Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

01 HAZİRAN 2018

01 Haziran 2018 Cuma 07:37
Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

İkinci kez vizyon görecek ‘Cebimdeki Yabancı’ haricinde, üçü yerli, toplam yedi yeni yapım merhaba diyor bu hafta. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın! İyi seyirler herkese.


AHLAT AĞACI

-Buruktur tadı bazı hayatların-

Nuri Bilge Ceylan, sekizinci uzun metrajında; üniversiteyi bitirdikten sonra, doğup büyüdüğü yere, taşraya dönen genç adamın, kendiyle, ailesiyle ve dünyayla olan hesaplaşmasını, yüzleşmesini öykülemiş. Çanakkale’deki üniversitenin ‘sınıf öğretmenliği’ bölümünden mezun olan Sinan, doğup büyüdüğü kasabaya, Çan’a geri döner. Taşranın olanca ‘yoksunluğu’ ve hayal kırıklıkları içinde, başta; sürekli suçladığı babası dahil hemen herkes ve her şeyle yüzleşecektir genç adam.

İsmi konmamış, tuhaf, uzun bir sürgündür taşra. Umutsuzlukların, imkansızlıkların ve yalnızlıkların demlendiği yerdir. Filme adını veren romanını bastırmak için uğraşan genç Sinan, yenik düştüğü ‘zaman’a direnmek için çareyi at yarışlarında arayan ve kendisiyle, ailesini maddi zorluklardan bir türlü kurtaramayan öğretmen babası İdris, kocasını severek evlenmiş fedakar anne Asuman ve hemen omuz başlarında olanca umarsızlığı ve ödünsüz hızıyla süren hayat! Taşrada farklı akan, adeta ‘düşen’ ‘zaman’ı da unutmamalı tabii… Nesiller boyu sürmüş iletişimsizlik, sevginin gösterilmeyen hali, yetersizlik ve hayal kırıklıklarıyla üşüyen küçük, sıradan insanlar bir de…

Senaryosunu Nuri Bilge Ceylan ile birlikte Ebru Ceylan ve Akın Aksu’nun kaleme aldıkları filmin görüntü yönetmeni Gökhan Tiryaki. Başrolleri paylaşan Doğu Demirkol ve Murat Cemcir, gayet ‘sahici’ ve güçlü performanslar sergilemişler. Bennu Yıldırımlar, Tamer Levent, Serkan Keskin, Ahmet Rıfat Şungar, Özay Fecht, Hazar Ergüçlü, Öner Erkan, Kubilay Tunçer ve Kadir Çermik, auteur ismin yeni filmine hayat veren diğer oyuncular.

Galasını yaptığı Cannes’de Altın Palmiye için yarışan dram, Bach’ın yüreğe işleyen notaları eşliğinde hüzün yüklü görüntülerle birlikte, yüz seksen sekiz dakika süren içli bir anlatı taşımış perdeye. Filmin oldukça hisli, ‘gariban’ atmosferine uymayan, başka türlü bir kibir de sezilmiyor değil öte yandan! Çehov ve Dostoyevski başta, neredeyse bütün Rus edebiyatına selam duran metin, ‘hakiki’ diyalogları bir parça zedeliyor. Gayet ağdalı bir metni okuyor birçok yerde oyuncular birbirlerine, sarf edilecek anlık, ufak diyaloglar yerine. Küçük çaplı bir yabancılaşma yaratıyor filmin bazı bölümlerinde bu tuhaf durum. Karakterlerin ve hayatın günlük rutinine uymayan zorlama ve ağır metinler, söze gerek olmayan birçok planı, genel mesele ve ruh durumunun dışına itiyor, elde değil! Günlük siyaset anlamında, son derece ortada durmaya gayret etmiş, din, politika, sosyoloji ve felsefeye dair söyledikleriyle, hemen her görüşe hoş görünmeye çalışılmış bir durum da seziliyor genel metinden. Bazı bölümler, Nuri Bilge’nin fikirlerini yazarak yayımlamasının, ya da bir TV kanalına çıkıp, öyküsünü anlatmasının daha sağlıklı ve kolay olabileceği tezini doğuruyor bünyede. Filmin özellikle finale doğru ve finalde yükselen son derece samimi bölümlerine karşın, bazı kısımları, genel mütevazı ruh halini zedeleyecek ölçüde ‘büyük’ ve ‘gösterişli’ tasarlanmış. Nuri Bilge Ceylan sineması içinde yine üzerine konuşulacak ve yazılacak pek çok detayı olan değerli bir film son tahlilde ‘Ahlat Ağacı’. Aynı, dikenli ağacın yaban armudu olarak da bilinen meyvesinin buruk tadı gibi, genel hissiyatı filmin. Yaralayıcı, zihinde kalıcı, bir baba-oğlun söze dökülmesi imkansız bağının; nesilden nesle uzanan yarım yamalak o ruh hali mirasının, imkansızlıklar içinde hayatın ortalık yerini deşerek koşan acımasız zamanın, küçük, çaresiz, çıkışsız insanın ve onarılamaz umutsuzlukların hikayesi. Babanın yırtık cüzdanından çıkan oğlun başarı öyküsü, hayat. Gizli, şefkatli ve söze gelmeyen bir yakınlık sevmek… Bu! (3 / 5)


KASIRGADA VURGUN

-Fırtına seven hırsızlar-

Aksiyon ve avantürleriyle Hollywood’un ‘gişeci’ isimlerinden olan yapımcı-yönetmen Rob Cohen imzalı soygun filmi, doğal afet felaketiyle, suç öyküsünü bir arada işlemiş.

Yaklaşmakta olan büyük kasırgayı hesap ederek ince bir plan yapan soyguncular, ABD hazinesine ait kritik tesisi soyup, altı yüz milyon doları çalmak için harekete geçtiklerinde, karşılarında bir kanun görevlisi ve kasabada yaşayan biri meteorolog, diğeri tamirci iki kardeşi bulurlar. Asıl kötü adamın doğal felaket kasırga olduğu öykünün geri plandaki kötü adamları olan soyguncularla bir ‘Jason Bourne’ edasıyla mücadele eden meteorolog, tamirci ve kanun görevlisi, günü kurtardıkları gibi; fırtınadan da kurtulmaya gayret ederler.

Maggie Grace, Tobby Kebbell, Ryan Kwanten’den oluşan ‘dinamik iyiler grubuna’, ‘soyguncu ekipten’ Ralph Ineson, Melissa Bolona ve geçmişin sıkı karakter oyuncusu, tecrübeli aktör Ben Cross eşlik ediyorlar. Sırtını, tamamen gelişmiş dijital efektlere dayamış olan ve Bulgaristan’da çekilmiş filmin emek yoğun teknik ekibinin tamamını, neredeyse Hintliler ve Malezyalılar oluşturuyor.

Öyküsünü önemsemeden, ‘soygun arası felaket’ gösterisi yapmaya soyunmuş yapım, birçok mantık hatası, devamlılık problemi, boşluk ve sarkma içeriyor. Doğal felaketlerin en büyüklerinden biri olan ve ABD’yi sıklıkla vuran kasırgalardan biriyle nerdeyse dalga geçen bilim adamı ve düz yolda yürünmesi mümkün olmayan hava şartlarında adeta oturup dört kol pişti oynayacak kolaylıkta hareket eden silahlı adamlar, gerilimin yükseldiği anlarda güldürüyorlar sadece. Otoyoldaki tırlarda koşuşturan kardeşlerse, pes dedirtiyor son düzlükte! Felaket filmleriyle soygun öyküsünün harmanlandığı; Christian Slater ve Morgan Freeman’lı, 1998 yapımı ‘Hard Rain / Sel’, hafızada dururken; perdeye yansıyan yeni yapım sadece geçmişteki bu eli ayağı gayet düzgün aksiyona dönüp bakma ihtiyacı doğuruyor. (2 / 5)


Diane Keaton ve Jane Fonda’lı komedi ‘Book Club / Kitap Kulübü’, İzlandalı usta yönetmen Baltasar Kormákur imzalı macera-dram ‘Adrift / Sürükleniş’, ‘Kung Fu Panda’ ile tanıdığımız John Stevenson’un yönettiği sevimli animasyon ‘Sherlock Gnomes / Cüce Dedektif Şerlok’ ile birlikte iki yerli yapım; Barış Denge imzası taşıyan romantik dram ‘Deniz ve Güneş’ ve yönetmen koltuğunda Uğur Akünlü’nün oturduğu korku filmi ‘Cin-i Ayet’, haftanın notlarımız arasında yer alamayan diğer yenileri. Tekrar iyi seyirler herkese. MURAT ERŞAHİN



Diğer Yazılar