Konuk Yazar

YAZARLAR DA UÇAR!

10 Mayıs 2025 Cumartesi 14:04
YAZARLAR DA UÇAR!

Fransız Aéropostale şirketinin pilotları olarak Henri Guillaumet ve Antoine de Saint-Exupéry, 1930’lu yıllarda Arjantin’de, And Dağları üzerinden kargo taşırlar. Bir sefer sırasında Saint-Exupéry uçuş rotası dışına çıkar ve nihayetinde zor da olsa okyanusa inmeyi başarır. Ne var ki Potez 25 tipi uçağı (1920’lerde Fransa’da tasarlanan tek motorlu model) dibi boylarken bir adaya sığınır ve Henri tarafından kurtarılır. Şirket bu olay sırasındaki uçağın kaybı dolayısıyla eleman eksiltmek de dahil birtakım kısıtlamalara gider. İkili, daha verimli çalışma adına farklı yollar denerken Henri Guillaumet tek başına zorlu bir yolculuğa atılır. Fakat akabinde kendisinden haber alınamaz. Mendoza’daki merkezde çalışan eşi Noëlle, kocasının bulunması için çabalarken Saint-Exupéry de yakın dostunu aramak için havalanır…
Bütün zamanların en çok okunan ve bilinen yapıtlarından ‘Küçük Prens’in (Le Petit Prince) yazarı Antoine de Saint-Exupéry 20’li yaşlarında pilot eğitimi almış; Avrupa, Afrika ve Güney Amerika’da havayolu kargo şirketleri için çalışmıştı. 2. Dünya Savaşı esnasında Fransız Hava Kuvvetleri’ne katılarak keşif uçuşlarında görev yapan Saint-Exupéry’nin uçağı 31 Temmuz 1944’te Korsika üzerinde kayboldu ve bir daha kendisinden haber alınamadı. Bu esrarengiz sonla birlikte eserlerine olan ilgi artarken her daim merak edilen, ilgi duyulan, zamana direnen kült bir yazara dönüştü… Arjantin’de doğan, daha sonra Fransız vatandaşlığına geçen ve halen Paris’te yaşayan Pablo Agüero, yukarıda konusunu özetlediğim son çalışmasında yazarın iki önemli yapıtı ‘Vol de nuit’ (Gece Uçuşu) ve ‘Terre des hommes’u (Bizde ‘Yel, Kum ve Yıldızlar’ çevirisiyle yayımlandı) harmanlayarak kurgusal bir öykü anlatmış.Yazarlar da uçarFilmde Noëlle Guillaumet’yi Diane Kruger, Saint-Exupéry’yiyse Louis Garrel canlandırıyor.

Çizgi roman tadında
Film elbette gerçeklere, yaşananlara ve söz konusu romanlara yer yer yaslanıyor ama Agüero’nun asıl derdi ‘Küçük Prens’in yaratıcısının hayatından bir kesiti şiirsel, hayal gücüyle donatılmış kimi dokunuşlarla sinemaya taşımak olmuş. Peki, bu amacın üstesinden geliniyor mu? Doğrusunu söylemek gerekirse hikâye çok güçlü değil ama zaten dert, metinden ziyade etkisini görsellikle sağlamak isteyen bir ‘saygı duruşu’ gibi geldi bana. Filmin adı kuşkusuz biyografik çağrışımlar sunuyor ama bu yapım gerçekçi çizgilerden ziyade hayal gücünün peşinde koşan ve bu arada sıkı bır dostluğun gerekliliklerini yerine getirmek için çabalayan, nahif, meselelere şiirsel yaklaşan bir karakterin profili üzerinde duruyor. Son derece katı bir kapitalist işleyişe sahip şirkette ‘zalim’ bir patrona hizmet eden hikâyenin kahramanları bir anlamda yüreklerinin götürdüğü yere gitmeye çalışıyorlar…
Saint-Exupéry’nin Guillaumet’yi arayışını kimi geri dönüşlerle kardeşi François’nın ölümüne bağlayan ve “Bir kardeşimi daha kaybedemem” motivasyonuyla hareket ettiğine vurgu yapan ‘Saint-Ex’in en güzel yanı elbette görüntü yönetmeni Claire Mathon’un etkileyici kadrajları olmuş.
Oyunculuklara gelince; Louis Garrel, zaman zaman hayal gücünü devreye sokan, çocuksu Antoine de Saint-Exupéry’yi rahatsız etmeyen bir tonda perdeye taşımış. Vincent Cassel de Henri Guillaumet’de ortalamayı tutturuyor ama Fransız kamuoyu kendisini canlandırdığı karakter için yaşlı bulmuş (ki haklılar, Saint-Exupéry 1900, Guillaumet 1902 doğumluydu). Noëlle Guillaumet’deyse Diane Kruger kısa bir rolde karşımıza geliyor.
‘Saint-Ex’in benim için en çarpıcı yanı Saint-Exupéry’nin Guillaumet’yi ararken
acil iniş pistlerinden birinde rastladığı ve onunla uçmak isteyen çocuğa sunduğu çözümdü: “Seni yanıma alamam ama not defterime seni temsil eden bir karakter çizip ekliyorum, böylece gittiğim her yere seni de götüreceğim.” Sonuç itibariyle Pablo Agüero’nun yapıtı yer yer çizgi roman tadı da taşıyan, görselliği ve şiirsel çabalarıyla dikkat çeken bir çalışma olmuş. UĞUR VARDAN (HÜRRİYET/10.05.2025)



Diğer Yazılar