Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

28 EYLÜL 2012

27 Eylül 2012 Perşembe 23:18
Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

Bu hafta vizyona beş yeni film merhaba diyor. Haftanın iki yerli yapımıysa, notlarımız arasında bulunmuyor. Bunlardan biri Sinan Çetin imzalı “Çanakkale Çocukları”, diğeri ise Özge Özberk’i başrole taşıyan “N’apcaz Şimdi” adlı komedi. Bir koşu sürüyor gündelik hayat. Oradan oraya koşuşuyor, yine de her şeye, her yere yetişemiyor insan. İzlenecek filmler, yazılacak yazılar, okunacak kitaplar, görülecek yerler, tanıyacak insanlar var daha! Büyük ozan Neşet Ertaş da ayrıldı aramızdan. Yalan Dünya, Evvelim Sen Oldun Ahirim Sensin, Gönül Dağı, Neredesin Sen ve daha birçok eşsiz türkü… Yetim kaldı birçok his… Onun gibi az ve öz olanları hep özleyeceğiz. Evet… İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insana daha bir sıkı sarılın. Sokaklar, sinemadan çıkmayanlarla dolu çünkü! Herkese iyi seyirler.

YARGIÇ DREDD
Endonezya menşeli adrenalin pompalayan aksiyon “The Raid / Baskın”, Hollywood’un ilk olarak 1995’te perdeye yansıttığı karakter Yargıç Dredd ile buluşmuş sanki. “Baskın”ın Amerikan versiyonuna ‘Dreed dozu’ katılmış adeta. ‘ 2000 AD’ isimli İngiliz çizgi bilimkurgu dergisinde 1977’de yaratılan Yargıç Dredd karakteri, perdede 1995’te Sylvester Stallone tarafından canlandırılmıştı. Fütüristik aksiyonun yeni çevrimi, geleceğin Amerika’sında sahil boyunca uzanmış büyük kentte geçiyor. Düzeni yargıçların sağladığı kanunsuz şehirde, kahramanımız Dredd ve çaylak yardımcısı, Ma-Ma klanının yönettiği bir suç yuvasına, Peach Trees adlı binaya girerler. Ancak binanın bütün girişleri kapatılıp, iki yargıcın kellesi anons edilince, ortalık can pazarına döner. Yargısız infazlarla yüklü bir bilgisayar oyununa dönüşen beyazperdede ana karakter ‘Dredd’i Karl Urban canlandırmış. Lena Headey ve Olivia Thirlby, yüzünün yarısını gizleyen kaskıyla oynayan karizmatik aktöre eşlik etmişler. Gelişmiş bilgisayar efektleri ve yenilikçi kamera kullanımı dışında bir ‘yenilikten’ ve ‘özgünlükten’ söz etmekse güç.

ROMA’YA SEVGİLERLE
Woody Allen, eski günlerinden oldukça uzakta… Yine de güldüren, gülümseten bir öykü yazmış. Usta sinemacının Avrupa yolculuğu sürüyor. Londra, Barselona ve Paris’ten sonra nevrotik mizah ustasının son durağı Roma. Allen, hayranı olduğu İtalyan sinemasına ve Roma kentine saygı duruşunda bulunuyor. Aşkın şehrinde karşılaştıklarımız, birbirlerinden tamamen farklı insanlar. Film, görev başında olan ve ‘tipik İtalyan’ bir trafik polisi eşliğinde açılıyor. Dört hikâye var büyük resmin içinde. Kızlarının İtalyan nişanlısıyla tanışmaya gelen Amerikalı anne ve baba, küçük kentten Roma’ya gelen yeni evli bir çift, gençliği Roma’da geçmiş Amerikalı ünlü bir mimar ve sebepsiz şekilde bir sabah aniden İtalyan’ın en ünlü insanı oluveren, aile babası, sıradan bir Romalı memur. Woody Allen, ‘ün’ kavramına, dört sıcak öykü eşliğinde bakmış öte yandan. Ün, statü ve gücün doğası, içeriği, yarattığı mutluluk ve hayal kırıklığı… Ustanın bildik dertleri, biraz daha ‘light’ bu kez. Oyuncu kadrosu çok zengin. Bizzat Woody Allen’a, Alec Baldwin, Ellen Page, Penélope Cruz, Roberto Benigni, Jesse Eisenberg, Judy Davis, Greta Gerwig, Alison Pill eşlik ediyorlar. Geçmişin çekici İtalyan yıldızı Ornella Muti, konuk oyuncular arasında. Çok uluslu yapımcılar arasında Faruk Alatan adı dikkat çekiyor. Kıpır kıpır İtalyan ezgileri ve aryalar arasında yüreğe seslenmeye çalışan ‘uçucu’ bir seyirlik son tahlilde!

REC 3: DİRİLİŞ
İlk olarak 2007 tarihli “Rec”den bahsetmek gerek. Ülkemizde, “Rec: Ölüm Çığlığı” adıyla, 14 Kasım 2008’de girmişti vizyona. Sıradan insanların ve mekânların, sıra dışı kullanımı, gerçekten tedirgin edici ve ürkütücü bir yapımı müjdeliyordu. Sürekli hareketli olan omuz ve el kamerası gözü yorsa da… Paco Plaza ve Jaume Balagueró’nun birlikte yönettikleri on altı ödül kazanan başarılı korku-gerilimin Hollywood versiyonu gecikmedi. 2008’de Amerikan yapımı “Rec”; “Karantina / Quarantine”yi izledik. İki İspanyol, devam filminde gecikmediler. 2009 tarihli “Rec 2”, 16 Nisan 2010’da buluştu ülkemiz izleyicisiyle… Bu kez karşımızda “Rec 3” duruyor. Orijinal adıyla “REC 3: Génesis”, bu kez tek yönetmene sahip: Paco Plaza. Bu kez, bir apartman değil, bilinmeyen bir virüsten etkilenip, zombileşen insanların dehşet saldığı yer. Bir düğün alanı… Bir çiftin evlilik günlerinde geçiyor öykü. Törene katılanlar arasında ‘enfekte olmuş’ bir akrabadan kaynaklanan terör, çoluk, çocuk, yaşlı, genç demeden önüne ne gelirse ısırıp, parçalıyor. Leticia Dolera ve Diego Martin’in başrolleri paylaştığı korku-gerilim, akla; bizim çocukların, dost meslektaşlarım Murat Emir Eren ve Talip Öztürk’ün birlikte yazıp yönettikleri “Ada: Zombilerin Düğünü”nü getiriyor. Perdedeki yapım, fena halde; onların filmi çünkü. Ufak detaylar haricinde çok aynı iki film. Paco Plaza, kesinlikle izlemiş bizimkilerin filmini ve çok beğenmiş fikrimce. Bir bağlantı kursalar bizim çocuklar ve sorsalar Plaza’ya bu direkt etkileşimi; yeridir yani. Türü sevenler izlesinler. Ardından da “Ada: Zombilerin Düğünü”nü izlesinler lütfen.
MURAT ERŞAHİN




Diğer Yazılar