Konuk Yazar

SÖYLEMEK YA DA SÖYLEMEMEK ...

26 Ocak 2020 Pazar 16:04
SÖYLEMEK YA DA SÖYLEMEMEK ...

Bambaşka bir kültürde kendini var etmek ve farklı bir modelin peşinde yeni bir hayat sürmek... Doğup büyüdükleri ya da erken yaşta ayrıldıkları coğrafyaların dışında yaşamak durumunda kalanların kaderidir bu. Geçmiş yanlarında, zihinlerinde, ruhlarında bir yerde durur ama şimdiki zamanı yeni vatan belledikleri ya da bellemek zorunda kaldıkları yerde yaşarlar... Ve günün birinde kökleriyle buluşurlar... Mesela yıllar önce (2001’) Mira Nair ‘Muson Düğünü’nde (‘Monsoon Wedding’) böylesi bir öykü anlatıyor ve Hint kültürü içinde bir hesaplaşmanın izlerini sürüyordu. 

Haftanın yenilerinden ‘Elveda’da (‘The Farewell’) da memleket topraklarında buluşma fırsatı yaratan bir düğün var. Lakin söz konusu faaliyet genişçe bir yapının yeniden bir araya gelmesi için sahaya sürülmüş bir bahanedir. Asıl neden ailenin yaşayan en büyüğü konumundaki Nai Nai’nin, yakalandığı kanserin dördüncü evresinde olması ve bu durumun ona bildirilip bildirilmemesi konusunda yaşanan ahlaki ve insani ikilemin masaya yatırılmasıdır.

Lulu Wang’ın yazıp yönettiği yapımda anlatılan öykünün kahramanı Billi, Brooklyn’de yaşayan ve hayatını yazar olma hayalleriyle süsleyen genç bir kadındır. Babaannesi Nai Nai, annesi Jian ve babası Haiyan’la birlikte altı yaşında terk ettiği ülkesi Çin’le bağını koparmadığı en önemli varlıktır. Amcası Haibin ise Japonya’ya yerleşmiştir ve yeğeni Hao Hao, üç aydır tanıdığı kız arkadaşı Aiko’yla evlenmeye karar vermiştir. Memleketten aldıkları haber onları sarsar; Nai Nai kanserdir ve bu durumdan haberi yoktur. Düğün vesilesiyle 25 yıl sonra buluşan aile aynı zamanda bu ahlaki meseleyi tartışmak ister. Billi, babaannesinin hastalığını bilmesi ve kendisine, sevdiklerine ‘veda’ etme fırsatının tanınmasından yanadır; onun dışındaki bütün aile bireyleri ise aksi görüştedir.

‘Veda’ hem etik bir meselenin peşinde iz sürüyor hem de ‘teknik olarak’ Amerikalı olan Çinli bir ailenin kendi geçmişi, kültürü ve gelenekleriyle buluşmasını, hesaplaşmasını perdeye taşıyor. Lulu Wang’ın sakin, yer yer hüzünlü anlatımı ve ‘duygusal’ bir yapıya sahip Billi’nin gelgitleri eşliğinde aktarılan öykü insanı sarıyor. Ama özellikle başlardaki ritm ve denge, belli noktalardan sonra kimi zorlama sahnelerde bozuluyor ve film inandırıcılık sorunu yaşıyor. Sanki Lulu Wang yer yer abartıyor ve hafiften duygu sömürüsüne soyunuyor gibi...

Performanslara gelince: Yakın zaman önce ‘Jumanji: Yeni Seviye’de de karşımıza gelen ama asıl olarak ‘Ocean’s Eight’ ve ‘Crazy Rich Asians’la tanınan oyuncu ve rap şarkıcısı Awkwafina, Billi’de karakterinin ruh durumunu yansıtmada gayet başarılı. Keza babaanne Nai Nai’de Zhao Shuzhen, geç keşfedilen bir yıldız olarak parladıkça parlıyor. Anne Jian’da Diana Lin ve baba Haiyan’da da Tzi Ma gayet iyiler...

Aynalar kırık şimdi!

Bu yılki Oscar adayları açıklandığında ‘Elveda’ kimi yayın organlarında hakkı yenen filmlerden biri olarak anıldı. Evet, kimi sahneleri itibariyle duygusal sahnelere sahip bir yapım var karşımızda ama Lulu Wang’ın yapıtının bütün olarak çok da etkileyici bir film olduğunu söyleyemeyiz. Sonuç olarak iyi oyunculuklar, kültürel kodlar ve ahlaki bir mesele etrafında dönen öyküsüyle yine de ilgiyi hak ediyor diyebiliriz.

“Banyoya gidiyorsun ve aynada gördüğün tek şey kendi gölgelerin” türünden ‘Yalnızlık’ tanımlaması ve “Doğu’da birinin yaşamı bir bütünün parçasıdır” gibi gelenekle modernite arasındaki farka ilişkin saptamalar da filmin ‘kıssadan hisse’lerinden bazıları... UĞUR VARDAN (HÜRRİYET/25.01.2020)



Diğer Yazılar