Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

05 TEMMUZ 2019

04 Temmuz 2019 Perşembe 19:37
Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

Sekiz yeni film merhaba diyor yeni haftada sinemaseverlere. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın. İyi seyirler herkese!

TOLKIEN

-Kelimeler anlam gerektirir!-

Fantastik edebiyatın önde gelen isimlerinden, ‘Hobbit’, ‘Yüzüklerin Efendisi’, ‘Silmarillion’ gibi klasiklerle milyonları etkilemiş İngiliz yazar, şair, filolog ve profesör unvanlı akademisyen, J. R. R. Tolkien olarak bildiğimiz John Ronald Reuel Tolkien’in biyografisi! İşin aslı salt bir biyografiden ziyade, edebiyat, kelimeler, dostluk, aşk ve hayat üzerine etkileyici bir metin içeriyor güçlü dram.

Annesi Finlandiyalı bir gazeteci, babası Amerikalı bir aktör olan, 1976 Kıbrıs doğumlu, beş yaşındayken Finlandiya’ya yerleşmiş sinemacı Dome Karukoski imzalı biyografide Tolkien’i, Nicholas Hoult canlandırıyor. Başarılı İngiliz aktöre, Lily Collins, Patrick Gibson, Anthony Boyle, Tom Glynn-Carney ile birlikte iki tecrübeli isim, İrlandalı Colm Meaney ile ustaların ustası İngiliz oyuncu Derek Jacobi eşlik ediyorlar.

 Fantastik edebiyatın, hatta dünya edebiyatının genel seyrini değiştirmiş isimlerden J.R.R. Tolkien’in çocukluğu, ilk gençliği, eğitim hayatı, katıldığı Birinci Dünya Savaşı günleri, dostları, büyük aşkı, en büyük tutkusu olan kelimeler, dil ve edebiyat üzerine titiz bir film perdede duran! Hatta biyografiden çok, edebiyat-dil-hayat ilişkisi üzerine bazı anları referans oluşturabilecek derecede güçlü bir anlatı. Tolkien’in Hobbit’leri, Orta Dünya’yı, Elf’leri, Ork’ları yaratırken, gerçek hayattan aldığı esin! Zorlu, acımasız, adaletsiz, acı ve yıkımla dolu hayatın ortalık yerinde, dostluk, yoldaşlık ve aşk gibi ölümsüz, hayatı yaşanır kılan değerleri fark ederek, kendini hayal dünyalara götüren ve zorlu hayatta daha güçlü ve cesaretli durmamızı sağlayan adamın, Tolkien’in öyküsü, kelimelerin sesle değil, anlamla değer kazandığının altını çiziyor. Acı ve elem dolu, ancak gerçekten ‘sihirli’ olan yaşam, cesaret, dayanışma ve aşkla, daha bir yaşanır oluyor insan için! Düş dünyalara, edebiyatın diriltici, umut veren gücüne ve sevdiklerimize sığınarak baş ediyoruz vahşi dünyayla. (3,5 / 5)

 

ÖRÜMCEK-ADAM: EVDEN UZAKTA

-Avrupa gezisinde mesai-

Marvel evreninin yirmi üçüncü sinema filmi olan yapımı, adını kısa metrajlarıyla duyurmuş, ilk uzun metrajı ‘Cop Car / Polis Arabası’ ile dikkat çekmiş Jon Watts yönetmiş. Stan Lee ve Steve Ditko ikilisinin yarattığı Örümcek-Adam karakteri, ‘Avengers: Endgame’de yaşananlar sonrası, ayakları üzerinde durmaya çalışan gencecik Peter Parker olarak, arkadaşları ve öğretmenleriyle birlikte çıktığı Avrupa yolculuğu sırasında yeniden dünyayı kurtarma mücadelesi veriyor.

Tom Holland’ı başrolde ve ‘solo kahraman’ performansıyla izleyeceğimiz aksiyon katkılı bilimkurguda diğer önemli rolleri, Jake Gyllenhaal, Samuel L. Jackson, Marisa Tomei, Jon Favreau ve Zendaya üsteniyorlar. Müthiş dijital özel efektler ve alışık olduğumuz Marvel dünyasının incelikli nüansları, iki saati aşkın süresini hissettirmiyor maceranın. Mesele, perdede akanların, yetişkin dünyasıyla olan ilişkisinde! Hele bir de Marvel evreniyle bilgi ve ilgi olarak mesafeliyseniz vay halinize. Kaotik bir görsel ve işitsel yapıyla baş başa kalıyorsunuz bir anda! Diğerleri için durum farklı tabii! Genç izleyiciler, türün ve Marvel dünyasının müptelaları için cazip bir şölen duruyordur perdede. Ben şahsım adına, yeni yetme Örümcek-Adamın günlük mesaisini, Avrupa gezisi sırasında sürdürürken, yaşadıklarını izledim. Örümcek-Adam, Jules Verne’in ünlü eserlerinden ‘İki Yıl Okul Tatili’ne bulaşmış gibi! Özellikle ilk ve ortaokul öğrencileri için keyifli bir tatil filmi. Bir de şu var; soundtrack gayet iyi! (2,5 / 5)

 

KÜL EN SAF BEYAZDIR

-Aşk sabırlıdır-

2001’den 2017’ye dek uzanan, zaman atlamalı, şiddetli bir aşk ve suç öyküsü! ‘Tian zhu ding / Günahın Dokunuşu’ ve ‘Shan he gu ren / Dağlar Uzaklaştığında’ filmleriyle tanıdığımız Jia Zhangke’nin yazıp yönettiği romantik suç dramı, Çin tarihinin kapitalist dönüşümünü, gangsterlerin dünyasında vücut bulan trajik bir aşk öyküsüyle perdeye yansıtıyor. Qiao, gözü kara mafya üyelerinden Bin’e aşıktır. Bir hesaplaşma sonrası, sevdiği adamı korumak için hapse düşer Qiao. Beş yıl sonra mahkûmiyeti bitip, dışarı çıktığında her yerde Bin’i arayan talihsiz kadın, ülkede radikal bir sosyo ekonomik ve siyasi değişim yaşandığını fark edecektir.

Epik bir aşk ve dönüşüm hikâyesi, 2018 Cannes’de Altın Palmiye adayı olan ve çeşitli festivallerden toplam yirmi ödülle dönmüş ‘Kül En Saf Beyazdır’. ‘Toplumun kıyısında yaşayan bir çiftin hikâyesini anlatmaya çalıştım. Kayıp gençliğim ve gelecek hayallerim. Yaşamak, sevmek ve hür olmak...’ diye tarif ediyor filmini Jia Zhangke. Çin-Fransa-Japonya ortak yapımının başlıca rollerini ise Tao Zhao ve Fan Liao paylaşıyorlar. Aşk, suç dünyası, onur, fedakârlık, tutku, cesaret, politik, ekonomik ve sosyal hayatın her yönüyle Çin yakın tarihi. Duygusal öykü, bir yanıyla Zeki Demirkubuz’un ‘Kader’ini düşürüyor zihne hemen. Kalburüstü görüntü yönetmeni Eric Gautier’in kamera çalışması, artı değeri yapımın. (3,5 / 5)

İngiltere-Malta ortak yapımı gerilim ‘The Boat / Tekne’, Güney Kore’den çıkagelen gizemli gerilim ‘Manyeo / İntikam’, İngiliz yapımı korku denemesi ‘Curse of the Witch’s Doll / Bebeğin Laneti’, Almanya yapımı aile komedisi ‘Liliane Susewind - Ein tierisches Abenteuer / Sevimli Dostlar’ ile birlikte, haftanın tek yerli yapımı; Uğur Kaplan’ın yönettiği korku öyküsü ‘Efsunlu – Kabirden Gelen’, haftanın notlarımız arasında yer alamayan diğer yenileri. Tekrar iyi seyirler herkese! MURAT ERŞAHİN

 



Diğer Yazılar