Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

28 KASIM 2014

27 Kasım 2014 Perşembe 19:02
Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

Yeni haftanın, notlarımızda yer alamayan tek filmi, yerli yapım romantik komedi ‘Hadi İnşallah’. Animasyondan, drama, komediden, romantizme, korku-gerilimden, aksiyona, hemen her tür ve beğeniye seslenen zengin bir hafta sizi bekliyor. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın. Herkese iyi seyirler!

GECE VURGUNU
Her şeyden önce son derece arızalı, kötücül, hedef odaklı ve geçer akçe değer yargılarına göre çok ‘başarılı’, yaşadığımız vahşi devrin adamı bir karakterle tanıştırıyor bizi, aslında başlı başına bir sistem eleştirisi olan, yüksek gerilimli suç dramı! Neredeyse bütün üyeleri sinemacı olan bir aileden gelen, başarılı senarist-yönetmen Tony Gilroy’un ağabeyi olan ve senarist kimliğiyle tanınan, ‘Reel Steel / Çelik Yumruklar’, ‘The Bourne Legacy / Bourne’un Mirası’, The Fall / Düşüş adlı filmlerin yazarı olarak anımsayacağınız Dan Gilroy’un yazıp, ilk kez yönetmenlik koltuğuna oturduğu film, yılın en iyileri arasında kuşkusuz! Louis Bloom, süratli ve her yolun mübah olduğu biçimde kariyer yapma ve kısa yoldan köşe dönme peşinde olan kötü, hırslı, acımasız, zalim, kurnaz, uyanık, gözü dönmüş bir adamdır. Vahşi makyavelist, geceleri şehirde yaşanan suç olaylarını kamerasına kaydedip, aç akbabalar gibi bekleyen TV kanallarına satmaya başlar. Bu tuhaf işte hızla ilerlemeye başlayan genç adam için hiçbir ahlaki, etik ve insani sınırlama yoktur! Zaman zaman rahatsız edici, son derece eleştirel, zeki ve kapkara ilk filmde başrolü, Jack Gyllenhaal üstleniyor. Gyllenhaal’un uzun yıllar akıldan çıkması zor performansı, kelimenin içi dolu anlamıyla ‘muazzam’! Bu yıl, ‘en iyi erkek oyuncu’ dalında bütün ödüllere ambargo koymasına, kesin gözüyle bakılabilir. Aktörün rol için uyguladığı fiziksel dönüşümüne de dikkat! Medyanın acımasız kuralları, ahlakın ve etiğin yok olduğu vahşi düzende, başarı denen ve ‘reyting’ ile ölçülen ne olduğu belirsiz çıkmazda, insan kimliğinden çıkıp, başka bir şeye, hedefe ulaşmak için önüne geleni parçalayan bir canavara dönüşen, çıldırmış birey. Sert bir medya düzeni eleştirisi üzerinden, büyük resimde, kapitalist sistem ve kapitalist ahlakın, beyazperdedeki en iyi yansımalarından biri kuşkusuz orijinal adıyla ‘Nightcrawler’. Rene Russo, Bill Paxton, Ann Cusack ve Riz Ahmed, oyuncu kadrosunun diğer isimleri. İyi yazılmış, iyi yönetilmiş ve iyi oynanmış, son derece eleştirel, sert, o ölçüde düşündürücü, etkili bir film! (4 / 5)

JOHN WICK
İsim yapmış, tecrübeli bir dublör-aktör olan Chad Stahelski’nin ilk yönetmenlik denemesi, son derece titiz tasarlanmış tempolu bir aksiyon. Kendisi gibi ünlü bir dublör olan yakın dostu David Leitch’de, yönetmen koltuğunda destek vermiş Stahelski’ye. Derek Kolstad imzalı senaryo, bilgisayar oyunlarını akla getiren bir yakın dövüş koreografisi içeriyor aynı zamanda. Başrolü Keanu Reeves’in üstlendiği gerilimli aksiyonda, usta İsveçli Michael Nyqvist ile birlikte, bir başka usta aktör Willem Dafoe’yu da izliyoruz. Bridget Moynahan, John Leguizamo ve Ian McShane, konuk oyuncu olarak filme renk katıyorlar. Acımasızlığı ile ün yapmış eski kiralık katil John Wick, sevdiği kadın için bütün o eski karanlık geçmişini geride bırakıp, temiz bir sayfa açmıştır. Sevgilisi, hastalanıp hayata veda ettiğinde bir başına kalan acılı genç adam, yıllarca adlarına çalıştığı Rus mafyasının genç ve şımarık oğlu tarafından rahatsız edilip, saldırıya uğradığında, ettiği yeminden dönerek, tekrar silahlarını kuşanır ve intikam için, eskiden olduğu gibi, durdurulamaz bir ölüm makinesine dönüşür. Dakikada birden fazla kişinin öldürüldüğü aksiyon, bilindik intikam öyküsü klişeleriyle ilerlese de, epey stilize, ana karakterinin ‘cool’luğuna denk düşen biçimde oldukça serinkanlı yansıtılmış perdeye! Suç dünyasının bütün detayları ve derin örgütlenmenin pek bilinmeyen raconu, Keanu Reeves’in karaktere cuk oturan performansı ile birleşince, keyifli ve sürükleyici bir seyirliğe dönüşüyor karşımızdaki. (3 / 5)

AŞK VE TUTKU
İsveçli ünlü oyun yazarı ve romancı August Strindberg’in (1849 – 1912) beyazperdeye defalarca uyarlanmış ‘Froken Julie / Miss Julie’ adlı sahne oyununun yeni versiyonu, ünlü aktris Liv Ullmann tarafından adapte edilmiş. Ullmann’ın dördüncü uzun metraj yönetmenlik deneyiminde başrolleri, Jessica Chastain ile Colin Farrell üstlenmişler. Üç kişilik oyuncu kadrosunun diğer ismi ise, Samantha Morton. 1890’da, bir yaz gecesi geçen öykü, aristokrat ailenin kızı Matmazel Julie ile zenginlik hayalleri gören babasının uşağı ve genç adamın nişanlısı arasındaki ilişkiyi anlatır. Kendi gibi soylu olmayanları hor gören, onları aşağılayan Matmazel Julie, güç ve tutku arasında sıkışmış bir gecenin sabahında, belki de ilk kez gerçeklerle yüzleşecektir. Sınıf çatışmalarına ve kadın-erkek meselesine incelikle bakan, natüralizmin önemli eserlerinden biri olan, orijinal adıyla ‘Miss Julie’, son tahlilde, yaşamın gerçeğini bulabilmek üzerine kalem oynatan Strindberg’in ‘varoluş acısını’ haykırdığı önemli bir eserdir. Ullmann, kendi özel hayatıyla –ki dev sinemacı Ingmar Bergman ile olan ilişkisi- bağlantılar kurduğunu düşündürdüğü bu önemli uyarlamayla, zor ve iddialı bir işe imza atmış. Sınıf farklılıkları, din, aşk, kadın-erkek ilişkileri, çıkar, aristokrasi, asalet, vicdan, tutku, aşk, kibir gibi önemli kavram ve oluşlar üzerinden bir çağa bakan yapım, Chastain’in gerçekten içi dolu performansından da ivme alıyor. Farrell, belli ölçüde elinden geleni yapmışken, İngiliz aktris Samantha Morton’da, müthiş bir karakter oyuncusu olduğunu yeniden anımsatıyor. Siyaset biliminden, sosyolojiye ve psikolojiye uzanan birçok disiplinden yararlanan sahne oyunu, ‘akılda kalıcı’ ve sarsıcı bir uyarlama değilse bile, Andrey Zvyagintsev filmleri ‘Vozvrashchenie / Dönüş’, ‘Izgnanie / Sürgün’, ‘Elena’ ve ‘Leviathan’daki müthiş görüntüleriyle zihne çakılan son derece başarılı görüntü yönetmeni Mikhail Krichman’ın kamerasıyla zenginleşmiş. (3 / 5)

ÖLÜM ALFABESİ
Bir ruh çağırma tahtasının barındırdığı kötücül giz yüzünden, hayatını yitiren genç kızın arkadaşları, korku dolu sırrı aydınlatmak ve arkadaşlarının ölüm nedenini bulmak için, ruh çağırma tahtasını yeniden kullanırlar. Geçmişe ait bir kötü ruhun rahat bırakmadığı evin sakinleri ve gerilim yüklü olaylar, ünlü oyun ve oyuncak üreticisi firma Hasbro tarafından üretilen ‘Ouija’ adlı ruh çağırma tahtasının adını alan filmin öyküsünü oluşturuyor. Özel efekt departmanından yönetmen koltuğuna terfi eden Stiles White’ın ilk yönetmenlik deneyimi, son derece klişe sahnelerle ilerleyen, tekrarı bol, sıradan bir korku-gerilim. Birkaç adet yerinden sıçratma sekansına sahip, bunun dışında, belli başlı kötü ruhlu öykülerden bolca esin almış, daha çok yeniyetmelere seslenen ve adeta bir ruh çağırma oyunu pazarlaması yapan filmin başrollerinde, İngiliz aktris Olivia Cook ile birlikte, genç isimler, Ana Coto, Daren Kagasoff, Bianca A. Santos, Shelley Hennig, Douglas Smith ve ‘Insidious / Ruhlar Bölgesi’nden anımsayacağınız tecrübeli aktris Lin Shaye rol alıyorlar. (1,5 / 5)

MADAGASKAR PENGUENLERİ
2005’te başladı macera! Dreamworks ekibinden, Eric Darnell ve Tom McGrath’ın yarattıkları sevimli kahramanlarımız Aslan Alex, Zebra Marty, Zürafa Melman ve Suaygırı Gloria, New York’taki büyük bir hayvanat bahçesinden, Madagaskar adasının egzotik ortamına, yani vahşi doğaya düşüyor ve keyifli bir serüven yaşatıyorlardı bize. Sevginin, her türlü farklılığı yok ettiğinin altını çizen sevimli animasyon, 2008’de, ‘Madagascar: Escape 2 Africa’ adlı ikinci bölümüyle sürüyor, bu kez kahramanlarımız, Madagaskar’dan kaçıp, anavatanları Afrika’ya gidiyorlardı. Burada akrabalarıyla tanışıyorlar ve vahşi doğanın tekinsiz ortamında yeni bir macera daha yaşıyorlardı. Çok sevilen animasyon, 2012’de ‘Madagascar 3: Europe’s Most Wanted / Madagaskar 3: Avrupa’nın En Çok Arananları’ adıyla, Avrupa kıtasına taşıdı eğlenceyi. Dreamworks, ‘Madagascar’ serisinin belki de en sevimli ve ‘yaman’ karakterleri olan sevimli penguenlerin, Skipper, Kowalski, Rico ve küçük asker’den kurulu ekibin ne kadar çok sevildiğini fark etmiş olacak ki, dört kafadar için ayrı bir proje oluşturdu. ‘Penguins of Madagascar / Madagascar Penguenleri’ seriden ayrı düz koşu yaparken, işte bu dört minik penguenin serüvenin taşıyor perdeye. Kuzey Rüzgarı adlı gizli bir organizasyon, bizim penguenlerle birlikte, dünyayı, güzelliklerden men etmek için hain planlar yapan Dr. Octavius Brine’a, namı diğer, Ahtapot Dave’e karşı güçlerini birleştirirler. Sürükleyici bir casusluk macerasının, fantastik tatlar ve mizah ile buluştuğu üç boyutlu animasyon, bir ‘Ice Age / Buz Devri’ olmasa da, ondan geriye kalmama gayreti içinde, iyi yazılmış, teknik ayrıntıları mükemmele yakın, sevimli mi sevimli bir yapım. Türün, serinin, karakterlerin hayranları ve on üç yaş altı için özellikle eğlenceli. (3,5 / 5) MURAT ERŞAHİN



Diğer Yazılar