Kırmızı, Başlık Kardeşleri isminde bir gizli örgütün eğitiminde karşımıza çıkar. Nicky Flippers tarafından acilen göreve çağrılır ve eğitimini yarıda bırakmak zorunda kalır. Kötü kalpli bir cadı, Hansel ve Gretel adında iki masum çocuğu alıkoymuştur ve Nicky’nin arama kurtarma görevi için Kırmızı’ya ihtiyacı vardır.
Film, Türkiye’de gerçekleşebilecek bir devrimin hayata nasıl yansıyabileceğini anlatıyor. Düşlerdeki Türkiye’yi, bir türlü gerçekleştirilemeyen hayalleri anlatıyor. Eğitimin, sağlığın, parayla satılmadığı, insanların işsizlik korkusu ile yaşamadığı, gençlerin üniforma giydirilip emperyalist örgütlerin hizmetine sokulamadığı bir ülkeyi anlatıyor.
Mafya dizilerinden etkilenen Efe ve Yiğit adında iki genç, ağır abi olabilmek için ne yapabileceklerini düşünürlerken, en acımasız mafya babası Abidin Cirit’in yaşadığı kasabaya giderler. Ufak bir güç gösterisiyle kendilerini Abidin Cirit’e kanıtlayan ikili, Cirit’in bir anda alemden çekilmesiyle yıkılır, ancak Cirit yine de elini ikilinin üzerinden çekmez ve onları tek oğlu Sultan’ın koruması olarak görevlendirir.
Kenan, babasıyla oturan bir gişe memurudur, çalışkanlığı ve kendi kendine konuşmasıyla ünlüdür. Kenan’ın çocukken annesini kaybetmesinin ardından babasıyla olan ilişkisi gittikçe çözülür. Otomatikleştiği gişesinde, hayal ve gerçek arasındaki çizgi daha da belirsizleşmeye başlar. Kenan’ın ev, servis ve gişe arasında sıkışıp kalmış hayatı yeni atandığı gişelerde değişecektir.
Babou, hiçbir şeyi önemsememektedir, ancak kızının kendisini düğününe çağırmaya utandığını öğrenince, hayatında bazı değişiklikler yapmaya karar verir. Belçika kıyılarında devre mülk satışı işine girer ve örnek çalışan seçilir. Babou, kendi başarısına gölge düşürmeyi becerir. Şimdi kızına, nevi şahsına münhasır, kendi kişiliğini yansıtan bir hediye bulması gerekmektedir.
Film, üçlü bir aşk hikâyesinin ardında bireyin vicdani hesaplaşmasını açığa çıkarmaya çalışırken, 12 Eylül darbesi ve sonrasında yaşanan Kürt - Türk çatışmasının Batı’daki bireyler üzerinde bıraktığı yaraların hikâyesini anlatıyor. Türkiye’deki Kürt - Türk çatışmasına ve diğer politik sorunlara değinse de büyük lâflar yerine, bu çatışmadan etkilenen bireylerin hayatına odaklanıyor.
İnsan nüfusunun çoğu gizemli bir şekilde ortadan kaybolur. Arkalarında herhangi bir ipucu bırakmadan kaybolan bu insanlar, arkalarında bıraktıkları kişisel eşyalara bakılırsa, yanlarında hiçbir şey götürmemişlerdir. Bu tuhaf ve karanlık olaydan kurtulan bir grup insan 7. Cadde’de buluşur. Aralarında son kalan insanlar olduklarını düşünenler vardır.
Rango kendini, çölün en sahtekâr yaratıklarının oluşturduğu Toprak kasabasında bulur. Kasabalılar Rango’yu beklemekte oldukları kurtarıcı olarak karşılayınca, rolünü oynamaya mecbur kalır ve giderek gerçek bir kahramana dönüşmeye başlar.
Mert Amerika’da okulunu bitirmiş ve büyük bir şirkete yönetici olarak atanmıştır. Yakın dostları Aylin ve Bora ile birlikte bir tekne turuna çıkarlar. Bodrum’a geldiklerinde Mert’in sevgilisi Dilek de ekibe katılır. Dilek ve Mert herkesin beğendiği ideal bir çifttir ama Mert’in hayatına birden Deniz girer. Tutarlı ve düzenli Mert, Dilek’i unutup Deniz’e tutulur.
Alevilerin maruz bırakıldığı toplumsal baskı ve önyargılar artık Yeşilçam’ın senaryolarına giriyor. Beyazperdede Alevi kızla Sünni oğlanın imkânsız aşkına değinen filmler görmüştük ancak Alevi toplumunun yaşamak zorunda bırakıldığı ötekileştirmeyi doğrudan konu edinen bir film yapılmamıştı şimdiye kadar. Kültür Bakanlığı Fonu’ndan da destek alan Saklı Hayatlar bu konuda bir ilk.
1963 yılında Kıbrıs’ta Türklerle Rumlar arasında parlayan ‘Kıbrıs Olayları’nı bir Karagöz kuklacısı olan babasından ayrı düşen genç bir kızın gözünden anlatan film, Türk sinemasında farklı bir yapıt olarak göze çarpıyor. Gölgeler ve Suretler, Derviş Zaim’in Cenneti Beklerken (minyatür) ve Nokta (hat) ile başladığı ‘Geleneksel Türk Sanatları’ üçlemesinin son halkası.
Yakışıklı, asi ve karizmatik Luke ile ana kuzusu olmaktan sıkılan Malachy, muhteşem bir yaz tatili geçirmeye hazırlanmaktadır. Ancak Malachy’nin çalıştığı spor salonunun sahibinin kızı Michelle’in gelişiyle işler değişecektir. Michelle’in cazibesi karşısında her ikisi de de onu tavlamak için oynadıkları oyunların dozunu arttırmakta geri adım atmayacaktır.
Alman Dans Tiyatrosu akımının öncülerinden, Tanztheater Wuppertal Pina Bausch isimli topluluğun koreografı, 2009 yılında hayata gözlerini yuman Pina Bausch için Wim Wenders’ın çektiği Pina geçtiğimiz haftalarda İstanbul Film Festivali’nde gösterilmiş ve biletleri ilk günden tükenmişti. Wenders filmi, sanatçının yaratım hayatına arka plân oluşturan Wuppertal şehrinde çekti.
1940´lar, 2. Dünya Savaşı´nın etkisinde kalan Türkiye´nin kıtlık yılları. Cezaevinin 72 no.lu koğuşunda çeşitli suçlardan yatan Adembabalar. Onların sefaleti, acıları, insanlığa özlemi, hayata dair düşleri, çelişkileri, aşkları ve kavgaları ile bu derin çukura yuvarlanmış, en yakınını üç kuruşa vurabilecek kadar alçalmış insanların dünyası. Bir koğuşun karanlığındaki direniş ve yaşam mücadelesi.
Bu filmde, baba olmayı, sevgiyi, ruhsallığı, suçu, pişmanlığı ve ölümlülüğü, Barcelona´nın tehlikeli yeraltı dünyasında dengelemeye çalışan Uxbal´ın hikâyesi anlatılıyor. Uxbal, parasını kazanmak için hiçbir kural tanımıyor, çocukları için yaptığı fedakârlıklarda ise hiçbir sınır tanımıyor. Aynen hayatın kendisi gibi bu hikâye de başladığı yerde bitiyor.
Yıllar önce oğlunu ve kendisini terk eden kocasından sonra hiçbir erkeği kapısından bile içeri sokmayan Sinyora Enrica, evindeki boş odaları kız öğrencilere kiralamakta ve pazarda çalışmaktadır. Yıllarca bozmadığı bu kuralı, evine gelen Türk öğrenci Ekin için bozar. Enrica´nın oğlu Giovanni´nin annesine karşı haksız davranışları Ekin´de Enrica´ya karşı bir koruma duygusuna dönüşür ve aralarında bir gönül bağı oluşur.
Politikacı David, güzel modern balerin Elise ile tanışır. Tam ona âşık olmaya başladığını fark ettiği an, gizemli adamlar çifti ayırmak için karşılarına çıkar. Bu adamlar ikisinin bir araya gelmesine engel olmak için, herşeyi yapacaklardır. David ya Elise´nın peşini bırakıp daha önce kendisi için çizilmiş yoldan gidecek, ya da kadere karşı gelmek için kendisini tehlikeye atacaktır.
Alabama´nın küçük bir kasabasında yaşayan 17 yaşındaki Ree, iki kardeşine ve hasta annesine bakmak zorundadır. Ruhsal bir çöküntü içinde olan annesinin o hale gelmesinde uyuşturucu bağımlısı babasının rolü çok büyüktür. Methamphetamin bağımlısı olan babası onları terk etmiştir. Ama Ree, ailesini yeniden bir araya getirmeye kararlıdır.
Bir grup dansçı, Moose ve Natalie ile beraber çalışmaya başlayınca kendilerini dünyanın en iyi sokak dansçılarının karşısında bulurlar. Karşı karşıya geldikleri yarışmayı kazanan grup tüm hayallerine kavuşurken kaybeden taraf elindeki her şeyi kaybedecektir. Luke ailesinden kalan vasiyeti korumaya çalışırken, Natalie kalbine mi yoksa mantığına mı güveneceğini bilemez.
Bir gece, Abu adlı Afrikalı bir çocuk, köyündeki çocuklarla birlikte, yerliler tarafından kaçırılır. Thomas da, yakın arkadaşı Abu´nun ortadan kaybolduğunu öğrenince babası Eduard´a baskı yapar. Eduard, Abu´nun akıbetini öğrenmek için Afrika´nın acımasız dünyasına doğru bir yolculuğa çıkar ve çocuk askerlerden kurulu bir ordu tarafından esir alınır.
SİYAD üyesi deneyimli kalemler vizyonu 5 üzerinden notluyor... Yıldızlı Pekiyi, her hafta sizinle!
Çekimleri sırasında sette Alex Baldwin'in silahından çıkan kurşunla görüntü yönetmeni Halyna Hutchins’in öldüğü Rusk filminden ilk fragman yayınlandı. Alec Baldwin’in başrolünde yer aldığı western filmi, 2 Mayıs’ta ABD sinemalarında ve dijital platformlarda yayınlanacak.
Sinema tarihinde bugün neler yaşandı? İşte tarihin sayfalarından birkaç önemli not:
Antonio Banderas, ünlü mutfak şefi Anthony Bourdain'in biyografik filminde rol almaya hazırlanıyor. Yedi yıl önce hayatını kaybeden Amerikalı şefin gençliğini Dominic Sessa'nın canlandıracağı filmde Banderas'ın rolü henüz duyurulmadı. Matt Johnson yöneteceği, Tony adlı filmin çekimlerine Mayıs ayının sonunda başlanacak.
Para kazanabilmek için su satıp ayakkabı boyayarak günübirlik işler kovalayan, bu işleri yaparken de hakkını aramak için sürekli koşmak zorunda kalan, savaşta ailesini kaybetmiş kimsesiz Amiro’nun özelinde savaşın geride bıraktığı yıkık hayatlar... İmkânsızlıklara rağmen daha iyi bir hayat sürme hayaliyle okula gitmeye karar veren Amiro’nun hırsı ve inancıyla, “istedikten ve inandıktan sonra her şeyin başarılabileceği” mesajını veren film, İran sinemasının yüz aklarından.
Baba Zula’nın filme yazdığı müzikleri yeterli bulmayan Derviş Zaim, Şenol Filiz-Birol Yayla ikilisinin Bab-ı Esrar albümünden de parçalar alıyor. Hatta bu parçaların sayısı Baba Zula’nınkileri aşıyor. Filiz ile Yayla, istemleri dışında işin içine giriyor açıkçası. 1995 tarihli ikinci albümleri Bab-ı Esrar’daki şarkıların bir bölümünün Tabutta Rövaşata filminde kullanılması albümün tanıtımına önemli katkıda bulunuyor aslında. Özellikle Bab-ı Esrar parçası çok dikkat çekiyor, filmle özdeşleşiyor.
Haftanın filmleriyle ilgili sinema eleştirmenleri köşelerinde neler yazdı; nelere dikkat çekti. İşte eleştirilerden özet bölümler: