Sinema Haberleri

ŞENER ŞEN-YAVUZ TURGUL İKİLİSİ ´YOL AYRIMI´NDA MI!

12 Kasım 2017 Pazar 11:29

Yavuz Turgul´un yedi yılın ardından çektiği ve başrolü yine Şener Şen´e emanet ettiği Yol Ayrımı´yla ilgili eleştirmenlerin görüşlerini bir araya getirdik. Eleştirilerden bir bölümü, ´usta mertebesi´ndeki Turgul-Şen ikilisinin bu filmle geriye gittiğini, diğer bölümü de uzun süreye karşın sıkılmadan izlenen, etkileyici bir işin ortaya çıktığını söylüyor:


MURAT ERŞAHİN (sinemamuzik.com): ´... Turgul´un yarattığı karakterler yardımıyla toplumsal dertlere dokunma çabası, yama gibi duruyor perdede. Aydınlanmış işçi sınıfı mensubu ile anamalcı vahşi kapitalist patronun omuz omuza sisteme karşı durma girişimleri inandırıcılıktan çok uzak. Psikiyatr sahnesi ise bir ilkokul temsili adeta! İki buçuk saatlik kamu spotu benzeri aydınlanma, uyanma, iyileşme durumu, karakterin çevresini değiştirip, en yakın, en eski ve tek dostuna koşması, kendine ´Nur´un Gemisi´ adında yeni bir liman bulması, Mahcup adını verdiği bir köpek sahibi olması ve Turgul´un, ´Yurtaş Kane´in ´Rosebud´ının yerine koyduğu ´bisiklet sevdası´ filan, hiçbir şeyi kurtarmaya yetmiyor inandırıcı olmak ve ikna etmek adına!... Usta bir sinemacıdan beklediğimiz film değil ´Yol Ayrımı´. Sanat felsefesi veya tasarım üretim felsefesi gibi ciddi meseleler üzerine cümleler kurmaya gerek duymadan söylemek bir mecburiyet: en iyi niyetli söylemde, son derece ortalama bir TV filmi olmuş, Turgul´un yedi yıl aradan sonra çıkagelen filmi. Yapay, ham, zorlama, tekrara düşmüş, -mış- gibi, acemi bir anlatı duruyor perdede.´

ATİLLA DORSAY (t24.com.tr): ´... Bu modern masal aslında fazla uzun (iki buçuk saat), bir parça ‘mamul’ (imal edilmiş) ve de aşırı tiyatrovari duruyor. En azından biraz daha kısa olabilseymiş... Yine de hayli etkileyici bir film bu.....Sanki bunca yıl sonra kapitalizmin temel yapısına radikal bir saldırı gibi duran....Ve onun gerçek hayata, hayatı en doğal biçimde yaşama hakkına karşı çıkan zalim mantığının yeniden gündeme getirilmesi gibi. Sonuç olarak, bir tür sınıfsal melodram bu... Melodram diyorum, çünkü her şey dramı aşıp duygularımızla ustaca oynayan bir melodram havasına ulaşıyor. Ama çok iyi seçilip yönetilmiş oyuncu kadrosu, bu moralist fanteziyi sonuna dek inandırıcı kılmayı başarıyor. Başta artık inatla söylendiği gibi bir komedi oyuncusu değil, gerçek bir kompozisyon ustasına dönüşen Şener Şen olmak üzere.....

MEHMET AÇAR (HABERTÜRK): ´... Karakterlerini romanın ana teması üzerinde konuşturmayı seven eski Rus yazarlarını hatırlatan bir yanı da var filmin. Turgul bir sahnede filmin özünü Tolstoy alıntısı üzerinden Altan’a söyletiyor: “Kalbimizde Tanrı’nın ışığı vardır, onun adı da vicdandır.”
“Yol Ayrımı” sadece memleketin körelen vicdanları üzerine değil, birbirlerinden giderek kopan kesimleri için de çekilmiş bir film. Mazhar’ın hayalini gerçekleştireceğine inanmak zor belki; ama onun şiire inanan bir adama dönüşmesi bile bir devrim aslında... Yer yer “Yurttaş Kane”in öyküsünü de hatırlatan “Yol Ayrımı”nı sadece söyledikleriyle değil; sade, ölçülü anlatımı ve tüm oyuncularıyla sevdim. Şener Şen’in oyunculuğuna sözüm yok ama aynı karakterde öykü gereği daha genç bir oyuncu iyi olabilirdi diye düşünmeden edemiyorum. Çiğdem Selışık Onat ve Şerif Erol’un performanslarının çok iyi olduğunu da belirtelim.´

UĞUR VARDAN (HÜRRİYET): ´... Yavuz Turgul, bu hikâyeyi 150 dakikalık süresine rağmen sıkılmadan izleyeceğiniz bir üslupla anlatıyor. Senaryo kuşkusuz yine bir ana karakter üzerinden ilerliyor ama kimi ara karakterler de devreye girerek öyküye ve gidişata katkıda bulunuyor, renk katıyorlar (özellikle Altan, Emine ve Firdevs). Hikâyeyi genel olarak büyük burjuva eleştirisi olarak da nitelemek mümkün, Mazhar’ın dönüşümü ve paylaşımcılığı açısından “Hâlâ, şimdi sosyalizm” olarak da... Peki eksiklikler? Basın gösterimi sonrası filme ilişkin yöneltilen eleştirilerin başında ‘TV dizisi’ havasında olduğuna dair vurgu yapıldı. Doğrusu pek dizi izlemeyen biri olarak kendi adıma ben böyle bir duyguya kapılmadım. Bence eleştirilebilecek en önemli nokta, bazı yerlerde filmin kendisini fazla açıklaması; bu yüzden de didaktik görünmesiydi. Bir de pilavdan taş çıkması ve köpeğe araba çarpması sahneleri, filmin dingin akışı içinde çok da oturmuyor gibiydi. Sonuç? ‘Yol Ayrımı’, kendinizi öyküsüne kaptırdığınızda akıp giden ve kimi yerlerinde, fark etmeden inceden inceye gözyaşlarınızı da teslim alan bir yapım olmuş. Kaçırmayın derim.´

ŞENAY AYDEMİR (gazeteduvar.com.tr): ´... 76 yaşındaki Şener Şen için yazdığınız belli olan bir hikayeye onun annesini de eklerseniz ve bu rol için ondan sadece iki yaş büyük olan Çiğdem Selışık Onat’ı tercih ederseniz film boyunca kimseyi ikna edemezsiniz. Hatta bazı sahnelerde Şener Şen’in karakterinin annesinden daha yaşlı görünüyor olması gibi deneyimler yaşatırsınız seyirciye. Yine aynı şekilde Şener Şen’den 22 yaşı küçük bir oyuncuyu da yanına çocukluk arkadaşı olarak koyarsanız, hikayeniz ne kadar iyi olursa olsun seyirciyi yaşadığı yabancılaşmadan bir türlü kurtaramazsınız. Oyuncudan vazgeçemiyorsanız, hikayenizden taviz vermek zorundasınız belki de... 2010 tarihli “Av Mevsimi”nden bugüne (hatta Eşkıya’dan) bu kadronun heyecanlandırmaktan uzak olduğunu söylemek gerekiyor. Bir yönetmen/senaristin sadece bir oyuncu için iş ürettiği, bir oyuncunun da sadece tek yönetmenle çalışmakta ısrar ettiği başka bir örnek var mı, bilmiyorum ama bu takımın artık eski görkemli günlerinden uzak olduğunu söylemek boynumuzun borcu. “Yol Ayrımı”, toplumsal sorunlara da dokunan hikayesi, zaman zaman eğlenceli de olabilen anları, uzun süresine rağmen kolay izlenen yapısıyla seyircinin ilgisini çekecektir muhtemelen ama üstünde imzası bulunanların yarattığı beklentiye karşılayıp karşılayamayacağı biraz muallak.´

KEREM AKÇA (POSTA): ´... Turgul, elbette uzun planlarla oyuncu yönetimine yükleniyor. Kariyerinde benimsediği bir üslup bu. Ama HD sebebiyle belki de filmi 150 dakikaya bağlayınca senaryosunu yazdığı “Kabadayı” (2007) gibi tonu tutmamış bir filme imza atmak durumunda kalmış. Şener Şen’in ardı arkası kesilmeyen didaktik dersler vermesiyle yorucu hale gelen bir Yeşilçam piyesi beliriyor bu sayede. Dizi piyasasında daha tutarlı olabilecek “Yol Ayrımı”, yol yakınken Şener Şen’in de Turgul’un kariyerinden ibaret kalan filmografisini renklendirmesini salık veriyor. Sinemasını da 80’lerdeki Yeşilçam’ın geleneğini bozan dekupajdan daha farklı bir aşamaya taşımalı artık. Konuşmalardan ibaret gibi duran film bu sayede anlamsız hale gelebiliyor zira… Turgul, bu ‘yol ayrımı’ndan kolayca dönmeli, aksi takdirde konuşan kafalara varan sinema anlayışının esiri olabilir. Onun sinemasındaki diyalog-oyuncu-kamera dengesi çok hassas bir tarifle tutturulmuştur. Bu sayede de kendisi Türkiye’nin en önemli yönetmenleri arasına girmiştir. Ama yapısı, iki-üç kritik yerde es verince sonuç “Yol Ayrımı” gibi olabilir: Teatral, didaktik ve TV kalitesinde...´

NİL KURAL (MİLLİYET): ´... Yavuz Turgul ve Şener Şen işbirliğinin yeni halkası “Yol Ayrımı”, bir değişme öyküsü. Kendine, ailesine ve etrafındaki herkese çok sert davranan, gülümsemeyi bile başaramayan tekstil devi bir şirketin sahibi iş adamı Mazhar Kozanlı (Şener Şen), bir araba kazası geçirir. Bu kazanın ardından hayatını tamamen değiştirmeye başlar ve işten kovduğu işçilerden, yolda gördüğü bir köpeğe hayatını sevgiye açar. “Yol Ayrımı”, Turgul’un klasik bir hikaye anlatımını takip ettiği ancak kariyerinde daha önce işlediği temaları tekrarlarken sinemasal anlamda yaratması gereken heyecanı veya izleyiciyle kurması gereken duygu bağını bir türlü yakalayamayan bir film.´



Diğer Haberler