Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

14 KASIM 2014

13 Kasım 2014 Perşembe 21:21
Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

Yeni haftanın beraberinde getirdiği film sayısı sekiz. Yerli filmlerin ağırlıkta olduğu hafta, hemen her beğeniye sesleniyor. Popüler yerli komedinin yeni örneklerinden ‘Deliha’, yine yerli bir gerilim olan ‘Gizli Yüzler’ ve yerli animasyon ‘Evliya Çelebi Ölümsüzlük Suyu’ ile Tim Winton’un kısa öykülerinden perdeye uyarlanan bir dizi kısa filmden oluşan Avustralya yapımı ‘The Turning / Dönüş’, haftanın notlarımız arasında yer alamayan yapımları. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın! Herkese iyi seyirler.

GECE
Bozuk düzen kaldırımlarında gezinen öykü, ‘gayri safi milli mutluluktan’ pay alamayanlara dair toplumsal bir dram. Usta yönetmen Erden Kıral’ın yeni filmi, İzmir’e göç etmiş bir ailenin dört çocuğu üzerinden, ülkenin sosyal ve politik görünümünü çiziyor. Dağılmış, parçalanmış, heba olmuş ailenin hikayesi, Hasan Özkılıç’ın Zahit adlı romanından uyarlanmış perdeye. Senaryoyu imzalayan isim ise, ‘Küçük Günahlar’ adlı filmi yazıp-yöneten, aynı zamanda yazar ve film eleştirmeni kimliklerine de sahip Rıza Kıraç. Özkılıç’ın kitabı, ülkenin yakın tarihinin politik ve sosyal panoraması üzerineyken, film, işin içindeki tutkulu ve hafif arıza bir aşk öyküsünü öne çıkarmış sanki. Süsen, çocukluk aşkı ve kocası Yusuf, güçlü kız kardeş Gülcan, iki erkek kardeş, dağlardan şehre dönen Zahit ve açlık grevine giren Nahit. Başrollerini, aynı zamanda filmin yapım aşamasında da önemli rol oynayan Nurgül Yeşilçay ve Mert Fırat’ın paylaştıkları sosyal dramda, Vildan Atasever, İlyas Salman, Nur Sürer, Ayça Damgacı, Teoman Kumbaracıbaşı, Hakan Yufkacıgil ve Hakan Karahan, diğer önemli rolleri üstleniyorlar. Görüntü yönetmenliğini Feza Çaldıran’ın üstlendiği yapım, İzmir’in bozuk düzen kaldırımlarını gayet iyi kullanmış. Mekan seçimi, kullanımı ve buna bağlı olarak sanat yönetimi üzerin epey titiz çalışılmış. Sorun, öykünün tartımında! Perdeye yansıyan hikaye, hangi meseleyi öne çıkaracağında kararsız kalmış gibi. Politik yönü ağır basan taraf, yani iki erkek kardeşin hikayesi, iki kız kardeşin öyküleri yanında biraz es geçilmiş. Belki de tamamen Süsen’in, çocukluk aşkı ve eşi Yusuf’un, pavyon sahibinin, pavyon çalışanlarının ve küçük kız kardeşin öyküsü olsaydı izlediğimiz, daha ‘net’ otururdu film sanki zihinde. Biz, iki ağabeyin öyküsünü, Gülcan’dan ve Süsen’den duysaydık sadece, görmeseydik yani. Ya da, dört kardeşin yaşadıkları ve hayattan aldıkları pay, eşit olarak dağıtılsaydı öyküye. Politik yan, biraz daha sivriltilseydi, daha açıklayıcı, net ve içerikli olsaydı iki kardeşin ve ülkenin politik oluşları. Erden Kıral’ın 2008 tarihli dramı ‘Vicdan’, Zeki Demirkubuz klasikleri ‘Masumiyet’ ve ‘Kader’ arasında gidip gelen öykünün zaafı, neyin, ne kadar üzerinde duracağını kestirememiş olmasında yatıyor. Bunun haricinde, oyuncu kadrosu elinden geleni yapmış. Burada bir parantez de Nurgül Yeşilçay için açmalı. Filmin yapım tasarımında, dolayısıyla geniş anlamda yapım sürecinde emeği olduğunu jeneriklerden öğrendiğimiz Yeşilçay, önemli bir örnek teşkil etmiş kanımca. Yurtdışında örneklerine sıklıkla rastladığımız, yönetmene ve projeye inanıp, desteklemiş oyunculara-yıldızlara, ülkemiz adına da bir örnek teşkil etmesi bakımından önem verilmesi, altı çizilmesi gereken bir tavır ve emek Yeşilçay’ınki. Özetle, kafası karışık, taşların yerli yerine tam oturmadığı bir proje olsa da, sektörün onca meşakkatine rağmen, üretmekten vazgeçmeyen usta yönetmen Erden Kıral’ın yeni filmine kayıtsız kalmayın. Omuz kamerasının da önemli bir yer tuttuğu, gerçekliği destekleyen çekimler, oyuncu performansları ve memleketin imkansızlıkla örülü ruh hali perdede duran. (2,5 / 5)

ANNEMİN ŞARKISI
Gayet düzgün, gerçekçi aynı zamanda içli bir ilk film. Dokunaklı ve kararlı yapısıyla, neyi nasıl anlattığını bilen ilk filmler arasında yerini alıyor, Erol Mintaş’ın ilk uzun metraj yönetmenlik deneyimi. Merkezine bir anne-oğul hikayesini yerleştiren film, köylerinin boşaltılması üzerine, doğudan, İstanbul’a göç etmek zorunda kalan ve hayatları, anıları ellerinden alınmış olan insanlara bir ağıt niteliği taşıyor. Annesi Nigar ile birlikte, göç ettikleri büyük kentin soğuk siluetinde yaşamını sürdüren öğretmen Ali, kız arkadaşı Zeynep’in hamile olduğunu öğrendiğinde, problemlerinin arttığını görür. Annesi, eski komşularının köye geri döndüğüne inanmakta ve geriye, ‘evine’ dönmek istemektedir. Gittikçe hastalanan ve bu durumu bir takıntı haline getiren yaşlı kadının, oğlundan bulmasını istediği kendi diline ait şarkıyı aramaktadır bir yandan da Ali. Anne-oğul rolünde, müthiş bir uyum yakalayan Zübeyde Ronahi ve Feyyaz Duman’ınn mütevazı biçimde ‘döktürdükleri’ dramda, Nesrin Cavadzade’de, Ali’nin kız arkadaşı Zeynep’i canlandırıyor. Saraybosna Film Festivali’nden ‘en iyi film’ ve ‘en iyi erkek oyuncu’ ödülleriyle dönen yapım, 51. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde ise, ‘en iyi ilk film’, ‘en iyi erkek oyuncu’, Aziz Çapkurt’a verilen ‘en iyi yardımcı erkek oyuncu’ ve ‘en iyi müzik’ dahil dört ödül kazanmayı başarmıştı. Sadece yürekte değil, zihinde de çalan bir şarkı, Nigar teyzenin şarkısı… (3,5 / 5)

KANUNUN ÖTESİNDE
Eski bir polis olan Matt Scuder, lisansı olmadan özel dedektiflik yapmaktadır. Bir uyuşturucu taciri, kaçırılan ve öldürülen eşinin katillerini bulmasını ister kahramanımızdan. Scuder, işin üzerindeki sis perdesini aralayınca, ortada birden fazla kurban olduğunu ve karşısında seri katil tarzında bir cinayet şebekesi olduğunu fark eder. Boğazına kadar suç ve nefretle dolu New York sokaklarında tuhaf bir av sürmektedir. Lawrence Block imzalı çok satanlar listesinde yer alan 18 kitaptan oluşan roman serisinin, onuncu kitabından perdeye uyarlanan filmi, Scott Frank yönetmiş. Alkol bağımlılığından kurtulmuş yalnız dedektif Matthew Scuder karakterini, usta aktör Liam Neeson canlandırmış. Dan Stevens, David Harbour, Adam David Thompson ve İzlanda asıllı yetenekli aktör Ólafur Darri Ólafsson; son derece iyi yardımcı oyunculardan öne çıkan isimler. Her şeyden önce son derece karanlık bir suç dramı orijinal adıyla ‘A Walk Among The Tombstones’. Olaylar, 11 Eylül saldırılarından önce, 1999’da, New York’ta geçiyor. Netameli ve buhran hissi veren kıyamet öncesi atmosferi, son derece başarıyla kurulmuş. Polisiyenin bildik kalıpları, seri katilli ve gizem yüklü bir gerilimle buluşarak, sosyal bir eleştirinin de yüklü olduğu hüzünlü bir drama dönüşüyor sert ve tavizsiz filmde. Tekinsiz suç dünyasının tam içinde, saflık ve arınma peşinde koşan bir adamın ve bu dünyanın dengesiz kurallarının, birbirine karışmış iyi ile kötünün portresi çizilirken, neredeyse bütün yan karakterlerin iç dünyaları ardına dek aralanmış. Olanca sertliği yanında, ‘çaktırmadan’ ince bir hüzün içeren yapım, türünün farklı ve iyi örnekleri arasında. (3,5 / 5)

SALAK İLE AVANAK GERİ DÖNÜYOR
Peter ve Bobby Farrelly kardeşlerin ilk uzun metrajları olarak 1994’te çektikleri ‘Dumb & Dumber / Salak İle Avanak’, ikilinin komedi türünde birer isim olarak tanınması yanında, özel bir referans olarak, kendine sağlam bir yer edinmiştir beyazperdede. Jim Carrey ve Jeff Daniels’in muhteşem bir ikili olarak zihne kazındıkları mizah dolu yapım, tam yirmi yıl sonra, iyi kalpli ama son derece ‘geri zekalı’ kafadarlar Lloyd Christmas ile Harry Dunne’nin yeni macerası ile karşımızda. Kronik bir böbrek hastalığına yakalanmış Harry, bir kızı olduğunu öğrenir ve Lloyd, mektuptaki güzel fotoğrafı gördükten sonra, böbrek nakli için Harry’nin kızını bulmaları gerektiğini öne sürer. İkili, yola çıktıkları anda, bildik felaketler başlamış olur! Aradan geçen yirmi koca yıla rağmen, ‘performanslarından’ pek bir şey yitirmeyen iki dostun yeni macerasında, geçen yılların gerçekten erozyona uğrattığı ve tanımakta güçlük çektiğimiz Kathleen Turner da rol alıyor. Laurie Holden, Rob Riggle ve Rachel Melvin, yeni filmin diğer yeni oyuncuları. Yeni macera, düşürdüğü ve seslendiği yaş sınırıyla, içerdiği müstehcen mizahın dozunu biraz düşürmüş. Slapstick komediden de beslenen yapım, bildik öykü ve karakterlerle yeni tanışanlar için çok keyifli olabilir. İlk filmin büyüsünden ve orijinalliğinden uzak olsa da, tecrübeliler için de keyifli bir seyirlik sayılabilir pekala, ‘beyinsiz’ ama iyi yürekli dostlar Lloyd ile Harry’nin yeni maceraları. (3 / 5)
MURAT ERŞAHİN



Diğer Yazılar