Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

06 ŞUBAT 2015

05 Şubat 2015 Perşembe 17:44
Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

Yeni haftanın beraberinde getirdiği yeni film sayısı altı. Özcan Deniz imzalı yerli romantik komedi ‘Sevimli Tehlikeli’, ‘Matrix’ serisinin yaratıcıları Wachowski kardeşlerin yeni bilimkurgusu, üç boyutlu macera ‘Jupiter Ascending/Jupiter Yükseliyor’ ve üç boyutlu animasyon ‘The SpongeBob Movie: Sponge Out of Water/Sünger Bob Kare Pantolon 3D’, haftanın notlarımız arasında yer alamayan diğer filmleri. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın! Herkese iyi seyirler.

TURİST
İsveçli Ruben Östlund’un yazıp yönettiği dram, batının kendini güvende hissetme durumuna, yalancı konformizm anlayışına, ‘mutlu aile’ kavramına, sınıf ayrımı, ırkçılık gibi çok önemli mevzulara, ‘uygarlık’ ve ‘çağdaş insanın kurumsal yapısı’ pencerelerinden, ‘tatlı sert’ ve netameli biçimde bakıyor. Fransa Alplerinde kayak tatiline giden üst-orta sınıf İsveçli bir aile, otelin dağın eteklerine bakan terasında, öğlen yemeklerini yerken, ufak bir çığ düşer üstlerine. Anne, çocuklarını korumak derdindeyken, baba bir anda düşmekte olan çığ karşısında kaçmayı seçer. Kendi canının derdine düşen adam, hiçbir şey olmamış gibi masaya geri döndüğünde, ilişkiler, otorite, aile, bağlılık, sevgi gibi içi dolu kavramlar sorgulanmaya başlar. İsveçli aile ve oteldeki arkadaş ve diğer konuklar üzerinden müthiş bir steril Avrupa eleştirisi yapıyor orijinal adıyla ‘Force Majeure’. Cannes Film Festivali’nin ‘belirli bir bakış’ bölümünde jüri ödülü alan sarsıcı dram, özellikle finali itibariyle, Bunuel klasiklerinden 1972 tarihli ünlü film ‘Burjuvazinin Gizli Çekiciliği’ne selam gönderiyor. İnsan doğası, aile kurumu, üzerimize ‘giyindiğimiz’ roller, ‘gibi’ yapmalar, ‘oyalanmalar’, seçkinci tavırla hayatı algılama, ‘umursama’ meselesi, sahicilik ve gerçekten yaşıyor olup olmamamız gibi hakiki durumlara çok içten ve zaman zaman kara mizahla yaklaşıyor bu cesur ve acımasız film. Metni destekleyen şahane sinematografiyi oluşturan görüntünün ve kusursuz ses miksajının enfes uyumuna özellikle dikkat! Yaşıyorken, bir eksikliğin ya da, yavanlığın farkına varıp, arada bir durup başka yerlere, kim bilir, belki de aynaya bakmak ihtiyacı duyanlara! (4 / 5)

ÖZGÜRLÜK YÜRÜYÜŞÜ
Ülkesi özelinde ve dünya genelinde şiddet karşıtı ve ırksal eşitlik görüşleriyle tanınan Afrikalı-Amerikalı Baptist papaz ve Amerikan Yurttaş Hareketi lideri Dr. Martin Luther King’in öncülük ettiği protesto yürüyüşlerinin, sonuçlarının ve sadece ABD’yi değil, dünyayı etkileyen günlerin filmi. 1965’te Alabama eyaletinin Selma kentinden, eyaletin başkenti Montgomery’ye uzanan 87 kilometrelik yolda gerçekleşen eşit oy hakkı amaçlı protesto yürüyüşünün –hatta toplam üç yürüyüş – hikayesi. Biyografik dram, epik bir yapım işin aslı. Orijinal adını, protesto yürüyüşünün başladığı küçük kentten alan film, Ava DuVernay imzalı. David Oyelowo’nun, King’i oynadığı filmde, diğer önemli tarihi kişiliklerden Başkan ‘Lyndon B. Johnson’u Tom Wilkinson, ‘J. Edgar Hoover’ı Dylan Baker, Alabama Eyalet Valisi ‘George Wallace’ı ise Tim Roth canlandırıyor. Yapımcıları arasında Brad Pitt’in bulunduğu tarihi dramda, aynı zamanda yapımcı kadrosunda yer alan Oprah Winfrey, Giovanni Ribisi, Common, Alessandro Nivola gibi ünlü isimler de rol alıyorlar. ‘En İyi Film’ ve ‘En İyi Orijinal Şarkı’ dallarında Oscar adayı olan yapım, ‘Glory’ adlı şarkısıyla Altın Küre’nin sahibi olmayı başarmıştı. Öyküsü ve biçimi üzerine çalışılmış, dönemin kilit ayrıntıları, karakterleri ve gelişmeleri perdeye başarıyla yansımış, özenli bir biyografik dram ‘Özgürlük Yürüyüşü’. Son tahlilde, Amerikan demokrasisini ve ülkenin üzerine kurulduğu derin değerleri ‘çaktırmadan’ kutsamaktan geri kalmasa da, sonuna dek ‘liberal’ ve itina dolu bir bakışla gerçekleşmiş film. (3,5 / 5)

YABAN
Annesinin ölümü, Cherly için bir kırılma anlamı taşımaktadır. Evliliği de yıkılınca, hayata küsen genç kadın, uyuşturucu ve anlamsızlık arasında kaybolmak üzereyken, ani bir kararla her şeyi geride bırakır ve ABD’nin batı yakasını, güneyden, Meksika sınırından, kuzeye, Kanada’ya dek kat eden uzun ve zorlu bir doğa yürüyüşüne çıkar. Tehlikeler ve doğal zorluklarla yüklü, iki bin kilometrelik yol, Cherly’nin kendisiyle yüzleşmesini ve hayata yeniden tutunmasını sağlayacaktır. ‘C.R.A.Z.Y. / Çılgın’, ‘The Young Victoria / Genç Victoria’ ve en son geçtiğimiz yıl elde ettiği üç Oscar’la öne çıkan ‘Dallas Buyers Club / Sınırsızlar Kulübü’ ile tanınan Kanadalı yönetmen Jean-Marc Vallée’nin yeni filmi, biyografik bir dram. Usta İngiliz senarist Nick Hornby’nin, Cherly Strayed’in anılarından uyarladığı senaryo, özünde bir yol filmi fonunda, doğaya dönerek, kendini bulma üzerine, içli ve anlamlı bir öykü. Jean-Marc Vallée’nin usta yönetimiyle, kendini baştan sona ilgiyle izleten, sürükleyici, derinlikli ve hüzünlü bir film olmuş ‘Yaban’. Başrolü üstlenen Reese Witherspoon, kendisine Altın Küre ve Oscar adaylığı getiren filmde son derece başarılı. Belki de en iyi performansı, daha önce yine ‘en iyi kadın oyuncu’ dalında James Mangold filmi ‘Walk the Line / Sınırları Aşmak’ ile Oscar ödülünü kazanmayı başaran yıldız oyuncunun. Usta aktris Laura Dern, ‘kızı’ rolünde oynayan Witherspoon’a başarıyla ‘anne’ olmuş. Dern de, performansıyla ‘en iyi yardımcı kadın oyuncu’ dalında Oscar adayı. Film boyunca çalan Simon & Garfunkel klasiği ‘El Condor Pasa’, filmin ruhuna son derece denk düşmüş. Yaratıcı ekip de bunun farkında olmalı ki, olabildiğince fazla plana eşlik ediyor, yürek okşayan ünlü ezgi. Doğa ile uyum yakalamaya çalışarak, her türlü zorluğa direnerek, mücadele veren ve günün sonunda ‘kendini bulmak ve huzuru yakalamakla’ ödüllendirilen karakter ve yoluna çıkan diğerleri, belki de hepimizin öyküsünü yansıtıyorlar perdeye. Pes etmek, devam etmek, inat, acı, acıyla baş etme, hüzün, yaşamın gücü ve içimizde yatan şey üzerine usulca ciddi şeyler söyleyen, olabildiğince kırılgan ama o oranda da güçlü, dirayetli bir hikaye duruyor karşımızda. İlgiye fazlasıyla değer! (4 / 5) MURAT ERŞAHİN




Diğer Yazılar