Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

02 OCAK 2015

01 Ocak 2015 Perşembe 20:24
Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

Yeni yılın ilk haftasında yedi film giriyor vizyona! Mahsun Kırmızıgül imzalı yerli dram ‘Mucize’, yeni yılın ilk günü, 1 Ocak’ta erken vizyon yapıyor. Beyazperdeye 2 Ocak günü yansıyıp, notlarımızda yer alamayan filmler ise şunlar: İki yerli film, romantik dram ‘Bir Gece’, ile fantastik bir lezzet de içerdiği belirtilen komedi ‘Tut Sözünü’ ve Nicole Kidman ve Colin Firth’li gerilim ‘Before I Go to Sleep / Uyuyana Kadar’. Yeni yılda da, içinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın! Herkese iyi seyirler ve mutlu bir yeni yıl.

MISIR ADASI
Gürcü sinemacı George Ovashvili imzalı dram, yılın kalburüstü yapımları arasında yerini alıyor! Gürcüstan-Çek Cumhuriyeti-Almanya-Kazakistan-Fransa-Macaristan ortak yapımının başrolünde, usta aktör İlyas Salman yer alıyor. Bir diğer usta oyuncumuz, Tamer Levent’in de kadrosunda yer aldığı incelikli dram, politik zeminine, insana ait değişmesi zor bir trajediyi yedirmesiyle dikkat çekiyor. Bir çiftçi ve torununun yaşam mücadelesi. Gürcistan ve Abhazya arasındaki bölgede, sürüklenen toprakların oluşturduğu bir adacıkta tarımla uğraşan, geçinmek için mısır eken çiftçi ailesi, gün boyu kıyıdan veya sudan kayıkla geçen askerler dışında hiç kimseyi görmemektedir. Sessiz, sakin ve her şeyiyle aynı olan hayat, yaşanan politik sıkıntıların gölgesinde, doğanın da etkisiyle büyük bir değişime uğrayacaktır. Tek mekanda, küçücük bir adacıkta geçen öykü, başarılı bir minimalist örnek her şeyden önce. İnsandan ve emekten yana tutulan taraf, doğanın gücü, insanın çaresiz mücadelesi, adına kader dediğimiz yürek söken oluşlar ve insanın onarılmaz acısı. Bizden sonraya kalanlar… İlyas Salman’ın müthiş performansı göğüs kabartıyor! Yönetmenin son derece etkili soluğunun filmin hemen her karesinde hissedilmesi, Ovashvili’yi, izlenmesi gereken isimler listesine alıyor. Yılı, hatırı sayılır festivallerden elde ettiği birçok ödülle kapamasının yanında, ‘en iyi yabancı film’ dalında Oscar adaylığı için de yarışan yapım, ıskalanmaması gereken bir yedinci sanat örneği kuşkusuz. (4 / 5)

KAYIP ÇOCUK
Atom Egoyan imzalı Kanada yapımı gerilim, kapkara bir dram öte yandan. Usta yönetmen Egoyan’ın unutulması zor dramı 1997 tarihli ‘The Sweet Hereafter / Başka Bir Dünya’ ve 99 yapımı gerilimi ‘Felicia’s Journey / Felicia’nın Yolculuğu’ ile yakın akraba bir film olmuş orijinal adıyla ‘The Captive’. Kayıplar, çocuklar, netameli, kötü yürekli, kapkara dünya. Cannes’de Altın Palmiye için yarışan karanlık öykü, dokuz yaşındaki Cassandra’nın babasının kamyonetinden kaybolduğu andan on yıla yakın süre içinde gelişen olaylar, kurban, onu kaçıran şüpheliler, acılı aile ve olayları araştıran dedektifler cephesinden işleniyor. Kızının izini sürmekten bir an olsun vazgeçmeyen baba rolünde Ryan Reynolds çok güçlü bir performans sergilemiş. Rosario Dawson, Scott Speedman, Mireille Enos, Alexia Fast, Kevin Durand ve Egoyan’ın kadim oyuncularından Bruce Greenwood kadroyu oluşturan diğer isimler. Egoyan’ın bizzat kaleme aldığı öykü, dünyanın karanlık tarafa son hız evrilmesinin, şeytani oluşların ve küçük, çaresiz insanı kuşatan kötücüllüğün röntgeni adeta. Öyküde yer alan bir takım zorlama gelişmeler, gidişata denk düşmeyen tempodaki çözümlenme ve genel denge sorunu, özellikle kurgusu ile dikkat çeken filmin zayıf yönleri. Öykü ve meseleye oldukça yakın bir yapım olan Kanadalı sinemacı Denis Villeneuve imzalı 2013 tarihli gerilimi yüksek dram ‘Prisoners / Tutsak’ı düşünecek olursak, Egoyan’ın filminin gücü hakkındaki soru işaretlerinin arttığını görüyoruz. Yine de kendini izleten, karlarla kaplı atmosferi başarıyla destekleyen görüntü yönetimiyle öne çıkan bir film olmuş Egoyan’ın bir yanıyla yürek ezen karamsar öyküsü. (2,5 / 5)

MÜZEDE BİR GECE: LAHİTTEKİ SIR
Milan Trenc’ın aynı adlı kitabından beyazperdeye uyarlanan fantastik tatlar içeren macera yüklü komediyi Shawn Levy yönetmiş ve 2006 tarihli yapım, gişede başarı elde etmişti. Başroldeki Ben Stiller’a, Robin Williams, Mickey Rooney, Dick Van Dyke gibi ustaların yanı sıra, Ricky Gervais, Steve Coogan, Owen Wilson gibi yıldız isimler de katılmış, nefis görsel efektlerle süslenmiş film, yalnızca küçük izleyicilerin değil, yetişkin sinemaseverin de beğenisini kazanmıştı. Öykü olmasa da, ‘mesele’ oldukça tanıdık ama sürükleyiciydi. Hayalperest bir adam olan Larry, girdiği hiçbir işte uzun süre barınamayıp, aradığı uğraşı bir türlü bulamayınca, son çare olarak ‘doğal tarih müzesindeki’ güvenlik işini kabul ediyordu. Gece güvenlikçisi olarak çalışan Larry, akşam olup, müze kapanınca müzede sergilenen bütün canlılar ve tarihi kişiliklerin canlandığını görünce, fantastik macera, fitilini ateşliyordu. İlgiyle karşılanan yapımın devam filmi, 2009’da çıkageldi. ‘Night at the Museum: Battle of the Smithsonian / Müzede Bir Gece 2’de, kahramanımız Larry Daley, eski dostlarının dünyanın en büyük müze ünitesi olan Smithsonian Enstitüsü’nde kapalı kutular içinde tutulduğunu öğrenince, onları özgür kılmak için harekete geçiyordu. Popüler bir seriye dönüşen film, üçüncü bölümüyle veda ediyor izleyicisine. Ben Kingsley’in de arzı endam eylediği macerada, kahramanlarımızın yolu bu kez Londra’ya düşüyor ve son hız sürüyor büyülü öykü. Hayatını kaybeden efsane aktörler Robin Williams ve Mickey Rooney’e adanan son bölüm, öykü anlamında, eski filmlerin mirasını yiyor sadece. Efektler ise yine üst düzey. Ötelenen, ‘yaptım oldu’lu öykü, sevimli macerayı törpülese de, seriye veda etmek isteyen tutkunlar için bir fırsat yapım. (2 / 5) MURAT ERŞAHİN



Diğer Yazılar