Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

01 ŞUBAT 2013

31 Ocak 2013 Perşembe 21:02
Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

Haftanın yeni film sayısı dört. Notlarımız arasında bulunmayan tek yapım, basın gösterimine katılamadığım “Çatlak Film / Movie 43” adlı komedi. Haftanın diğer yenileri, aşağıda sizi bekliyor. Evet, içinizde yaşayan sinemadan çıkmış insana hassasiyet göstermeye azami dikkat ve özen lütfen! Biliyorsunuz, sokaklar tıka basa sinemadan çıkmayanlarla dolu. Herkese iyi seyirler.

ZİNCİRSİZ
Bir Alman ödül avcısı olan Dr. King Schultz’un yardımıyla özgürlüğüne kavuşan Django, köle olan eşini zalim çiftlik sahibi Calvin Candie’nin elinden kurtarmak için, Mississippi’nin derin karanlığına doğru tehlikeli bir yolculuğa çıkar. Quentin Tarantino’nun merakla beklenen yeni filmi, yaratıcı, kural yıkan, haşarı ve muzip sinemacının hemen bütün ‘numaralarını’ ve ‘beğenilerini’ içeriyor. Tarantino hayranları için bir sorun yok ortada! Bindiği atın üzerinde bütün güneyli halkın şaşkın bakışları altında ödül avcılığı yaparak, dostu ve hamisi Dr. Schultz’un verdiği eğitimle, suçluları ‘ölü’ olarak teslim etme işini benimseyen Afro-Amerikalı eski köle Django, eşini bulmak adına çıktığı tehlikeli yolculukta, derin Amerika’nın o günkü değer yargılarına da tanıklık edecektir. B filmlere ve westernlere özel ilgisi olan sinefil Tarantino, Sergio Corbucci’nin yönettiği İtalya-İspanya ortak yapımı spagetti westernlerden 1966 tarihli “Django”nun hayranlarından olunca, Franco Nero’nun canlandırdığı kahramanı, bambaşka bir öyküde yeniden karşımıza çıkarması çok doğal haliyle! “Django-Zincirsiz”, öykü akışı, atmosferi, diyalogları ve bol salçalı kanlı şiddet sahneleriyle klasik bir Tarantino işi. Grafik şiddet, kara mizah için iyi bir malzeme olmuş yine. ‘Django’, Franco Nero’dan, Jamie Foxx’un canlandırdığı Afro-Amerikalı bir karaktere dönüşmüş. Django’nun dostu, Alman ödül avcısı ve eski diş hekimi Dr. King Schultz rolünde ise, yine bir Tarantino filmi olan 2009 tarihli “Inglourious Basterds/Soysuzlar Çetesi”ndeki performansıyla ‘En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu’ Oscar’ını kazanan Avusturyalı usta aktör Christoph Waltz’u izleyeceğiz. Waltz, canlandırdığı karakter filmden çıkana kadar, başka türlü bir şova dönüştürüyor izleneni. Performansı, nadiren karşılaştığımız cinsten; çok özel. Waltz’un bu yeni Tarantino filmiyle ikinci kez aynı dalda Oscar adayı olduğunun altını çizelim. Yapım ayrıca, ‘En İyi Film’, ‘En İyi Özgün Senaryo’, ‘En İyi Görüntü Yönetimi’ ve En İyi Ses Kurgusu’ dahil toplam beş dalda Akademi ödülleri için yarışacak. Leonardo DiCaprio, Samuel L. Jackson, Kerry Washington, müthiş performanslarla kadronun diğer önemli isimleri olarak çıkıyorlar karşımıza. Ayrıca yan rollerde ünlü-emekçi oyuncular ayrı bir tat katmışlar filme. Orijinal Django’ya saygılarını sunan Tarantino, ilk filmin kahramanı Franco Nero’yu, yeni Django’da da misafir etmiş. Django referansları ve tutkusu, Luis Bacalov imzalı orijinal film müziğinin kullanımıyla devam etmiş. 1966 tarihli filmin bazı sahneleri ve kareleri, yeni “Django”da başka başka şekillerde çıkıyor karşımıza. 70’lerin, westernleri zenginleştiren Ennio Morricone imzalı enfes şarkıları da, yine tadına doyulmaz ‘soundtrack’ın içinde! Her şey bir Tarantino filminde olduğumuzun kanıtı. Fakat hep aynı tat ve aynı dokuyla karşı karşıya oluşumuz, belki de onun; en iyi iki filminin, sırasıyla 1992 yapımı Rezervoir Dogs / Rezervuar Köpekleri ve birçokları tarafından başyapıtı olarak gösterilen 94 yapımı Pulp Fiction / Ucuz Roman’ın üzerine çıkamamasıyla ilgili. Eğlenceli de olsa, ‘karşılaşılmış’ tekrarlarla karşılaşıyorsunuz elde değil! Keyifli sinemasal anlar vaat etse de son tahlilde, deha; kendini, eğlenceli bir tekrara dönüştürüyor! Ziyafetten kalan leziz yemeği, birkaç gün üst üste ısıtıp yemek gibi… (3 / 5)

HANSEL VE GRETEL: CADI AVCILARI
Klasik masalı yeni baştan yazan ve birçok farklı beyazperde kahramanının katkısıyla zenginleştiren fantastik yapım, aksiyon ve korku türlerini de barındırıyor içinde. Çocukların sevdiği masal kahramanları iki kardeş Hansel ve Gretel, orijinal masaldan farklı şekilde; bir cadının şeker ve çikolata kaplı evinde bulurlar kendilerini. Birbirlerinden başka güvenecekleri hiçbir şeyleri olmadığını kavradıkları an, el ele verirler ve cadıyı yakarak yok ederler. Bu andan sonra, bir mit olarak yayılır ünleri. Onlar artık, ünlü birer cadı avcısıdır. Çağrıldıkları son kasabada, küçük çocuklar tuhaf biçimde kaybolmaktadırlar. İki kardeş, kendilerini, daha önce görmedikleri ölçüde çetrefilli bir cadı avının ortasında bulurlar! Alman kökenli olduğu öne sürülen, Grimm Kardeşler, hatta onlardan da önce uyarlanmış masal, “Dead Snow” filmiyle tanınan Norveçli yönetmen Tommy Wirkola tarafından yansıtılmış perdeye. Wirkola’nın senaryodaki ortağı ise Dante Harper. İki kardeşi, yıldızı her geçen gün yükselen aktör Jeremy Renner ile İngiliz aktris Gemma Arterton canlandırıyorlar. Usta aktör Peter Stormare ve modellikten oyunculuğa geçmiş, elli yaşına dayanmasına rağmen ışıltısını yitirmemiş Hollandalı Famke Janssen filmin diğer önemli isimleri. Kötü cadılar, iyi cadılar, cadı avcıları, cadılara yardımcılık eden Troller ve hepsinin ötesinde, dönemin sosyoekonomik ve politik şartları. Ortaçağ karanlığının netameli ve güvensiz sefaleti. Mitler ve büyüler arasında yaşanana can pazarı, aşka tutulan koca Trol ki ‘yapamazdı yapısını, çalamazdı kapısını, bahçesinde ebrulii hanımeli açan evin’ durumu. İyiler ve kötüler arasında, bir masaldan çok daha başka bir kan ve revan gösterimi. Grafik şiddeti aşıp, gerçek bir şiddet gösterisine soyunan film, bir seriye dönüşeceğini vurgulayan finaliyle sona ererken, ‘iyi’ olmayı, geçiştirilmiş üzerinde hakkıyla durulmamış noktalarıyla son anda es geçiyor. Ama kötü değil kesinlikle. Orta karar demeliyiz son tahlilde. İçerdiği türlerin hemen hepsinin karşılığını verme gayretindeki yapım, çok ciddiye alınmadığı müddetçe hoşça vakit geçirtiyor! (2,5 / 5)

HÜKÜMET KADIN
İçerdiği toplumsal değinilere rağmen, demode bir hiciv karşımızda duran. 2009 tarihli komedi “Ay Lav Yu” ile yönetmenliğe adım atan aktör Sermiyan Midyat’ın yazıp yönettiği politik komedi, 8 çocuklu sıradan bir kadının, gelişen olaylar sonucu belediye başkanı olup, her türlü zorluk ve engele rağmen, yılmadan gerçekleştirmeye çalıştığı reformları ve memleketin o günkü sosyopolitik durumunu yansıtıyor perdeye. Başroldeki Demet Akbağ’a, Sermiyan Midyat, Mahir İpek, Cezmi Baskın, Ercan Kesal ve Rıza Akın eşlik ediyorlar. Sinema yazarı bir arkadaşımın yerinde benzetmesiyle bir kamu spotu olmuş, eski ve yavan bir tada sahip film. Resmi söylem ve günümüz politikaları, 1950’lerin sonunda geçen öykünün atmosferine egemen. Kadınların durumu, imkânsızlık, fırsat eşitsizliği, öğretmen ve öğrenciyle vücut bulan öğrenme ve öğretme arzusu gibi kimi toplumsal değiniler ve tespitlerse son derece gerçek. Daha olgun ve modern bir sinemayla dile gelseymiş keşke. (2 / 5)
MURAT ERŞAHİN



Diğer Yazılar