Şampiyonanın İtalya’da oynanacak olmasının ehemmiyetiyle İtalyanca sözler isteniyor ve Avrupa’da en çok tanınan İtalyan şarkıcılardan Gianna Nannini ile Edoardo Bennato’ya emanet ediliyor To Be Number One. Nannini ile Bennato’nun ikisi de rockçı. İtalyanca sözler yazılıyor ve şarkının adı Un'Estate Italiana oluyor. Rockçılar söyleyecek ya, gitarlar biraz daha sertleşiyor, vokallerin tonlamaları ayarlanıyor ve ilk kez Roma’da Aralık 1989’da İtalya 90 eleme grupları kura çekiminde seslendiriliyor…
Adnan Ergil’in sözünü ve müziğini yazdığı Hava Nasıl Oralarda? şarkısıyla 1990’lara bomba gibi giriyor. Akbayram’ın 10. stüdyo albümüne ismini veren Hava Nasıl Oralarda?, özellikle gurbette öğrenim gören ya da vatani görevini yapan çocuklarının özlemiyle günlerini geçiren aileleri en çok etkileyen yapıtların başında geliyor. Şarkı tazeliğini hiç yitirmiyor ve birçok isim tarafından da yorumlanıyor.
60 yıldan fazla dünyanın en ünlü protest şarkıcılarından Joan Baez. Ozan diyen de var. Gezegenin dört bir yanında eşitlik, hak, insanlık onuruna karşı olan biten ne varsa üç oktavlık sesiyle tepkisini dillendirmeye devam ediyor. Her söylediği önemli, her şarkısı değerli. Bir tanesi var ki sanatçının tüm konserlerinde dev seyirci korolarının vazgeçilmezi.
Cemali’nin ilk ürünleriyle, yerli popun parlak günlerini yaşadığı 1995’te tanışıyor yerli müziksever. Farklı soundları, meraklı kulaklar tarafından kabul görüyor, eleştirmenler de ikilinin albümünü ve çizgisini destekliyor. Ancak onlar ticari hata yapıp, değeri sonradan anlaşılacak ve itibar görecek Duymak İstiyorum gibi bir ‘ağır parça’yı ilk klip olarak seçiyor; San Fransisko’da siyah-beyaz çekiliyor. İlginçtir; beklenen çıkış gecikiyor. İşi bilenler hemen uyarıyor, tüm kulaklara yönelik ritmik parça Biliyorum Sonunu’ya klip çekmelerini tavsiye ediyor. Onlar da denileni yapıp geniş kitlelerin grubu olmayı başarıyor…
Stevens, daha sonra bütün zamanların en iyi progressif rock örneklerinden biri kabul edilecek Father and Son’ı 1969’da Revolussia adlı, Ekim Devrimi’ni konu alan bir müzikal için yazıyor. Ancak, bu müzikal hiç sahneye konulamayınca, Father and Son adıyla Stevens’ın Tea For The Tillerman albümüne 10. şarkı olarak dahil ediliyor. Müzikale yazıldığından şarkıda nakarat yok. Oğlun söylediği bölümlerde ses daha gürleşiyor. Vokalin ruh halini izlemesi etkileyici…
1992 yılının sonlarına doğru bin bir zorlukla ilk albümü Bu Ateş Sönmez’i çıkartıyor. Albümünü Unkapanı piyasasına kabul ettirebilmek için tavizler veriyor ve soundu hayli yumuşatmasına rağmen ‘Bu Ateş Sönmez’i müziksever tutmuyor o günlerde. İşi zor; yerli popun yeni patlayıp çatladığı dönemde rock yaparak pastaya ortak olmak niyetinde. Yaşamı hep mücadeleyle geçtiği için sabretmek gerektiğini biliyor. Bir yıl sonra aynı albümü, repertuvarını gözden geçirerek, soundu sertleştirerek ve bir, iki parçayı çıkartıp ekleyerek Yollarda (Prestij Müzik) ismiyle yayınlıyor.
1986 ilkbaharı ve de yazı; İsveçli metal grubu Europe’un şarkısı The Final Countdown dünyanın en azından yarısında müzik marketleri alt üst ediyor. Grubun üçüncü albümünde yer aldıktan sonra tekliside çıkarılan The Final Countdown, İngiltere dahil 25 ülkede liste başı oluyor ve İngiltere’den ‘altın plak’ da alıyor. Şarkının alıcısı popçular; metalciler ise gruba fena halde kızgın. The Final Countdown’a kadar Europe melodik metal yapmaya çalışan orta halli bir topluluk. İsveç’ten başka bir yerde de tanınmıyor.
Ayna grubu, Mirkelam’ın Her Gece adlı parçayı tanıtırken kullandığı ‘merak’ kartına benzer bir politikayla girmişti 1997’de müzik dünyasına. Çok bildik Şeyh Şamil’in melodisi üzerine oturtulmuş Ceylan parçasının klibini televizyonlarda defalarca izleyenler plakçılara koşmuş, albümün çıkmadığını öğrenip buruk şekilde geri dönmüştü. Milleti günlerce meraklandırdıktan sonra, içinde Ceylan’ın da (söz: Cemil Özeren) yer aldığı ‘Gittiğin Yağmurla Gel’ albümü yayımlanmış, yıllardır kulaklara yerleşmiş melodiler üzerine monte edilmiş akılda kalıcı sözler ve güçlü ritimle işin sırrını keşfeden Aynacılar büyük satış rakamlarına ulaşmıştı.
Türkiye’de de çok dinleyeni olan Portorikolu usta Tito Puente, 1962 tarihli El Rey Bravo albümü için sevimli ça-ça ‘Oye Como Va’yı hazırlıyor. Parçanın giriş bölümü 1930’da Israel Cachao’nun yazdığı Chanchullo’dan devşirme. Sekiz yıl geçiyor; Meksikalı gitarist Carlos Santana ile grubu Santana Blues Band, ikinci albümleri Abraxas için parçayı düzenleyip öyle bir cover yapıyor ki ABD’de yer yerinden oynuyor.
Nilüfer’in 1970’lerin başına uzanan müzik serüveni çabayla, hırsla, emekle şekillenmiş yolculuk. Hafta Sonu gazetesinin açtığı ‘Altın Ses’ yarışmasına, ailesine haber vermeden katılıyor. Aralarında Ajda Pekkan’ın da yer aldığı jüri, on beş yaşındaki Nilüfer Yumlu’yu birçok aday arasından birinci seçiyor. İlk iş olarak okulunu değiştirip İtalyan Lisesi’nden Şişli Koleji’ne geçiyor Nilüfer; ardından da müzik dersleri ağır basınca okulu bırakıyor.
Birçoklarına göre Madonna’nın en iyi şarkısı. 35 yıldır diskolardan çıkmaması bunun göstergesi. La Isla Bonita (Türkçe anlamıyla güzel, tatlı ada) Madonna'nın üçüncü albümü True Blue'dan beşinci tekli seçilen hit. Parçayı Patrick Leonard, Michael Jackson’ın Bad albümü için yazıyor, ama beğendiremiyor. Bruce Gaitsch söz yazıyor. Bu arada, Hollandalı Micaela parçayı tekli halinde yayınlıyor. Sonra Madonna’ya kadar ulaşıyor. Hoşuna gidiyor.
Ajda Pekkan demişken! Kızılok muhalefetinin sivrileştiği ve agresifleştiği bu dönemde, 1987 tarihli Pencere Önü Çiçeği’nin (Çekirdek Sanatevi etiketli) sekizinci ve son parçası Şarkıdaki Maymun özel dikkat çekiyor. Kızılok’un pop pazarının maymunlaştırdığı bir şarkıcıyı provokatif şekilde eleştirdiği şarkıda anlattığı her şeyiyle Ajda Pekkan. Açık açık söylemiyor ama Ajda’ya yazıldığı ortada…
1973 yılı sonu; İtalya müzik listelerine genelde romantik parçaların hakim olduğu dönem. İtalyanlar’ın ele avuca sığmaz yıldızı Adriano Celentano, hangi dilden olduğu anlaşılmayan, İtalyanca söylenmediği kesin ‘Prisencolinensinainciusol’ adlı şarkıyla ortaya çıkıyor. İngilizceye benzeyen tarzanca birkaç sözün ardından aynı nakarat ‘prisencolinensinainciusol’, paraa, papparaa, parara’yı tekrarlayan mi bemol bir parça.
Ele Güne Karşı Yapayalnız şarkısının hikayesi, adını verdiği albümden çok önceye gidiyor. 1979’da Fuat Güner, STFA’daki görevinden istifa edip tamamen müziğe eğiliyor ve Ferhan Şensoy’un en parlak yapıtlarından Şahları da Vururlar oyununun müziklerini yazıyor. Mazhar Alanson ise, o tarihte Ankara’da tiyatroda oynuyor. Fuat ile Özkan da Şensoy’un Orta Oyuncuları’yla birlikte, sahnenin bir köşesinde Şahları da Vururlar’ın müziklerini seslendiriyor. Sahnede yer ala ala, zamanla oyunda hem müzisyen, hem de oyuncu oluyorlar. Ele Güne Karşı Yapayalnız o günlerde tiyatro oyununda Döndü Pervaneler adıyla söyleniyor. Şarkıyı duyan Mazhar Alanson çok beğeniyor ve söz yazıp başka bir sanatçıya satmayı teklif ediyor.
Şarkının öyküsü ise şöyle başlıyor: Don Felder 1975'te Malibu sahilinden ev kiralıyor ve bir yaz günü tüm kapılar, pencereler açıkken denize bakıp bakıp 12 telli gitarı tıngırdatıyor. Gitar sololarını da halledip çıkan besteyi kasete kaydediyor ve sözler için Don Henley'e gönderiyor. Bir süre sonra Henley ‘den telefon geliyor: ‘Meksika kokan reggae tatlarında bir şey bu. Çok sevdim’. Don Henley ile Glenn Frey sözler üzerinde kafa yormaya başlıyor. Ana fikir, gerçeğin kenarında yürürken masalın tuzağına düşmek. Şarkının kayıtları, Los Angeles'taki Record Plant Studios'ta Felder'in evindeki ilk halinden neredeyse bir yıl sonra başlıyor. Ancak, Kaliforniya'da deprem dedikodusu artınca Miami'deki Criteria Studios'a taşınılıyor.
Aynı yıl, Hittit Sun albümünü Türkiye’de Düm-Tek (Coşkun Plak) adıyla yayımlayan Moğollar’ın Fransa macerası değerlendirildiğinde, üç 45’lik ile iki uzunçalar ve eleman sıkıntısına karşın vasatı aşan işler çıkarıldığı görülüyor. Albüme ismini veren Düm-Tek, Cahit Berkay bestesi ve ‘düm-teka-düm-tek’ nakaratı hariç bütünüyle sözsüz parça. Yıllarca birçok Yeşilçam filminde kullanılan Düm-Tek, asma davul ile bas gitarın başarılı yürüyüşü, yaylı tamburun varlığı ile gitarın gücüyle çok seviliyor.
a-ha yaptığı müziğin pop olduğunun farkında ama biraz daha farklı, incelikli sound istiyorlar aslında. Morten’in sesi iyi, yakışıklı, sound da İskandinav tadı veriyor ama aranjmanda sorun var sanki. Take On Me teklisi Warner Bros. tarafından Avrupa’ya dağıtılıyor ama İngiltere listelerinde ancak 137. sıraya yüksebilirken sadece Norveç’te üçüncü olabiliyor. Videoklibi de kötü; şarkıya hiç yardım edemiyor… Warner Bros. onlardan umudu kesmiyor ve bu kez parçayı yapımcı Alain Tarney’le kaydetmelerini istiyor.
19. yüzyılda Anadolu’dan Kıbrıs’a göç ediyor Mehmet Ağa. Ayağından çıkarmadığı sarı çizmeleri nedeniyle Sarı Çizmeli Mehmet Ağa diye tanınan, yoksullara yardım eden, parası olmayanın veresiyeye yazdırdıklarını hemen kapatan ağanın öyküsünü bir KKTC seyahatinde dinleyen Barış Manço şarkısını yapıyor. Şarkı patlayınca özellikle magazin basınında sarı çizmeler sürekli yer alırken, tekerlemeler üstadı Manço’nun ‘Yaz tahtaya bir daha/ Tut defteri kitabı/ Sarı Çizmeli Mehmet Ağa/ Bir gün öder hesabı dillere pelesenk oluyor…
Garfunkel yazlık eve dönünce Simon hemen parçayı dinletiyor ve onu seslendirmesi için iknaya çalışıyor. Garfunkel fazla bireysel bir iş olduğunu, dolayısıyla Simon’ın söylemesi gerektiğini, demodaki performansı da çok beğendiğini belirtiyor. Israr devam edince Garfunkel okuyor şarkıyı. Daha sonra bir söyleşide Simon, ‘Keşke tek başıma söyleseymişim’ diye pişmanlığını dile getiriyor. Bridge Over Troubled Water ,‘Simon and Garfunkel’ ikilisinin beşinci ve son albümü için kaydedilen son şarkı olarak tarihteki yerini alıyor.
Alpay’ın bir türlü eli gitmiyor parçaya. Diskografisi sağlam işlerle dolu; folkun niteliklisini denemiş, hafif müziğin kalitelisini yapmış, 10 dakika uzunluğundaki Güven Parkı’yla, Fabrika Kızı’yla toplumcu söylemi yoklamış, kadın işçi sınıfının sorunlarını yeniden gündeme taşımış. Ne olacağını kestiremediği aranjmanla riske girmek istemiyor. Ancak, Ebcioğlu’nu da kıramıyor. Gülen Yüzüme Bakıp da parçasının B yüzüne Eylül’de Gel’i istemeye istemeye koyarak yayınlıyor.
Müzik listelerinde Velet 'Roman Olur Yazsam Seniİ' ile birinci, Simge 'Önümüz Yaz'la ikinci, Zeynep Bastık 'Kör Sevdam'la üçüncü oldu.
Türkiye´nin büyük kentlerinde yayında olan radyo kanallarının geniş listesi
Norm Ender ile Ebru Gündeş “Bir Çift Göz” isimli şarkıda bir araya geldi. Söz ve müziği Norm Ender’e ait olan “Bir Çift Göz”, arabesk ruhunu hip hopla harmanlıyor.
İngiliz müzik medyası, Rolling Stones grubunun yeni albüm için stüdyoda çalışmaya başladığını, elemanların ilerlemiş yaşlarına karşın kapsamlı bir turun da planlarının yapıldığını yazıyor. Haberlerde Mick Jagger ile arkadaşlarının Londra'daki Metropolis Studios'ta on üç şarkıyı tamamladığı bilgisi yer alıyor. Gruba yakın bir kaynağın ilettiği bilgi de şöyle: "Başlangıçta, büyük ABD turnesini bu yaz İngiltere ve Avrupa'ya getirme planları vardı, ancak organizatörler uygun tarihler bulamadı. Bu yüzden Stones yeni albüme odaklanmak için stüdyoya dönmeye karar verdi"
Norveç’te Halley’le (söz: İlhan İrem) 53 puan toplayarak o güne kadar Türkiye’nin elde ettiği en iyi derece olan dokuzunculukla ülkeye dönen Klips ve Onlar, Temmuz 1987’de ‘Klips ve Onlar’ adıyla ortak albümü kaset halinde yayınlamıştı. Bu albüm geçen ay plak olarak Türküola etiketiyle satışa sunuldu.
Yeşim, aranjmanla yerli popa adım atmayacak deniyor ve Şemi Diriker’e (asıl adı Erol Tanır) iki beste ısmarlanıyor. Yurdatapan’ın düzenlemeleriyle, Dün Bugün Yarın’ın stüdyo performansıyla, Diskotür etiketiyle 1974’te ilk 45’lik yayınlanıyor. A yüzü Aşk Alfabesi, arka yüz ise Olmaz Böyle Şey. B yüzü daha çok tutuluyor ve Yeşim, HEY dergisi okurlarınca 1974’ün Ümit Veren Kadın Şarkıcısı seçiliyor. Tek kanallı, siyah beyaz TRT ekranında dört dakikalık bu şarkı sık sık yayınlanırken Yeşim’in lakabı ‘Olmaz Böyle Şey’ takılıyor. Şarkı, Yeşilçam filmlerinin de yardımıyla bugüne dek aynı tazelikte ulaşıyor…
Yerli müzikte Dönmüyor Giden ile Tarkan birinci, Zeynep Bastık 'Kör Sevdam'la ikinci, Simge 'Önümüz Yaz'la üçüncü oldu.
Rock ve müzik tarihinde bugün neler yaşandı? İşte tarihin sayfalarından birkaç önemli not:
Genç yaşına karşın uzun yıllardır rap müzikle uğraşan ´sinemamuzik.com´ okuru Emre Onaran sitemiz için rap şarkı yazdı. Yapıtını arkadaşı Uygar´la (Ragyu) birlikte seslendiren Emre Onaran´ın (Sürgün) videosu fotoğrafı tıklayınca:
Esra İçöz ile İhsan Güvenç, müzik tarihimizde iz bırakmış eserleri bugün 20.30’da TRT Müzik’te yayınlanacak Senin Şarkın programında icra ediyor...
Naz Koçaş, best of'unu Stig'in şarkılarından yaptı:
İsmi Açık Hava Tiyatrosu; halkın ağzında Harbiye Açıkhava; kartvizitinde ise ‘Türkiye’nin Müzik Mabedi’ yazılı. Hem ülke, hem dünya kültür tarihinde bir Royal Albert Hall, Madison Square Garden, Olympia kadar önemli ve değerli bir amfitiyatro. Kent mimarisi için de önemli merkez. Batılı örneklerine benzer şekilde bir eğlence vadisinin ortasında bulunuyor. En üstte Hilton, biraz altında, günümüzde adı İstanbul Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı olmuş meşhur Spor ve Sergi Sarayı, Açıkhava Tiyatrosu, Küçük Çiftlik Park lunaparkı ve ismi sürekli değişen stadyum…
Ultimate Classic Rock dergisi zor bir işin altına girip 7'li yılların en iyi 200 şarkısını saptamış. Klasik rock müziğin olgunluk yıllarını yaşadığı 70'lerin hitlerini bir listede alfabetik olarak bir araya getiren Ultimate Classic Rock, bir çok grubun efsaneleştiği bu zaman diliminin en iyilerini şöyle sergilemiş: