Bu Kalp Seni Unutur Mu

AİLE SICAKLIĞINDA İZLEYİN

29 Ocak 2023 Pazar 01:53

Her Şey Çok Güzel Olacak en iyi yerli filmler listesinde bizim hep ilk 10’unumuzdaydı da, başkaları tarafından da ne kadar sevildiğini, önemsendiğini son dönemdeki özel ilgiden daha bir farkına vardık.

İnternete bir göz atın vaktiniz olursa; neler yazılmış, neler. Kült film diyen, başyapıt diye değerlendiren, defalarca izlediğini ve izleyeceğini söyleyen…

Gerçekten de ilginç film Her Şey Çok Güzel Olacak. 1998’de gösterime girmiş ve Eşkıya ile şöyle bir kıpırdanmış pazara bir milyon 240 bin biletle moral vermişti.

Gani Müjde anlatmıştı o günlerde. Cem Yılmaz iyice parlamıştı ama daha sinema filmi yoktu. Gani Müjde kaleme aldığı Kahpe Bizans’ın başrolüne düşünmüştü onu. Fatih Aksoy projeyi reddedince, Özen Film’in sahibi Mehmet Soyarslan’a gitmişti. Soyarslan, Cem Yılmaz’ı tanımadığını ve gösterisini izledikten sonra kararını ileteceğini söylemişti. Ardından oyunda hiç de gülmediğini belirterek olumsuz yanıt vermişti. Cem Yılmaz da bozulup projeden ayrılmış ve ilk uzunmetrajını çekecek Ömer Vargı’yla bu filme başlamıştı.

Çok gençti Cem Yılmaz, 25 yaşındaydı. Yanında da kapı gibi Mazhar Alanson vardı. Şarkıcı, besteci olarak biliniyordu Alanson ama, asıl eğitimini aldığı sanat tiyatroydu. Ankara Devlet Konservatuarı Yüksek Tiyatro bölümünden diplomalıydı ve devlette tiyatro geçmişi vardı; bir de oynadığı filmi: Arkadaşım Şeytan (yön: Atıf Yılmaz/ 1988) …

Her Şey Çok Güzel Olacak’ta birbirlerini üç yıldır görmeyen Altan ile Nuri kardeşler, bir büfedeki kavga sırasında yeniden karşılaşıyordu. Altan, ağabeyi Nuri’yi koruyacağım derken yaralanıyordu.

Bu arada Altan’ın düzenbaz, hayırsız, Nuri’nin de emekçi, statükocu, biraz hayalci ve çocuksu olduğunu öğreniyorduk. Devamında Nuri’nin bir ilaç deposunda çalıştığını gören Altan, açmayı planladığı bar için gereken parayı özel reçeteyle satılan ilaçları çalarak elde etmeyi kafaya koyuyordu.

Ortalık karışıyordu, film bir yol öyküsüne dönüşüyordu ve birbirine zıt dünya görüşündeki kardeşler kader birliği yapıp hayata tutunmaya çalışıyordu…

 

 

Ağabey kardeş durumları hep bir başkaydı; fazla akıl sır ermezdi ve bu ikili işin altından başarıyla kalkmıştı. Cem Yılmaz’la Mazhar Alanson arasında Hokkabaz’a kadar uzanacak bir doku uyuşması başlıyordu. Zıt kutuplardaki Altan ile Nuri’yi, çekişen iki dünya görüşünü dozajında, sokaktan diyaloglarla iyi yürütmüşlerdi.

Bir de ‘baba’ rolünde son derece başarılı Selim Naşit vardı ki, ders vererek, unutulmaz oyunla veda ediyordu setlere.

Bir başka Devekuşu oyuncusu Mustafa Uzunyılmaz da konuşulmalıydı. Nusret rolünde gayet iyiydi. Hak ettiği rolleri bulamasa da vasat performansı hiç olmamıştı zaten Uzunyılmaz’ın.

Tabii, bir on sene sonrasının yıldızları Nurgül Yeşilçay ile Vural Çelik’le de ‘figüran’ olarak karşılaşmak filmin diğer hoş ayrıntılarındandı.

Hani başta kült film dendiğinden bahsetmiştik ya; bunda şüphesiz o dönemin ruhunu yansıtmasının ve çok güçlü müziğinin önemli payı vardı şüphesiz.

Müziğin başrol öyküsü şöyleydi; tamamının Alanson’a ait olduğu Her Şey Çok Güzel Olacak’ın müzikleri, o dönem adeta imkansız başarılarak CD ve kaset formatında yayınlanabilmiş ve hayli ilgi görmüştü. Baştan sona Mazhar Fuat Özkan tadındaki albümde Alanson enstrümental parçaları, filmden alınmış diyalogları ve hepsi kısa sürede hitleşen sözlü şarkıları bir araya getirmişti.

Neredeyse 50 yıl önce Mazhar ve Fuat adıyla müzik yaptıkları dönemde yayınladıkları Türküz Türkü Çağırırız albümünün lokomotif parçası Nerde Hani’yi, sözleri değiştirerek Bu Ne Biçim Hikaye adıyla değerlendiren Alanson, kayıtlara Cem Yılmaz ve Sami Özer’le girmişti. 1992 tarihli Agannaga albümünde ‘Mazharlar’la çalışmış gazelhan Sami Özer’in varlığı parçalara bambaşka bir hava katmıştı.

Diğer sözlü parçalar Bir Zamanlar Fırtınalar Estiririm ile Benim Hala Umudum Var da büyük ilgi görmüş, Sinema Yazarları Derneği’nden en iyi müzik ödülü bile gelmişti…

Az bütçeyle de iyi film çekilebileceğinin tipik örneği olan Her Şey Çok Güzel Olacak, günümüzde artık nostaljik diye nitelenen birçok örnekle doluydu. Teknoloji mesela. Bir kere internet yoktu; cep telefonu çıkalı iki, üç yıl olmuştu ve hepsi de ‘akılsız’dı. Televizyonlar tüplü, göze, surata tutulan lazer çubukları şaka aracıydı. Müzik hala kasetlerden dinleniyordu ve takılan kasetler de kalemle sarılıyordu.

İstiklal Caddesi’nin ağaçlı günleriydi; hani gelen geçenin yaprak kopararak düdük yaptığı, ya da dişini karıştırdığı, ağaçları cascavlak bıraktığı günler …

 

Bizim filmi neden bu kadar sevdiğimize gelince. İçten öykü bir kere; abidik, gubidikliği yok. Hayatın içinden tatlar taşıyor ve gerçeklikle ilgili defosu yok. Mahalleye ve aileye dair ayrıntıları sevimli. Güldürme zorunluluğu, şaklabanlığı, skeçlerin cirit attığı bir akışı yok.

Birçok sözü, repliği dillere yerleşse de büyük laflar etmiyor, diyologları tanıdık, bildik ve iddiasız. Senaryo basit, sıcacık, samimi; tipler de öyle. Biraz ‘erkeksi bakışı’ olsa da, aslında herkes biraz Altan, biraz da Nuri. Film işte bunu çok iyi yakalıyor.

Son söz; aile sıcaklığında izleyin ...

CUMHUR CANBAZOĞLU



Diğer Haberler

'YENİ BRANDO'
'YENİ BRANDO'
12 Nisan 2024 Cuma 10:53

'BÜYÜK USTA' 75 YAŞINDA
'BÜYÜK USTA' 75 YAŞINDA
29 Mart 2024 Cuma 11:10

‘YÜZÜNÜ BİLMEDİĞİMİZ ÜNLÜ’
‘YÜZÜNÜ BİLMEDİĞİMİZ ÜNLÜ’
20 Mart 2024 Çarşamba 11:56

'BAL MAHMUT'
'BAL MAHMUT'
17 Mart 2024 Pazar 10:56

'ALTIN ÇOCUK' 88 YAŞINDA
'ALTIN ÇOCUK' 88 YAŞINDA
15 Mart 2024 Cuma 13:00

FİLİZ AKIN: 'BİR RÜYA SATTIK İNSANLARA'
FİLİZ AKIN: 'BİR RÜYA SATTIK İNSANLARA'
14 Mart 2024 Perşembe 10:53