Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

30 KASIM 2018

29 Kasım 2018 Perşembe 21:21
Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

İkisi yerli, toplam yedi filmin ‘merhaba’ dediği yeni vizyon haftası, korkudan, komediye, hemen her türü barındırıyor bünyesinde! İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın. İyi seyirler herkese.


ÖRÜMCEK AĞINDAKİ KIZ

-Karanlık geçmişin ördüğü ağ-

İsveçli yazar Steig Larsson’un (1954-2004), uluslararası arenada çok satan Millenium üçlemesine (‘Män som hatar kvinnor / Ejderha Dövmeli Kız’, ‘Flickan som lekte med elden / Ateşle Oynayan Kız’ ve ‘Luftslottet som sprängdes / Arı Kovanına Çomak Sokan Kız’) saygılarını sunan ve üçlemenin karakterlerinden yola çıkılarak yazılan David Lagercrantz imzalı ‘The Girl in the Spider’s Web / Örümcek Ağındaki Kız’da beyazperdede!

2009’da sırasıyla Niels Arden Oplev’in yönettiği, üçlemenin ilk filmi olan ‘Ejderha Dövmeli Kız’, ardından Daniel Alfredson imzası taşıyan ‘Ateşle Oynayan Kız’ ve üçlemenin son halkası olan yine Alfredson’un yönettiği ‘Arı Kovanına Çomak Sokan Kız’ yansımıştı perdeye. Kuzey yapımı, kapkara suç filmlerini, öykünün David Fincher’a emanet edilmiş 2011 tarihli Hollywood versiyonu ‘The Girl with the Dragon Tattoo / Ejderha Dövmeli Kız’ takip etti. Sıra dışı, gözü pek ve tamamen nevi şahsına münhasır bir ‘hacker / bilgisayar korsanı’ olan Lisbeth Salander ve korkusuz gazeteci Mikael Blomkvist’in gizem yüklü karanlığa karşı olan maceraları pek beğenilmişti. Noomi Rapace ve Michael Nyqvist’in (1960-2017) canlandırdıkları öykünün kahramanlarını, Hollywood versiyonunda Rooney Mara ve Daniel Craig canlandırdılar.

David Lagercrantz’ın, orijinal öyküye sadık kalan yeni romanının aynı isimli karakterleri olarak bu kez karşımıza, Claire Foy ve Sverrir Gudnason çıkıyorlar. Dördüncü hikaye olarak nitelenebilecek yapımda; kahramanlarımız Lisbeth Salander ve Mikael Blomkvist, bu kez kendilerini dev bir örümcek ağının ortasında buluyorlar. Debelendikçe karmaşıklaşan örümcek ağı; casuslar, siber suçlular ve yozlaşmış hükümet yetkilileriyle dolu; bir de geçmişin netameli hayaletleriyle… Adrenalin pompalayan, aksiyonu tavan yapmış ‘suç’ öyküsü, eserin ruhundaki kapkara ‘kuzey mirası’ ötelenmeden kotarılmış! Filmi yöneten isim; Uruguaylı Fede Alvarez. Yaman yönetmeni, Sam Raimi klasiği ‘Evil Dead / Kötü Ruh’un 2013 tarihli yeniden çevirimi ve gösterişli bir gişe başarısı elde eden ‘Don’t Breathe / Nefesini Tut’ filmlerinden tanıyoruz. Korku-gerilim türündeki başarılı filmlerle rüştünü ispatlayan Alvarez, kendisine emanet edilen kapkara ve gizemli polisiyeye, ayrı bir aksiyon ve tempo katmayı başarmış.

Karanlık geçmişinin mirası ve hayaletleriyle mücadeleye girip, nefes kesen adrenalin salınımına öncülük eden Lisbeth Salander, yeni nesil aksiyon figürüne dönüşmüş adeta.1,62 metrelik boyuyla Claire Foy, bambaşka bir karaktere nefes üflemiş. Yetenekli aktrise, artık aramızda olmayan İsveçli usta aktör Michael Nyqvist’in yerine; ‘Borg McEnroe’ filminde efsane raket ‘Björn Borg’ olarak izlediğimiz, memleketlisi Sverrir Gudnason eşlik ediyor bu kez. Hollandalı aktris Sylvia Hoeks, ‘Get Out / Kapan’ ve Selma / Özgürlük Yürüyüşü’ filmlerinden anımsayacağınız Lakeith Stanfield, Danimarkalı Claes Bang, Cameron Britton ve ‘Phantom Thread’ ile kendisine hayran bırakan Lüksemburglu aktris Vicky Krieps, uluslararası başarılı kadronun diğer isimleri olarak öne çıkıyorlar. ‘Keyifli seyirler’ dileğini fazlasıyla karşılayan bir tür kırması örneği duruyor perdede. (3,5 / 5)


YEŞİL REHBER

-Bir dostluk öyküsü-

1960’larda New York’tan başlayıp, ABD’nin güneyine ulaşan bir yol hikayesi. Bir dizi konser sebebiyle turneye çıkan Afro-Amerikalı klasik piyanist Dr. Don Shirley ile onun şoförlüğünü ve korumalığını üstlenen İtalyan asıllı Tony Lip’in gerçek öyküleri. Dönemin ırkçı ve ayrımcı günlerinde, birbirinden tamamen farklı iki insanın kurduğu dostluk.

Akla ilk olarak, - aynı kalibrede olmasalar da- Bruce Beresford’un 1989 tarihli dört Oscarlı yapımı ‘Driving Miss Daisy / Bayan Daisy ve Şoförü’nü düşüren biyografik dram, yaşanmış bir hikayeden ve gerçek kişiliklerden uyarlanmış. Filmin oyuncuları arasında yer alan Nick Vallelonga’nın, babasının öyküsünü kaleme aldığı yol filmini, ‘Dumb and Dumber / Salak ile Avanak’ ile adlarını duyuran Farrelly kardeşlerden Peter Farrelly yönetmiş.

Başrolleri, usta aktör Viggo Mortensen ile ‘Moonlight / Ay Işığı’ filminde ‘en iyi yardımcı erkek oyuncu Oscar’ını kazanan Mahershala Ali üstleniyorlar. Başta, adeta İtalyan olmuş Mortensen olmak üzere, iki oyuncusunun karşılıklı döktürdüğü, mizahi ögelerle desteklenmiş dram, formül sinemasının bütün verilerini içermesiyle dikkat çekiyor. Son derece sıcak yol/dostluk öyküsü, kör göze parmak oluşlarla yüklü öte yandan. ABD’de 60’lı yıllarda ırkçılık, ayrımcılık, ‘öteki’ korkusu gibi köklü ve tehlikeli reflekslerin altını çizmesi ve yol serüveni boyunca Afro-Amerikalılar için güvenli olan güzergahları ve mekanları kullanabilmek için hazırlanmış ‘The Green Book’ isimli kılavuzun varlığını hatırlatması açısından ise kayda değer!

Peter Farrelly, dramatik öyküsünde sınıfı geçiyor son tahlilde. İzle, gülümse, duygulan, kendini iyi hisset sinemasının şık paketlenmiş ‘mamulü’, seyir zevki içeriyor kuşkusuz. (3 / 5)


SUÇLU

-Suç ve itiraf-

Gustav Möller’in ilk uzun metraj kurmacası, kapkara bir tek mekan gerilimi. Danimarka yapımı, başta Sundance olmak üzere, Rotterdam, Selanik ve Montclair gibi prestijli festivallerden ‘İzleyici Ödülü’ ile ayrılmıştı.

Acil yardım hattında çalışan polis memuru, sıradan bir gece vardiyasında, kaçırıldığını söyleyen bir kadından aldığı telefonla, kendini zaman karşı verdiği bir ölüm-kalım mücadelesinde bulur. Tek mekana ve tek karaktere bağlı kalarak kaleme alınmış birinci sınıf senaryo, ilk dakikasından, finale dek ilgiyle izletiyor kendini. Bir an olsun kopmuyorsunuz, perdedeki öyküden. Ortadaki ‘suç’ meselesinden, şahsi hesaplara doğru ilerleyen gerilimi yüksek hikayede izlediğimiz İsveçli aktör Jakob Cedergren, müthiş bir performans sergiliyor doğrusu!

Hayal gücünüzü her an canlı tutup, duygularınızla besleyeceğiniz karanlık hikaye, netameli, girift meselelere değinip, bunu yalınlıkla kotarmasıyla da takdire şayan! Steven Knight’ın 2013 tarihli Tom Hardy’li filmi ‘Locke’ ve Rodrigo Cortes imzası taşıyan 2010 tarihli Ryan Reynolds’lu ‘Buried / Toprak Altında’ ile tek mekan ve tek karakter üzerinden benzer özellikler gösteren yapım, içerdiği etik/ahlaki yaklaşım ve soru işaretleriyle de dikkat çekiyor. (4 / 5)



İngiltere’den çıkagelen korku-gerilim ‘The Bad Nun / Kötülük İçinde’, Hindistan yapımı Bollywood örneği, aksiyonu yüksek avantür ‘Thugs of Hindostan / Hindistan Eşkiyaları’ ile birlikte iki yerli yapım; Vuslat Saraçoğlu’nun yazıp yönettiği; 37. İstanbul Film Festivali’nde ‘Altın Lale’ye layık görülen ‘Borç’ ve senaryosunu Ata Demirer’in yazıp, başrolü üstlendiği; yönetmenliğini Kıvanç Baruönü’nün yaptığı ‘Hedefim Sensin’, haftanın notlarımız arasında yer alamayan diğer yenileri. Tekrar iyi seyirler herkese! MURAT ERŞAHİN





Diğer Yazılar