Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

27 HAZİRAN 2014

26 Haziran 2014 Perşembe 20:32
Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

Haftanın yeni film sayısı yedi. Sevilen serinin yeni bölümü olan, üç boyutlu bilimkurgu aksiyon ‘Transformers: Age of Extinction / Transformers: Kayıp Çağ’, yerli yapım ‘Göl Zamanı’ ve İngiltere’den gelen dram ‘Lilting / Sevgilinin Ardından’, notlarımız arasında yer alamayan filmler. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın bırakmayın. Herkese iyi seyirler!

PİSLİK
Bruce Robertson, fena halde ‘kirlenmiş’ bir polis memurudur. Hayatı idame şartları ve terfi hayalleri, gün be gün, başka birine dönüştürmektedir genç adamı. Terfi için, rakip olarak gördüğü çalışma arkadaşlarına türlü tezgahlar hazırlamakta da son derece yeteneklidir. Dağınık hayatı, uyuşturucu bağımlığı ve acı dolu geçmişi, onu rahatsız etmekte, ruhunu kemirmektedir. Hırsları, problemleri, halüsinasyonları ve sevgiye duyduğu ihtiyaç, her geçen gün artmaktadır. Sorumlu olduğu bölgede işlenen vahşi cinayetin soruşturmasını sırasında, bir an olsun peşini bırakmayan geçmişi, daha karanlık bir yere doğru hızla çekmektedir, son hız çürümekte olan polisi. Eşini ve kızını geri kazanmak, terfi etmekten daha önemli hale gelmiştir diğer taraftan! İnce bir mizah da içeren suç filmi, ağdalı ve ‘loş’ bir dram işin aslı. Stilize İngiliz yapımı, en çok ‘Trainspotting’ ile tanınan, aykırı kalem Irvine Welsh’in romanından uyarlanmış perdeye. Senaristi ve yönetmeni ise; İskoçyalı Jon S. Baird. Başrolü, James MvAvoy’un üstlendiği ‘serseri ve ters köşe’ hikayede, Jamie Bell, Eddie Marsan, Imogen Poots, Jim Broadbent, Shirley Henderson, David Soul gibi önemli isimler de rol alıyor. McAvoy, üşütücü derecede ‘hakiki’ bir performans sergilemiş. Shakin’ Stevens, Tom Jones, Nena, Billy Ocean şarkılarıyla süslü soundtrack, kirli öyküye renk katmış. Varolmanın, imkansız hale geldiği an ve durumlarda devam etmek ve etmemek üzerine, topun gelişine vuran vicdanı ve fikri hür bir deneme. Yürekli ve şahsiyet sahibi aynı zamanda. (3,5 / 5)

AYNI YILDIZIN ALTINDA
John Green’in özellikle gençlere seslenen popüler romanından uyarlanan romantik dram, iki binli yılların ‘Aşk Hikayesi / Love Story’si olarak nitelenebilir kolayca. Özellikle genç kızların ve ilk ergenlik dönemlerini sürenlerin çığlık çığlığa ve kağıt mendiller eşliğinde izleyecekleri duygusal film, kanserli hastalar için oluşturulmuş bir destek grubunda, tanışan Hazel ile Gus’ın aşkını öykülüyor. Terapi esnasında tanışan Hazel ile Gus, kanser ile boğuşmaktadırlar. İki genç birbirlerine destek olurlarken, bir yandan da hayallerini gerçek kılmaya çalışırlar. Alexander Payne filmi ‘Descendants / Senden Bana Kalan’la ‘En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu’ dalında Altın Küre adayı olan ve şimdiye dek çeşitli festivallerden toplam yirmi ödül kazanmış yetenekli ve güzel aktris Shailene Woodley ile yakışıklı aktör Ansel Elgort’un başrolleri paylaştığı ‘ağlatan’ aşk öyküsünde, Willem Dafoe ve Laura Dern, kadronun usta isimleri olarak çıkıyorlar karşımıza. Türün formüllerine fena halde uygun, hafif sömürü kokan gişe filmi, nerdeyse genç kız izleyicilerin tamamının ilgisine aday gözüküyor. Özetle, kötü değil ama uçucu. (2,5 / 5)

HAYATIMIN EN KÖTÜ GECESİ
Güzel yıldız Elizabeth Banks’in başrolde olduğu komedi, Los Angeles’da yaşayan sıradan bir haber spikerinin bir gece içinde yaşadığı olayları taşıyor perdeye. Beklediği terfi öncesi, ‘Hangover’ tarzı bir gece yaşayan Megan, onu bekleyen en önemli gün öncesinde, olmadık tersliklerle karşılaşıp, çılgın saatler yaşayacaktır. Kontrolsüz gelişmeler, tekinsiz sokaklar ve parasız, kimliksiz, telefonsuz kalmış, korunaksız bir kadın. Steven Brill’in yazıp yönettiği komedide, James Marsden, yakışıklı kontenjanını doldurmuş. Gillian Jacobs ve özellikle ‘Borat’taki performansıyla dikkat çeken sempatik aktör Ken Davitian, oyuncu kadrosunun öne çıkan diğer isimleri. Gelişme noktasında, enfes Martin Scorsese filmi ‘After Hours / Geç Saatler’e evrilmesini dilediğiniz, ancak sulu sepken bir tür kırmasına dönüşen pop-corn seyirlik, bir şekilde izletiyor kendini. (2 / 5)

DERİNDEKİ YARATIK
B filmlerin kariyerli ismi, senarist-yapımcı ve yönetmen Brian Yuzna imzalı korku-gerilim, Endonezya-Hollanda ortak yapımı. 2010 tarihli üç boyutlu film, devasa bir deniz böceğinin, Kuzey Sumatra denizinde saldığı dehşeti öykülüyor. Deniz biyoloğu Skylar Shane, tarih öncesi hayat formlarını araştırmak için, Jack Bowman adındaki bir kaptan ile anlaşır. Karanlık sularda beklenmedik bir dehşet gizlidir. Michael Paré ve Janna Fassaert’ın başrolleri paylaştıkları ‘yaratıklı’ gerilim, az gelişmiş efektlerle yüklü, üçüncü sınıf bir yapım olarak yer ediyor bellekte. Bir büyünün ve lanetin tetiklediği su altı yaratığı, Endonezya’nın karanlık masallarının ve korku mitinin bir ürünü olarak resmediliyor perdede. Korkutucu gösterilmeye çalışılmış, zayıf maket, ‘toy-box görünümlü deniz böceğinin saldığı vahşet, deniz sezonunun başladığı şu günlerde; izlenip, unutulmaya terk edilecek bir seyirlik. (0,5 / 5)
MURAT ERŞAHİN



Diğer Yazılar