NAİM DİLMENER'LE GEÇMİŞ ZAMANIN İZİNDE

ŞARKILAR ADA'YI SÖYLER

21 Haziran 2025 Cumartesi 09:33
NAİM DİLMENER'LE GEÇMİŞ ZAMANIN İZİNDE

Ada Müzik 25. yılını kutlama hazırlıkları içinde. 9 Haziran’da, Harbiye’deki Açıkhava’da gerçekleşecek konserde, çok sayıda kayda değer isim yer alacak. “Ada’yı Çeyrek Geçe” olarak adlandırılmış bu gecede, Bülent Ortaçgil’den Bulutsuzluk Özlemi’ne, Mavi Işıklar’dan Mor Ve Ötesi’ne, Yeni Türkü’den Zuhal Olcay’a kadar, çok sayıda mühim ve ayrıksı isim sahnede olacak. “Ayrıksı” da lafın gelişi değil; bu sözcük, 25. yılı kutlanacak Ada’yı en iyi tarif edebilecek sözcük.
Daha ilk gününden itibaren farklı hatta kimselere benzemez bir firma, bir yapım şirketi olacağının sinyallerini veren Ada’nın kuruluş sebebi de herkes gibi değildi. Şu an MÜYAP’ın başında bulunan Bülent Forta ve kendisi gibi müziğin hasına gönül vermiş yakın arkadaşları tarafından; asıl ve tek amaçları para kazanmak olan, her teklif ya da projeye mecburen bu gözle bakan firmaların şans vermediği türlere/isimlere/albümlere şans tanımak ve onları, (tıpkı kendileri gibi) “müziğin hasını” bekleyen kitlelere ulaştırmak amacıyla kuruldu. Ekonomik krizler kimi zaman inişlere ya da yerinde saymalara sebep olduysa bile, 25 yıl boyu bu ilkelerinden ne vazgeçtiler, ne de ödün verdiler.
Plakçılar Çarşısı’nda (yani İMÇ’de) bir “darbımesel” haline dahi geldiler. Biraz sıradışı, biraz farklı bir albüm ya da projeyle karşılaşan diğer firmaların ilk sarfettikleri cümle şu olmaya başlamıştı: “Bu tam Ada’nın yayınlayacağı bir albüm…”

Bu Toprakların Bütün İnsanları
Öyleydi de hakikaten. Bir albümü yayınlayıp yayınlamamaya karar verecekleri zaman, “Satar mı/satmaz mı, para kazandırır mı/kazandırmaz mı” ve benzeri “ekonomik” tasaları hiç olmuyordu. Tam da bakılması gereken yerden bakıyorlardı mevzuya: “Bu albüm yayınlanmaya değer mi, değmez mi?” Hiç şüphesiz, “değer” ile ilgili düşünür ve karar verirken, “müzik” birinci kıstaslarıydı. Ama yalnızca bu değildi. Şu ya da bu biçimde şans verilmemiş genç bir rock grubu (Mor Ve Ötesi mesela; ilk albümleri dahil, çoğu albümlerini Ada yayınladı), günün hakim çizgisine uymadığı için satmayacağı belli bir şair yaratıcı (Bülent Ortaçgil mesela; Ortaçgil’in 7’den 70’e herkesin kalbine yerleşmesinde, bu firmanın Ortaçgil’e yürekten inanmasının katkısı büyüktür) ya da politik tavrını şarkıların orta yerine yerleştirdiği için piyasanın geneli tarafından riskli, hatta kızıl bulunmuş bir grup (Bulutsuzluk Özlemi mesela; Nejat Yavaşoğulları’nın, her birimizin birer kızıl bayrak kapmasına sebep olan o başkaldırı şaheserleri, Ada olmasa biraz zor ulaşırdı bize) ve benzerlerine “yaşam hakkı” veriyordu. 
Her ama her şeyi de, hemen hemen herkesten önce, daha kimselerin aklına gelmemişken, ya da akıllara gelmiş ama inandırıcı ve makul kabul edilmemişken yapıveriyordu. “Eski 45’likler” serisi mesela; buna başlamaya karar verdiklerinde, ortada “nostaljinin N’si” dahi yoktu. Henüz herkes, “vur patlasın çal oynasın” durumunda ve “günün popu”nun peşindeydi o yıllarda. Bu dizinin ilk albümü olan Ayten Alpman 2000 yılında yayınlandı ama dizinin yapım kararı 1998 yılında alındı ve çalışmalar da aynı yıl başladı. Bu diziye karar verilen toplantıların birinde, dizi için seçilmiş danışman dahi (Bu Satırların Yazarı), “Emin misiniz; henüz ortada eski şarkılara yönelik bir talep dalgası görünmüyor,” demiş olmasına rağmen diziye başlama kararı alınmış ve işe girişilmişti: Ayten Alpman, Hümeyra, Mavi Işıklar ve diğerleri. Bulunduğumuz noktadan şu çok net görülebiliyor artık: Bülent Forta ve firması, herkes ama herkesten önde koştu.

Bu Toprakların Bütün Dilleri
Politik nedenlerle ağır bir ayrımcılığa uğrayanların da soluk alıp verebildiği bir yer oldu Ada. Her ama her dile/her renge açıktı. İnternet sitelerinde de (www.adamusic.com.tr) belirtildiği gibi; Kürtçe, Çerkezce, Hemşince, Rumca albümler yayınladılar. Doğru insanların inşa ettiği bir çatının altında doğru tavırlar alınıyor, pozitif ayrımcılık yapmaktan hiç imtina edilmiyordu. O güne kadar engellenmiş olana, baskı altında tutulana, görüldüğünde bin metre kaçılana bütün kapılarını ve gönlünü açıyordu bu firma: “Gelin; ne olursanız olun, gelin.” Tek başına “Anlat” albümü bile, Ada’nın bu konudaki tavrını dosta/düşmana göstermeye yeterlidir. Prodüktörlüğünü Ali Nafile’nin (mix ve mastering’ini ise, müzik piyasasındaki herkes tarafından bir efsane olarak kabul edilen İhsan Apça’nın) yaptığı bu albümde, bu topraklarda boy vermiş her “dil” kendine yer buldu, türküsünü söyledi.
9 Haziran’da Açıkhava’da “25 Yılın Şarkıları” söylenecek. Bülent Forta ve ekibi “para üzerine” kurulu bir işi, “kalp üzerine” taşımayı başardı. Gerçekten hayal ötesi. O gece sayıl(a)mayacağız kaç olacağız, çok olacağız. Kutlu olsun. 

NAİM DİLMENER



Diğer Yazılar