EFSANE DİZİ 'BEYAZ GÖLGE'

Türkiye’de televizyonun tek kanal günleri; ekran hala siyah beyaz. Yabancı diziler çok gözde, özellikle de Dallas.

Bir cuma akşamı sessiz sedasız yeni bir Amerikan dizisi başlıyor; adı Beyaz Gölge (The White Shadow).

CBD kanalının dizisi ve 1978’den itibaren aralıksız 54 bölüm çekiliyor.

Başkahraman Ken Reeves (Ken Howard oynuyor) isminde NBA eskisi beyaz bir basketbolcu. Chicago Bulls formasını ıslatırken dizindeki ciddi sakatlık nedeniyle parkelere veda etmiş.

Üniversiteden sınıf arkadaşı Jim Willis (Jason Bernard), müdürlüğünü yaptığı Carver Lisesi’nin basketbol erkek takımının koçluğunu teklif ediyor. ‘Kabul’, diyor Reeves.

İşi kolay değil; Afroamerikan ve İspanyol asıllı gençlerden oluşan takımın tamamı sorunlu.

Öğrencilerin spor yerine dersleriyle ilgilenmesini isteyen kadın müdür yardımcısı Sybil Buchanan laf dokundurmaları da (Joan Pringle) cabası.

Reeves sporun sadece skor olmadığını iyi bilenlerden. İşe öğrencilerine her zaman, her yerde onların arkalarında olacağını söyleyerek başlıyor. Öğrencilerden Thorpe’un yanıtı ise diziye adını koyuyor: ‘Adeta bir beyaz gölge gibi, değil mi!’…

Başlangıçta takımda hiçbir şey doğru gitmiyor; motivasyon, ciddiyet, disiplin, arkadaşlık yerlerde sürünüyor. Saha içi kadar, saha dışı da aşırı problemli.

Bu arada, basketbol o güne kadar Türkiye’de elit sporu adeta; kurallarını bilen çok değil.

Ancak, Beyaz Gölge ve öğrencilerine içimiz ısınıyor. Top sürücü Thorpe, kaptan Salami, yetenekli Hayward, geceleyin güneş gözlüğüyle gezen Curtis Jackson, Reese, Goldstein, Meksikalı Gomez, takımın en uzunu Coolidge ve diğerlerinin bir saatlik avantür, aile, şiddet, suç, para ile bezeli maceraları çok sarıyor halkı.

Bir de meşhur duş sahneleri var ki, cidden unutulmacak şarkı performansları içeriyor. Oyuncular duş altında 50’ler ile 60’ların blues ve caz parçalarını kendi sesleriyle söylüyor…

Bütün bölümleri satın alıyor TRT ve çoluk çocuk, anne-baba, dede-nine basketbolu, smacı, koçun ne olduğunu keşfediyoruz hep birlikte.

Gençler, çocuklar basketbola sevdalanıyor birden; hiçbir yerde pota yok ama. Okullara pota koyuluyor; zengin semtlerin parklarında potalar mantar gibi çoğalıyor. Fakirler de demir çember, altı delik kova ne bulursa asıyor gecekondu duvarlarına.

Uzun boylular Coolidge, sarışınlar Salami, fırlamalar Thorpe oluyor. Hava kararana kadar basketbol oynanıyor ülkede.

1981’de Ermanlı, Efeli, Melihli, Kara Mehmetli, Necatili kadro bir de Balkan Şampiyonu olmasın mı, heyecan katlanarak artıyor.

Spor Sergi dolup taşıyor, TRT’nin basketbol spikeri Ertan Yüce’nin anlattığı maçlar keyifle izleniyor ve ilgiyi gören müessese kulüpleri cefakar kulüp takımlarının ligine bir bir dahil oluyor…

Yıllar sonra TRT kendi ‘Beyaz Gölge’si çekiyor ve Tarık Akan ile geleceğin yıldızları Engin Altan Düzyatan, Ozan Güven, Yunus Günçe, Hakan Ka, Barış Aksavaş bizden serüvenlerle basket sevgisini yeni kuşaklara sevdirmeyi başarıyor Koçum Benim dizisiyle.

CUMHUR CANBAZOĞLU