Söyleşi

SANATÇI VE YAPIMCI BAĞINI YENİDEN OLUŞTURACAĞIZ

19 Eylül 2018 Çarşamba 09:36

Yılın en büyük kültür-sanat olaylarından bir tanesi, 80’li, 90’lı yılların efsane gruplarından olan Mozaik’in, 25 sene sonra tekrar sahneye çıkması. Bununla beraber Progresif Rock’ın önemli temsilcilerinden Nekropsi de, Mehmet Güreli, Yeni Türkü, Bulutsuzluk Özlemi, Birsen Tezer, Hüsnü Arkan ve Fazıl Say da aynı etkinlikte sahneye çıkacak.Tüm bu sahneler Ada Müzik’in organize ettiği ‘Burada Müzik Var’ etkinliğinde 28 Eylül-7 Ekim tarihleri arasında Moda Kayıkhane’de gerçekleşecek. Biletlerin ‘buradamuzikvar.com’dan alınabileceği etkinlik öncesinde Ada Müzik’in sahibi Bülent Forta ile konuştuk.

‘Burada Müzik Var´ başlıyor. Nedir bu etkinliği ayrıcalıklı kılan?
‘Burada Müzik Var’, normal bir müzik etkinliği değil. Teması olan ve bir dizilişi bir araya getiren, felsefesi olan bir festival.

Sizi bu işe iten neydi?
Biz bir plak şirketiyiz. Bugüne kadar organizasyon yapma konusunda hep geride durmuş, asıl ehillerini yapması konusunda da mütevazilik göstermiş bir şirketiz. Ama Türkiye’deki müzikal üretim açısından giderek ciddi bir problem olan şeyler var. Plak şirketleriyle sanatçının canlı performansları arasındaki bağı çok büyük oranda kopuyor. Bir plak şirketi, sanatçının üç ayını belirleyebiliyor. Albüm çıkıyor, promosyon oluyor ve sanatçı o üç aydan sonra kendi yoluna gidiyor. Konserler yapıyor, sahneye çıkıyor ama plak şirketiyle o kültürel alışverişi beraber yaşama hali giderek zayıflıyor. Dolayısıyla yeni bir üretimde, plak şirketi ve sanatçı tekrar buluştuğu zaman, aslında farklılaşmış bir sanatçı ve onun yeniden üretim yapmasını bekleyen basit görevlerle donatılmış bir şey ortaya çıkıyor. Ada Müzik, bundan daha farklı bir şirket. Çünkü bünyesinde topladığı sanatçılar, kültürel iddiaları olan isimler. Bütün bunları aslında kendi sanatçısıyla iki albüm arasındaki hayatta da bazı diyalogların kurulduğu, müzikal olarak bazı şeylerin konuşulduğu, paylaşıldığı bir şey bizi ayakta tutan. Bizim proje yapmamızı, kimleri tercih ettiğimizi de belirleyen şey bu. Yoksa bugünkü mevcut dijital çağda eğer bu organikliği ortadan kaldırırsanız müziği tamamen bir meta olarak kurgulayan dolayısıyla da piyasada en çok parası olanların bir plak şirketine dönüştüğü, bunun dışında yaratıcılığın ortadan kalktığı bir yere sürükler bizi diye düşündük. Dolayısıyla biz şimdi bir başlangıç yapıyoruz. Bu bir plak şirketi ile kendi sanatçısının yarattığı bir diyalog olarak ortaya çıksın istiyoruz ve bu kopmuş olan bağı burada yeniden bir araya getirmek istiyoruz.


Sadece müzisyen - plak şirketi ilişkisi üzerinden mi doğdu bu ihtiyaç?
Ada Müzik’in dinleyicisi der ki, ‘biz üniversitedeyken hep Ada Müzik etiketli albümleri alırdık, dinlerdik. Ezginin Günlüğü dinlerdik, Mozaik dinlerdik. Yeni Türkü dinlerdik. Şimdi de beğeniyoruz, Birsen Tezer dinliyoruz, Jehan Barbur dinliyoruz.’ Biz de diyoruz ki ‘onlar da Ada Müzik sanatçıları.’ Bizim kataloğumuzun genişliği, bu müzikal yelpazeyi takip edebiliyor olmak. Aslında bizim Türkiye’de müzikal bir çizgiyi temsil edebildiğimizi ortaya koyuyor. Dolayısıyla biz böyle bir festivali ortaya koyarken birkaç açıdan yola çıktık. Bir, bu organikliği sanatçımızla kurabilmek, iki dinleyicimizle böyle bir ilişki kurabilmekti. Çünkü biz oradan besleniyoruz, oradan nefes alabiliyoruz. Sonuç olarak, etkinliğin adı biraz da kelime oyunuyla ‘BurAda Müzik Var’ oldu.

Ama festivalde sadece müzik yok.
Evet. Bu festivalde bugünün kültürel dünyasına daha farklı bakmak isteyen insanların bir araya geldiği bir şey var. Burada belki ana akım müziğin dışındaki müziği desteklemek isteyen bir şey var. Burada sonuç olarak hayat var, eğlence var, müziğin bize çağrıştırdığı her şey var. Bizim düşündüğümüz böyle 8-9 günlük bir toplam. Ada Müzik’in sanatçılarının tamamı burada değil. Bu devam edecek, daha başka yollarla sürebilecek, tüm yanımız buraya yansımış değil çünkü yaklaşık 600 albümümüz var. Bu da 350’ye yakın sanatçı demek. Onların hepsini bir etkinliğe sığdırabilmemiz mümkün değil ama bu bir başlangıç olsun istedik. Bize benzeyen, bizim gibi müziği sadece bir meta olarak görmeyen, hayatta daha anlamlı, daha dinlenebilir bir müziği bir araya getiren bir festival olsun istiyoruz.

Festivalin ayırt edici başka özellikleri var mı?
Festival bütünüyle kayıt altına alınacak, video olarak çekilecek, ses kaydı alınacak ve dolayısıyla canlı performansın o heyecanı bütünüyle ortaya çıkacak. Biz burada sanatçılarımızın her yerde yaptığı şeyi yapmasını istemiyoruz. Kendi sahnelerini düşünsünler, kendi sahnelerinde birtakım yenilikler ortaya koysunlar. Sadece buraya gelip bu deneyimi yaşayan insanlar, sanatçıyla ilgili bir daha başka yerde göremeyeceklerini burada görsünler. Dolayısıyla biz bunun yeni bir sahne deneyimi olacağı kanısındayız. Oradan belki bir sürü şeyden esinleneceğiz. Çünkü müzik sektörü çok tekrar sektörüdür, bir düet başarılı olur, bir anda yüz bin tane düet ortaya çıkar. Bir arabeskçi ve popçudan ters düet çıkar, bu sefer o tekrarlanır. Ama biz bu ortak sahne paylaşması diye ifade edebileceğimiz şeyi, hem bir dayanışma olarak görüyoruz hem bir ortak üretimin ilk adımları olarak görüyoruz. Dolayısıyla festivalle bunu da teşvik ediyoruz. Herkes, değişik repertuarlar, eşleşmeler, sürprizler görecekler.Dolayısıyla yapmaya çalıştığımız müziği yeniden hayatın parçası haline getirdiğimiz ve hissedebildiğimiz bir iş.

Ada Müzik’in bir çizgisi var dediniz. Geçmişte Ezginin Günlüğü, Yeni Türkü, bugün de Jehan Barbur ve Birsen Tezer’le giden bir çizgi bu. Ada Müzik’e baktığımızda bu çizginin varlığı olumlu mu olumsuz mu? Gençlerle kurduğu ilişki noktasında çağın gerisinde kaldığı gibi bir eleştiri yapılabilir mi?
Bu hem bir Ada Müzik eleştirisi olabilir hem bugünkü müzik dünyasının eleştirisi olabilir. Biz aslında albüm tercihlerimizi genellikle şöyle yapıyoruz. Ya çok iyi bir solist olmanız lazım, mesela Zuhal Olcay gibi. O çok iyi solistlerin de çok fazla olduğu kanısında değiliz. Bizim için çok iyi solistle albüm yapmak istisna. Ama eğer istisna değilseniz, daha çok kendi müziğini yapan, yaratan insanlara hitap ediyoruz, seçiyoruz. Kendi müziğini yapması, kendi sözünü yazabilmesi bizim için çok önemli. Burada biz tercihlerde bulunuyoruz. Baktığımızda Jehan Barbur, Birsen Tezer, Ceylan Ertem şehirli kadının kendini ifade edebileceği söz yazarı olan insanlar. Yaşları 18-19 değil ama o yaşlardan beri kendi duyarlılıklarını yansıtabilecek bir kent müziği yapan ve kadın duyarlılığı olan sanatçılar. Çünkü, kadınların, Fikret Şeneş´leri bir kenara bırakacak olursak, çok fazla kendi söyledikleriyle giden bir hayatları yok. Mesela Sezen Aksu’lar var ama onlar herkese şarkı veren, endüstrinin yazarları. Jehanlar’ın, Birsenler’in o dönemde yaptıkları asıl olarak kadınların biz buradayız diyerek duyarlılıkla izledikleri bir çizgi. Biz bunu tercih ettik. Şu anda Ada Müzik gençlere hitap ediyor mudur? Bazı şeylerde hitap ediyordur muhakkak. Türkiye’de ilk rock albümünü biz yaptık. Bulutsuzluk Özlemi’ne albüm yaptığımız zaman “Bu adamlar bunu nasıl yapıyor, Türkçe Rock olur mu?” dediler. Olur dedik. Bulutsuzluk Özlemi, Bulutsuzluk Özlemi oldu. Yeni dönemde ise çok daha farklı bir durumla karşı karşıyayız. Biz bir temaya göre prodüksiyon yapıyorduk, şimdiki müziğin bir teması olmamaya başladı. Şimdi şu grubun teması budur diyemiyoruz. Sadece politik çizgiden değil, müzikal olarak da böyle. Zaten Pop alanı bizim için kapalı bir alan. Popçularla müzikal olarak çok çalışan bir şirket değiliz. Küçümsediğimizden değil, bambaşka kuralları olan bir alan. Arabesk alanı da bize kapalı. Biz aslında kentli müziği kapsayan bir yerde durmak istiyoruz. Ama kent çoğullaştıkça, kentin mekanları çoğullaştıkça bir plak şirketinin enerjisinin yetmeyeceği kadar üretim ortaya çıkıyor ve bu üretimin hiçbiri de doyurucu değil. Bin-iki bin tirajları olan, daha çok internet kullanıcılarının paylaştığı bir şey oluyor. Biz elek görevindeyiz ama eskisi kadar tutamıyoruz.
‘Performans görselini önemsiyoruz’.

Müzik sadece audio değil

Yeni bir plan var mı peki?
Var, evet. Bu plana göre Ada Müzik’i bütün bu alanları kapsayan bir yere doğru taşıyacağız. Caz, klasik müzik bizim için böyle bir ilgi alanı. Ama daha da önemlisi bugün müzik sadece audio değil, müzik aynı zamanda video. Hatta insanların çoğu, eğer audio müziği kulaklıklarla dinlemeyi seven müzik hastası biri değilse, seyrediyorlar. Klip çekiliyor ve o klip her yerde dönüyor. Dolayısıyla bizim kliple müzik arasındaki yabancılaşmaya da itirazımız var. Festivali neden çekiyoruz? Çünkü biz müziğin performans olarak görselleştirilmesini, klip olarak görselleştirmesinden daha çok önemsiyoruz. Çünkü, diğer türlü klip bir yerde müzik başka bir yerde. Bir sinema eserinden mi yoksa müzik eserinden mi bahsediyoruz, o bağ kopmuş oluyor. Bir pazarlamanın göstergesi oluyor. Çok başarılı örneklerini seyrettiğimiz oluyor ama “Çıkış parçanız nedir, hangi şarkıları kliplendireceksiniz” formatı olmuyor. Müziği bir OMO, Percil gibi pazarlamak oluyor. Senelerdir albüm yapan Bulutsuzluk Özlemi’ne çıkış parçası sormak olmaz. O zaten kendi hayatında çıkışı yakalamış bir iş yapıyor.BURAK ABATAY (BİRGÜN/16.09.2018)



Diğer Haberler