Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

13 KASIM 2015

12 Kasım 2015 Perşembe 18:11
Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

Haftanın beraberinde getirdiği yeni film sayısı beş. Avustralya yapımı korku-gerilim ‘The Pack / Kurt Baskını’ ile Ayna grubunun solisti Erhan Güleryüz’ün yazıp, yönettiği ve başrolü üstlendiği yerli dram ‘İçimde Akan Nehir’, haftanın notlarımız arasında yer alamayan diğer yapımları. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın! Herkese iyi seyirler.

ALİ BABA VE 7 CÜCELER
Güldürüyor mu, güldürüyor! Cem Yılmaz, kaliteli popüler yerli komedi açığını yine doldurmuş. Bazı anlar, kahkaha da attıran, öyküsünden tutun, plastiğine dek ‘titizce’ çalışılmış film, birçok sosyal ve politik gönderme de içeriyor. Yerel ve evrensel değiniler, Cem Yılmaz’ın mizahında, eğlenceli bir avantüre yedirilmiş. Cem Yılmaz’ın yazıp, yönettiği ve başrolü üstlendiği komedi, iki saf girişimcinin, Bulgaristan’da düzenlenen bahçecilik fuarına katılımları sonrası başlarına gelen mizah yüklü olayları taşıyor perdeye. Şenay ve İlber’in, suç baronu Boris Mançov ile olan mücadelesinde, diğer önemli rolleri, Çetin Altay, Zafer Algöz, Irina Ivkina ve Yosi Mizrahi üstlenmişler. Cem Yılmaz’ın ağabeyi Can Yılmaz ise, ‘kaderci İsmail’ rolünde, akılda kalıcı ve fark yaratıcı. Gökhan Atılmış’ın temiz görüntü yönetmenliği ve titiz yapım tasarımıyla, Yılmaz’ın bir önceki filmi ‘Pek Yakında’dan çok daha iyi bir yapım buluyoruz perdede. James Bond evrenini, Avrupa’ya açılmak isteyen küçük esnaf kafadarlar esprisiyle zenginleştiren film, kelimenin dolu anlamıyla, ‘hoşça vakit geçirmek isteyenler için’. Barış Manço ve İzzet Altınmeşe değinileri, öyküye ayrı bir lezzet katmış. Sinema anlamında ise, Cem Yılmaz’dan, ‘Hokkabaz’ tadında, daha içli, meseleli ve bir yüzü karanlığa dönük, trajikomik öyküleri bekliyorum şahsım adına. (3 / 5)

SNOOPY VE CHARLIE BROWN PEANUTS FİLMİ
Charles M. Schulz tarafından 1950’de yaratılan Peanuts isimli çizgi dizi, başkahramanı Charlie Brown ve onun sadık dostu, sevimli köpek Snoopy ile gerçek bir klasik olarak anılmakta. Schulz’un soğuk savaşın ilk yıllarında, ABD’de, mütevazi bir sınıf profili çizdiği, ve bir çocuk çetesi etrafında dönen naif öykü, son derece insancıl ve sevgi doludur. Charlie Brown ve Snoopy karakterleri dışında, Linus, Lucy, Franklin, Sally ve küçük sarı civciv Woodstock, çeşitli serüvenleriyle, ‘Peanuts’ evreninde, sürekli birbirlerinden rol çalıp dururlar. Sahibinden daha akıllı ve kurnaz olduğunu düşünen Snoopy, asla kulübesinin içinde değil, sürekli üzerinde uyuyan ve sarı, ufak bir kuş yavrusuyla arkadaşlık eden, nevi sahsına münhasır bir köpektir. Serinin baş kahramanı Charlie ise, hayata sürekli olumlu bakan fakat sürekli başarısızlığa uğrayan, sakar ama iyi kalpli, yardımsever bir çocuktur. Hayat, omuz başlarından akarken, lisanlarını pek net anlayamadıkları büyüklerin dünyasında, devinip dururlar. ‘Ice Age / Buz Devri’ ekibinin yaratıcıları, Peanuts kahramanlarını, perdeye büyük bir başarıyla yansıtmışlar. Charlie Brown, en yakın dostu Snoopy ve mahalle arkadaşlarıyla, mazlumun şansının günün birinde dönebileceğini, iyilik, dürüstlük ve dayanışma ile karanlık anların sonunda, mutlaka koskoca bir aydınlığa ulaşılabileceğini, sadece çocukların değil, yetişkin izleyicilerin de hoşlanabileceği ‘ciddi’ bir tonda, olanca naiflikle kanıtlıyorlar. Kızıl Baron’la mücadele eden Snoopy ve kötü şansını yenmeye kararlı Charlie Brown’un macerasında kahkaha, hüzün, ince bir elem ve müthiş bir sevgi var. Biçim olarak da kusursuz, meselenin ve çizgi romanın ruhuna denk düşen bir yalınlık ve şiirsel bir içsellikle kotarılmış film, sadece haftanın değil, kanımca, sezonun en iyilerinden. Olanca acısına, haksızlığına, zulmüne, kötülüğüne ve umutsuz yanlarına rağmen, dünyada insan sıcağının var olduğunu haykıran iyi yürekli animasyonu izleyin! (4,5 / 5)

JAUJA – HAYAL ÜLKESİ
Issızlığın ortasında bir meditasyon! Zengin imgelerle, bağımsız, varoluşçu, şık bir ‘anlam arayış’ öyküsü! Anti emperyalist bir bilmece öte yandan, Arjantinli sinemacı Lisandro Alonso’nun filmi. Western esintili dram, Cannes Film Festivali’nin önemli bölümlerinden biri olan ‘Un Certain Regard / Belirli Bir Bakış’da, prestijli FIPRESCI (Uluslararası Sinema Yazarları Federasyonu) ödülünün sahibi olmayı başarmıştı. Bir baba ile kızı, Danimarka’dan, ıssızlığın ortasındaki çorak topraklara uzanan, imgelerle yüklü bir varoluş yolculuğunda bulurlar kendilerini. Bir yol filmi olarak da değerlendirebileceğimiz ‘özel’ ve ‘özenli’ yapım, Gus Van Sant imzalı 2002 tarihli ‘Gerry’ ile yakın akraba. Danimarkalı yüzbaşının kızı, genç bir askere sevdalanıp, kaçınca, yüzbaşı, genç çiftin peşinden, tekinsiz topraklara sürer atını. Geçmişin, geleceğin, bildik zamanın, değer yargılarının anlamını yitirdiği yerden, gerçek ‘anlam’ sorgusu. Kimi anlar, gerçeküstü oluşlara meyleden fakat ayakları yere son derece sağlam basan aykırı film, her bünyeye göre değil kesinlikle! Sinefiller ve yedinci sanat sevdalıları için özellikle ‘lezzetli’ olan çok uluslu yapımın başrolünde, filmin bir yerinden sonra, oyunculuk gösterisi yapan rafine aktör Viggo Mortensen’i izliyoruz. Filmin özgün müzik çalışması yine Mortensen imzası taşıyor. Sezonun kaçırılmaması gereken sürprizlerinden biri belki de! Emek isteyen düzeyde ve zihin açıcı. (4 / 5) MURAT ERŞAHİN



Diğer Yazılar