Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

22 EKİM 2010

02 Nisan 2011 Cumartesi 22:29
Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

Bu hafta altı yeni film var vizyonda. Adına basın gösterimi düzenlenmeyen iki film, herkesin ´tarifsiz´ korktuğunu dile getirdiği Paranormal Activity´nin ikinci bölümüyle, ´´0 Kul – Hayal Bile Etme´´ adlı yerli yapım. Haftanın diğer filmleri notlarımız arasında. İyi seyirler.

SOSYAL AĞ
Yaşadığımız çılgın günlerin sanal sosyal hayatının adı facebook. Beş yüz milyonu geçen kullanıcı sayısıyla büyük ve garip bir güç. Bunu yaratan adam ise şu an 26 yaşında olan Mark Zuckerberg. 2003´te henüz 19 yaşında bir Harvard´lı olarak kaldığı yurt odasına kapanıp, üniversitenin ana bilgisayar sistemini ´hack´leyerek kampüsteki kızlarla ilgili bir veri tabanı oluşturan Zuckerberg, bu gün adeta canlı bir organizmaya benzeyen facebook´un temellerini atıyordu. Bütün derdi ise kendisini terk eden kız arkadaşıydı… Yaratıcı yönetmen David Fincher imzalı film, Ben Mezrich´in ´´The Accidental Billionaires´´ adlı kitabından Aaron Sorkin tarafından uyarlanmış. Arıza deha Zuckenberg´ü, yetenekli aktör Jesse Eisenberg canlandırıyor. Fincher, filmini aslında tarihsel bir biyografi üzerine değil de, genel anlamda içinde olduğumuz günlerin acı gerçeği üzerine kurmuş. Sanal aşklar ve dostlukların sahicilerinin yerini aldığı şu günlerde; aslında saha çok prim yapıyor sahte olan. ´Gibi yapmanın´, ´olmaktan´ daha korunaklı olduğu şu kaypak ve korkak zamanda, çıldırmış vahşi kapitalizmin de pompalamasıyla bastırılmaya çalışılıyor büyük yalnızlıklar. Fincher, kötü biri, adeta bir pislik olmadığına önce kendini sonra çevresindekileri inandırmaya çalışan ama bunu söylemeye asla cesareti olmayan bir dahinin, asosyal bir sosyopat ve onun yakın çevresinin resmini çiziyor perdeye. Çıldırmış sosyo-ekonomik düzenin tuhaf yaratıklarının… Kesişen yollar, çıkarlar, ahlaksız kapitalizmin acımasız kuralları, yeni yetme bir dünya bakışı, olmayan dünya görüşü ve belki de tek gerçek olan para. Zuckerberg karakterinin perdedeki duruşu ve evrimi, gerçek Zuzckerberg´le tamamen aynı mı o bilinmez, ama yarım milyar insanın kullandığı bir paylaşım sitesini, sadece sevdiği kadına kendini kabul ettirmek için yaratmış olduğuna inanmak zor… Bir diğer okumayla, çalınan veya esinlenen bir fikrin, büyük bir yalnızlık imparatorluğu kurmak için harcanmış olması da, ayrıca düşündürücü. Son tahlilde, tekerleği, yerçekimini, izafiyet teoremini, elektriği, telefonu, aerodinamik yasalarını, pensilini filan bulmuyorsunuz. Bir röntgencilik alanı açıyorsunuz. Özel hayatı deşeceğiniz ve istemeden paylaşıp şöyle bir göz atacağınız bir yaşam. Yarattığınız şey, kocaman sanal bir dünya. Bu, ilerde başka bir şeye, kim bilir belki bir umuda dönüşecek radikal bir devrim mi? onu bilemem. Tanımlayabildiğim, son raddede, insani teması engelleyip, iyice yalnız hissettiren renkli ve büyülü bir evren olduğu.

AMCAM ÖNCEKİ HAYATLARINI HATIRLIYOR
Bu yıl, Cannes Film Festivali´nde büyük ödül olan Altın Palmiye´yi kazanarak büyük ses getiren filmin yönetmeni, Tayland´lı Apichatpong Weerasethakul. Cannes jüri başkanı Tim Burton´un, ´uyanmak istemeyeceğiniz büyülü bir rüya´ olarak tanımladığı dram, gerçekten çok ama çok tuhaf ve zor bir film. Anti-militarist alt metnini, ölmek üzere olan bir adamın ruh, düş ve fiziksel dünyası üzerine kuran film, gerçekten büyülü anlara, planlara sahip. İzlediğinizin bir düş, düşün ötesinde metafizik bir gerçek olup olmadığına karar vermeniz güç. Boonmee Amca, karaciğer ve böbrek hastası. Önünde çok az günü var. Son saatlerini, taşradaki evinde akrabaları ve sevdikleriyle, hatta karısının ve oğlunun hayaletiyle geçiriyor. Öbür dünya hakkında öğrenmek istedikleri, yaşanılan dünyayı karşılıyor bazen. Bazen bambaşka boyutlar seriliyor önümüze. Geçmiş hayatlar, gelecek günler… İlkel inançlar, tabular, yeniden doğuş ve bütün bunların üzerinde yer alan insan sıcaklığı, şefkat ve iyilik. Bir mağarada, küçük bir odada, eski bir yaz evinde izleniyor hayat. Yaşanılan yerse, her şeyin üzerinde katı bir gerçek olarak duruyor yalnızca. Sorgulamaktan çok duyumsamaya, hissetmeye çalışacağınız Tayland yapımı fantastik dramı bütün algılarınız açık izlemelisiniz.

SON SAVAŞÇI
´´The Descent´´, ´´Dog Soldiers´´ ve ´´Doomsday´´ filmleriyle tanınan sinemacı Neil Marshall´ın yazıp yönettiği film, bol kanlı tarihi bir aksiyon. Fakat türün birçok iyi örneğini izlediğimiz yapımlar arasında vasatı aşamıyor. Britanya´nın kuzeyinde yerleşik halk olan Pict´ler, Roma imparatorluğunun birlikleri tarafından tehdit edilmektedir. Roma istilasını durduran Pict´lere karşı sağ kalan bir avuç asker, güvenli bölgeye ulaşmaya çalışırlar ama artık ortada alınması gereken bir intikam vardır. İşgalci Roma´lıları ´esas adamlar´ yapıp Pict´leri kana susamış bir barbar kavim olarak ele alan film, bazı anlar orta yolu bulmak istese de, soru işaretlerine mahkûm bırakıyor öyküsünü. Yok, ben sadece kan, revan izlemek istiyorum diyorsanız, karşınızda uygun bir seçim var. İyi çekilmiş aksiyon sahneleri ve Michael Fassbender´ın başı çektiği oyuncu kadrosu filmin artıları. Kendi seyircisine sahip Ukraynalı güzel Olga Kurylenko ise gerçek bir ´bonus´.

AŞKA FIRSAT VER
Filmin fırsat vermediği tek şey aşk… ´´Cesaretin Var Mı Aşka´´ adlı filmiyle tanıdığımız Yvann Samuell imzalı romantik yapım, Filmekimi programında da yer almıştı. Başrolü Sophie Marceau üstlenmiş. ´´Patlarsam Yanarsın´´ günlerinden çok uzakta aktris. Tuhaftır, bayağı sevimsiz, hatta itici üstelik. Ana karakter Margaret, kırkıncı doğum gününde, çocukluğunda kendine yazdığı mektuplarla karşılaşıyor. Kendini ve hayatını sorgulamak için bir fırsat çıkıyor karşısına. ´Daha iyi insan olmak ve kendinizi sevmek için geç kalmış sayılmazsınız´ diyen film, kahramanının öyküsünden hareketle kırık kalpleri onarıyor ve hayatın anlamını yakalıyor. Pişmanlıklar, söylenmemiş sözler ve gerçek aşk, havada bir yerlerde asılı kalıyor ama… Üçüncü dünya ülkelerine, hatta sınıfsal durumlara yönelik snop bakış, filmin yaratmak istediği duygusal atmosferi zedeliyor ilkin. Sevda sözleri en başta, aşk ve sevgi üzerine yazılmış bütün dizelerin canını acıtan, sanal bir romantizm kalıyor geriye.

MURAT ERŞAHİN

 



Diğer Yazılar