Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

02 EKİM 2015

01 Ekim 2015 Perşembe 19:28
Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

Yedi filmlik yeni haftanın üç yapımı notlarımız arasında. Brian Helgeland imzalı ve başrolünü Tom Hardy’nin üstlendiği suç öyküsü ‘Legend / Efsane’, Walt Disney yapımı animasyon ‘Strange Magic / Tuhaf Bir Sihir’ ve iki yerli yapım; İsmail Hacıoğlu’nun rol aldığı ‘Kafes’ adlı dram ile Sümeya Kökten imzası taşıyan korku-gerilim ‘Vesvese: Cin Tuzağı’, haftanın diğer yenileri. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın! Herkese iyi seyirler.

BULANTI
Zeki Demirkubuz, onuncu uzun metrajında, insana ve yaşanılan hayata karşı olan öfkesini paylaşmaya, içini dökmeye devam ediyor. İnsan karanlığına sokulan öykü tavizsiz ve kişilikli. 2003 tarihli ‘Bekleme Odası’yla birlikte yönetmenin en kişisel çalışmalarından biri ‘Bulantı’. Sartre’ın ünlü eseriyle ilgisi yok öykünün. Demirkubuz, sadece varoluşçu ustanın eserinin adına olan hayranlığından dolayı, orijinal eser adına açtığı ama sonra rota değiştirip, perdede izleyeceğimiz filme yöneldiği dosya adını değiştirmediğini söylemişti. Şehirde yaşayan konformist burjuvanın, hatta lümpenlikle aydınlık arasında gidip gelen acımasız entelektüel bireyin, sıradan insanın öyküsü duruyor perdede. Sevgilisiyle birlikte olduğu gece, eşi ve oğlunu bir trafik kazasında kaybeden Ahmet, yaşamına devam etmeyi seçer. Trajik olayı, hiç yaşanmamış, kendi başına gelmemiş gibi atlatma niyeti, ev işlerine yardıma gelen kapıcı ve ailesinin gerçekliği karşısında sarsılacaktır! Başrolü bizzat Zeki Demirkubuz’un üstlendiği dramda, Şebnem Hassanisaughi, Öykü Karayel, Cemre Ebuzziya, Nurhayat Demirkubuz, Çağlar Çorumlu ve Ercan Kesal rol alıyorlar. Demirkubuz, ‘Bekleme Odası’ndaki oyunculuk performansına çok şey eklemiş. Hiç sırıtmadan kalkıyor zor rolün altından doğrusu. Meseleli ve kızgın yönetmenin dertlerini anlatma biçimi ve şekli, bildik sinemasından lezzetler taşısa da, ‘takıntıları’ ve kişisel tercihleri biraz fazla çıkıyor karşımıza. Bu da ister istemez, bir parça zarar veriyor büyük resme. Uzun ve can alıcı diyalogların bazı bölümleri, meselenin gerçekliğiyle ‘azıcık’ çelişse de, aslında tanıdık bir portre bütünlüğü yaratmayı başarıyor Demirkubuz. Her zamanki gibi Dostoyevski’yi rehber edinmiş ‘Ahmet’ karakteri, büyük şehre, taşradan gelip yahut ta sınıf atlamayı ‘kıvırıp’, entelektüel işlerle uğraşan bazı tanıdıklarımı çağrıştırdı bana. Öğretim üyeliği, yazarlık, reklamcılık, sanat gibi, cin fikirli işlerle uğraşan aydının acımasız, kibirli, ukala ve egoist tarafı iyi yansıtılmış perdeye. İnsancıl finale hazırlanırken, insanlıktan uzaklaşmış bireyin trajedisi ve akıp giden hain, zalim ve umarsız hayatla olan mücadelesi, bildiğimiz Demirkubuz ‘gücünde’ olmasa da, elem dolu ve sert. (3 / 5)

MARSLI
Ridley Scott ustanın yirmi üçüncü uzun metraj kurmacası, daha ziyade Robert Zemeckis dokusunda bir öykü. Çoğunlukla Mars gezegeninde geçen hayatta kalma ve kurtarma çabası öyküsü, kızıl gezegende gerçekleşen şiddetli bir fırtına sonrası öldü sanılarak geride bırakılan astronot ve botanikçi Mark Watney’i eve, dünyaya geri getirme mücadelesini yansıtıyor perdeye. Hayatta kalmayı başaran ve Mars’ta tek başına yaşam mücadelesi veren astronotu, geri getirmek için NASA, neredeyse gezegendeki bütün insanlıkla iş birliği yaparak, ‘kahraman’ Amerikalıyı eve döndürmek için kolları sıvar. NASA olarak bilinen Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi’nin ‘şık’ bir tanıtım filmi aslında orijinal adıyla ‘The Martian’. Müthiş teknik detaylarla, temposu gayet iyi planlanmış, Ridley Scott gibi bir usta dokunuşuyla çekilmiş film, hatırı sayılır bir bilim adamı grubunun da katkısıyla ısmarlanma bir proje tadı bırakıyor geriye son jeneriklerde. Uzayda da olsa, çareler tükenmez diyen sistemin işleyişi, insan dehası ve bitip tükenmek bilmeyen umudun gücünden destek alıyor öte yandan. Dostluk ve geride kimseyi bırakma düsturu, militarist bilinç korunarak uyarlanmış perdeye. Geçtiğimiz yılın çok satan ve sevilen bilimkurgu kitaplarından biri olan Andy Weir imzalı aynı adlı eserin senaristi ise, ‘Cloverfield / Canavar’, ‘aynı zamanda yönetmeni olduğu ‘The Cabin ın The Woods / Dehşet Kapanı’ ve ‘World War Z / Dünya Savaşı Z’ gibi ciddi tür işlerinin usta kalemi Drew Goddard. Yalnız astronot ve bilim insanı rolünde, Matt Damon var. Onu geride bırakıp, tekrardan yardımına koşan mürettebat ekibinde ise Jessica Chastain, Michael Peña ve Kate Mara isimleri öne çıkıyor. Sean Bean, Jeff Daniels, Chiwetel Ejiofor ve Kristen Wiig ise yeryüzü kadrosunun yıldız isimleri. Bilimkurgu macerasında biçim ve sinema keyfi açısından leziz tatlar bırakan film, içerik anlamında öylesine bir seyirliğe dönüşüyor bir yerden sonra. Su gibi akıp giden 142 dakikalık kurtarma/kurtarılma macerası, bir biçimde, Alfonso Cuarón’un yedi Oscar ödüllü bilimkurgu başyapıtlarından biri olan ‘Gravity / Yerçekimi’nin varlığı dolayısıyla hızlıca izlenip, unutulmaya bırakıyor kendini. NASA’nın, filmin gösterime girdiği/gireceği dönemde gizemli gezegen Mars’ı gündeme taşıması, etkileyici bir tanıtım hamlesi olarak dikkat çekiyor ayriyeten. (2,5 / 5)

ŞAH MAT
‘Glory / Zafer’, ‘The Last Samurai / Son Samuray’, ‘Blood Diamond / Kanlı Elmas’ filmleriyle tanıdığımız Edward Zwick imzalı biyografik dram, ABD’li satranç dehası Bobby Fischer’in öyküsünü taşıyor perdeye. Fischer ile Rus rakibi Boris Spassky’nin 1972’de karşılaştıkları ‘yüzyılın maçı’nı odağına alan yapım, soğuk savaşın kendini iyiden iyiye hissettirdiği günlerde, İzlanda’nın başkenti Reykjavik’de geçiyor. Dahilik ile delilik arasındaki ince çizgide gidip gelen Bobby Fischer’in, çocukluğundan beri hazırlandığı, satrançta dünyanın en iyisi olma amacına ulaşmak için, önündeki tek engel, yenilmez denen Rus rakibi Spassky değildir sadece. Hezeyanları, takıntıları ve zihnindeki bütün arızalarıyla kendisidir. Tobey Maguire’nin Fischer’i, köklerinde Slav kanı taşıyan Liev Schreiber’in ise, Spassky’i canlandırdığı hikayede, Peter Sarsgaard ve Michael Stuhlbarg ise usta oyuncu kadrosunun diğer isimleri olarak öne çıkıyorlar. Bradford Young’ın kamerası ve James Newton Howard’ın dikkat çeken orijinal müziği, soğuk savaşın omuz başında gerçekleşen satranç savaşına, titiz bir fon oluşturuyorlar. Başta sanat yönetimi olmak üzere, yapım tasarımı incelikli. Tartışılan bir portre üzerinden, Amerikan milliyetçiliğinin ve tanrı Amerika’yı korusun senfonisinin altı kalın çizilmiş olsa da, ‘çalışılmış’ bir film orijinal adıyla ‘Pawn Sacrifice’. (3 / 5) MURAT ERŞAHİN



Diğer Yazılar