Konuk Yazar

YİĞİDİM 'ASLANIM'I ÜZERLERSE...

05 Eylül 2022 Pazartesi 21:09
YİĞİDİM 'ASLANIM'I ÜZERLERSE...

Gecenin karanlığında bir aslan topluluğunu, ellerindeki son model silahlarla yok eden ‘kaçak avcılar’... Adeta katliam yaparlar, lakin gruptan bir aslanın kurtulduğunu fark ederiz... Doktor Nate Samuels, kanser olan eşini kaybettikten sonra iki kızını yanına alarak karısının vatanı Güney Afrika’ya getirmiştir. Burada onları vahşi hayat biyoloğu Martin ağırlayacaktır. Rehberleri aynı zamanda Nate’i, eşi Amahle’yle tanıştıran kişidir. Kızlar Meredith ve Norah’nın babalarıyla aralarında sorun vardır. Çünkü Nate bir doktor olmasına karşın ilişkileri soğumaya yüz tutmuş eşinin ölümü sırasında yanında yer almamıştır ve bu yüzden çocukları arasındaki mesafe de açılmıştır. Martin’in öncülüğünde safariye çıkarlar, çeşitli hayvanların fotoğraflarını çekip gözetim altındaki aslanları ziyaret ederler. Peşi sıra kaçak avcıların elinden kurtulan aslanın, etrafı kana buladığını fark ederler. Telsiz ve telefonların çalışmadığı bu vahşi beldede sıra acaba onlarda mıdır?

Amerikan sineması, felaket anlarında aralarındaki geçmiş sorunları geride bırakıp yeniden dayanışan aile öykülerini ve çocukları için kahramanlığa soyunan ebeveynlerin verdiği mücadeleleri çok sever. Buzul çağına dönülse, deprem, hortum gibi doğal afetlerle karşılaşılsa, çeşitli yaratıkların, vahşi hayvanların saldırısına uğranılsa ya da eli büyütelim; uzaylıların istilası bile söz konusu olsa; genellikle yakın zamana kadar görevini yerine getirememiş baba devreye girer ve hayatı pahasına, ‘çekirdek ailesini’ korumak için adeta destan yazar!
Yukarıda konusunu özetlediğimiz ‘Canavar’ (Beast) da aynı formülleri yeniden üretiyor. Yıllar önce İstanbul Film Festivali’nde izlediğimiz
‘101 Reykjavik’iyle tanıdığımız İzlandalı Baltasar Kormákur, sonrasında rotasını Amerika’ya çevirdi ve kariyerini ‘felaket filmleri’ üzerine inşa etmeye başladı. ‘Derin Sular’, ‘Everest’, ‘Sürükleniş’ gibi yapıtlarıyla zorlu doğa koşullarında mahsur kalanların öykülerinde gezinen Kormákur, ‘Canavar’da Güney Afrika kırsalına uzanıyor. Birçok klasikte imzası olan Oscar’lı görüntü yönetmeni Philippe Rousselot’nun kamerasından ve bakış açısından destek alan film, dar mekânlarda gerilim yaratma konusunda başarılı. Öte yandan CGI (Bilgisayar yardımıyla yaratılan görüntü) teknolojisiyle elde edilmiş aslan da fazlasıyla inandırıcı.

Ama filmin öncelikli bir sorunu var: 2022 dünyasında eski refleksleri ‘yenilenmiş söylemler’ eşliğinde bize yeniden sunmaya çalışması. Naçizane ait olduğum kuşak 70’lerden bu yana ‘Jaws’, ‘Piranha’, ‘Orca’, ‘Katil Arılar’, ‘Dev Karıncalar İmparatorluğu’, ‘Dev Tohumu’, ‘Cujo’, ‘Arachnophobia’ gibi hayvanlardan gelen tehlikeleri merkeze koyan çok sayıda film izledi. Ama asıl vurgu yapmam gereken nokta “Biz neler neler gördük” değil elbet; kendi doğal yaşam alanlarında varlıklarını sürdürmeye çalışan hayvanları katledip “Böyle yaparsanız onları ‘canavar’laştırırsınız” şeklindeki mesaj ve faturayı ‘kaçak avcılar’a kesen anlayış. Bu tavır sizi hayvan katliamından ve gezegenin diğer canlılarını yok etme reflekslerinizden kurtarmıyor; yani suçlu ‘kaçak avcılar’ değil, ‘avcılık’ denen ve bu çağda bile varlığını sürdüren garabet...

Idris Elba’nın yanı sıra Sharlto Copley’nin ve genç oyuncular Iyana Halley ve Leah Jeffries’in başarılı performanslar ortaya koyduğu ‘Canavar’ heyecan dolu anlar sunuyor ama yukarıda belirttiğimiz sorunlar yüzünden ‘demode’ bir felaket filmi olmaktan da kurtulamıyor.

UĞUR VARDAN (HÜRRİYET/04.09.2022)



Diğer Yazılar