Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

18 NİSAN 2014

17 Nisan 2014 Perşembe 22:16
Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

Haftanın altı yeni filminden üçü, notlarımız arasında. 33. İstanbul Film Festivali’ni eşzamanlı olarak izlediğimiz için, ‘aynı anda ayrı yerlerde olamamak’ fizik kuralına binaenaleyh, bazı filmlerin basın gösterimlerine katılamadık. Affola! John Turturro’nun yönettiği ve başrolü Woody Allen’a verdiği komedi ‘Fading Gigolo / Kiralık Aşık’, Almanya-İsviçre ortak yapımı fantastik yapım ‘Das Kleine Gespenst / Sevimli Hayalet’ ve başrolünde Peker Açıkalın’ı izleyeceğimiz yerli komedi ‘Gülcemal’, haftanın notlarımızda yer alamayan filmleri. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın bırakmayın! Herkese iyi seyirler.

İTİRAZIM VAR
Onur Ünlü, yedinci uzun metrajında, yine bildiğiniz gibi, zeki, hınzır ve yaman! ‘Bayılırım belaya’ diyor imam Selman Bulut! Mike Hammer ve Sherlock Holmes karışımının doğu versiyonu bir dedektif imam yaratıyor Onur Ünlü. Polanski’nin ünlü ‘Chinatown / Çin Mahallesi’ filminin, Jack Nicholson tarafından canlandırılan dedektifi J.J. Gittes’e de selam gönderiyor Selman Bulut! Satranç sever, detaycı, eski boksör, sevgi dolu baba, sorumluluk sahibi bir memur o! Kırılan burnuna takılan bantlarla ‘devam eden’ ve kolay pes etmeyen eski bir adam. İmamı olduğu camide işlenen gizemli cinayeti çözmek için kolları sıvayan Selman Bulut, kısa süre içinde, çevresindeki hemen herkesin, cinayetle bir şekilde ilgisi olduğunu fark ediyor. Polisiye kara komedi, politik tatlar, hatta hatırı sayılır politik değiniler içeriyor. Selman Bulut’un, içinde yaşadığı, düzen ve sistem ile ilgili ciddi problemleri var. Dürüst, fedakar bir devlet memuru, bir baba, bir din adamı, zeki bir vatandaş olarak, düzenin gidişinden memnun değil Selman. Yalanlar, tefeciler, karanlık sırlar, ötelenmiş adalet duygusu, çürümüşlük ve bozulmuşluk içinde, ‘devam etmek’ kolay değil! Varoluş, karanlık, can acıtıcı ve yeteri kadar gerçeküstüdür tespitini, kaldığı yerden sürdürüyor Onur Ünlü. Bildik sinemasının iyiden iyiye fark yaratan kodlarına yeni filmde de rastlıyoruz, ölüm-hayat, doğu-batı, zeki gaglar ve öyküyü destekleyen şarkılar… ‘Selman Bulut’ rolünde, sinemamıza ‘hakiki bir karakter’ armağan edip, harikalar yaratan Serkan Keskin’e, Hazal Kaya, Öner Erkan, Büşra Pekin, Umut Kurt, Serdar Orçin’in başı çektiği, tanıdık oyuncu kadrosu eşlik ediyor. Senaryo da, Ünlü imzalı tabii ki. Filmin öyküsünü ise, misafir oyuncu olarak filme tat katan, Sırrı Süreyya Önder ile birlikte tasarlamış Onur Ünlü. Dedektif-imam Selman Bulut, yeni maceralarıyla, her an yeniden perdeye yansıyabilecek bir karakter olmuş. ‘Milli Cinayet Koleksiyonu’ başlığı altında şekillenmiş yeni öyküsünde, otoriteye, içinde nefes alıp verdiğimiz düzene söyleyeceğini söyleyen Ünlü, İmam Selman’ın vaaz sahnesinin metnini de ‘antikapitalist Müslümanlar’dan ilahiyatçı yazar İhsan Eliaçık’a yazdırmış. 33. İstanbul Film Festivali’nde ulusal yarışma’da ‘altın lale’ için yarışan filmin, göze batan sorunu ise, ‘dağınık’ hali. Ünlü’nün sinemasında metnin ve duygunun yeri tartışılmaz, sadece sinema büyüsü yaratmakta ve perdeye yansıyan hikayenin, bir sinema filmi olarak, ‘bütünlüğünde’ bir takım eksikleri olduğu hissi, sürüyor. Daha sakin, daha titiz ve daha sabırlı olması gerekiyor, söyledikleri ve söyleme şekliyle, yerli sinemada kuşkusuz fark yaratan Ünlü’nün. Serkan Keskin’in müthiş tiplemesi, keyifli öyküsü ve bildik Onur Ünlü vurgulamalarıyla, izlenmesi gereken bir yerli örnek olarak sizi bekliyor film. (3 / 5)

UYUMSUZ
Veronica Roth adlı yazarın çok satan, aynı adlı popüler romanından perdeye uyarlanan bilimkurgu-macera, özellikle bu ve benzeri öykülerin müptelası olan genç kızların ilgisine mazhar olacak romantik tatlar da içermekte. Politik yanı da epey güçlü distopik öykünün. Karanlık bir distopya ortamında başlıyor film. Nükleer savaşı sonrası geriye kalan toplum, beşe bölünmüştür. Görünürde, eşitlikçi ve özgürlükçü olan fakat bir kast sistemi şeklinde oluşturulmuş, sınıfsal bir toplumdur bu. Kanunu koruyan kolluk kuvveti olan ‘cesurlar’, yürütmeyi temsil eden aydın ‘fedakarlar’, otoriteyi temsil eden, ilim ve bilimle de ilgili olan seçkinler, çiftçilik ve üretimle uğraşan nazikler ve adaleti temsil eden doğrucular. Gençler, belli bir yaşa geldiklerinde hangi sınıfı seçeceklerine karar vermek zorundadırlar. Uygulanan test sonucu, her gence, ona en uygun bölümü gösteren yetkililer, gençlerin ömürlerini geçirecekleri sınıflardaki mutluluklarının, toplumsal huzuru da beraberinde getireceğini düşünmektedirler. Kahramanımız Tris ise, yapılan test sonucu ‘uyumsuz’ çıkar! O, farklıdır, hemen her sınıf ve bölüme ait hissetmektedir kendini. ‘Cesurlar’a katılan Tris, hayatına; kolluk gücü bünyesinde devam edebilmek için, zorlu fiziksel ve psikolojik testlerden geçmek zorunda kalır. ‘Uyumsuz’ olmanın cezası ise ölümdür. Bu sırrı gizlemek zorunda olan Tris, kısa süre içinde, bambaşka ve karanlık bir gerçeğin farkına varır ve halkın geleceği adına mücadele ederken bulur kendini. Faşist ve otoriter bir sistem tablosuna dönüşen büyük resim, gezegenimizi ilgilendiren, son derece güncel politik göndermelere, değinilere sahip. 2006 tarihli ‘The Illusionist / Sihirbaz’ ve 2011 yapımı ‘Limitless / Limit Yok’ filmleriyle tanıdığımız Neil Burger’in yönetmen koltuğunda oturduğu popüler yapımın başrolünde ise, 1991 doğumlu aktris Shailene Woodley yer alıyor. Alexander Payne filmi ‘The Descendants / Senden Bana Kalan’da, George Clooney’in büyük kızı rolünde izlediğiniz ve performansıyla ‘en iyi yardımcı kadın oyuncu’ dalında Altın Küre adayı olan Woodley, yeteneği ve güzelliğiyle dikkat çekiyor. Yakın gelecekte adını sıklıkla duyacağımız Woodley’e, yakışıklı İngiliz aktör Theo James, Jai Courtney ve Lenny Kravitz ile Lisa Bonet’in 1988 doğumlu kızları, Zoë Kravitz eşlik ediyorlar. Usta aktris Kate Winslet, Ashley Judd, kadronun ünlü isimleri. Politik noktaları, aksiyonu romantizmle birleştiren yapısı ve başarılı atmosferiyle, ilgiye değer bir film ‘uyumsuz’. En büyük problemi ise, bir yerlerden fazlasıyla tanıdık oluşu. Benzer popüler eserlerden, kendisinden önce beyazperdeye yansıyan, benzer yapımların, ‘The Hunger Games / Açlık Oyunları’ serisinin ve ‘The Mortal Instruments: City of Bones / Ölümcül Oyuncaklar: Kemikler Şehri’ filmlerinin adeta yeni bir bölümü olarak izlenen film, güçlü yapım tasarımına rağmen, ısıtılıp servis edilen bir sanayi yemeği lezzetine dönüşüyor bir yerden sonra. Bildik formüller ve gelişmeler devreye giriyor ve ardından muhtemel devam filmi beklenmeye başlıyor. Bu ‘aynılık’ meselesini kafanıza takmazsanız, 139 dakikalık süresi boyunca asla sıkmayan, eğlenceli bir macera sizi bekliyor sinemalarda! (3 / 5)

ZOR BİRADERLER
Bir lisede güvenlik görevlisi olarak çalışan Ben’in, en büyük hayali, polis akademisini bitirip, iyi bir polis olabilmektir. Güzel sevgilisi Angela’nın idealist bir polis olan ağabeyi James’e kendini ispatlamaktır en büyük amacı. Kısa boyu ve korkaklığı dışında, son derece sorumsuz ve yeteneksiz biridir o, dedektif James’e göre. Polis akademisine kabul edildiğini öğrendiğinde, dünyalar bu sevimli ve geveze adamın olur ama müstakbel kayınbirader James, onun gözünü korkutmak ve yıldırmak için, devriye gezecekleri bir gün ayarlar ve iki farklı adam, Atlanta sokaklarında, yirmi dört saat sürecek tehlikeli bir macera yaşarken bulurlar kendilerini. Zıtlıklar komedisinden güç alan ‘Training Day / İlk Gün’ parodisi, benzer örneklerden ve ‘tek gün’ serüvenlerinden pek ayrılmasa da, 1.57cm’lik ‘küçük geveze adam’ Kevin Hart’ın sevimli palyaçoluğuyla eğlendiriyor. Gerçekten hiç susmadan konuşan Hart ile uyumlu bir ikili oluşturmasa da, uygun bir ‘kimya’ deneyen Ice Cube ile çekici aktris Tika Sumpter, filmin lokomotifleri. John Leguizamo, Bruce McGill ve usta aktör Laurence Fishburne ise, oyuncu kadrosunun zenginliği. En çok, ‘Fantastic Four / Fantastik Dörtlü’ filminden anımsayacağınız Tim Story’nin yönettiği komedi-aksiyon, Kevin Hart’ın dur durak bilmez çenesi yanında, sempatik halinden gücünü alan yeni bir ikili serüveni. (2 / 5)
MURAT ERŞAHİN



Diğer Yazılar