Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

11 OCAK 2018

10 Ocak 2019 Perşembe 14:04
Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

Yılın ikinci vizyon haftası, biri yerli; yedi yeni yapım getiriyor beraberinde. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın! İyi seyirler herkese.


ŞÜPHE

-Gerçeğin halleri!-

Çok okunan kült kalem Haruki Murakami’nin ‘Barn Burning’ adlı kısa öyküsünden perdeye uyarlanan katmanlı ve gizem dolu dramın yönetmeni eksantrik Chang-dong Lee. Aslında Murakami, hayranı olduğu William Faulkner’ın 1939’da yayımlanan aynı adlı kısa hikayesini, kendi öyküsüne isim ve fikir babası yapmış! Üç yalnız insan… Yaratıcı yazarlık okumuş, yarı zamanlı işlerde çalışan, yoksul, yoksun, içe dönük, sokaklarda elem dolu biçimde dolaşan Jong-su, aniden karşısına çıkan ve eskiden ‘sen çirkinsin’ dediği Hae-Mi ile zengin, snop ve alaycı Ben’in etrafında gelişen ‘farklı’ bir hikaye orijinal adıyla ‘Burning’.

Murakami’nin metafor zenginliği, Chang-dong Lee’nin sinemasal derinliğiyle birleşmiş. Gerilimli, tutkulu ve saplantılı bir aşk üçgeni fonunda, hastalıklı oluşlar, iflah olmaz yalnızlık, ihtiras, özlem, öfke, irade, hafıza, sınıfsal farklılıklar, kimlik, ruhumuz ve gerçekliğin halleri… Müthiş özenli anlatım, incelikli senaryo, kamera, sanat yönetimi ve kurgu, başka bir düzleme taşıyor filme Türkçe adını veren ‘şüphe’ olgusunu! Jong-su ve Hae-Mi’nin terasta sigara içtikleri suskun sahne ne denli çok şey söylüyor! Her şeyin ötesinde; gerçeklik ve gerçeğin halleri üzerine son derece titiz yazılıp çekilmiş, müthiş bir film Chang-dong Lee’nin sekiz yıl aradan sonra imzaladığı karanlık yapım. Kapkara oluşlar cehenneminde kayıp ruhlar ve tasarlanmış ‘haller’ geçidi! Uzun süre sizle kalacak film, neredeyse bütün duyulara, yüreğe ve zihne sesleniyor. (5 / 5)


CREED II: EFSANE YÜKSELİYOR

-Neden dövüştüğünü bileceksin!-

1976’da perdeye yansıyıp, efsane bir seri haline gelen ‘Rocky’ye ve o eski güzel günlere yazılmış bir aşk mektubuydu adeta 2015 tarihli ‘Creed: Efsanenin Doğuşu’. Ryan Coogler’ın Stallone himayesinde kendi yazdığı öyküyü yönettiği filmde, Rocky Balboa’nın çetin rakibi ağır sıklet boks şampiyonu Apollo Creed’in oğlu Adonis, ununu eleyip eleğini asmış eski şampiyon Rocky’nin kapısını çalıp; sıkı bir boksör, bir şampiyon olmak istediğini söylüyordu, baba yadigarı ‘İtalyan Aygırı’na. Philadelphia’nın arka mahallerinde, kentin yoksul, sahici sokaklarında, ter, kan ve gözyaşı kokan boks salonlarında yeni bir şampiyon boksör yetişecekti! Can acıtan gerçek bir olaydan esinlenen ‘Fruitvale Station / Son Durak’ ile dikkat çeken 1986 doğumlu ‘yaman’ yönetmen Ryan Coogler, ikinci uzun metrajında, ringlerin efsane ismi Rocky’ye itinalı bir saygı duruşunda bulunurken, öte yandan da, orijinal filmin köklerine inerek, yeni bir efsanenin doğuşunu müjdelemişti. İlk filminin başrol oyuncusu Michael B. Jordan, Apollo Creed’in oğlu ‘Adonis’i canlandırırken, Sylvester Stallone; kendisine belki de bugünkü ününü kazandıran ‘ilk’ karakteri, ‘Rocky’yi -yedinci kez- yine ve yeniden taşıyordu perdeye. İlk sahnesinden, finale dek, özenli sineması ve naif yapısıyla, ‘özel’ bir film olmayı başarmıştı ‘Creed’. ‘The Wrestler / Şampiyon’la övgü alan Maryse Alberti’nin özenli kamerası ve İsveçli Ludwig Göransson’un, orijinal ‘Rocky’ye yeni nesil bir ruh katan özgün müzik çalışması, artı değeri oluyordu, dram tarafı güçlü boks öyküsünün.

Otantikliğin gücüne saygı duyan ve orijinal dokunuşları; emek ve birikim karşısında önünü ilikleyerek gerçekleştiren ‘sıkı’ film, şimdi ikinci bölümüyle yeniden bizimle. İlk bölümde yeni efsane doğmuştu; bu kez yükseliş döneminde! ‘Creed II: Efsane Yükseliyor’u, yine projenin ‘babası’ Stallone’nin liderliği ve gözetiminde, sıkı bir ekip kotarmış. Yönetmen koltuğunda oturan yeni isimse; Steven Caple Jr… Rocky Balboa’nın eğitmenliğinde çıkış yapan genç boksör Adonis Creed, istediği unvanı elde ettikten sonra; sevgilisi Bianca ile evlenir ve eşinin bir çocuk beklediğini öğrenir. Bu arada; unvanını korumak için karşılaşacağı bir sonraki rakip, geçmişin acı dolu sayfalarından çıkagelir. Creed’in babası, Rocky’nin en büyük rakibi ve yakın dostu Apollo’yu ringde öldüren Ivan Drago’nun, çocukluğundan beri intikam ateşiyle yetiştirdiği oğlu Victor; Creed’in karşısına dikilmiştir! Rocky ve Creed, tehlikeli rakip karşısında yeniden kenetlenip, ortak geçmişleriyle yüzleşirlerken, uğruna savaşmaya değecek şeyleri sorgularlar.

Yeni film, ‘Rocky’ efsanesini yeniden tazeliyor! Bir baba-oğul öyküsü yatıyor temelinde hikayenin. Yoksunluk, yeni öykünün en ‘özel’ durumu öte yandan! Ivan Drago ve oğlu Victor özelinde son derece duygusal bir noktaya sürüklüyor film izleyicisini. Tempolu, heyecanlı ve duygusal yapımın, ajitasyondan kaçındığını fakat hamasi Amerikan milliyetçiliğine saygılarını sunduğunu belirtmek önemli! Filmde; günümüz Rusya’sının, ABD açısından soğuk savaş dönemi SSCB’sinden farksız betimlendiğini, mesnetsiz yargılarda bulunulduğunu söylememiz lazım. Bunların ötesinde iyi yazılmış, gayet iyi çekilmiş ve çok iyi oynanmış bir film olmuş ‘Creed II: Efsane Yükseliyor’. Özellikle Rus cephesinde yer alan Ivan Drago ve oğlu Victor’u canlandıran emektar aktör Dolph Lundgren ile gerçek bir dövüşçü olan Romanya asıllı Florian Munteanu, zihinde kalıcı, müthiş performanslar sergilemişler. Creed’in eşi ‘Bianca’ rolünde Tessa Thompson da, filmin öne çıkan isimlerinden kuşkusuz. 1985 tarihli ‘Rocky 4’ten yadigar ‘Ludmilla Drago’, yani Brigitte Nielsen, filmin kadro sürprizi! Hoş vakit, iyi film. (3,5 / 5)


REPLİKALAR

-Komedi olsaymış iyiymiş!-

İnsan bilincini, yapay zekalı bilgisayarlara aktarma konusunda derin çalışmalar yapan bilim adamı, eşi ve çocuklarını bir trafik kazasında kaybettikten sonra, onları geri getirebilmek adına, bilimin sınırlarını zorlayacaktır.

Yukarıdaki özet, filme ait hemen her şeyden daha ilginç oldu sanki! 2008 tarihli aksiyon ‘Traitor / Hain’ ile tanıdığımız, ardından kendini TV dizi yönetmenliğine vuran yapımcı-yönetmen-senarist Jeffrey Nachmanoff’un yönettiği bilimkurgu filminde başrolü Keanu Reeves üstlenmiş. Alice Eve, Thomas Middleditch ve John Ortiz, kadronun diğer isimleri. İnsana ait bilincin bilgisayarlara yüklenmesi ve insan klonlama çalışmaları…

Bilimin sınırları zorladığı noktada, hemen her türlü laboratuvar ortamının dışında, evinin bodrumunda insan klonlayan bir nevi Dr. Frankenstein, açgözlü kanunsuz şirketler, onların kötücül tetikçileri ve masum kurbanlar. Tabii, ilginç olabilirmiş eğer bunların hepsi iyi yedirilebilseymiş mevzuya! Bağlantısızlar toplantısı sanki perdeye yansıyanlar. İpe sapa gelmez, mantık dışı oluşlar ve sonuçları, sanki bilimselmiş gibi yutturulmaya çalışılıyor. Bir de sallanan, prematüre bir aksiyon yaması. Bu tip meselelerle ilgili her film, bilimkurgu değil elbet; bu filmin de olmadığı gibi. Sanki ortak yapımcılardan birine, Porto Riko’ya tatile gidilip, bir de film çekilmiş, masraflara karşılık. Filmin suç, gizem ve bilimkurgu türlerinde olduğunu söyleyen yapımcılara karşı; aslında bir komedi klasiğini ıskaladıklarını söylemek yanlış olmaz! Son tahlilde, izlediklerimden sonra; ‘bilinç sorununu bir şekilde hallederim fakat insanı klonlayacak ‘kabin’ temin etmek gerekir’ notunu alıyorum bir kenara! (1 / 5)



Taron Egerton, Jamie Foxx, Ben Mendelsohn, Jamie Dornan’lı kadrosuyla öne çıkan ‘Robin Hood’, yüzme havuzunda barınan yaratığın korku-gerilim dolu öyküsü ‘Nereus / ‘Lanetli Sular’, internete bulaşan video oyunlarını konu alan ve bir devam filmi olan sevimli animasyon ‘Ralph Breaks the Internet / Ralph ve İnternet’ ile Hasan Göktaş’ın yönettiği komedi türündeki yerli yapım ‘Dalavere’, haftanın; notlarımız arasında yer alamayan diğer yenileri. Tekrar iyi seyirler herkese. MURAT ERŞAHİN




Diğer Yazılar