlenmeyen Milla Jovovich’li korku-gerilim ‘Katilin Yüzü / Face in the Crowd’. Haftanın diğer üç filmi ise kendi içlerinde; romantizmden aksiyona, komediden bilimkurguya, kara filmden, drama; türler arası yolculuk ediyor. Üç film de seyir keyfi verecek cinsten üstelik. Önümüzdeki filmlere bakalım o halde!

 

ÇELİK YUMRUKLAR

Çok uzak olmayan bir gelecekteyiz. 2020’de. Dünyanın halinde pek değişiklik yok. Vahşi ekonomi ve yabancılaşma, haliyle biraz daha azmış gibi. Bir de ufak tefek değişiklikler sosyal hayatta. Örneğin sporda. Boks, artık insanlar arasında değil, iki buçuk metrelik robotlar arasında yapılıyor. Ring’te kan yerine, makine yağları ve robot parçaları var. İnsanlar tarafından, bilgisayar yardımıyla kontrol edilen robotlar bunlar. Görüntüleri, sesleri, hareketleri, becerileri başka başka. Öykünün ortasında bir baba-oğul var. Adam düşmüş bir boksör eskisi. Robot boksuna vurmuş kendini. Bir tür kaybeden. Yıllar sonra, on bir yaşındaki oğlu ile karşılaşıyor. Unuttuğu babalık duygusu, sorumluluk ve oğlunun vesayeti için vermesi gereken savaş, oğlunun robot çöplüğünde bulduğu boksör robotla, şampiyonluk yolunda sınanıyor. İnsana benzer yanları oldukça fazla olan antrenman robotu ‘Atom’ ile, yenilmez ve kibirli robot ‘Zeus’un unvan maçı, üç kaybedenin, hayata kafa tutuşlarına sahne oluyor son tahlilde. ‘Transformers’dan, ‘Rocky’ye, en çok da Zeffirelli’nin 1979 tarihli boks dramı ‘Şampiyon / The Champ’a benzeyen öykü, Jon Voight ve Ricky Schroder’i düşürüyor akla hüzünle karışık. 1999 doğumlu Dakota Goyo, günümüzde 41 yaşında olan geçmişin çocuk yıldızı Ricky Schroder’i oldukça andırıyor bu arada. Yapımcıları arasında, ‘havayı’ çok iyi koklayan iki üstadın, Steven Spielberg ve Robert Zemeckis’in bulunduğu bilimkurgu katkılı aksiyon dramın yönetmeni ise Shawn Levy. Başrolü, kaslarını iyice geliştiren Hugh Jackman üstlenmiş. Yıldızı “Lost”ta parlayan çekici Evangeline Lilly, küçük oyuncu Dakoto Goyo ve Hope Davis, Avustralyalı yıldıza eşlik ediyorlar. İyi çekilmiş gişe filmi, öyküsündeki ‘öteki’ düşmanlığı ve hafif tutucu, fazla Amerikan detaylarla sırıtsa da, vaat ettiği eğlenceyi aktarıyor izleyicisine.

 

ŞANGAY

Pearl Harbour baskının hemen öncesinde, Japon işgali altındaki Şangay’dayız. Çin’in gizemli ve güzel kentine, arkadaşının ölümünü araştırmaya gelen gizli ajanın yolu, bir gangster, onun çekici eşi ve bir Japon istihbarat subayı ile kesişir. ‘Ondskan / Şeytana Karşı’, ‘Derailed / Raydan Çıkanlar’, ‘1408’ ve ‘Ayin / The Rite’ ile tanınan İsveçli yönetmen Mikael Håfström imzalı romantik dram, en çok ‘Casablanca’yı düşürüyor akla. Bir ajan öyküsüne eşlik eden içli bir romantizm. Tabii ki, yedinci sanatın klasiklerinden olan ‘Casablanca’nın yakınından geçen bir yapım değil ‘Şangay’. Filmin Şangay’da çekilememesi ilginç bir yapım notu olarak öne çıkıyor. Çin hükümetinden onay çıkmayınca, Tayland, Bangkok’ta gerçekleşmiş çekimler; küçük bir bölümü de Londra’da. Sadece dünya prömiyerini Şangay’da yapan ‘kara film-romantizm-casus gerilimi’ karışımında başrolü John Cusack üstlenmiş. Uzak Doğu’nun ünlü yıldızları, güzelim Gong Li, Chow Yun-Fat ve Ken Watanabe’nin yanı sıra, Franka Potente, David Morse ve Jeffrey Dean Morgan, filmin zengin oyuncu kadrosunu oluşturuyorlar. Karanlık bir tedirginlikte yaşanan aşk öyküsüne, onurlu eski adamların resmi geçidi eşlik ediyor.

 

ÇILGIN, APTAL AŞK

Aşk, ‘çılgın ve aptal’ bir duygu olmasının yanı sıra, insanı insan kılan en önemli ihtiyaç öte yandan. Bir tarafı aynı ailenin bireylerinden oluşan, farklı yaş gruplarından üç çiftin aşk öyküleri. Aşkın, yok edici, yaralayıcı, buna karşılık, bünyeyi besleyen, bütünleyen ve bilinç veren yönleri. Çok çok iyi yazılmış romantik komedi, bazı anlar kopkoyu bir drama dönüşüveriyor. Evlilik problemleri, kadın avcıları, müzmin bekarlar, umutsuz aşıklar, yanlış anlamalar, hiç anlamamalar, anlayışsızlıklar, kıskançlıklar, aşk oyunları, tutku, şehvet ve sevgi. Birbirinden iyi oyunculardan oluşan kadroda kimler yok ki? Aynı zamanda yapımcılar arasında yer alan Steve Carell’in enfes oyununa, Julianne Moore, Ryan Gosling ve Emma Stone eşlik ediyor. Kevin Bacon ve Maris Tomei gibi yıldızların yanı sıra filmin iki gencecik ismi; Analeigh Tipton ile Jonah Bobo’nun performansları epey dikkat çekici. Perdede gözüktükleri birçok anda, odak noktası haline gelen ve ustalarından rol çalmayı başaran bu iki isim, ilerde gündemi epey işgal edecekler gibi gözüküyor. Ülkesinde, izleyicinin yanı sıra, eleştirmenlerin de beğendiği romantizm içeren komedi-dram, aşkın ve insanın bütün hallerini olabildiğine çıplak göstermeyi başarmış. Üstelik göze sokmadan. Bazen sadece duyumsatarak. Sade ve güçlü. Acınası bir komikliğin sızdığı sahneler, hemen her yüreği yaralayacak ve gülümsetecek denli güçlü. Kimyasal değil sadece, şiirsel bir tepkimedir aşk.

 

Vizyonda bu hafta (7 Ekim 2016)

Biri animasyon olmak üzere; dördü yerli, altı yeni yapım merhaba diyor bu hafta! İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın. Herkese iyi seyirler.

 

TRENDEKİ KIZ

Paula Hawkins’in aynı adlı çok satan romanından uyarlanan gizem yüklü gerilim, bir kadın dramı işin aslı. Bir Oscar kazanmış ve toplam dört dalda aday olmuş kadın ve insan hakları hikayesi olan 2011 tarihli ‘Help / Duyguların Rengi’ filmiyle tanıdığımız ve bu filmi ‘kotardığı’ düşünülen, aktör kökenli Tate Taylor oturmuş yönetmen koltuğuna. Yeni boşanmış bir kadın olan Rachel, duygusal dünyasındaki problemler yüzünden alkolik olmuştur. Bir arkadaşının yanında yaşayan genç kadın, işe gidiyorum diye her sabah erkenden trene binerek, geçtiği güzergahlar boyunca, eski hayatını ve o hayata yeni baştan sahip olanları izlemektedir. O hayatı kendinden çalanları da tabii. Eski evinin hemen yanında yaşayan çift, sevgi dolu ve mükemmel bir uyum sergilemektedir Rachel’e göre. Çifti gözlemlemeyi günlük rutin haline getiren kadın, tanık olduğu tuhaf bir gelişme sonrası, kendini; geçmişinin de içinde olduğu gizem dolu bir suç öyküsünün ortasında bulacaktır. Başrolde, gerçekten çok iyi bir performans sergileyen Emily Blunt’ı izlediğimiz gerilimli dramda, Haley Bennett ve İsveç doğumlu Rebecca Ferguson eşlik ediyorlar. Justin Theroux, Luke Evans ve Edgar Ramirez, kadronu erkek oyuncu kontenjanlarını dolduruyor. Tecrübeli aktrisler Allison Janney ve Lisa Kudrow’da, bu kadın odaklı öykünün diğer yardımcı isimleri. Hitchcock ‘suspense’lerinin eşsizliğini ve eskimezliğini tekrar hatırlatıp, benzer ‘şüphe durunu’ denemelerini mumla aratan bir yapım olmuş ‘Trendeki Kız’. Adının vaat ettiği merak duygusunu, perdede sağlıklı biçimde dağıtamıyor film. Senaryodaki sıkıcılık, uzun süre ile birleşip, bu mudur dedirtiyor finale doğru. Üç kadın oyuncusunun, özellikle Justin Theroux’un kötü performansına inat sürükledikleri gerilim, uzak doğu, özellikle Güney Kore benzer tür filmlerine özenen gelişmesi ile orijinal atmosferi zedeliyor bir parça. Sosyal bir yarayı, sadece sapkın erkek karaktere yüklemek de kolaycılık anlamına geliyor öte yandan. Şüphe duygusuna nadiren kendinizi kaptırırsanız eğer, omurgası sağlıklı kurulamamış filmin eksilerini öteleyip, iki saate yakın süreyi kolaylıkla atlatabilirsiniz. Başta Blunt olmak üzere, üç kadın oyuncu da, filmin en güçlü yanı. (2,5 / 5)

Senaryosunu Birol Güven’in kaleme aldığı ‘Pamuk Prens’, bir taksi şoförünün yol maceralarını perdeye yansıtan aynı adlı komedinin devam filmi olan ‘Yok Artık! 2’, yine bir komedi olan ‘Bayram Abi’ ve özellikle küçük izleyicilere seslenen yerli animasyon ‘Canım Kardeşim’in yanı sıra, David Lowery’nin yönettiği, Bryce Dallas Howard ve Robert Redford’lu fantastik Disney macerası ‘Pete’s Dragon / Pete ve Ejderhası’, haftanın notlarımız arasında yer alamayan diğer yenileri. Tekrar iyi seyirler herkese.

MURAT ERŞAHİN



Diğer Yazılar