Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

21 ARALIK 2012

20 Aralık 2012 Perşembe 21:27
Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

Haftanın yeni film sayısı yedi! Notlarımız arasında yer almayan tek yapımsa, “Kod Adı: Venüs” adlı Kuzey Kıbrıs yapımı. Yerliden yabancıya, dramdan aksiyona, nihayet komediye uzanan haftanın tek eksiği korku! Bir sezona daha veda ediyoruz! 2012’nin sondan bir önceki haftasındayız ve her zaman olduğu gibi içimizde yaşayan sinemadan çıkmış insana çok iyi bakıyoruz! Artık ezberledik ama çok önemli; neydi? Maalesef sokaklar, tıka basa sinemadan çıkmayanlarla dolu! Herkese iyi seyirler!

ELVEDA KATYA
Antalya’dan üç ödülle dönen dramın yönetmeni Ahmet Sönmez. Başı sonu olan ama anlattığı öyküyü dümdüz anlatan film, yedinci sanata ait bir ustalık içermese de, rahatlıkla izleniyor. Gürcistan’ın Batum şehrinde bir yetimhanede büyüyen Katya, 18 yaşına gelip, yetimhaneyle ilişiği kesildiğinde, varlığından bile habersiz olan babasını bulmak için Türkiye’ye gelir. Yunus Kaptan, Trabzon’da yaşamaktadır. Eşi, bir oğlu, iki kızı, torunları vardır. Katya’nın kendini kabullendirme çabası düşündüğü gibi gelişmeyecektir. Acıtan ve üşüten gerçekler, ikiyüzlü ahlakçılık, önyargılar, baskı, özveri ve sevgi üzerine duygusal bir öykü olan yapımın senaristi, Nalan Merter Savaş. Başrolde Kadir İnanır ve Altın Portakal’dan ‘En İyi Kadın Oyuncu’ ödülü ile ayrılmayı başaran Anna Andrusenko’yu izliyoruz. Rüçhan Çalışkur, oyuncu kadrosunun öne çıkan bir diğer ismi. Duygusal anları ve can alıcı diyaloglarıyla salondaki izleyicinin alkışını toplayacağı muhtemel film, geleneksel Yeşilçam sinemasına saygılarını sunan klasik bir iş aslında. TV filmi yapısı, ‘düz’ bir çizgi çizen anlatı ve birçok yerli yapımda eksik olan ‘sinema büyüsü’, ‘başı sonu olan’ filmin eksileri. Sadece gişe başarısı düşünülerek çekilmiş birçok yerli örneğin yanında, artılarıyla başka bir yerde duran yapım, fazla sinema beklemeden izlenebilir rahatlıkla. (1,5 / 5)

F TİPİ FİLM
2000 sonlarında, tecrit esasına dayalı F tipi cezaevlerine direnmek adına başlatılan ölüm oruçlarına karşı yirmi cezaevine eş zamanlı operasyonlar yapılmış, hayata dönüş adı verilen bu operasyonlar sonucu, otuzdan fazla insan hayatını yitirmişti. F tipi hapishane ve tecrit mantığını, dışardaki insanlara anlatmayı amaçlayan yerli yapım, bazı üyeleri ev hapsinde olan Grup Yorum’un girişimiyle ortaya çıkmış. Aralarında Ezel Akay, Barış Pirhasan, Reis Çelik, Hüseyin Karabey, Sırrı Süreyya Önder, Aydın Bulut, İlker Altınay ve Vedat Özemir’den oluşan bir grup yönetmenin kısa filmlerinden oluşuyor etkileyici dram. Fırat Tanış, Tansu Biçer, Serkan Keskin ve Ezel Akay, oyuncu kadrosunu oluşturan isimler arasında. Set işçisinden oyuncusuna, yönetmenden, ışıkçıya, gerçek bir imece çalışmanın ürünü olan yapım, yüreğe işleyen, hüzün ve acı dolu ama sıcacık, o derece gerçek ve sarsıcı öykücüklerden oluşuyor. Bazı kısa öykülerin sinema duygusu çok yüksek. Görüşmeye gelmiş annenin bölümüyle, tabut adlı bölümler örneğin, unutulmaz! ‘Tecrit’in ne olduğunu gerçekten hissettirmeyi başaran; farkındalık ve duyarlılık yaratma gayretindeki yapım, sinemasal anlamda da, son dönem Latin Amerika sineması tadı bırakıyor damakta! Farkındalık yaratmayı başarması dışında; düzgün, iyi bir sinema filmi olarak da izlenmeli! (3 / 5)

KİBARCA ÖLDÜRMEK
Öyle böyle bir film değil perdedeki! Kesinlikle kayıtsız kalmayın lütfen. İlk uzun metrajı karanlık ve samimi “Chopper / Kasap”, ardından “The Assassination of Jesse James by the Coward Robert Ford / Korkak Robert Ford’un Jesse James Suikasti” adlı müthiş filmle, ‘bambaşka bir adam’ olduğunu gösteren Yeni Zelandalı Andrew Dominik, Cannes’de Altın Palmiye adayı olan suç dramında, tamamen politik bir öykü anlatıyor. ‘Amerika bir ülke değil, bir işletme’ der mafya tetikçisi Jackie Cogan. ‘Şimdi bana, kahrolası paramı öde!’ ve film kapkara kapanır. 2008’in Amerika’sında geçer öykü. McCane ve Obama kavga etmekte, afili yatırım şirketleri iflaslarını açıklamakta, kapitalist sistemin cerahati açılan yaradan akmakta, umut sözcüğü, sokaktaki tükenmiş insana bir alay nidası gibi gelmektedir. Bir siyasi yergi, kapkara bir dram, adını Cogan’ın insanları öldürme metodundaki incelikten alan “Kibarca Öldürmek”. 1973’te Peter Yates’in yönettiği “The Friends of Eddie Coyle” adlı filmin de uyarlandığı eserin yazarı George V. Higgins’in (1939-1999) ‘Cogan’s Trade’ adlı romanından perdeye aktarılan karanlık ağıt, spesifik olarak 2000’lerin ekonomik çöküş dönemine değil, bütün ABD tarihine ve vahşi kapitalist zihniyete ağır bir eleştiri. Suç dünyası ve onun elemanları sadece birer metafor. En büyük mafya olan devlet, ilk başkandan günümüze topluma söylenen yalanlar, sistem denen doymak bilmez canavar ve kurbanları. Alegorik karakterler, filmde müthiş performanslarla vücut buluyor. Özellikle Scoot McNairy, Ben Mendelsohn ve James Gandolfini unutulmaz anlar yaratıyorlar. Brad Pitt’de gayet iyi! Acımasız şirket, öğütmeye devam ediyor diyor, ABD çıkışlı çılgın ve adaletsiz sisteme uçan tekmeyle, adeta kafa göz yararcasına giren yaman film! Sezonun önemli yapımlarından. Yalnız bırakılmaması son tahlilde tekrar önemle hatırlatılır! (4 / 5)

CHERRY’NİN HİKAYESİ
18 yaşına yeni basmış Angelina, alkol bağımlısı annesi, küçük kız kardeşi ve üvey babasıyla, zor koşullarda yaşayan güzel ve zeki bir genç kızdır. Aralarında sadece dostluk olan en yakın arkadaşı Andrew ile birlikte San Francisco’ya gelir. Burada, iyi para kazanmak için porno sektörüne adım atar. Güzelliği ve meseleye önyargıyla bakmaması, genç yaşında çok para kazanmasını sağlayacak porno filmlerde rol almasına yol açacaktır. Bir süre sonra uyuşturucu bağımlısı zengin ve genç avukatla duygusal bir ilişkiye girer. En yakınları dahil insanların önyargılarıyla karşılaşır genç kız. Yaptığı işin ‘iğrenç’ olduğunun söylenmesi, yaşadığı gerçekliğe daha sıkı sarılmasına yol açacaktır. İlginç bir dram duruyor perdede. Kendisi de bir seks işçisi, porno oyuncusu olan, Stephen Elliott’un yazıp yönettiği sarsıcı dram, ikiyüzlü ahlak anlayışı yanında, sömürü düzenini, vahşi kapitalist sistemin yarattığı toplumsal yapıyı öykülemiş. Bir yere kadar çok ciddi meselelerin altını çizerek ilerleyen yapım, finalde tuhaf bir olmamışlık ve yarım kalmışlık hissi yaratıyor. Üstüne gittiği sorunsalların ve oluşların hakkını tam veremiyor film. Yüzeyde kalan imgeler, derinlemesine geçemiyor perdeden. 1988 doğumlu aktris Ashley Hinshaw’un nefes kesici kusursuzluğuyla ivmelenen öyküde, James Franco, Lili Taylor, Heather Graham ve “Slumdog Millionaire / Milyoner” ile yıldızı parlayan Dev Patel gibi ünlü oyuncuların yanı sıra, sektörün gerçek isimleri de rol almış. (2,5 / 5)

JACK REACHER
Rastgele seçtiği beş kişiyi öldüren tetikçi cinayeti zanlısı olarak tutuklanan eski ordu mensubu, eski askeri polis Jack Reacher’ı gerçeği ortaya çıkarmak için yardımına çağırınca, olaya karışan Reacher, bambaşka gerçeklerin varlığını fark eder. 1994 tarihli yaman film “The Usual Suspects / Olağan Şüpheliler” ile en iyi özgün senaryo Oscar’ı kazanmış Christopher McQuarrie’nin yönettiği aksiyon, Lee Child mahlasıyla yazan İngiliz Jim Grant’ın çok satan ve popüler bir seriye dönüşen romanlarından, 2005’te yayımlanan ‘One Shot’ adlı dokuzuncu kitaptan, yine McQuarrie tarafından uyarlanmış perdeye. Filme adını veren, Jim Grant’ın yarattığı eski askeri polis Jack Reacher, beyazperdenin yeni kahramanlarından biri olarak lanse edilmeye çalışılıyor sanki. Tom Cruise’un canlandırdığı karakter, bir süper kahramanı aratmayacak derecede hünerli ve nerdeyse yenilmez. Ama bir Jason Bourne değil tabii. Bir seriye dönüşecek derinlik, özellik ve birikim yok gibi Jack Reacher’da! İyi bir sahneyle açılıp, son derece vasat ilerleyen ve kötü bir finalle son bulan aksiyon denemesi, sadece zamanla problemi olmayan izleyiciye önerilebilir. Rosemund Pike, Richard Jenkins ve usta aktör Robert Duvall’le desteklenen kadronun konuk isimlerinden biri de, usta Alman yönetmen Werner Herzog. Filmin en hoş tarafı da, zaten bu Herzog sürprizi! (1,5 / 5)

BEKARLIĞA VEDA
Dostluk ve aşk üzerine, öğretici olmadan ayakları yere basan ‘sıradan’ cümleler kurmaya çalışan ve en önemlisi, haddini bilen ‘akıp giden’ bir komedi! “The Hangover / Felekten Bir Gece” serileri ile “Bridesmaids / Nedimeler” benzeri sıkı arkadaşlık öyküsü, yetenekli ve özellikli yıldız Kirsten Dunst’ı taşıyor başrole. Isla Fisher ve Lizzy Caplan, üçlü saç ayağının diğer iki ismi. James Marsden, Adam Scott ve Kyle Bornheimer ise erkekler ekibini oluşturuyorlar. Leslye Headland’ın ilk yönetmenlik denemesi, yine Headland’ın 2007’de yazdığı sahne oyunundan uyarlanmış perdeye. Evlenmek üzere olan sevimli tombiş gelin adayı ve manken kıvamında arkadaşlarının bekarlığa veda gecesinde yaşadıkları, sıkılmadan izletiyor kendini. (2,5 / 5) MURAT ERŞAHİN



Diğer Yazılar