Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

08 HAZİRAN 2018

07 Haziran 2018 Perşembe 20:48
Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

İkinci kez vizyon görecek olan romantik dram ‘Acı Tatlı Ekşi’ haricinde, ikisi yerli yapım olmak üzere, toplam dokuz yeni film merhaba diyor yeni haftada bizlere. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın. İyi seyirler herkese.


AYİN

-Karanlık miras-

Galasını, Sundance Film Festivali’nde yapan korku filmi, yönetmeni ve senaristi Ari Aster’in ilk uzun metrajı. Bir ölüm ilanıyla açılıyor öykü. Evin yaşlı annesi ölüyor. Evde yaşayan kızı, damadı ve iki torunu, aile geçmişinde yatan ürkütücü sırrın etkisi altına giriyorlar!

İki usta isim; Toni Collette ve Gabriel Byrne’ın yer aldığı filmde, Ann Dowd, Alex Wolff ve ilk uzun metrajında rol alan ‘şahane’ Milly Shapiro, diğer önemli rolleri üstleniyorlar. Karanlık ve dehşetengiz aile sırrının, kapkara mirasın, başka bir nesle uzanan laneti! Bir tarikat, spiritüel oluşlar, karanlık mitler ve nesiller öncesinden taşınan lanetli miras. Kapalı mekanlarda kurulan müthiş atmosfer, filmin son derece sağlam zeminini başarıyla besliyor. Bir ev ve aile maketi ile açılan hikaye, maket-minyatür üzerinden; ölçeği küçültülmüş insan-batıl-inanış üçgeninde tuhaf salvolar atarak, izleyicisini tekinsiz bir karanlığa davet ediyor.

Pawel Pogorzelski’nin birinci sınıf kamerası, metronom düzenindeki kurgu ve detaylandırılmış enfes yapım tasarımının desteğiyle; perdedeki öykünün etkileyiciliğini kat be kat arttırıyor. Oyuncu kadrosu, başta Toni Collette olmak üzere son derece iyi. Collette ve Byrne’ın filmin yürütücü yapımcıları arasında olduğunu da belirtelim. Eski usul klasik korku sinemasının bildik kalıplarını, modern bir dokunuşla yeniden cazip hale getirmiş yönetmen. Başta Roman Polanski olmak üzere, birçok ustaya ve türün başucu örneklerine göndermeler var filmde. Dramatik unsurlar, ufak politik detaylar dahi unutulmadan, elini korkak alıştırmayan bir korku öyküsüne başarıyla yedirilmiş. Polanski’nin 1968 tarihli ‘Rosemary’s Baby / Rosemary’nin Bebeği’ne direkt saygılarını sunan film, Nicholas Roeg’in 1973 yapımı şaheseri ‘Don’t Look Now / Karanlığın Gölgesi’ne de referanslar adamış.

Kontrolün insandan; iradeden çıkıp, karanlık bir oluşun, başka bir şeyin; tarihi bir lanetin eline geçtiği anda ortaya çıkan çaresizlik hissi. İpleri başka bir şey ve bilinmezin elinde olan minyatür halindeki insan. Bildiğimiz, dokunduğumuz, ölçüp, biçtiğimiz dünya gerçeğinin ötesinde yatan, tehditkar bir cadı masalı, dehşet yüklü bir kötülük resitali duruyor perdede. Ürkütücü anlar saymakla bitmez. Sahiciliği zedelemeden, bildiğimiz gerçekle bağını tamamen koparmış karanlık taraf üzerine, güçlü ve etkileyici bir deneme “Ayin”! Kaçırılmamalı. (4 / 5)


BORG / McENROE

-Oyun, set ve maç!-

Spor üzerine yapılmış en ciddi ve içi dolu biyografilerden biri duruyor karşımızda! Tenisin unutulmaz isimleri İsveçli Björn Borg ve Amerikalı John McEnroe’nun 1980’de, dört büyük tenis turnuvasından biri olan, prestiji çok yüksek Wimbledon’daki nefes kesen mücadeleleri… Tenis sporunun, 70’ler boyunca ve 80’lerin başındaki unutulmaz isimleri olan, eski dünya 1 numarası Borg ve kariyeri boyunca 77 ATP kupası kazanmış McEnroe’nun mücadeleleri değil yalnızca; bu iki efsane ismin karakterleri, geçmişleri, benzerlikleri, ayrıldıkları noktalar ve müsabaka ruhunun ne olup olmadığı!

İsveç, Danimarka ve Finlandiya ortak yapımının yönetmen koltuğunda Danimarkalı Janus Metz’i görüyoruz. İlk uzun metraj kurmacasını imzalayan yönetmene; özenli senaryoyu teslim eden isimse; Ronnie Sandahl. İsveçli aktör Sverrir Gudnason ve kalburüstü filmlerin oyuncusu Shia LeBouf’un başrolleri paylaştığı incelikli biyografide, usta aktör Stellan Skarsgård ve Tuva Novotny, kadronun öne çıkan diğer isimleri olarak yansıyorlar perdeye. Efsane tenisçi Borg’a fiziksel benzerliğiyle dikkat çeken Sverrir Gudnason, nüanslı oyunculuğuyla da çok şey katıyor anlatıya.

Danimarkalı görüntü yönetmeni Niels Thastum’un birinci sınıf kamerası, ‘retro’ özellikleri olan öyküye ayrı bir ruh kazandırmış. Titiz yapım tasarımının da etkisiyle, geçtiğimiz yılın dikkat çeken filmleri arasına sokuluveriyor dramatik spor biyografisi. Farklı sosyal, ekonomik, kültürel sınıflardan gelme ve sadece şampiyon olmak adına raket sallayan iki efsane ismin, çocukluklarından, ilk gençliklerine, yetişme ve ‘olma’ aşamaları, kişilik farklılıkları, geçmişlerinde yatan yarı loş ayrıntılar, dünyaya bakışları, özel hayatları, sonu gelmeyecek gibi görünen nihai hesaplaşmalar, itinalı bir senaryoda vücut bulmuş. 1980’deki amansız finalin kırılma anlarını, bazı bölümleri dokümanter olarak perdeye birebir taşıyan film, tenis ve biyografi tutkunlarını ayrıca memnun edecek. Kimi zaman hüzünlü, kimi zaman heyecanlı, kimi zaman da ‘ilginç’ olarak nitelenebilecek nostalji yüklü bir yapım. (3,5 / 5)


JURASSIC WORLD: YIKILMIŞ KRALLIK

-Yaşam her zaman bir yolunu bulur!-

Michael Crichton’un çok satan romanından 1993 yılında Steven Spielberg yönetmenliğinde perdeye uyarlanan bilimkurgu macera, yeni filmiyle; ‘park’ın ‘dünya’ya evrilmiş biçimiyle yeniden karşımızda!

2015 tarihli filmde, dinozorlar, lüks tatil ve eğlence mekanı ‘Jurassic Park’ı yok etmişlerdi. Nublar adası, hayatta kalan dinozorların ormanın derinliklerinde yaşadıkları, insanlar tarafından terk edilmiş bir hayat ünitesiyken, adanın uyuyan yanardağı yeniden harekete geçince bütün dikkatleri yeniden üzerine çeken, haberlerde bir numaraya yükselen bir konu başlığı olur dünya için! Üç sene önce tanıştığımız yeni kahramanlarımız Claire ve Owen, adada kalan dinozorların soyunun tükenmesini önlemek için başlatılan kurtarma operasyonunun başına getirilirler. Owen, ormanın derinliklerinde kaybolmuş öncü ve zeki raptor Blue’yu bulmak için yanıp tutuşurken, kurtarma operasyonunu destekleyenlerin niyetlerinin farklı olduğu anlaşılır.

Yeni film; 2007 tarihli ‘El Orfanato / Yetimhane’ ile çıkış yapan; 2012’de çektiği ‘The Impossible Kıyamet Günü’ ve 2016 tarihli ‘A Monster Calls / Canavarın Çağrısı’ ile rüştünü ispatlayan yaman İspanyol yönetmen J. A. Bayona’ya emanet edilmiş. Başrollerde 2015’te olduğu gibi yine Bryce Dallas Howard ve Chris Pratt’ı izleyeceğiz. Serinin en kıdemli ismi Jeff Goldblum’un yanı sıra, Ted Levine, Rafe Spall, Toby Jones ve usta oyuncular James Cromwell ile Geraldine Chaplin; yeni filmin kadrosunu oluşturuyorlar.

Bildik temaya Bayona’dan gelen taze dokunuş, keyifli bir seyirlik çıkarmış karşımıza. Gelişmiş dijital efektlerin de yardımıyla, sürükleyici bir avantür bekliyor Jurassic dünyası tutkunlarını! (3 / 5)


İki yerli yapım; Adem Uğur’un yönettiği korku türündeki ‘Zohak’ ve Kamil Çetin imzalı devam filmi ‘Cumali Ceber 2’’nin yanı sıra; iki animasyon; İzlanda yapımı ‘Elias og Storegaps Hemmelighet / Sevimli Tekneler’ ve eski Çek Cumhuriyeti’nden, günümüzdeki adıyla Çekya’dan çıkagelen ‘Hurvínek a kouzelné muzeum / Sihirli Müze’, İspanyol yönetmen Isabel Coixet’in, Penelope Fitzgerald’ın aynı adlı romanından uyarladığı ‘The Bookshop’ ve Scott Speer imzalı gençlik komedisi ‘Status / Durumunu Güncelle’, haftanın notlarımız arasında yer alamayan diğer yenileri. Tekrar herkese iyi seyirler! MURAT ERŞAHİN






Diğer Yazılar