Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

23 ARALIK 2011

22 Aralık 2011 Perşembe 21:39
Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

Beş filmin vizyona merhaba dediği haftada notlarımız arasında yer alamayan iki yapım; adına basın gösterimi düzenlenmeyen üç boyutlu korku-gerilim “Katil Köpekbalığı” ile Türkiye’nin ilk mizah belgeseli olarak lanse edilen “Ünye de Fatsa Arası”… Haftanın diğer üçyapımından ikisi yerli. Tolga Örnek imzalı aksiyon denemesi “Labirent”, eksiklerine rağmen, özellikle yönetmeni adına umut vaat eden bir film. Ümit Ünal’ın yazıp yönettiği “Nar”, merakla beklenen aksiyon bombası “Mission Impossible”ın yeni filmi haftanın diğer yenisi.
İçinizdeki ‘sinemadan çıkmış insana’ iyi bakın lütfen! Sokak, sinemadan çıkmayanlarla dolu… Bu arada; “Emek” yıkılmamalı diyoruz yine. “Emek” yıkılamaz!


NAR
Ümit Ünal’ın Antalya’dan ‘icat edilmiş’ bir jüri özel ödülüyle ayrılan yeni filmi, toplumdaki adalet-adaletsizlik duygusunu, bireyleri oluşturan kimlik sorunsalını, iktidar, güç, hırs, kötülük, günah, suç, vicdan ve rol kavramlarını sorguluyor. Hem de büyük kısmı tek mekânda ve dört kişi arasında geçen mikro odaklı hatta gelişigüzel söyleyişle teatral bir öyküde… Bir hesaplaşma fonunda, farklı sınıflardan bireylerin adalet duyguları üzerine ters köşeli bir taşlama aslında Ümit Ünal’ın yazıp yönettiği dram. Serra Yılmaz, Erdem Akakçe, İdil Fırat ve İrem Altuğ’un canlandırdığı karakterler arasında akılda en çok kalan ikisi Akakçe ve Altuğ’nun performansları. Etkisi ve gücü sınırlı olsa da, farklı bir deneyim olarak adlandırılabilir “Nar”.

LABİRENT
Yeni kurulmuş olan İslami bir terör örgütünün hedefleri arasında Türkiye’de vardır. Türk istihbaratı ise yürüttüğü gizli operasyonla terör örgütünü etkisiz hale getirmeye çalışmaktadır. “Devrim Arabaları” ve “Kaybedenler Kulübü” nün ardından, Tolga Örnek, yazıp yönettiği aksiyon denemesiyle iyi bir ‘zanaatkâr’ olduğunu kanıtlıyor kanımca. Aksiyon sahneleri, titiz özel efektlerin de katkısıyla ‘ulusal bazda’ oldukça iyi. Fakat mesele, ‘duygu’da… Perdeden koltuğa geçen-geçemeyenlerde problem. Yani bir duygu sorunu var gibi filmin. Öykünün duygusal yönü, aksetmiyor size. Ne hüzün, ne öfke, ne korku, ne de romantizm… Ama aksiyon dozu, öykünün işlenişi; bütün bunlar vasatın oldukça üzerinde hatta kısmen iyi. Tabii mevzu dönüp dolaşıp, işi; ‘aksiyon’ manasında bir şekilde halleden Hollywood örneklerine geliyor. Örneğin, muadil öykü “The Kingdom / Krallık”. Başka bir düzlemde de şekillense “Green Zone / Yeşil Bölge”… İşin diğer ayağı, insani ve duygusal yanının müthiş kotarıldığı Filistin yapımı “Paradise Now / Vaat Edilen Cennet” var bir de. İşte budur dedirtiyordu film, intihar bombacılarına yakın plan bakarken… “Gönül Yarası” nın ardından yeniden bir araya gelen Timuçin Esen ve Meltem Cumbul’a; Sarp Akkaya, Rıza Kocaoğlu, Ozan Bilen, Umut Kurt ve Altan Gördüm eşlik ediyorlar. Başta Timuçin Esen ve Ozan Bilen olmak üzere bütün kadronun performansları gayet iyi. Dönüp dolaşıp, etkileyici, yalın ve sihirli olmaya geliyor mesele. Sinema büyüsü çok çok önemli. Aksiyon denemesi tamam fakat o evrene uyum gösterecek bir atmosfer yaratmak gerek. Şu noktayı da tekrar belirtmekte yarar var: Kötü değil Tolga Örnek’in filmi. İyi yönetilmiş, eli ayağı düzgün bir yapım. Sadece bir takım incelikler, sarıp sarmalayan o duygu ve büyü eksik. İzlenir ve takip edilir bir isim Örnek. Usta bir kalem tarafından, iyi yazılmış bir senaryoyu yönetse keşke bir dahaki sefere diye geçiyor insanın içinden. Tolga Örnek, yakında gayet iyi bir film çekecek.

MISSION IMPOSSIBLE: GHOST PROTOCOL
Ülkemizde de sevilmiş aynı adlı son derece popüler TV dizisinden ilk olarak 1996’da beyazperdeye aktarılan aksiyonun dördüncü filmi karşımızda. “Görevimiz Tehlike” den bahsediyoruz. Uçuk kaçık aksiyon sahnelerine sahip filmde ana kahramanımız ‘Ethan Hunt”ı ilk filmden bu yana Tom Cruise canlandırıyor. Adı artık, aksiyon serisiyle özdeşleşmiş aktör, yeni filmin yapımcıları arasında. İlk filmi, usta isim Brian De Palma yönetmişti. Aksiyonun kıdemlilerinden John Woo, ikinci bölümde koltuğu devralmış, üçüncü filmi J.J. Abrams imzalamıştı. Yeni bölüm ise, gerçekleştirdiği enfes animasyonlarla tanıdığımız Brad Bird’e emanet edilmiş. Bird, 2004’te “The Incredibles / İnanılmaz Aile” ve 2007’de “Ratatouille / Ratatuy” ile büyük ses getirmiş ve iki filmle birden ‘En İyi Animasyon Film’ Oscar’ına uzanmayı başarmıştı. Bu kez ‘kanlı canlı bir aksiyon’ yaratmış yetenekli sinemacı. Fakat aksiyonun ötesine geçmekte biraz zorlanmış sanki. Film gerçekten soluk kesen, zımba gibi, neredeyse kusursuz bir teknikle kotarılmış, adeta metronomla çekilmiş bir aksiyona, bambaşka bir tempoya sahip. Fakat olay örgüsü, öykünün ta kendisi yani; oldukça zayıf, hatta yüzeysel. Biçime, tekniğe verilen önem, biraz da öyküye verilseydi keşke diye geçiriyor insan, perdedeki şovu izlerken. Cruise’ın rol arkadaşları, geçen bölümde ekibe dahil olan en kıdemli yardımcı oyuncu Simon Pegg ve yeni eşlikçiler; Jeremy Renner, güzel aktris Paula Patton ve filmin kötü adamı rolünde çok yetenekli İskandinav oyuncu Michael Nyqvist… “Lost” un yakışıklı oyuncusu Josh Holloway ve usta aktör Tom Wilkinson ise, pahalı ve gösterişli yapımın konuk oyuncuları. Gökdelen sahnesi, ‘bakılamayacak’ derecede heyecanlı. Avantürün olmazsa olmazı mizah dozu ise Simon Pegg’ten güç alıyor. Harekette bereket var elbette ama büyük bir boşluk kalıyor geriye salondan çıkar çıkmaz, baş döndüren eğlenceli seyirlikten… MURAT ERŞAHİN



Diğer Yazılar