Bu Kalp Seni Unutur Mu

BERTOLUCCI: 'DEVRİM GÖNÜLDE YEŞERİR, KAFADA BÜYÜR'

18 Mart 2024 Pazartesi 15:36

İtalyan sinemasının en büyüklerinden Bernardo Bertolucci’nin 83. doğum günü 16 Mart (ölüm 26 Kasım 2018).

Dile kolay; 60’lı yıllardan başlayarak sürekli başrolde kalmış, ürettikleri hep merakla, heyecanla izlenmiş yönetmenlerden Bernardo Bertolucci.

İlginç bir kuşağa mensup aynı zamanda; ‘yeni gerçekçilik’ için genç, ‘68’liler ya da militan sinemaya dahil olmak için de biraz olgun…

Bertolucci’nin sineması klasik; şık, zarif bir geleneğin izinde; görselliği çok seviyor ve saygı duyuyor. Tabii en az onun kadar içeriği de önemsiyor. ‘İnsanoğlu’nun varoluş sorunundan karmakarışık ilişkilerine, mücadelelerle şekillenmiş tarihine duyarlı, dikkatli ve keskin dilli.

Devrimden Önce, Partner, Örümceğin Stratejisi gibi filmlerinde ideolojik, yapısal bir takım çatışmaları sorgularken, Konformist, Paris’te Son Tango, La Luna’da ise daha bireysel çözümlerin peşinde.

Entelektüel bilincin sınırlarını zorlama ve edebiyatçıları keşfetme gibi iflah olmaz tutkusu var.

Sık sık önemli kalemleri beyazperdeye taşıyor, Stendhal’den Dostoyevski’ye, Moravia’dan Boorges’a kadar.

 

İtalya’ya sığamıyor

Bir süre sonra İtalya’ya sığmamaya başlıyor ve geniş coğrafyaların, geniş toplulukların yönetmeni olmayı seçiyor. Sineması tamamen İtalyan değil artık; büyük sahalarda hareket kabiliyetini geliştirerek tüm insanlığı hedefliyor; Son İmparator gibi, Küçük Buda gibi…
Sinemadaki özel efektler ve hileler çok uzak ona. Zaman, yüzler, mekanlar en gözde malzemesi.

Senaryoda her zaman açık kapı bırakıyor oyuncuya; özgün, doğaçlama, sıcacık yorum adına.

Sette heyecanları ateşlemedeki mahareti de cabası. Seyircinin duyguyu, heyecanı, lafı benimseyeceği filmlerin peşinde daha ilk günden beri…
Ünlü şair ve edebiyat eleştirmeni Attilio Bertolucci’nin, 16 Mart 1941 doğumlu oğlu Bernardo’nun küçüklüğü taşrada geçiyor ama, böyle bir babanın yanında iyi bir eğitim alma şansı var.

16 mm.’lik kamerayla ilk kısa metrajlıları Teleferik ile Domuzun Ölümü’nü çekiyor 16 yaşında.

Ailesiyle Roma’ya göç edince fikir değiştiriyor ve Edebiyat Fakültesi’ne girip babasının yolunda şiire merak sarıyor.

Bu çabanın sonucunda, Gizemin Peşinde adlı ilk kitabıyla 1962’de Viareggio Ödülü’nü kazanıyor. Ancak, sinema daha ağır basıyor…

Aynı yıl üniversiteden ayrılıyor ve babasının arkadaşı, kapı komşuları Pier Paolo Pasolini’nin Accattone (Dilenci) adlı filminde yönetmen asistanlığı yapıyor. Bir yıl sonra genç Bernardo bu kez tek başına kameranın ardında ve Tonino Cervi’nin yapımcılığında Pasolini’nin öyküsü Korkunç Orakçı’yı, ya da diğer adıyla Azrail’i (La Commare Secca) yönetiyor.

 

Sinemaya ana kapıdan girdi

Bir ilk film olarak, sıkı korku atmosferi ve temiz anlatımıyla iyi eleştiriler alıyor Korkunç Orakçı.

Eleştirmen sütunlarında sınıfı geçiyor film ama, tanıdıklar yardımıyla aracılığıyla sinemaya ana kapıdan adım atması camiada hoş karşılanmıyor. Yıllarca da bu damgayı silemiyor Bertolucci.

1964’te kafasındaki ideolojik sorulara yanıt aradığı ikinci filmi Devrimden Önce’yi (Prima della Rivoluzione), iki yıllık bir ön hazırlıktan sonra yönetiyor ve ‘Devrim gönülde yeşerir, kafada büyür’ sloganıyla tanıtılan yapıt Cannes’da eleştirmenlerden ödül alıyor.

Devrimden Önce, yüce hedeflere karşı duran olanaksız bir aşkın öyküsü.

Ennio Morricone’nin müziği, Gino Paoli’nin şarkıları ve Gato Barbieri’nin doğaçlama ezgileriyle müzikal yanı da ağır basan filmin görüntü kalitesi pek tatmin etmese de, Marksist ideolojiye getirdiği keskin eleştiriyle 60’lı yıllar genç İtalyan sinemasının, ‘İtalyan Yeni Dalgası’nın en iyi örneklerinden biri olarak baş tacı ediliyor.

 

Bertolucci manşetlerde

1968 tarihli Partner’de (Il Sosia) yine aynı konuyu sorgularken, bu dönemde Petrol Yolu (La Via del Petrolio) belgeselini çekerek, Sergio Leone için Bir Zamanlar Batı’da’nın (C´era una volta il West) öyküsünü Dario Argento’yla kaleme alarak değişik kulvarları da deniyor...
30’lu yaşların başında ünlü bir yönetmen artık.

Gerçeküstü öyküyle ürettiği Örümceğin Öpücüğü’nden (La Strategia del Ragno) başlayarak görüntü yönetmeni Vittorio Storaro’yla, çok verimli ürünler verecek işbirliğine başlıyor.

70’li yıllara girerken de Bertolucci, Konformist’le (Il Conformista) uluslararası alanda adını duyurmuş, Alberto Moravia’nın kitabından yazdığı bu filmin senaryosuyla Oscar’a aday gösterilmiş bir isim…

1972’de Bertolucci ana manşetlerde. Marlon Brando’yla çektiği Paris’te Son Tango (Ultimo Tango a Parigi) büyük tepki görüyor; ‘cinsel dürtüleri azdıran, ahlak dışı, müstehcen’ olduğu gerekçesiyle sansüre uğruyor.

İtalyan Cumhurbaşkanı’nın müdahalesiyle filmden bir kopya saklanabilirken, bu yapıtla Oscar’a aday olan sanatçı iki ay hapse ve ahlak dışı işe imza attığı gerekçesiyle beş yıl boyunca oy kullanamama cezasına çarptırılıyor.

Yönetmenin altıncı filmi olan Paris’te Son Tango ancak 1987’de sansürsüz gösterilebilme olanağına kavuşuyor.
Kötü günler geçiren Bertolucci, 20. yüzyılın ilk yarısında, iki farklı sosyal sınıfa ait gencin özelinde İtalya’nın yarım yüzyıllık geçmişini Novecento’da masalsı dille anlatmak için setlere dönüyor ve Burt Lancaster ile Donald Sutherland gibi iki dev ismin yanında ‘genç’ Robert De Niro, Gerard Depardieu, Stefania Sandrelli’yi oynatıyor.

 

Son İmparator’a dokuz Oscar

Altı saat 15 dakika uzunluğundaki film yüzünden yapımcılarla sorunlar yaşıyor. Sonunda bir miktar kesip biçerek gösterime sokuyor Novecento’yu.
Ardından gelen, Venedik Film Festivali galibi Ay (La Luna) ile Gülünç Bir Adamın Trajedisi (La Tragedia di Un Uomo Ridicolo) gişede ve basında olumlu karşılanmazken Bertolucci yüzünü ilk büyük prodüksiyonu Son İmparator’a (L’Ultimo Imperatore) çeviriyor.


Dokuz dalda Oscar’a aday olan Son İmparator dokuzundan da heykelcik kazanarak (film, yönetmen, senaryo, görüntü yönetmeni, montaj, müzik, dekor, kostüm, ses) tarihe geçiyor. İtalya’da dokuz David di Donatello ile dört ‘Nastri d´Argento’ ödülü, Fransa’da da en iyi yabancı film Cesarı’nı kazanan Bernardo Bertolucci artık uluslararası bir fenomen; yapıtı da dünya pazarında tüm zamanların en fazla gişe yapmış İtalyan filmi…

Para bulması kolaylaşıyor; arka arkaya Paul Bowles’ın kitabından Çölde Çay’ı (Il Te Nel Deserto) ve de o dönem Batı’da hayli moda olan ‘Budizm’i ateşleyecek Küçük Buda’yı (Piccolo Buddha) yapıyor.
1996’da ise İtalya’ya dönüp cinselliğin keşfine çıkmış bir kızın öyküsü Çalınmış Güzellik’i (Io Ballo Da Sola) enfes Toskana görüntüleriyle süslüyor. İki yıl sonra da sıra Teslimiyet’te(L’Assedio).

Çekmecesinde bir dolu projeyle yaşayan Bertolucci yapımcılığı da deniyor ve 2000’de Clare Peploe’nun yönettiği Aşkın Zaferi’nin (Trionfo Dell’Amore) senaryosunu yazıp, yapımcılığını üstleniyor. 2001’de ise Laura Betti’nin belgeseli Pier Paolo Pasolini: La Ragione di Un Sogno’da kameranın karşısında.

2003’te ise ‘68 kuşağıyla ilgili notlarını gözden geçirip Düşler, Tutkular, Suçlar’ı (The Dreamers) yapıyor ve Cannes’dan büyük ödülle eve dönüyor.

Filme eleştiriler uçlarda. Başyapıt olduğunu söyleyenler de var, kurnaz bir nostalji operasyonu şeklinde yorumlayan da… Tıpkı 2012 tarihli Sen ve Ben için yazılanlar gibi...

CUMHUR CANBAZOĞLU



Diğer Haberler

AHMET SAN KİMİN OĞLU?
AHMET SAN KİMİN OĞLU?
24 Nisan 2024 Çarşamba 21:07

'YENİ BRANDO'
'YENİ BRANDO'
12 Nisan 2024 Cuma 10:53

'BÜYÜK USTA' 75 YAŞINDA
'BÜYÜK USTA' 75 YAŞINDA
29 Mart 2024 Cuma 11:10

‘YÜZÜNÜ BİLMEDİĞİMİZ ÜNLÜ’
‘YÜZÜNÜ BİLMEDİĞİMİZ ÜNLÜ’
20 Mart 2024 Çarşamba 11:56

'BAL MAHMUT'
'BAL MAHMUT'
17 Mart 2024 Pazar 10:56

'ALTIN ÇOCUK' 88 YAŞINDA
'ALTIN ÇOCUK' 88 YAŞINDA
15 Mart 2024 Cuma 13:00

FİLİZ AKIN: 'BİR RÜYA SATTIK İNSANLARA'
FİLİZ AKIN: 'BİR RÜYA SATTIK İNSANLARA'
14 Mart 2024 Perşembe 10:53