Bu Kalp Seni Unutur Mu

FİKRET KIZILOK 77 YAŞINDA, BU KALP SENİ UNUTUR MU?

10 Kasım 2023 Cuma 21:18

Pop müziğin en kaliteli şarkı sözü yazarlarından olan, Anadolu Pop’un öncüleri arasına adını yazdıran, halk müziğini çağdaşlaştırma yolunda önemli işler yapan, ancak bu kulvarda pek uzun kalmayan, kısa yaşamında her zaman ‘kendi yolunda’ yürümüş, doğrularından ödün vermeden çizgisini korumayı bilmiş Fikret Kızılok 77 yıl önce bugün dünyaya gelir.

10 Kasım 1945 doğumlu Fikret Kızılok, Galatasaray İlkokulu’nda okurken onuncu yaş gününde annesinin armağan ettiği kırmızı akordeonla müziğe başlar. Sınıf arkadaşlarından birinin babasından müzik dersleri alarak akordeona ısındıktan sonra grup kurup adını ‘Fikret Kızılok ve Orkestrası’ koyar.

İlk konseri o yılın 23 Nisan kutlamalarında Taksim Belediye Gazinosu’nda verirler. Halk türküleri çalarlar ve en çok alkışı da Tamzara’yla toplarlar...

1960’da hem liseye, hem de gitara geçer. Dönem Elvis Presley dönemidir ve Kızılok da aynanın karşısında onun gibi çalıp kıvırmaya, dans etmeye çalışır.

Hedef büyüterek Galatasaray Lisesi’nde arkadaşlarıyla Veliahtlar adlı grubu (Gökhan Torgay-bass, Harun Batıbaygil-gitar, Koral Tümay-davul) kurar. Çok beğenilen konserler veren Veliathlar’ın o günlerde en önemli destekçileri, aynı okulda öğrenim gören Timur Selçuk ile Barış Manço’dur. Veliahtlar, J’Taime/Kız Ayşe adlı bir 45’lik çıkarmayı bile başarır.

18 yaşındadır ve müziğe ciddi ciddi eğilmeye başlar. İlk profesyonel çalışmasını arkadaşı Cahit Oben’in orkestrasıyla gerçekleştirir ve elemanlar kendi paralarıyla ‘I Wanna Be Your Man/36 24 36’ ile ‘Hereke/Silifke’nin Yoğurdu’ adlı parçaları plak yapar. Hereke, Kızılok’un bestesidir.

1965 yılında, Beatles tipi müzik üreten, beat akımını halk müziğimize uyarlamayı amaçlayan, semt konserleri veren, bir ara Füsun Önal’ı da bünyesine katan bu orkestra (Cahit Oben: gitar, Erol Ulaştır: davul, Koray Oktay: bass, Fikret Kızılok: gitar, vokal) Altın Mikrofon Yarışması’nda Halime’yle (Parçayı sahnede Kızılok seslendirmiştir.) dördüncü olmayı başarır.

Halime, diğer yüzüne Makaram Sarı Bağlar adlı türkünün yorumu eklenerek 45’lik halinde yayımlanır. Kızılok plakta ritm gitarı da çalar. Ancak, tam işler yoluna oturmuşken, Cahit Oben müzik yaşamına nişanlısı Füsun Önal’la devam etmeyi kararlaştırır ve grup dağılır…

 

Aşık Veysel’e üç ay misafir oldu

Kızılok 1966’da yine Veliathlar’la bir araya gelip konserlere çıkar. Kendine ait bir takım işler yapmak için uygun zamanı beklemektedir. 21 yaşında, Veliathlar eşliğinde ilk solo 45’liğini doldurur ve repertuara dört parça koyar: Ay Osman-Colors/Sevgilim-Baby.

Ay Osman’ın tutacağından umutludur ama daha sonra Barış Manço’nun da seslendireceği bu parça umduğu ilgiyi görmeyince okuluna ağırlık verir. Neyse ki, morali çabuk yerine gelir ve bir ara, arkadaşı Fuat Güner’ın isteği üzerine Kaygısızlar’a katılır; grup bünyesinde üç-dört ay kadar Barış Manço’yla çalışır.

Bu deneyim sonrası, o dönem ağırlığını iyiden iyiye hissettiren aranjmanların dışında bizden bir şeyler üretmeyi kafaya koyar ve sazını kapıp mahalleden arkadaşı Arda Uskan’la Anadolu yollarına düşer. Hedefi, bu toprakları anlatan, ‘özgün’ olan Aşık Veysel’in yanına ulaşmak, onunla tanışmaktır.

Hayranı olduğu Aşık Veysel bir başına düşünmekte, bestelemekte, yazmakta, çalmakta ve söylemektedir. Ürettikleri tamamıyla kendinindir. Kızılok da, bir gün sadece düşündüklerini, hissettiklerini, kalbindekileri söyleyeceğine ant içer.

Kente dönünce Veysel’in izniyle onun Uzun İnce Bir Yoldayım adlı bestesini plak yapar, arka yüzüne de kendi bestesi Benim Aşkım Beni Geçti’yi koyar.

Diş Hekimliği Fakültesi’nden mezun olur ve Kasım 1969’da Aşık Veysel’in köyü Sivrialan’a bu kez tek başına gider. Kar yolları kapatınca üç ay ustasının yanında yaşar.

Uzun ziyaretten dönünce Yumma Gözün Kör Gibi/Yağmur Olsam’ı 45’lik olarak yayımlar. 21 hafta listelerde kalan bu plak Kızılok’u zirveye taşıyan yapıt olur ve artık onun da ‘altın plak’ ödülü vardır…

Aralık 1970’de TRT’nin açtığı Çağdaş Hafif Müzik Yarışması’nda Senin Olsun Bu Yerler adlı bestesiyle derece alır. Aynı yıl, sözü ve müziği kendine ait Söyle Sazım parçasında cura, divan sazı ve bağlamayla folk adına ‘çok sesli sound’ elde eder ve ününe ün katar.

45’liğin arka yüzüne Güzel Ne Güzel Olmuşsun’u koymuştur. Bu 45’lik de Kızılok’a altın plak getirirken, Barış Manço’nun Dağlar Dağlar’ın önünde ilk sıraya yükselir listelerde. Kızılok, Hey dergisi okurları tarafından da yılın en iyi erkek şarkıcısı seçilir.

 

Uzun ince bir yol bu

Diskotek dergisinde 27 Ocak 1970’de yayımlanmış yazıda Anadolu Pop üzerine şunları söyler: ‘Sanatçı kendi öz kaynaklarından kendince bir yorum yapacak, hem kendine, hem müzikseverlere samimi olacaktı. Türk folkloru gibi gürül gürül akan bir nehre kepçe doldurmak yeter de artardı bile bu işin olması için.

Nitekim bu böyle oluyor, gün geçtikçe kendimize dönüyor, folklorumuzdaki güzelliklerin, zenginliğin farkına varıyoruz. Folk müzik, müzikseverlerimizin kalbinde yer etmektedir bugün, artık bizim motiflerimiz de hakkı olan yüceliğe erişiyor.

Gençler, folklorumuzu Batı anlayışında bir icraatla dinlemeye çalışıyorlar ve seviyorlar artık. Bakın size bir misal: Bir gün genç arkadaşlarımla toplanmış, müzik dinliyor, eğleniyorduk, bir ara bana, ‘Haydi, biraz gitar çal da, dinleyelim’ dediler.

Aldım gitarı elime ve o ara yeni yeni düzenlediğim, Aşık Veysel’in Uzun İnce Bir Yoldayım türküsünü çaldım onlara.

İçlerinden biri, ‘Çok güzel besteleriniz var’, dedi.

Hayır dedim benim değil bu besteler, bunlar birer Anadolu türküsü…

Pek şaşırdı genç, nasıl olur dedi, ben hiç böyle güzel türküler dinlemiyorum ki, demek varmış böyle şeyler.

Genç, haklıydı ama şöylesine haklıydı. Duyuyordu evvelden bu türküleri ama dinlemiyordu bu türküleri o. Halbu ki hoşlandığı, alıştığı bir enstrümanla çoksesli olarak dinleyince, seviverdi birden güzelim türküleri. Demek ki bütün mesele sunma şekliydi. Veysel’in türküsü gitarda seslenmişti, fena olmamıştı bence de.

Kalktık gittik Veysel’e, misafir etti bizi günlerce. Ve günlerce ona kendi türkülerini gitarla söyledim, pek çok hoşlandı, hem fikirlerimizden hoşlandı. Haklısınız madem gençler böylesini dinleyince daha çabuk seviyorlar, varın yapın ben bile hoşlandım, onlar tabii hoşlanacak.

Veysel’den sonra Aşık Şah Turna’ya oradan nice nice aşıklara gidip dinlettik bu türkülerini, hepsi de hoşlandı hem de pek çok.

İşte böyle bir ortamda biz folkçular müzikseverlerden bulduğumuz desteğe güvenerek, yola çıkıyoruz, devrim yapmaya. Bundan böyle kendimize dönüş var, Batı’ya açılan pencerelerimizi kapamaksızın’…

1971’de Ahit Oben (org), Mehmet Horoz (bass), İzzet Eti’yle (davul) birlikte kendi grubunu kurar ve yoğun çalışmaya başlar.

1972’de o kadar çok iş yapar ki: Bulgarca Hey Madelaine ile bestesi Vurulmuşum’la (şiir: Ahmet Arif) Altın Orfe’ye katılır; Gar gazinosunda kaftanıyla, bağlamasıyla seyircinin karşısına çıkar; Güner Ümit’in sahneye koyacağı Pamuk Prenses ve Yedi Cüce adlı çocuk oyununun müziklerini yazar; Hey Dergisi’nde yayımlanan fotoromanda rol alır; Çiğdem adlı şarkıcının Dağlar Ağlar Pir Sultan Deyu/ Neni Nenni adlı 45’liğinin düzenlemelerini hazırlar. Ayrıca, Tansu adlı genç şarkıcı da Kime Sormalı, Timur Selçuk da Duyar mısın adlı Kızılok bestelerini yorumlar.

‘Bir Ali Var’ adını verdiği oyunu yazar ve oyunun müzikleri de kaleminden çıkar. Bu müzikleri daha sonra Anadolu’yum, Köroğlu Dağları, Gün Ola Devran Döne, Leylim Leylim, Gözlerinden Bellidir, Tutamadım Ellerini adlarıyla plak haline getirir…

 

Veysel’in ardından bağlama kırdı

Mart 1973’te Aşık Veysel yaşamını yitirince radikal bir karar alır; ustanın ardından bağlamasını kıran Kızılok, o günden sonra plaklarında bu çalgıya yer vermez.

Gayet üretken bir sanatçıdır; yaptıklarını akademik veriler üzerine oturtmayı hedefler, yereli evrensele taşırken özgünlüğü zedelememeye özen gösterir. Kafasındakileri, deneylerini tam anlamıyla müziğine yansıtmaya başlamışken bu kez de ülkedeki tek yayın organı TRT’nin katı denetimiyle karşı karşıya kalır.

7 Kasım 1973 tarihli HEY dergisinde şunları söyler: ‘Bugün ülkemizde Ulusal Türk Hafif müziği diye anılan türün öncüsü olduğumu rahatlıkla söyleyebilirim. Hatta bu deyimi ilk olarak Hey dergisine verdiğim ilanda ben kullanmıştım. Müziğe başladığım günden bugüne dek bu türde zevkle çalışadurdum. Birkaç yıl sonra da bu çalışmalarımın meyvesini TRT’nin Büyük Ulusal Türk Müziği ödülünü alarak topladım. Bu akım, hafif müzik seven gençlerin olumlu ve toprağına bağlı bir yönde gelişmelerini sağlarken zamanında bu akıma çok katkısı bulunan TRT’nin içinden vurulmasıyla son verilmek istendi. Artık Türk Hafif Müziği’ne benim getirdiğim saz, darbuka, klarnet, mey gibi enstrümanlarımızı dinleyebilmek mümkün değildir. Kendi içlerinde aşama yapmayı zor bulduklarından, en kolay aşama olan baltalamayı uygun gören yetkilileri kınıyorum. Bunlar Atatürk’ün sanat anlayışından, modern çağın geniş görüşünden yoksun kalmış, hoşgörü sahibi olmayan kafası örümceklenmiş kişilerdir. Bugüne değin, bir parça başarılı oldular ama unutmamaları gereken bir nokta var: Zaman kendi yasalarını da birlikte getirir. Gün olacak, devran dönecek ve Ulusal Türk müziğinin yakasına yapışan bu cahil eller söküp atılacaktır. Bu kaçınılmaz bir sonuçtur. Devamlı aşama içinde olan Türk gençliğinin önüne temelsiz bir baraj gibi çıkan kötü niyetli TRT Denetim Kurulu üyeleri bakalım ne zaman boğulacaklar’…

Yolu Fransa’ya düşünce, bu kez de Jacques Brel’in yaptıklarını inceleme olanağı bulur. Şarkılarında yalnız kendini ve dünya görüşünü anlatmayı deneyen ünlü ozanın özgün tavrından etkilenmiştir. Aynı dönemde bestelerini yabancılara söyletmeyi planlar, ancak başaramaz.

1974’te Tehlikeli Madde adlı iddialı bir grup daha kurar. Turhan Yükseler (org), Siret Yurtsever (gitar), Eser Sayıner (davul, vurmalılar), Ataman Hakman (gitar, bağlama, sitar), Sahir Kayahan’dan (bass) oluşan Tehlikeli Madde folk-rock çizgide müzik yapacak, psycodelic rocka da göz kırpacaktır.

Bu grupla doldurduğu plaklar arasında en fazla öne çıkanı ‘Haberin Var mı?’ olur ve 1974 ilkbaharında düzenlediği Anadolu turnesinden yüzünün akıyla döner.

Konserler ilginç geçmiştir. Örneğin, Keşan Orduevi’nde verdiği konserin afişi şöyledir: ‘Dikkat: Konser Değil, 3. Kıbrıs Harekâtı’. Bastırılan bu afişte Kızılok’un mihverli fotoğrafı vardır...

 

‘Şarkılar deterjan değildir !’

1975’e Tehlikeli Madde’yi dağıtarak girer ve son 45’liği Biz Yanarız (Aşık Mahzuni)/Sen Bir Ceylan Olsan’ın (Aşık Veysel) devamında Anadolu Pop’tan kopup yeni rotasının politik müziğe doğru yöneldiğini açıklar.

Yeni bir yoldadır artık; 1977’de Nazım Hikmet’in dizelerine, atonal tarzda yazdığı bestelerini ‘Not Defterimden’ adlı albümde bir araya getirir. Ancak, Varşova’da iki ödül alan bu plak Türkiye’de sakıncalı bulunup toplatılınca küsüp köşesine çekilir ve profesyonel müzik çalışmalarına ara verir. Bu yapıt 1993’te yeniden yayımlanacaktır.

Kızılok, Anadolu Pop’ta hümanizmi öne çıkaran, ulusal değerleri savunan çizginin liderlerinden biridir. Solcudur ve politik arenanın net biçimde ikiye bölündüğü günlerde, kutupta yer almayarak ‘ortanın solu’nda devam eder.

Yıllar geçer ve Kızılok, Seksenler’in ikinci yarısında bu kez daha sert bir söylemle geri döner. 1983’de kurduğu Çekirdek Sanatevi’nde, kendi çizgisine yakın seyreden Bülent Ortaçgil’le verdiği konserlerin, solo çalışmaların yetersiz teknikle kaydedilmiş sonuçlarını kasetlere aktararak, arabeske bir ölçüde alternatif yaratmaya çabalar. İkili, ‘Biz şarkılarımızı pazarlamayız deterjan gibi’ diyerek arabeskten, ucuzculuktan yana esen rüzgâra karşı durmaya kalkışır.

İki ozan, daha sonra, Pencere Önü Çiçeği adlı albümü üretir; Türk-Yunan dostluğundan, çarpık entelektüelliğe, medyanın ninnilerinden Ajda Pekkan’a kadar bizi yansıtan manzarayı eleştirir.

Zamanla Ortaçgil’in mistik çözümleriyle Kızılok’un nesnel saptamaları ve görüşleri arasındaki çatışma belirginleşince bu sıra dışı proje erken biter…

1989 tarihli Yana Yana albümünde yeni değerlerin yarattığı magandalara açık açık Vay Hayvan Vay (Why High One Why) derken, derin aşk şarkıları da dillendirir Kızılok.

 

Aydınlık Türkiye’den yana tavır

Doksanlar’ın başında arabesk destekli popun patlayıp çatladığı, medyanın müziğin gündemini belirlediği bir ortamda evinde çalışmayı yeğler Kızılok. Sağlık sorunları vardır ve 1993 yılında kalbinde destek piliyle yaşamaya başlamıştır.

İçe dönüş kararının bitiminde, art arda Demirbaş-Müzikal Vaziyetler, Vurulduk Ey Halkım, Devrimcinin Güncesi adlı albümleri yayımlayarak ‘Aydınlık Türkiye’den yana tavrını net bir şekilde ortaya koyar.

Doğru ya da yanlış, çizgisinden ödün vermemesi, kararlı duruşu, müzik çevrelerinde ona yeni bir lakap getirmiştir: ‘Başöğretmen’. Boyalı basın bir yandan Kızılok’a ‘protest müziğin ünlü ismi’ etiketini uygun görürken, diğer yandan da onun tükendiğini ve çareyi modası geçmiş sloganlarda aradığını söyler. Oysa, Karacaoğlanlar’la başlayıp Aşık Veysel’lerle gelişen bu çarpıcı serüven, insani değerleri müzik yoluyla arayan saygıya değer bir çabadır.

Piyasa iyiden iyiye yozlaşınca, şöhretin getirdiği yapay gerçeğe sırtını dönüp doğayla, denizle kucaklaşır ve deneysel çalışmalara daha bir eğilir ozan.

Kendi medyada gözükmese de Doksanlar’ın ortasından itibaren dostlarına emanet ettiği yapıtlarıyla gündeme oturur Kızılok. Mazhar-Fuat-Özkan’ın Sakın Gelme’sinde (söz: Kızılok-beste: F. Güner), Haluk Levent’in Yeter ki’sinde, Çelik’in Bu Kalp Seni Unutur mu?’sunda (söz: Kızılok, beste: Özkan Samioğlu), Sertab Erener’in Kumsalda’sında imzası vardır.

1999 sonunda Kızılok klasikleri Kalan Müzik tarafından Gün Ola Devran Döne albümünde toplanır. Her dönem kendi yolunda yürümeyi becermiş ozan albümün kapağına düştüğü birkaç satırda müziğe başladığı günlerdeki havayı şöyle aktarmıştır: ‘1960-70’li yıllar bizler için dünyayı değiştirebiliriz umutlarıyla geçen gençlik yıllarıydı. Kendimizi ifade etmemizin de dışavurumu, şarkılarımız, türkülerimiz, öykülerimizdi. İlericiydik, haklıydık, aceleciydik’…

 

‘Soldan doğdu, soldan uyandı’

Fikret Kızılok 22 Eylül 2001 günü İstanbul’da yaşama veda eder. Dönemin başbakanı Ecevit, ‘Olmasın Varsın’ adlı şiirini bestelemiş Kızılok’un ölümü nedeniyle yayımladığı başsağlığı mesajında, sanatçının, birbirinden güzel besteleri ve eşsiz yorumculuğuyla her dönem büyük beğeni topladığını, müzik tarihimizin öncü isimlerinden olduğunu belirtir...

2002’de oğlu Yağmur Kızılok’un girişimleriyle Dünden Bugüne 1965-2001 adlı bir best of albümü yayımlanır ustanın. Yirmi parçadan oluşan yapıtın kapağında Kızılok’un bir zamanlar ‘kendini’ kaleme döktüğü notlarına yer verilir: ‘Şarkılarımı kendim yazdım; düşündüm, besteledim, çaldım ve söyledim. Bu bütünlüğe inandım. 13 altın plağım oldu. Zaman Zaman, Yana Yana, Not Defterimden, Yadigar gibi uzunçalar ve de kaset-disklerim. ‘Meşhur’luğun bir hastalık olduğunu bilerek ortalıkta fazla görünmedim, sadece işimi yaptım, şarkılarımı söyledim. Aşk mektuplarımı başkasına yazdırmadım. Soldan doğdum, soldan uyandım, solda oturdum, insan olmanın haysiyetini solda buldum, hep solcu oldum, hep solcu kalacağım. Sebebi gayet basit; insanın soyutlarının ve somutlarının bir olduğudur. Güzelliklerin, kültürün ve sanatın satın alınamayacağıdır. Bir ‘Akl-ı evvel’in yaratıp her şeyin ortasına koyduğuna inanmam. Mistik işlerle uğraşamam. Eni boyu, yukarı aşağıya bütün kavramlarıma paradoksal bir ikilik koyarak ‘sonsuza doğru’ buluşmak üzere diyalektiğe ve ölüme inanmışım. Kendimi ince ince doğrayan ve uykumdan sıçrayıp uyandıran bir hayatım oldu. Hep onu bekledim. Gelse de onu bekledim. O kadın değildi, o para değildi, o ölümsüzlük değildi. ‘O’nu ben de merak ettim, onun için yaşadım, ona koştum ve onu buldum. Ne mi o? Yaşadıkça bulunan O’na tanjant hayatım, Şarkılarım…’

Kızılok’u müzik dünyası çabuk unutsa da, denizci dostları vefalı çıkar ve Bodrum’da 2004 yılından itibaren Fikret Kızılok anısına yelken yarışları düzenlenmeye başlanır.

2007’de ise, yirmi yıl önce Bülent Ortaçgil’le Çekirdek Sanatevi’nde kaydettiği çocuk şarkıları ‘Büyükler İçin Çocuk Şarkıları’ adıyla albümde toplanır…

Ozan sıfatı acaba kaç kişiye Kızılok kadar yakışmıştır?

 

45’LİK:

. Belle Marie/Kız Ayşe (1965)

. Ay Osman-Sevgilim/Colours-Baby (1967)

. Uzun İnce Bir Yoldayım/Benim Aşkım Beni Geçti (1969)

. Söyle Sazım/Güzel Ne Güzel Olmuşsun (1970)

. Yumma Gözün Kör Gibi/Yağmur Olsam (1970)

. Vurulmuşum/Emmo (1971)

. Gün Ola Devran Döne/Anadolu’yum (1971)

. Leylim Leylim (Kara Tren)/Gözlerinden Bellidir (1972)

. Köroğlu Dağları/Tutamadım Ellerini (1973)

. Bacın Önde Ben Arkada/Koy Verdin Gittin Beni (1973)

. Haberin Var mı/Kör Pencere-Aybattı (1974)

. Aşkın Olmadığı Yerde/İnsan mıyım Mahluk muyum Ot muyum ? (1974)

. Anadolu’yum ‘75/Dar Ağacı (1975)

. Biz Yanarız /Sen Bir Ceylan Olsan (1976)

 

ALBÜM:

. Fikret Kızılok-1 (1975)

. Fikret (1976)

. Not Defterimden (1977)

. Zaman Zaman (1982)

. Rüzgâra Söylenen Şarkılar (1984)

. Çekirdek Hatırası-Biz Şarkılarımızı Pazarlamayız (1984)

. Pencere Önü Çiçeği (1986)

. Edip Akbayram/Fikret Kızılok (1987)

. Yana Yana (1989)

. Düşler/Olmuyo Olmuyo (1991)

. 68’ler (1992)

. Seçme Eserler-68’ler 2 (1993)

. Müzik’al Vaziyetler (1995)

. Yadigar (1995)

. Vurulduk Ey Halkım (1996)

. Mustafa Kemal-Devrimcinin Güncesi (1997)

. Gün Ola Devran Döne-Fikret Kızılok 68-71 (1999)

. Dünden Bugüne 1965-2001 (2002)

. Büyükler İçin Çocuk Şarkıları (2007)

Kentin Türküsü / Anadolu Pop-Rock kitabından

CUMHUR CANBAZOĞLU

 

 

 

 



Diğer Haberler

AHMET SAN KİMİN OĞLU?
AHMET SAN KİMİN OĞLU?
24 Nisan 2024 Çarşamba 21:07

'YENİ BRANDO'
'YENİ BRANDO'
12 Nisan 2024 Cuma 10:53

'BÜYÜK USTA' 75 YAŞINDA
'BÜYÜK USTA' 75 YAŞINDA
29 Mart 2024 Cuma 11:10

‘YÜZÜNÜ BİLMEDİĞİMİZ ÜNLÜ’
‘YÜZÜNÜ BİLMEDİĞİMİZ ÜNLÜ’
20 Mart 2024 Çarşamba 11:56

'BAL MAHMUT'
'BAL MAHMUT'
17 Mart 2024 Pazar 10:56

'ALTIN ÇOCUK' 88 YAŞINDA
'ALTIN ÇOCUK' 88 YAŞINDA
15 Mart 2024 Cuma 13:00