Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

05 NİSAN 2024

04 Nisan 2024 Perşembe 18:47
Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

Hoş geldin Nisan! Pencerenin dışında açan çiçekler, bahçeleri, parkları bürüyen yeşil çimenler, parlayan güneş, güneşin altında yatıp uyuklayan kediler, köpekler, öten kuşlar, ılık, taze bir hava, rengarenk doğa, nedensizce ıslık çalan insanlar, el ele yürüyen sevgililer… İstanbul Film Festivali de pek yakında başlıyor üstelik! Vizyon da malum; son hız devam ediyor… 
Sinema ile şiir sonra… Düşünün bir! Ne kadar yakınlar… Kardeşler! 
Öyleyse Nisan ayını şiirle karşılayalım…

Orhan Veli’den ‘Baharın İlk Sabahları’ 

Tüyden hafif olurum böyle sabahlar
Karşı damda bir güneş parçası,
İçimde kuş cıvıltıları, şarkılar;
Bağıra çağıra düşerim yollara;
Döner döner durur başım havalarda.

Sanırım ki günler hep güzel gidecek;
Her sabah böyle bahar;
Ne iş güç gelir aklıma, ne yoksulluğum.
Derim ki: ‘Sıkıntılar duradursun!’
Şairliğimle yetinir,
Avunurum.


Küçük İskender’in ‘Bir Nisan’ adlı şiiri ardından…

Hadi şimdi bana 1 Nisan şakası yap, ‘Seni Seviyorum’ de...
Muhteşem inanırım...
Nisan gitse, ben koca ömür ‘Bir’inde kalırım.


Sina Akyol’un ‘Nisan’ şiiriyle koyalım noktayı…

Dokunsam, diyordum
kadim sesli rüzgâra.
Tenha kıra uzandım,
göl hayatı inceydi.
Sürer,
yalın bir şiir.
Ekşi erik tadıyla.

 

SİNEMA TARİHİNDEN 5 KLASİK

Bienvenido Mister Marshall
(Yönetmen: Luis Garcia Berlanga / 1953)

Muerte de un ciclista / Bir Bisikletlinin Ölümü
(Yönetmen: Juan Antonio Bardem / 1955)

Viridiana
(Yönetmen: Luis Buñuel / 1961)

La Casa
(Yönetmen: Carlos Saura / 1966)

El espíritu de la colmena / Arı Kovanının Ruhu
(Yönetmen: Victor Erice / 1973)

 


HAFTA SONU AİLE SİNEMASI


ANNE VE BABA İÇİN

We Don’t Live Here Anymore / Aşk Artık Burada Oturmuyor
(Yönetmen: John Curran / 2004)

The Weather Man / Fırtınalı Hayatlar
(Yönetmen: Gore Verbinski / 2005)

Up in the Air / Aklı Havada
(Yönetmen: Jason Reitman / 2009)


ÇOCUKLAR İÇİN

Cars / Arabalar
(Yönetmen: John Lasseter, Joe Ranft / 2006)

Madagascar
(Yönetmen: Eric Darnell, Tom McGrath / 2005)

Rio
(Yönetmen: Carlos Saldanha / 2011)

 


Vizyonda bu hafta (5 Nisan 2024)

Beşi yerli yapım olmak üzere sekiz yeni filme ev sahipliği yapıyor Nisan ayının ilk vizyon haftası!
Şehir dışında bulunduğumdan dolayı kimi yeni filmler adına düzenlenen basın gösterimlerine katılamadığım için haftanın filmlerine yapım notlarına yer vererek değineceğim. 
Aktör kimliğiyle tanıdığımız Dev Patel’in ilk uzun metraj kurmaca yönetmenlik denemesi gerilimi yüksek bir aksiyon. ‘Monkey Man / Maymun Adam’, bir adamın annesini öldüren ve sistematik olarak yoksulları ve güçsüzleri mağdur etmeye devam eden yozlaşmış liderlere karşı intikam arayışını öykülüyor. Maymun Adam gücü ve cesareti temsil eden bir simge olan Hanuman efsanesinden ilham alıyor. Geceler boyu goril maskesi takarak dövüldüğü bir yeraltı dövüş kulübünde zorlu bir yaşam sürdüren isimsiz bir genç adam olan Kid, popüler dövüşçüler tarafından feci şekilde dövülmektedir. Yıllar süren bastırılmış öfkenin ardından şehrin kötü niyetli seçkinlerinin yaşadığı bölgeye sızmanın yolunu keşfeder. Çocukluk travması alevlendikçe, gizemli bir şekilde yaralı elleri, ondan her şeyi alan adamlarla hesaplaşmak için bir intikam makinesine dönüşecektir. Başrolü de üstlenen Dev Patel’e eşlik eden isimlerse Sharlto Copley, Pitobash ve Vipin Sharma.
‘Godzilla x Kong: The New Empire / Godzilla ve Kong: Yeni İmparatorluk’, insanlık tarafından yeni keşfedilen mistik yeraltı dünyasının iki devi Kong ve Godzilla’nın, bu kez hem insanlığın hem de kendilerinin varlığını tehdit eden bir tehlikeye karşı birleşmelerini taşıyor perdeye. Bilimkurguya aksiyon katan avantürü Adam Wingard yönetiyor. Rebecca Hall, Brian Tyree Henry ve Dan Stevens oyuncu kadrosunda öne çıkan isimler.
Kung Fu Panda animasyon serisinin dördüncü filmi ‘Kung Fu Panda 4’, Mike Mitchell ve Stephanie Stine ikilisi tarafından yönetilmiş. Ejderha Savaşçı Po’yu, eşsiz cesareti ve çılgın dövüş sanatları yeteneğiyle kötü adamları alt ettiği üç maceradan sonra, kader yeniden çağırır... Huzur Vadisi’nin Ruhani Lideri olması için görevlendirilir kahramanımız. Po’nun ruhani liderlik hakkında bildikleri taş devri diyeti hakkında bildikleri kadardır ve bu yeni ulu pozisyonunu üstlenmeden önce hızla yeni bir Ejderha Savaşçı bulup eğitmesi gerekmektedir. Bu arada kötü kalpli, güçlü bir büyücü olan Bukalemun, yakın zamanda büyük küçük her yaratığa dönüşebilen bir kertenkele olarak ortaya çıkmıştır. Bukalemun açgözlü, boncuk gözlerini Po’nun Bilgelik Asası’na dikmiştir; bu asa ona Po’nun alt ettiği tüm usta kötüleri ruhlar aleminden geri çağırma gücü verecektir. Yani Po’nun biraz yardıma ihtiyacı vardır. Po yardımı tüylerini diken diken eden ama yetenekleri eşsiz olan kurnaz, kıvrak zekâlı hırsız Zhen’den alır. Huzur Vadisi’ni Bukalemun’un sürüngen pençelerinden korumaya çalışırken, bu tuhaf ikili birlikte çalışmak zorunda kalacaktır. Bu süreçte Po, kahramanların en beklenmedik yerlerde ve şekillerde ortaya çıkabildiğini keşfedecektir. 
Gani Rüzgar Şavata ve Hakan Gürtop’un yönetmen koltuğunu paylaştıkları biyografik dram ‘İki Gözüm Ahmet – Sürgün’, ünlü sanatçı Ahmet Kaya’nın Paris’te geçirdiği sürgün yıllarını taşıyor perdeye. 28 Ekim 1957 yılında Malatya’da doğan ve 16 Kasım 2000’de Paris’te hayata gözlerini yuman Ahmet Kaya’nın 43 senelik kısa ömründeki yaşam ve toplumsal mücadelesi. Çocukken babasının aldığı saz ile müzik hayatına başlayan Ahmet Kaya, yıllarca verdiği mücadelenin ardından ülkenin en ünlü sanatçılarından bir olur. Gençlik yıllarında çeşitli işlerde çalıştıktan sonra arkadaşlarının yardımı ile albüm yapan Ahmet Kaya, söylediği şarkılardan dolayı kendisini adliye koridorlarında bulur. Sol mücadelesi, türban yanlısı protestolarda kadınlara desteği ile hümanist tavrını ortaya koyan Kaya, zorunlu olarak gittiği Paris’te kardeşlik için mücadelesini sürdürür. Özgür Tüzer, Aleyna Solaker ve Serdar Orçin başlıca rolleri üstleniyorlar. 
Amatör bilim insanı Şahap Cenabettin’in kendi icadı olan, insanların hayallerini gerçeğe dönüştüren mucize aynaların öyküsü, Tolga Örnek’in yazıp yönettiği ‘Mucize Aynalar’ın başrolünü Cengiz Bozkurt üstleniyor. Boran Kuzum, Şebnem Bozoklu, Zerrin Sümer, Eren Demirbaş, İştar Gökseven ve İdil Fırat oyuncu kadrosunu oluşturan diğer isimler.
Mesut Erbaş ve Hakan Yusufoğulları’nın birlikte yönettikleri ‘Küffar’, bir korku örneği. Bir kardeşin kaderinin diğerine büyü yoluyla geçtiği ve bir cin kabilesiyle mücadele etmek zorunda kalan ailenin ürkütücü öyküsü. Oyuncu kadrosunda ise Nur Çiçek Özenir, Burak Küçük, Sema Sevinç, Mesut Engin ve İdil Tekelioğlu bulunuyor.
‘Hep Yek: Aşiret’, Bilal Kalyoncu’nun yazıp yönettiği bir komedi. Altan ve Gürkan, son filmde düğünden kaçmasına sebep oldukları İç Anadolu’nun en tehlikeli mafyasının kızı olan Yasemin’i, Hakkari’deki aşiretin elinden geri almaya çalışacaktır. Bir yandan Ejder, bir yandan Engizisiyon Cemal’in ölüm tehditleri altında olan Altan ile Gürkan, aşiretin can alıcı gücüne uyandıklarında yine bir çuval inciri berbat edecek saçmalıklara imza atacaklardır. İnan Ulaş Torun, Önder Açıkbaş, Savaş Satış, Berdan Mardini, Merve Cin, Ufuk Özkan, Halil İbrahim Göker, Bahattin Cüneyt Aksakal, Bulut Demirtürk ve Tivorlu İsmail, kadroyu oluşturan oyuncular.
Dünyaya vuran güneş fırtınasıyla birlikte bütün dünyada internet kesilir. İnternetin kullanılamaz halde olmasından faydalanan kötü amaçlı bir bilgisayar korsanı birçok uygulamaya ve çevrimiçi oyunlara zarar verir. Siberay bu sorunla ilgilenmek için toplanan dört kişilik bir ekibe katılır. Kendini farklı alanlarda geliştiren çocuklar internet gelmeden kötü amaçlı bilgisayar korsanını bulmak ve zarar gören platformları onarmak için özel bir sunucu kullanarak Siber Dünya’ya geçerler. H. Sinan Güngör ve Yunus Emre Çakır’ın birlikte yönettikleri yerli animasyon ‘Ekip: Siberay-Güneş Fırtınası’ özellikle küçük yaştaki izleyiciye sesleniyor.
İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın!

İyi seyirler herkese!

 

 

TARİHTE BU HAFTA
On bir ve beş yıl öncesine, 2013 ve 2019 yıllarına dönüyor, tarihte bu haftayı anımsıyoruz!


Vizyonda bu hafta (5 Nisan 2013)
İstanbul’a bahar geldi. Baharın müjdecilerinden biri de 32. İstanbul Film Festivali… İlk yılında ben 11 yaşındaymışım… Birlikte büyüdük. 14 Nisan gününe kadar şehirde olacak! Vizyona gerekli ilgiyi gösteremedik bu yüzden. Mazeretimiz çok sağlam! Filmleri, daha fazla merakla beklediklerimiz için erteledik! Öyle bir tutku, öyle bir sevda, öyle bir maraton ki festival, vizyon filmleri için düzenlenen basın gösterimlerini feda etmek zorunda kalıyor, sinemadan çıkmış insan… 14 Nisan sonrası fazlasıyla telefi ederiz, emin olun! 
Evet, festivalin ilk haftası vizyon da inadına kalabalık. Tam yedi yeni film yansıyacak perdelere. ‘Dabbe’den tanıdık Hasan Karacadağ’ın yönettiği ‘El Cin’ adlı korku filmi, haftanın tek yerlisi. Bir gerilim ustası, Brian De Palma imzalı ‘Passion / Öldüren Tutku’, gizemli bir öyküde, iki iyi aktrisi çıkarıyor karşımıza; Rachel McAdams ve Noomi Rapace’yi. Romantizm soslu korku-komedi ‘Warm Bodies / Sıcak Kalpler’, en son ‘50/50 – Şansa Bak’ adlı duygu yüklü komediyle bizi etkileyen Jonathan Levine imzası taşıyor. Özellikle ilk gençliklerini sürenlere sesleniyor, genç oyuncular Nicholas Hoult ile Teresa Palmer’ın, başlıca rolleri üstlendikleri yapım. ‘Her anı yaşa, sonuna kadar sev’ diyen ‘Now Is Good / Aşk, Şimdi!’, haftanın bir diğer romantik yapımı. Dram ağırlıklı, gözü yaşlı türünden! Bu yıl birçok festivalde boy gösteren bağımsız İngiliz sinemasının kalburüstü yapımlarından ‘Broken / Koşulsuz Sevgi’, usta aktör Tim Roth’u izleme fırsatı sunuyor. İlk kez 1957’de Sovyetler Birliği yapımı olarak çekilen ‘Snezhnaya Koroleva / Karlar Kraliçesi’, yeni versiyonuyla ve üç boyutlu olarak, Rusya etiketli olarak ziyaret edecek salonları. Yeni bir ‘slasher’ serisine dönüşen ‘The Collection / Koleksiyoncu 2’ ise notlarımızda yer alıyor. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insana, baharın bu güzel günlerinde daha çok itina gösterin lütfen, iç cebinizde taşıyın onu; şefkatle sarılın. Sokaklar sinemadan çıkmayanlar dolu, tıka basa! Sokaklar uzak, sokaklar hain, sokaklar soğuk, sokaklar… Sinemadan çıkacak insanları bekliyor… Herkese iyi seyirler ve iyi festivaller! Unutmayın, 32. İstanbul Film Festivali, 14 Nisan’da son buluyor! Hayata ara verin!


KOLEKSİYONCU 2
‘Vahşi bir seriye dönüşmesine kesin gözüyle bakılabilecek yapım ve ‘psikopat’ karakteri, ticari sinemanın önde gelen yeni neferlerinden olmaya aday’ demişiz, 4 Haziran 2010 günü vizyon gören 2009 tarihli ‘Koleksiyoncu’ için! Yanılmamışız. Film, bir seriye dönüştü. 
Eski eşi ve küçük kızı için gerekli olan parayı gece yarısına kadar bulmaya söz veren Arkin adlı adam, tamiratında çalıştığı evi soymak için geri dönüyordu fakat onu berbat bir sürpriz beklemekteydi. Evin çeşitli yerlerine ölümcül tuzaklar kurmuş sadist bir katil… Katilimiz, ‘The Collection / Koleksiyoncu 2’de, bu kez gizli bir diskoda kurduğu kanlı tuzakla açıyor devam filmini. Ardından ilk filmle bağlantımız olan Arkin, yeniden ortaya çıkıyor ve yeni kurbanlara yardım elini uzatıyor. Tamamen mide bulandırıcı, ucuz sahnelerle bezeli korku-gerilimin öyküsünün ilki, “Testere” serisinin dört, beş ve altıncı bölümlerinin senaristi Marcus Dunstan ve Patrick Melton imzalıydı. Dunstan’ın ilk kez yönetmen koltuğuna oturduğu yapımın senaryosunda ciddi boşluklar vardı. Marcus Dunstan, ikinci uzun metrajında; bu boşlukları biraz doldurmuş ama amacı yine aynı: Korkutmaktan öte, salt mide bulandıran buluşlar… İstismar sinemasına yakın yapımın, çoğu karanlık ortamda çekilmiş görüntüleri fena değil işin aslı. Josh Stewart adındaki başrol oyuncusu da iyice ısınmış öyküye. Emma Fitzpatrick, Christopher McDonald ve Lee Tergesen, kadronun diğer isimleri. ‘Dehşet saçan gizemli psikopat’ serilerinin yeni örneği, vahşetten yana elinden geleni ardına koymasa da o ‘aynılık’ hissi yok mu? (2 / 5)

 

 

Vizyonda bu hafta (5 Nisan 2019)


Üçü yerli, toplam yedi yeni filme ev sahipliği yapıyor 5 Nisan haftası. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın! İyi seyirler herkese.


İHTİYAR ADAM VE SİLAH
-Bütün işin gücün yaşamak olacak!-

‘Ain’t Them Bodies Saints / Ölümsüz Aşk’ ve ‘A Ghost Story / Bir Hayalet Hikayesi’ gibi, duyguların derinine inen sıkı öykülerin nitelikli yaratıcısı David Lowery’nin yeni filmi, dev aktör Robert Redford’u taşımış perdeye! Biyografik ve romantik suç öyküsü, yıllara uzanan suç kariyerinde birçok kez hapisten kaçan ve 70 yaşında gerçekleştirdiği son kaçışın ardından jübile niteliğinde son bir soyguna teşebbüs eden Forrest Tucker’ın hikayesi… David Grann’ın ünlü dergi The New Yorker’da yayımlanan makalesinden sinemaya uyarlanan filmde Redford’a, Lowery’nin başucu oyuncusu, Casey Affleck ve usta aktris Sissy Spacek eşlik ediyorlar. Danny Glover ve efsane müzisyen Tom Waits, kadronun öne çıkan diğer isimleri. 
ABD’nin efsaneleşmiş banka soyguncularından Forrest Tucker’ın gerçek hayat hikayesi, mizah da içeren fakat her şeyden önce elem yüklü ve bütün o eski güzel günlere özlem duyan ince bir sızı bırakıyor yürekte! Tucker, 70 yaşına kadar tam 18 kez hapishaneden kaçıp bir dizi banka soygununa imza atarak emniyet güçlerini şaşkına çeviren, karizmatik bir soyguncu. Kendisi gibi, yaşı yetmiş olup henüz işi bitmemiş dostlarıyla oluşturduğu sıkı ekiple, Amerika’nın çeşitli kentlerinde soygunlara devam ederken, ilginç bir şekilde kamuoyu desteğini de arkasına almıştır. İdealist dedektif John Hunt ise, bu tuhaf çeteyi çökertmeyi kafasına koymuştur bir kere! Tucker, hayatının belki de son baharında gönlünü Jewel adlı kadına kaptırır.
 Suç, aşk ve özgürlük… Aslında bir hayat biçimi Forrest Tucker’ın seçtiği. Önüne geçilmez, özgür, tutsak edilemez bir çığlık! İyi kalpli, vicdanlı, zarif, düşünceli, şeytan tüyü olan, sempatik, sevmeyi bilen ve şiddet karşıtı bir suçlu o! Tıkıldığı duvarların arasından kaçmayı başarıyor daima. Çünkü aklı dışarıda. Zapt edilmez bir özgür ruh o! Yaşama tutkusu var içinde. Ruhu, yaşamın atardamarında! Lowery, daima izlediği hakiki duyguların peşinden gidiyor yine! Her şeyi yalayıp yutmuş, günümüzün sözde bilgelerine inat, eski usul bir hikâyeyi, sahicilikten ayrılmadan, zorlu, nobran gündelik hayatın hemen ortasında bambaşka bir masal dünyası yaratarak anlatıyor. Bir yerinde öykünün, Norman Jewison’un 1968 tarihli klasiği ‘Thomas Crown Affair / Kibar Soyguncu’ etkisi yaratıyor Lowery! Soundtrack da çok sıkı. Gayet iyi bir film ‘İhtiyar Adam ve Silah’. İzleyin mutlaka! (4 / 5)


HAYVAN MEZARLIĞI
-Geri dönenler!-

Doktor Louis ve eşi Rachel, iki küçük çocukları, Ellie ve Cage ile birlikte, Boston’dan, kırsala, Maine’in küçük bir kasabasına taşınırlar. Yaşanan bir kaza sonrası evin ölen kedisini, yaşlı komşusu Jud’un önerisiyle, yeni evlerinin arazisinde yer alan ormanın derinliklerinde bulunan gizemli mezarlığa gömen Louis, çok büyük bir dehşeti de tetiklemiş olacaktır!
Stephen King’in aynı adlı ünlü romanından bizzat King’in kaleme aldığı orijinal uyarlama, 1989’da Mary Lambert imzasıyla yansımıştı perdeye. Otuz sene sonra çıkagelen yeniden çevirimin yönetmen koltuğunda 2014 tarihli ‘Starry Eyes / Şeytanın Gözleri’ adlı bağımsız ruhlu ilginç korku denemesinden tanıdığımız ikili; Kevin Kölsch ve Denis Widmyer oturuyorlar. Başrolü üstlenen Jason Clarke’ye, Amy Seimetz, gencecik yaşına karşın bütün kadrodan rol çalarak, filmin en iyisi olan Jeté Laurence ve usta aktör John Lithgow eşlik ediyorlar. ‘Dünyayı terk edenler, aynen geri dönmezler’ diyen ve ölümden sonrasına dair zihinde ciddi soru işaretlerine ve disiplinler arası farklı başlıklara yol açan orijinal öykü, yeni uyarlamada; iki bağımsız ruhlu yönetmenin; büyük prodüksiyonla baş başa kalmasından ortaya çıkan bir doku uyuşmazlığı yaşasa da; eli ayağı düzgün, iyi çekilmiş bir tür denemesi olarak duruyor karşımızda!
İngiliz görüntü yönetmeni Laurie Rose’un neyi nasıl gösterdiğini iyi bilen kamerasından ivmelenen bildik hikaye, tanıdık sıçramalar dışında karanlık atmosferiyle de ‘meseleyi’ sulandırmadan yalın, düz ve güvenli bir yol seçmiş kendine. Türün, Stephen King’in ve orijinal filmin hayranlarına duyurulur. (3 / 5)


SHAZAM! 6 GÜÇ
-Sihirli sözcüğü söyle, dünyayı kurtar!-

‘Shazam!’ diye bağırarak, eski koruyucu Shazam büyücüsü tarafından bir süper kahramana dönüştürülen on dört yaşındaki Billy Batson’un öyküsü! Altı mitolojik Tanrı ve yarı Tanrının (Zeus, Herkül, Atlas, Solomon, Aşil, Mercury) gücüne sahip, süper güçlerle donanmış pelerinli ve yetişkin bir kurtarıcıya dönüşen kahramanımız, bir yandan kötü karakter Dr. Thaddeus Sivana’ya karşı müthiş bir mücadele verirken, diğer yandan kendi sınırlarını test edecek ve kendini bildi bileli aradığı ‘ailesini’ bulacaktır!
Kaslı, heykel gibi bir vücudun içinde hâlâ bir çocuk olan ‘Shazam / Billy Batson’, belki de her ergenin süper güçlerle yapacağı şeyleri yaparak eğlenirken, öte yandan; kaderinde yer alan dünyanın koruyucusu bir kahramana dönüşmenin sorumluluklarını da keşfediyor. Bill Parker ve C.C. Beck tarafından yaratılan Marvel’in en büyük rakibi DC Comics’in karakteri ‘Shazam’’ın öyküsünü beyazperdeye Henry Gayden uyarlamış. Yönetmen koltuğunda ise, kısa metraj kurmacalarının ardından ‘Lights Out / Işıklar Sönünce’ ve ‘Annabelle: Creation / Annabelle: Kötülüğün Doğuşu’ adlı korku-gerilim örneklerini imzalayan David F. Sandberg oturuyor. 
Zachary Levi’nin başrolü üstlendiği mizah tonu yüksek süper kahraman öyküsünde diğer önemli rolleri Mark Strong, Djimon Hounsou, Asher Angel ve Grace Fulton paylaşıyorlar. Süper kahraman evreni filmlerinin ezber edilen gelişmiş efektlerini bir yana koyarsak, daha çok ergen izleyiciyi hedef alan ve ‘hoşça vaktin’ sözlük anlamını karşılayan bir seyirlik duruyor perdede. Yeni yetme bir delikanlı adayı, ‘Shazam!’ diye bağırıyor ve hoop, kaslı, pelerinli, karma güçlere sahip bir kahraman dikiliyor karşınıza. Ötesi, lafü güzaf! (2,5 / 5) 


Harold Pearl’ün aynı adlı romanından ilk olarak 1941’de bir animasyon olarak perdeye yansıyan ‘Dumbo’ bu kez Tim Burton imzalı bir fantastik macera olarak beyazperdede. ‘Dumbo’ ile birlikte üç yerli yapım; Onur Barış’ın yazıp yönettiği, öykücülüğümüzün efsane kalemi Sait Faik Abasıyanık’ın hayatına canlandırmalarla değinen belgesel ‘Benden Hikayesi’, Süleyman Arda Eminçe’nin yazıp yönettiği suç komedisi ‘Suç Unsuru’ ve efsane haline gelmiş Yeşilçam klasiğinin Doğa Can Anafarta imzalı yeniden çevrimi olan ‘Hababam Sınıfı Yeniden’, haftanın notlarımız arasında yer alamayan diğer yenileri. Tekrar herkese iyi seyirler!

MURAT ERŞAHİN



Diğer Yazılar