Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

02 NİSAN 2010

02 Nisan 2011 Cumartesi 19:05
Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

Bu hafta vizyona giren film sayısı dört. İzleme şansı bulamadığım haftanın tek filmi ise ´´Herkes mi aldatır?´´ adlı yerli yapım… 29. Uluslararası İstanbul Film Festivalinin bu hafta sonu başladığını da hatırlatmak isterim. Herkese bol sinemalı günler!

MİN DİT
Miraz Bezar´ın yönettiği politik dramın yapımcıları arasında Fatih Akın da yer alıyor. Anne babasını kaybeden iki kardeşin Diyarbakır sokaklarında geçen öyküsü. Aileleri, karanlık ve vahşi bir cinayete kurban eden iki çocuk, tesadüf sonucu, anne-babalarının katiliyle karşılaşırlar. Sokakta bir başlarına hayat mücadelesi verirlerken, öte yandan intikam yollarını belirleyecekleridir. Gayet insani bir öyküyü etkileyici biçimde anlatan film, Güney Doğu´da yaşanan ve hâlâ kanayan acılara değinirken bazı anlar sert bir önyargıya da teslim oluyor. Bu arada filmin öyküsünün, 24. Uluslararası İstanbul Film Festivali programında yer alan 2004 Japonya yapımı ´´Kimse fark etmiyor / Daremo Shiranai´´yi anımsattığına değinelim. Hirokazu Kore-Eda´nın yönettiği dram, yalnız kalan ve hayatlarını sürdürmek için zorlu bir mücadeleye giren dört küçük kardeşi öykülüyordu. ´´Min Dit´´, benzer öyküyü, gerçeklere dayanan toplumsal ve politik meseleyle birleştirmiş ve yaşanmış, yaşanan acıları perdeye cesaretle yansıtmış.



TİTANLARIN SAVAŞI

Fransız yönetmen Louis Leterrier, ´´Danny The Dog´´, ´´Transporter 2´´ ve ´´The Incredible Hulk´´un ardından yine aksiyonu bol bir gişe filmine imza atmış. Öyküsünü Yunan mitolojisinden ödünç alan yapım, 1981´de Desmond Davis´in yönettiği ve ´Zeus´u Sir Laurence Olivier´in canlandırdığı aynı adlı orijinal filmi temel alıyor. Günümüz teknolojisinin nimetleriyle üç boyutlu olarak izleyeceğimiz film, aslında mitolojik tanrıların, yerlerini; görsel efekt tanrılarına bıraktıklarını duyuruyor dünyaya! Fransız yönetmenin yüklendiği bu en büyük proje, onun en başarılı filmi olmamış ama özellikle efektler ve teknoloji sayesinde kendini rahatça izlettiriyor. Kahramanımız ise, kafası kızan tanrılara karşı insanın kaderini ve geleceğini koruyan bir yarı tanrı. Zeus´un oğlu Perseus rolünü, yıldızı ´´Avatar´´ ile parlayan Sam Worthington üstlenmiş. Liam Neeson ve Ralph Fiennes, fantastik aksiyonun ´baba tanrıları´. Keyifli bir avantür ama ötesi yok… Şubat ayında sinemalarımızı ziyaret eden ve aynı öykünün daha ´naif´ bir yorumu olan ´´Percy Jackson ve Olimposlular: Şimşek Hırsızı´´nın ise daha keyifli bir seyirlik olduğunu belirtelim. Bu arada, çevremizdeki yarı tanrılardan da bahsetmek gerek. Asgari ücretle veya çok daha azıyla ev geçindirip çocuk okutan ´yarı tanrı babaların´ varlığından ve aç karnına sanatla, örneğin sinemayla uğraşan yarı tanrılardan haberdar olmak gerek. Hani, Zeus bir nebze de, Perseus´u filan geçelim…



DR. PARNASSUS

Kızını arayan yorgun bir baba. Şeytanla anlaşan bir yürek. Ölümsüzlüğün bedeli altında ezilen bir mistik ile alacaklısı… İki eski dost. Mutluluğu arayan insanlar, düşlerini, hayallerini… Bir aynanın ardına geçip öte dünyalarda, hayal ülkelerde gezinmek. Günümüz Londra´sında gezici bir tiyatro, karşılarına çıkan bir yabancı, dünyayı dolduran acı ve yaşadığımız günlerin incelikli röntgeni. İnsanlığın ruh haritası. İzleyicilerin karşısına ilk kez geçtiğimiz sene Cannes Film Festivali´nde çıkan fantastik macera/dram´ın yönetmeni hayal gücünü zorlayan filmlerin usta ismi Terry Gilliam. Heath Ledger´ın gencecik talihsiz ölümüyle çekim aşamasında derin yaralar alan film, şu an haklı bir efsaneye dönüşen Ledger´a adanmış. Gilliam´ın ünlü filmleri ´´Brazil´´ ve ´´Baron Munchausen´in Anıları´´nda da imzası olan Charles McKeown´un senaryoda Gilliam´a omuz verdiği filmde çok usta isimler rol alıyor. Heath Ledger, Christopher Plummer ve müzisyen/aktör Tom Waits ile birlikte, Ledger´ın boşluğunu doldurmaya gayret eden çok ünlü üç aktör, Johnny Depp, Jude Law ve Colin Farrell, rengarenk filmin özel renkleri olmuşlar. Ölümlülüğün insana ettikleri. Ölümsüz olmanın bedeli ve acıklı bir dünyada acıklı insan halleri. Hepimiz Dr. Parnassus´uz aslında… Yapım tasarımı ve genel atmosferiyle birinci sınıf bir iş ´´Dr. Parnassus´´. Gilliam sineması içinse, tanıdık ve iç ısıtan yeni bir yapım. MFÖ´nün bir şarkısı takıldı dilime film çıkışı: Hâlâ devam hâlâ figan, hem de bile bile… Böyle bir şey işte.



MURAT ERŞAHİN



 



Diğer Yazılar