Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

25 OCAK 2013

24 Ocak 2013 Perşembe 21:03
Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

Haftanın yeni film sayısı beş! “G.D.O Kara Kedi” adlı yerli komediyle, “Kahraman Maymun” adlı Danimarka yapımı animasyon, haftanın adlarına basın gösterimi düzenlenmeyen iki filmi. Sömestr haftasında vizyon gören Fransa-Belçika ortak yapımı haftanın bir diğer animasyonu “Zarafa” yı ise maalesef ön gösterimde izleme şansı bulamadık. Filmi izleyen sinema yazarı arkadaşlar ise, biçim ve mesele olarak, son derece titiz ve kalburüstü bir yapım olduğunu söylüyorlar bu animasyonun. Şilili yönetmen Pablo Larraín’in üçlemesinin son halkası “No” ile Taylor Hackford’un yeni filmi “Parker”, notlarımız arasında. İçinizde yaşayan ‘sinemadan çıkmış insana’ özen göstermeye önem verin lütfen. Sokaklar, caddeler, hemen her yer tıka basa sinemadan çıkmayanlarla dolu çünkü! Herkese iyi seyirler!

NO
Şili’de 15 yıllık General Pinochet faşist diktasını alaşağı eden referandum süreci, Pablo Larraín imzalı “No” da öykülenmiş. 2008 tarihli “Tony Manero” ve 2010 yapımı “Post Mortem”in ardından çıkagelen “No”, Şilili yönetmenin üçlemesinin son ayağı. Geçtiğimiz Cannes film Festivali’nin en çok konuşulan yapımı olan politik dram, gösterildiği hemen her festivalde övgülere boğulmuş etkileyici bir yapım. ‘Pinochet diktasına hayır, ama sistemin sürmesine evet diyen sokaktaki insanın çaresizliği’ ana temasıyla son derece gerçekçi ve sarsıcı. Diktatörleri alaşağı etse de, sistemi besleyen kelimeler, sloganlar ve fikirler üzerine… Yalancı refah döneminin ateşli pazarlayıcısı olan bir kahramanımız var. Gael Garcia Bernal’in canlandırdığı reklamcı Rene Saavedra. Efendi biri. Apolitik, sessiz, saygılı; tipik bir ideal vatandaş. Sisteme ve rahata aşık. Pinochet’nin dayattığı özelleştirme ve kapitalizm furyasını besleyen biri. Neyse, kendisine sosyalist kanattan gelen teklifi kabul ediyor; referandumda, sandıktan ‘hayır’ çıkması için çalışacak. Coca Cola’yı nasıl pazarlıyorsa, referanduma da öyle yaklaşıyor reklamcımız. Oysa eski eşi muhalif biri. Ama o, duyarsızca, hisleri alınmışçasına, yaşamaya devam ediyor. Mutluluk vaadi içeren bir hayır kampanyası hazırlıyor Rene. Amaç, Pinochet’i, kendi silahıyla vurmak. 1980’lerin TV tekniği olan U-matic video görüntülerinden yararlanmış, sık sık aktüel kameraya başvuran film. O yılların tam ortasına götürüyor bizi böylece Larrain ve tanıklığımıza, ‘ruh’ katıyor. Bizi, ‘oraya’ bırakıyor. Tarafsız kalmaya alışmış, iyi vatandaş olarak görünmek isteyen çoğunluğun ve sistemin gücünün öyküsü “No”. Sesini çıkarmazsan sana bir şey olmaz, ama sesini çıkarmazsan suça ortak olursun gerçeğini bir kez daha vurgulayan güçlü, ne dediğini ve nasıl söylediğini gayet iyi bilen bir yapım Pablo Larrain’in yeni filmi. ‘Ağla sevgili yurdum; kaderin bu işte!’ demeyi unutmadan yapıyor tespitlerini. Sorgulamayın, sesinizi çıkarmayın, daha çok tüketin, ‘Coca Cola için, hayat budur işte!’ diyor sistem. Referandumun ardından, Rene, her zamanki gibi, çevreyi izleyip, paten yaparken, Şili de yoksulluk ve her şey aynen sürüyor. (4 / 5)

PARKER
Usta yönetmeni Taylor Hackford’un klasına yakışmayan, vasat altı bir seyirlik! Donald E. Westlake’in ‘Richard Stark’ mahlasıyla kaleme aldığı suç romanları serisinin başkahramanı Parker’la tanışıyoruz. Film, serinin ‘Flashfire’ adlı romanından adapte. Kaba güçten ve zorluktan yılmayan, cesur bir hırsız İngiliz asıllı kahramanımız. Kendine göre bir ahlak anlayışı ve doğruları var. Sözünde durmayı oldukça önemsiyor ve kendisine yapılan iyilikleri unutmuyor. Giriştiği soygun sırasında, yanındakiler kazık atmaya çalışıyorlar Parker’a. Ölüme terk edilen azılı soyguncu, bir mucize eseri hayatta kalınca, intikam ve son bir büyük iş için kolları sıvıyor. Karşısına çıkan güzel ve umutsuz emlak danışmanı ise, Parker’ın atıldığı zorlu macerada ona yardımcı oluyor. Adı, iyiden iyiye aksiyonla anılır hale gelen Jason Statham’ın rol arkadaşları, yaş aldıkça güzelleşen aktris-şarkıcı Jennifer Lopez ile misafir oyuncu olarak karşımıza çıkan usta oyuncu Nick Nolte. Hafif bir seyirlik olarak tarif edilebilecek yapıma, sadece iki yıldız ismin hayranları sempati besleyebilir görüşündeyim. Hackford, çaresiz durumu fark edince, Statham ve Lopez’in kalçalarını yakın plan izletiyor bize. Ortadaki hayal kırıklığında parmağı olanlardan biri de, “Black Swan / Siyah Kuğu”nun senaristlerinden John J. McLaughlin. Filmin serbest uyarlamalarının daha önce perdeye aktarıldığını da belirtelim. Yazarının getirdiği yasak nedeniyle, o; hayatını kaybedene dek, farklı isimlerle perdeye yansıyan bir kahraman ‘Parker’. John Boorman’ın 1967 tarihli filmi “Point Blank”ta, Lee Marvin’in canlandırdığı hırsızımız, ‘Walker’ adıyla, 99 yapımı “Payback / Gününü Göreceksin” de, Mel Gibson’ın hayat verdiği ‘Porter’ ismiyle çıkmıştı karşımıza. Hackford uyarlamasında gerçek adı ‘Parker’ı kullanan kahramana ne derece ısınacaksınız, orası muamma! (1,5 / 5)
MURAT ERŞAHİN



Diğer Yazılar